Balyoz Planı Davası Yargıtay'da(3/son) Sanık Avukatı Kayacan.
361 sanıklı Balyoz Planı Davası'nın temyiz duruşmasına Yargıtay 9 361 sanıklı Balyoz Planı Davası'nın temyiz duruşmasına Yargıtay 9.Ceza Dairesi'nde edildi.19 sanığın Avukatı Ali Fehir Kayacan, "Ana hedef TSK'nın etkisizleştirilmesi değil."
361 sanıklı Balyoz Planı Davası'nın temyiz duruşmasına Yargıtay 9 361 sanıklı Balyoz Planı Davası'nın temyiz duruşmasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde edildi. 19 sanığın Avukatı Ali Fehir Kayacan, "Ana hedef TSK'nın etkisizleştirilmesi değil. Etkisizleştirmenin ötesinde başının ezilmeyi ve sindirilmesi. Bu da topluma askeri vesayeti sonu erdiriyoruz şeklinde lanse edildi" dedi. Kayacan, " Bu davada ayırt edici nokta, olaya yargı organları olarak karşımızdaki insanları asker olarak mı göreceğiz, insan olarak mı göreceğiz. Bunun ayrımının yapılması lazım. Asker olarak görürsek o eksi toplumsal kızgınlıklar karara etki edebilir" değerlendirmesinde bulundu.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Balyoz Davası'nda Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına'ya 20 yıl hapis kararı çıkmıştı. 361 sanıklı Balyoz davasının temyiz duruşmasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde devam edildi. Mehmet Cem Çağlar, Korcan Pulatsü, Hüseyin Çınar, Ahmet Erdem, Bülent Günçal, İsmail Taş,Ziya Güler, Beyazıt Karataş, Turgut Ataman, Nedim Göndgör Kurubaş, Mustafa Erhan Pamuk, Mehmet Erkorkmaz, Mehmet Erdem, Cenk Hatunoğlu, Mustafa Haluk Baybaş, Rıdvan Ulugüler, Cengiz Köylü, Sefer Kurnaz ve Berna Dönmez'in Avukatı Ali Fahir Kayacan,
Müvekkillerinin 16'sının Hava Kuvvetleri 3 tanesinin ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda görevli olduğunu belirterek, "Olayları bir hakim gözüyle değerlendirmeye çalışacağım. Empati yaparak anlatacağım" diye konuştu.
Donanma Komutanlığı Karargah Teşkilatı'nın bina yapısını slayt gösterisiyle anlatan Kayacan, suça konu hard diskin anlatıldığı gibi özel bölgelerde ele geçirilmesini söz konusu olmadığını anlattı. Bazı çevrelerin bu davaların açılmasına neden olan unsurlardan birinin güçler koalisyonu olarak değerlendirdiğini anımsatan Kayacan, "Bu güçlerin menfaatleri her zaman örtüşmüyor ancak ana hedefte her zaman örtüşüyorlar. Ana hedef TSK'nın etkisizleştirilmesi değil. Etkisizleştirmenin ötesinde başının ezilmesi ve sindirilmesi. Bu da topluma askeri vesayeti sonu erdiriyoruz şeklinde lanse edildi" dedi.
-"KASITLI VEYA KASITSIZ ASKERE BİR ALERJİ OLDU, KISMEN DOĞRUYDU"-
Askerin geçmişte demokrasiye doğrudan müdahale ettiğini bazı kişisel hatalarında toplumdan destek gördüğünü anlatan Kayacan, ceza hukukuna yüzde 1 ihtimalle şüphenin girmesi durumunda karar verilemeyeceğini, o ihtimalin bertaraf edilmesi gerektiğini, hakimin keyfi karar veremeyeceğini, vicdani kanaatin keyfilik anlamına gelmeyeceğini belirtti. Dosyadaki delillerle kanuni sonuca ulaşılmak zorunda olunduğunu ifade eden Kayacan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bir sanığın suç işlediğine dair yüzde yüz delil yok ise "sanığın suçluluğuna vicdanen kaniyim' gibi bir şey asla söz konusu olamaz. Böyle bir bakış açısı yakaladığı her zanlının suçlu olduğu önyargısı ile hareket eden bir polisin hareketi ile eş anlamlıdır. Böyle bir bakış açısı yargı sistemine hakim olduğu takdirde o ülkede devleti ayakta tutun unsurlardan, adaletin çökmesi nedeniyle devlet çökmesidir. Bizim geçmişimiz Osmanlıyı cihan imparatorluğu haline getiren "adalettir.' Devletin temeli adalet ise devlete karşı işlenebilecek en büyük suçlardan birisi adaletsizliktir. Bu davara belli bir medya gücü kullanıldı. Yargılananlar baştan darbeci onların avukatları darbe destekçileri olarak yaftalandılar ve ötekileştirildiler. Kasıtlı veya kasıtsız askere bir alerji oldu. Alerji kısmen doğruydu. Nedenleri vardı. 1960 ve 12 Eylül ihtilalı, 28 Şubat uygulamaları. Bu davada ayırt edici nokta, olaya yargı organları olarak karşımızdaki insanları asker olarak mı göreceğiz, insan olarak mı göreceğiz. Bunun ayrımının yapılması lazım. Asker olarak görürsek o eksi toplumsal kızgınlıklar kararınıza etki edebilir."
