Başbakan Erdoğan Düsseldorf'ta Konuştu
Erdoğan: Sizler hem Almanya Federal Cumhuriyeti'nin teminatı altındasınız.
- BAŞBAKAN ERDOĞAN DÜSSELDORF'TA KONUŞTU: NEREDE BİR TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI VARSA, BİZ BÜTÜN İMKANLARIMIZLA ONLARIN YANI BAŞINDAYIZ... (1)
Erdoğan:
- Sizler hem Almanya Federal Cumhuriyeti'nin teminatı altındasınız. Sizler, büyük bir ülkenin, büyük bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti'nin teminatı altındasınız.
- Petrolü olmayan ülkelere demokrasi isteyenler, insan hakkı isteyenler, petrolü olan ülkeler karşısında neden susuyorlar?"
"Ortadoğu halklarına karşı nasıl bir çifte standardın uygulandığını sizler de görüyorsunuz. demokrasi havarilerinin sesi çıkmıyor. insan hakları savunucularının sesi çıkmıyor."
Başbakan Erdoğan, Almanya'nın Düsseldorf şehrindeki ISS Dome Salonu'nda düzenlenen 'Dusseldorf Buluşması'nda salonu dolduran 12 bine yakın Almanya'da yaşayan Türk vatandaşlarımıza seslendi.
Başbakan salona girdikten sonra İstiklal Marşı ve Alman Milli Marşı okundu. Açılışta önce Almanya Berlin Büyükelçimiz Ahmet Acet söz aldı. Daha sonra sırasıyla Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ve Devlet Bakanı Faruk Çelik'in konuşmalarından sonra, AK Parti'nin propaganda müziği ve alkışlar içerisinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan salona girdi. Erdoğan'ın salona girmesiyle daha önceden dağıtılan Türk ve Alman bayrakları ile yoğun sevgi gösterisinde bulunuldu. Erdoğan'ın saat 18.30'da başlaması gereken konuşması uçaktaki gecikmesi nedeniyle bir saat geç başladı.
Alkışlar eşliğinde kürsüye çıkan Başbakan Erdoğan konuşmasında Almanya'daki Türk vatandaşlarına, "Şunu bilmenizi, şundan emin olmanızı istiyorum sevgili kardeşlerim; sizler, asla ve asla yalnız değilsiniz, sizler kimsesiz değilsiniz" diye seslendi.
Salondaki binlerce kişinin "Türkiye seninle gurur duyuyor" tezahüratlarına karşılık olarak "Biz sizlerle gurur duyuyoruz" diyerek konuşmasına başlayan Erdoğan, "Sizleri Anadolu topraklarından, Trakya topraklarından, gönlümün derinliklerinden getirdiğim en kalbi duygularımla, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Düsseldorf'ta, bu salonu hınca hınç dolduran, bu muhteşem heyecanı bizlere yaşatan, bu sıcacık muhabbetle bizleri kucaklayan siz değerli kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum. Almanya'nın çeşitli kentlerinden olduğu kadar, çevre ülkelerden de bu muhteşem buluşmaya gelen kardeşlerime teşekkür ediyorum" dedi.
Bu sabah saat 11.40 sıralarında Hakka yürüyen 54. Hükümetin Başbakanı, Saadet Partisi Genel Başkanı ve ülkenin çok değerli bilim adamı, siyaset adamı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı bir kez daha şükranla, saygıyla rahmetle yad ettiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "Bugün bir kez daha sizlerle hasret gidermeye geldik. Bakan arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarım hep birlikte sizlerle kucaklaşmaya geldik. Bugün bir kez daha, sizlerle dertleşmeye, sizlerle hasbihal etmeye, halinizi, hatırınızı sormaya geldik. Gelirken de sizlere, Türkiye'deki kardeşlerinizin, dostlarınızın, akrabalarınızın, 74 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının selamlarını getirdim. Birileri çıkıp sizlere gurbetçi diyebilir. Birileri çıkıp sizlere yabancı diyebilir. Birileri sizlere Alamancı diyebilir. Sizler, emeğinizi, sizler alın terinizi ekmeğinize katık ettiniz. Sizler, en meşakkatli yollardan 50 yıl öne yürüdünüz, en zor şartlarda çalıştınız ve bugünlere geldiniz. Şundan emin olunuz ki sizler, kazandıklarınızı ananızın ak sütü gibi kendinize, ailelerinize, çoluk çocuğunuza helal ettiniz. Size kim ne derse desin, siz benim vatandaşlarımsınız, siz benim arkadaşlarımsınız, siz benim öz be öz kardeşlerimsiniz."
