Başbakan Açıkladı: Kılıçdaroğlu Bana Açlık Grevi Yapanlar İçin Mektup Yazdı
Başbakan Yıldırım, "Adalet Yürüyüşü"nün ilk gününde CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun kendisine mektup yazdığını, mektubunda açlık grevi yapan iki öğretim üyesinin işe iadesini istediğini söyledi.
Başbakan Binali Yıldırım, Yunanistan ziyaretinin dönüşünde gündeme ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşüne dair soruya yanıt veren Yıldırım, "Yürüyüşü bırakması lazım. Bize lazım Kılıçdaroğlu" derken, Kılıçdaroğlu tarafından kendisine gönderilen mektubun da açlık grevindeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça hakkında olduğunu açıkladı. Yıldırım, mektubun ardından kendisinin Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli'yi görevlendirdiğini söyledi.
"YENİ KABİNE" SORUSUNA YANIT
Kabine revizyonu konusundaki soruya daha öncekine benzer bir yanıt veren Yıldırım, "Bu konuda bir karar veririz, bakarsınız birgün olmuş. Kabine değişikliği yapılacağı zaman davul zurnayla ilan edilmez" diye konuştu.
KIŞLADAKİ ZEHİRLENMELER
Manisa'dan sonra bu kez de Kastamonu'da askerlerin zehirlenmesiyle ilgili haberler geldi. Nedir bu, bir sabotaj mı yaşanıyor acaba?
Bunu söyleyebilmek için elde bilgi olması lazım. Her ihtimal dikkate alınarak araştırma yapılıyor. Benzer olayların üst üste gelmesi buna benzer düşüncelerin oluşmasına neden olabiliyor. Zaman zaman gıda zehirlenmesi olabilir. Ama bunların Manisa'da başlayıp arka arkaya devam etmesi kamuoyunun hassasiyetini de artırdı. Meseleye bütüncül bir bakış yapmamız lazım. Dolayısıyla bütün birliklerdeki toplu yemek işlerini gözden geçiriyoruz. İaşe alımlarıyla ilgili yeni bir sistem devreye girecek. Böylece, kalitesi sıkıntılı olan malların girmesini önlemiş olacağız.
YUNANİSTAN'A KAÇAN DARBECİ ASKERLER
Bugün Yunanistan'daki temaslarınızda Kıbrıs ve darbeci subaylar konusu gündeme geldi. Yapılan açıklamaların dışında gelinen nokta nedir? Bir sonuç var mı?
Darbeciler konusunda açıklanan dışında birşey yok. Yunanistan Başbakanı Çipras tamamen bunun yargısal bir konu olduğunu çok fazla yapacağı birşey olmadığını söyledi. Ama darbeye bakış ve darbede yer alanlala ilgili düşünceleri olumlu, yani bizim tezlerimize yakınlar. Hem darbeyi kabul etmiyor hem de karışanların masumiyetini savunmuyor. Bazı başka ülkelerde durum farklı. Yunanistan'da böyle bir şey yok. Bu farkı ortaya koymamız lazım. Çipras yine de bu konularda destek olmaya gayret edeceğini ifade etti.
Kıbrıs konusu konuşuldu. Doğrusu 28 Haziran'da İsviçre'de yapılacak toplantıda garantör ülke olarak Yunanistan Türkiye gibi ülkelerin başbakanlarının katılmasını gerektirecek şartlar oluşur mu oluşmaz mı gibi bir tereddüt var. Bizde de onlarda da var bu soru işareti. Kıbrıslı liderlerin belli konularda anlaşmış olmaları lazım. Sadece güvenlik, garantiler konuşulsun diğerleri ayrı konuşulsun gibi bir yaklaşımı benimsemiyoruz. Çözüm bir bütündür. Yönetişim toprak nüfus konuları birleşmeden doğan Avrupa Birliği ile ilişkiler ve özgürlük konusu, garantiler dahil paket olarak ele alınıp çözüme bağlanmalı.
Bu kadar kısa sürede hepsi olur mu, henüz net değil. Çalışacaklar. Biz de çalışmaları takip edeceğiz. O arada bizim sayın başbakanla da diyaloglarımız devam edecek. Çözüme katkı sağlamak için gerekli gayreti göstereceğiz.
İki başkent arasında karşılıklı kırmızı hat mı kurulacak?