-"GEÇMİŞTE NİYET OKUYUCULUĞU YAPILDI ŞİMDİ DE BAŞKALARI NİYET OKUYUCULUĞU YAPIYOR"-
Hakim için en önemli özelliklerin Mecelle İlkeleri'nde tarif edildiğini, bu ilkelerde hakim için "hukuk bilgisinden çok karakter ve kişilik özelliklerinin öne alınması gerektiği, bilginin sonradan edinileceği, karakter bozukluğunun sonradan düzeltilemeyeceği'nin ifade edildiğini anlatan Kayacan, hakimin acıma ve affetme yetkisinin olmadığını belirterek, "Hakim suçu sabit olan cezayı uygulamak zorunda, içi kan ağlasa bile uygulayıcıdır" dedi. Hakimin hoyrat olamayacağının altını çizen Kayacan, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin hoyrat bir karar verdiğini, hükmün çok sert olduğunu, sanıklara bakış açısının hoş olmadığını savundu.
Bir dosyanın soruşturma aşamasında bir tül olduğunu, yargılama başladığı zaman o tülün aralanarak gerçeklerin tüm çıplaklığı ile ortaya çıktığını vurgulayan Kayacan, "Geçmişte birileri birilerine karşı niyet okuyuculuğu yaptı. Ama şimdi de birileri birilerine karşı niyet okuyuculuğu yapıyor, "sen darbe yapacaksın' bu niyet okumaktır
12 Ocak 2012 tarihli bir duruşmada Savcı, "Cumhuriyet Savcılığı iddianamede belgelerini delillerini görüşlerini söylemiştir savunmaya bu hatalı olması doğru değildir, sanık delilleri çürütmekle görevlidir" dedi. Bu sözü söyleyebilen bir bir yargılamadan ne bekleyeceğiz? Savcı olmak istediği gibi hareket etmekle serbestsin demek değildir. Biz ağsızımı açtığımız an suç duyurusu ile karşılaştık" dedi.
-"YARGITAY ÇÖLDEKİ SU KUYUSU GİBİ, KUYUNUN ÜSTÜ BETON İLE KAPANMIŞSA HUKUKLA DELİN"-
Toplumda yargıya güvenin azaldığını savunan Kayacan, "Kafamızı kuma gömmenin bir anlamı yok, ne yazık ki yargımız son zamanlarda olumsuz algılamalar içinde. Öyle algılanıyor. Onu bizzat yargı mensupları öyle algılıyor. Danıştay seçiminde gördük, bir yüksek mahkemenin başkanlığına nasıl aday çıkmaz, aday olmamak ne demek?
Evet hepimiz aynı gemideyiz. Ben azınlıkta olarak, Yargıtay'ın bütün bunları temyiz sebeplerini ciddiyetle ele alacağına inanıyorum" ifadelerini kullandı.
Yargıtay üyesi seviyesine gelen bir hakimin Mecelle İlkeleri'ndeki hakim tarifi dışında bir karar vereceğini düşünmediğini dile getiren Kayacan, sözlerine şöyle devam etti:
"Eğer veriyorsa o zaman ülke batmış demektir. Yargıtay gibi mahkemeler vahadaki su kuyusu gibi görülür. O vahaya ulaşılıp da o kuyunun üstünün beton ile kapatıldığı görülecek olunursa vahim olur. Beton ile kapatılmış ise bile ben sizlerin hak, hukuk, dosya, delil ile o betonu delip su olarak hakkı, hukuku, tesis edeceğinize yürekten inanıyorum."
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde çok ağır bir yargılama geçirdiklerini anlatan Kayacan, ""Sanıklar zaten darbeci, dijital kayıtlarda gerçek, sahte olduğunun belirlenmesine de gerek yok' diyor yerel mahkeme, bu kararın anlamı budur. Buradaki hakimler tarafsızlıklarını yitirmişlerdir" iddiasında bulundu.
-"HUKUKA AYKIRI DELİLLER HÜKME ESAS ALINAMAZ"-
Yargılama sırasında mahkemenin kendi içinde çelişkiye düştüğünü savunan Avukat Kayacan, Ceza Kanunu'na göre "hukuka aykırı deliller hükme esas alınmaz" hükmünün getirildiğini anımsattı. "Aksi halde zehirli ağacın meyvesi de zehirli olur" değerlendirmesinde bulunan Kayacan, maddi gerçeğin Yargıtay'da aranacağını belirtti.
Bilirkişilere soru sorma taleplerinin mahkeme tarafından değerlendirilmediğini anlatan Kayacan, davanın noksan bir soruşturma olduğunu savundu.
Bulunan deliller incelenmeden delil olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu ve mutlak bozma gerektirdiğini ifade eden Kayacan, müvekkillerinin bir kısmının atılı suç sırasında fiziken olay mahallinde olmadığını kaydetti. TÜBİTAK bilirkişi raporu dosya yollarını açarak kullanıcı adlarına yer verildiğini ancak üst veriler değiştirilebileceğini de belirtildiğinin altını çizen Kayacan, mahkemenin dosyaya sanık lehine hiçbir delil girmemesi için elinden geleni yaptığını savundu. Balyoz Planı Davası'nın temyiz duruşmasında 8. gün oturumu tamamlandı. 39 sanık avukatının savunmalarını tamamladığı duruşmaya pazartesi günü Avukat Ali Fahir Kayacan savunmasını tamamlayacak.
- Ankara