"50 YILDIR KULAĞIMIZ, GÖZÜMÜZ, GÖNLÜMÜZ SİZLERLE"
"50 yıldır kulağımız sizlerle, gözümüz sizlerle, gönlümüz sizlerle" diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "50 yıldır yaşadığınız her acıyı, her hüznü 74 milyon yüreğimizde hissettik. 50 yıldır sizin sevinciniz, sevincimiz oldu; neşeniz, neşemiz oldu; sizin düğününüz bizim düğünümüz oldu. Siz burada ne kadar mutlu, ne kadar huzurluysanız, biz Türkiye'de o kadar mutlu, o kadar huzurlu olduk. Siz ne zaman dertlendiyseniz, biz o kadar dertlendik. Sizin kaygınızı kaygımız, sizin endişenizi endişemiz, sizin coşkunuzu coşkumuz olarak yüreğimizin ta derinlerinde hissettik. Sevgili kardeşlerim umut yolculuğu tam 50 yıl önce, 1961 yılında, Sirkeci Garı'ndan kalkan trenle başladı. Niceleri, 'Su gibi gidin, su gibi gelin' temennisiyle o trenin ardından sular serpti. Sirkeci Garı'ndan kalkan o trenin arkasından niceleri gözyaşlarını akıttı."
SİZLER, ASLA VE ASLA YALNIZ DEĞİLSİNİZ
Şair İbrahim Sadri'nin, "Sirkeci'den tren gider vagon gider, derdim gider, gurbet elde bir başıma varım yoğum alır gider. Sirkeci'den tren gider bir yaldızlı Kur;an gider, Erzurumlu Duran, Ankaralı Burhan gider. Sirkeci'den tren gider, göz yaşımı döker gider" dizelerini okuyan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: "Evet, nice anne, aylarca postacının yolunu gözledi; oğlundan, kızından gelen mektubu defalarca koklayarak açtı. Nice anneler, babalar, nice eşler, nişanlılar, telefonun başında haftalarca nöbet tuttu. Nice çocuklar köy yollarında hava kararıncaya kadar, bıkmadan, usanmadan babalarını bekledi. Sizler, gurbete, hasrete, özleme göğüs gerdiniz; yiğitliğinizle, mertliğinizle, çalışkanlığınızla her meselenin üstesinden geldiniz. İşte bugün ikinci nesil, üçüncü nesil, yine çalışkanlığıyla, dürüstlüğüyle, zekasıyla, azmiyle burada varlığını sürdürüyor. Almanya'da sanatçılarımız var, Almanya'da futbolcularımız var, Almanya'da doktorlarımız, mühendislerimiz, iş adamlarımız, yatırımcılarımız var. Almanya'da, hem Türkiye'nin, hem Almanya'nın göğsünü kabartan nice başarılı vatandaşımız, nice başarılı kardeşimiz var. Bugün artık, misafir işçi Türkler değil, yabancı Türkler değil; anadili Türkçe ile birlikte akıcı Almanca konuşan, hem Türkiye hem Almanya vatandaşı Türkler var. Şunu bilmenizi, şundan emin olmanızı istiyorum sevgili kardeşlerim; sizler, asla ve asla yalnız değilsiniz. Sizler kimsesiz değilsiniz. Sizler hem Almanya Federal Cumhuriyeti'nin teminatı altındasınız. Sizler, büyük bir ülkenin, büyük bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti'nin teminatı altındasınız. Şunu bilesiniz ki, Melbörn'den Monreal'e; Pekin'den New York'a; Astana'dan Saraybosna'ya; Kabil'den Kerkük'ten, Musul'dan Londra'ya;
Düseldorf'tan, Berlin'den, Münih'ten Kahire'ye, Trablus'a, Bingazi'ye kadar, nerede bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı varsa, işte biz, bütün imkanlarımızla oradayız, onların yanı başındayız."