Buna benzer bir mekanizma. Belki böyle tanımlamaya gerek yok ama en üst düzeyde siyasi irade oluşması fikrine ikimiz de sıcak bakıyoruz. Beklenmedik gelişmeler olursa bir yandan altta teknik düzeyde çalışmalar devam ederken bir yandan da siyasi irade olarak bizlerin duruma vaziyet etmeleri çözüm üretilmesi düşüncesi benimsendi.
Bu konuların ulu orta konuşulması köpürtülmesi yerine siyasi iradenen vaziyet ederek kriz olmadan yönetilmesini arzu ediyoruz.
AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
AB sözlerini yerine getirirse ilişkiler rayına girecek mi?
18 mart 2016 anlaşması hayata geçmeden öldü. 30 Haziran'da vizeler kaldırılacaktı. Diğer maddeler yürürlüğe girecekti fakat çalışmadı. Tek çalışan şey var. Adalara geçişleri düşürdük. Ciddi anlamda kontrol altına aldık. Yasadışı göçü önleme noktasına önemli mesafe katettik. Ama gerek darbe sonrası ilişkiler gerekse halk oylaması öncesi kimi Avrupa Birliği ülkelerinin tutumları nedeniyle ilişkiler iyice gerildi. Ama bütün bunlar geride kaldı. AB Türkiye ile ilgili gelecek vizyonunu bakışını mutlaka netleştirmesi lazım. Türkiye ile yola devam edecek mi etmeyecek mi buna karar vermeleri lazım. Cumhurbaşkanımız NATO zirvesinde görüşmeler yaptı. Burada 1 yıllık bir eylem planı üzerinde çalışılması kararı verildi. Bunun Türkiye'yi ilgilendiren kısmı ve birliği ilgilendiren kısmı var. Bunu uygulamaya koyup bir daha deneyeceğiz.
Türkiye çok sıkıntıya düştüğü anlarda bile göçmenlerin Avrupa'ya gidebilmeleri için kapıyı açmadı. Bu politika elimizi zayıflatmadı mı? Göç konusunda bütün taahhütlerimizi yerine getirerek bir anlamda hata mı yaptık?
Bizimki insani bir konu. Bu insanların denizde yok olup gitmesine seyirci kalamayız.
Ne olursa olsun kapıları açmayacağız öyle mi?
Biz göçmenleri tehdit ve silah olarak kullanmadık, kullanmayı da düşünmeyiz ama Türkiye'nin de bir kapasitesi var. Avrupa Birliği de bunu görmeli.
Bu kapasitenin sınırına gelindi mi?
Türkiye zaten dünyada hiçbir ülkenin kaldıramayacağı yükü taşıyor, 5 seneden fazla süredir. Bunu artık dünya kamuoyu görüyor Avrupa da görüyor. Ancak buna rağmen yük alma noktasına beklenen adımlar yeterince atılmıyor.
KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ
Kabine değişikliği konusunda Cumhurbaşkanı ile aranızda bir uzlaşmazlık mı var? Böyle dedikodular var.
Dedikodulara itibar etmeyiz. Cumhurbaşkanı ile aramızda hiçbir sorun olmaz. Bakın çok iddialı birşey söylüyorum.
Kabinede revizyon olacak mı?
Aranızda bakan olmak isteyen mi var (gülüşmeler)
Bu konunun sürekli gündemde olması bakanları ve bürokrasyi etkilemiyor mu?
Kim getirdi bu konuları gündeme? Bunu öyle bir söylentinin gündemde sürekli yer alması olumsuzluk getirir. Ama bu konuda bir karar veririz, bakarsınız birgün olmuş. Kabine değişikliği yapılacağı zaman davul zurnayla ilan edilmez. "Duyduk duymadık demeyin" diye davul mu çalalım. Arkadaşlarımız canla başla çalışıyorlar onların motivasyonunu olumsuz yönde etkileyecek hal ve davranışlar içinde bulunmayalım.
KILIÇDAROĞLU'NUN YÜRÜYÜŞÜ VE MEKTUP
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun basın açıklaması yapacak olmasını ve genel olarak yürüyüşü nasıl değerlendiriyorsunuz?
O konulardaki düşüncelerimizi tam olarak açıkladık. Adalet sokakta aranmaz. Aranacağı yer mahkemelerdir yargıdır. Bak bugün Yunanistan Başbakanı Çipras ne diyor. "Yargının işidir" diyor. Biz de böyle diyoruz. Ana muhalafet anlamak istemiyor.
Yürüyüşün ilk gününde Kılıçdaroğlu size yönelik bir mektup gönderdiğini söyledi ancak mektubun içeriğinden bahsetmedi. Nedir bu konu?
Kamuoyunda çok konuşulan bir serbest bırakma işi var. Kadir Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı serbest bırakılınca Kılıçdaroğlu bir değerlendirme yaptı "kamuoyu vicdanı" falan dedi. Üst mahkeme tutuklama kararı verince yine eleştirdi. Hangisi doğru? Kemal Kılıçdaroğlu yürüyüşte olduğu için zihinsel ve bedensel yorgunluğu var. Çelişkili açıklamalar yapmaya başladı. Yürüyüşü bırakması lazım. Bize lazım Kılıçdaroğlu. Yollarda kendisini heder etmesine gönlümüz razı olmaz.
Mektup meselesi şu, iki öğretim üyesi açlık grevine başladı. Bunlarla ilgili Sayın Kılıçdaroğlu konuyla ilgilenin, bu arkadaşlara bunlar için tehlike arz etmedin müdahale edin diye ricade bulundu. Ben de Başbakan Yardımcımız Nurettin Canikli'yi görevlendirdim. Arkadaşların aileleriyle buluştu görüştü. Eylemi sonlandırmalarını istedi. Burada olumlu bir yaklaşım göremedik. Aileler aksine biz bu eylemlerden gurur duyuyoruz asla da bırakmayı düşünmüyoruz gibisinden tutum içine girdiler. İstedikleri şu, herhangi bir itiraz komisyonuna girmeden göreve iade edilsinler. Biz de dedik ki komisyona girsinler titiz şekilde değerlendirilir dedik. Başka ne yapabiliriz. Örgüt ilişkisi yüzünden bir gözaltı yapılmış. Ben Başbakan olarak yargısal faaliyetlere "kardeşim niye böyle yapıyorsunuz" diyecek durumda değilim. İnsani bakımdan gereken çalışmaları yaptık. Gördük ki iş ideolojik boyuta taşınmış yapacak fazla birşey yok. O yüzden Kemal Kılıçdaroğlu bu örneği vermekle isabetli yaklaşım göstermedi.
S400 kararı alındı mı?
Teknik düzeyde genel anlamda görüşmeler devam ediyor. Henüz finale yaklaşıldı diyemeyiz.
KATAR KRİZİ
Katar konusunda durum nedir?
Biz diyoruz ki Suudi Arabistan ağabeylik yapsın. Hedef Körfez'deki bütün ülkelerin ahenk içinde yaşamasını sağlamaktır. Yaşananlar insaniyete de uymaz. Biz gereken insani desteği veriyoruz sır değil ama sorunun çözümünün istişarelerle suhuletle yapılmasını istiyoruz. Açıkçası Katar'a yapılan suçlamaların tam ne olduğunu da kimse bilmiyor. Müslüman Kardeşler'e Hamas'a yardım etmek, bunlar ne zamandan beri silahlı terör örgütü oldu. Müslüman Kardeşler Mısır'da yapılan seçimlerde iktidara geldi. Darbeyle yok edildiler, insan haklarını savunuyorlardı.
Peki Türkiye üzerinde bu örgütlere yakın durduğu iddiasıyla bir baskı kurulur mu?
Bu işin bir standardı olması lazım, terör örgütü olmanın bir tanımı var. Hamas'a, İhvan'a terör örgütü diyen PYD'ye ne diyecek? Türkiye'ye karşı açıkça silahlı saldırıyorlar. Böyle bir çitfe standart olur mu? Bu kadar kolay olmamalı. Bölgesel barışa da katkı sağlamaz. Buna kim karar veriyor. Bazıları terör örgütü diyor bazıları demiyor. Bir mutabakat oluşmazsa bölgesel anlaşmazlıklar devam eder. Bir de "İslami terörist" çıkardılar. Ne demek bu? İslam düşmanlığnını başka bir ifade şekli.
O nedenle bazı ülkelerin terör ve terörist tanımında sorun var. Mutlaka ele alınıp çözülmesi lazım.