8 YILDIR ÇETELERE KARŞI AMANSIZ MÜCADELE VERİYORUZ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Zorunlu olarak buralarda kalan, dönüş için sabırsızlanan, toprağının, vatanının hasretini çeken sanatçı ve yazarlarımızı, Türkiye;nin değişimine Türkiye;de katkı vermeye çağırıyorum. Kapının artık onlar için ardına kadar açık olduğunu hatırlatmak istiyorum " dedi. Erdoğan, "Sadece güçlü ekonomi değil, sadece aktif dış politika değil, demokratik standartlarımızla, özgürlüklerle, ülke içinde başlattığımız milli birlik ve kardeşlik projesiyle de Türkiye artık farklı bir ülke. Milletten aldığımız güçle, 8 yıldır çetelere karşı amansız mücadele veriyoruz. Milletimizin bize yüklediği emanetin hakkını veriyor, Türkiye;de demokratik standartları en yükseğe çekiyoruz. Geçmişte yaşanan baskılar nedeniyle, ifade özgürlüğünde yaşanan sıkıntılar nedeniyle, Avrupa;ye göç etmek zorunda kalan, Almanya;da yaşamak zorunda kalan sanatçılarımızı, yazarlarımızı da bu vesileyle ülkelerine, Türkiye;ye dönmeye davet ediyorum. Zorunlu olarak buralarda kalan, dönüş için sabırsızlanan, toprağının, vatanının hasretini çeken sanatçı ve yazarlarımızı, Türkiye;nin değişimine Türkiye;de katkı vermeye çağırıyorum. Kapının artık onlar için ardına kadar açık olduğunu hatırlatmak istiyorum." diye konuştu.
BİZ ORTADOĞU'YA BAKINCA PETROL GÖRENLERDEN DEĞİLİZ
"Biz Ortadoğu;ya bakınca petrol görenlerden değiliz" diyen Erdoğan, "Biz Balkanlar;a bakınca rant görenlerden değiliz. Biz Kafkasya;ya,
Asya;ya, Afrika;ya, çıkar nazarıyla bakanlardan değiliz. Bizim söylediğimiz sadece şudur: Biz demokrasi diyoruz, biz insan hakları diyoruz, biz adalet diyoruz, hukuk diyoruz, evrensel değerler diyoruz. Bağdat için ne diyorsak, Darfur için de onu diyoruz. Kahire için ne diyorsak, Trablus için de onu diyoruz. Hiç kimsenin içişlerinde gözümüz yok. Hiç kimsenin iç meselelerine karışmıyoruz. Biz, Yunus Emre;nin diliyle konuşuyor ve diyoruz ki: 'Biz kimseye kin tutmayız, ağyar dahi dosttur bize haktan yana yöneliriz. Başka yollar dardır
bize' Evet, biz her insana can gözüyle bakıyoruz."
Her canı kutsal bildiklerini vurgulayan Erdoğan, "Yunus'un dediği gibi; yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz. Kürdüyle, Türküyle, Çerkeziyle, Lazıyla, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Arnavuduyla, Boşnağıyla, Romanıyla ayrım yok bizde. Hepsini bir, beraber tutuyoruz.
İşte bugünlerde görüyorsunuz. Ortadoğu halklarına karşı nasıl bir çifte standardın uygulandığını sizler de görüyorsunuz. Demokrasi havarilerinin sesi çıkmıyor. İnsan hakları savunucularının sesi çıkmıyor. Evrensel değerler diyenlerin sesi çıkmıyor. Söz konusu Mısır olunca, söz konusu Tunus olunca, söz konusu Libya olunca, bazı ağızları bıçak açmıyor. Peki neden? Onlar demokrasiyi hak etmiyor mu? Onlar, en ileri demokratik standartları hak etmiyor mu? İnsan hakları onları da, o insanları da kapsamıyor mu? Onlar, bu evrenin, evrensel değerlerin dışında mı? Demokrasi belli kesimlerin mi hakkıdır? Batıdaki insanın demokrasiye hakkı vardır da, Doğu;daki insan için demokrasi erken midir? Petrolü olmayan ülkelere demokrasi isteyenler, insan hakkı isteyenler, petrolü olan ülkeler karşısında neden susuyorlar? İşte bu çifte standarttır. İşte bu samimiyetsizliktir. İşte bu, bugün Ortadoğu;da, Kuzey Afrika;da, insanları sokağa
döken adaletsiz, hukuksuz, çifte standartlı anlayıştır." dedi.
Erdoğan, yeryüzündeki her insanın, derisinin rengine bakılmaksızın, diline, inancına, mezhebine, kültürüne bakılmaksızın, herkes kadar yaşamayı, herkes kadar adaleti, demokrasiyi ve insan haklarını hak ettiğini düşünüyor, buna inandıklarını ve bunu savunduklarını kaydetti.