Balyoz Planı Davası Temyiz Duruşması
Avukat Eren: "Ormanın kralı gibi kükreyip herkesi korkutan Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücü elinden alınmaya çalışılmıştır" "Bunun için aslanın ya öldürülmesi ya da terbiye edilerek arzulanan konuma sokulması gerekmektedir. Jeopolitik konum gereği aslanın öldürülmesinin sonuçları ağır olacağından terbiyesi tercih edilmiştir. Bunun için maalesef yargı erki kullanılmıştır" "Bu dava dosyasında Balyoz Planı'nın varlığını ispatlayacak bir tek delil yoktur. Hep dijital, hep dijital"
Aralarında emekli Oramiral Özden Örnek ile emekli orgeneraller Halil İbrahim Fırtına ve Çetin Doğan'ın da bulunduğu 361 sanıklı "Balyoz Planı" davasının, Yargıtay 9. Ceza Dairesindeki temyiz duruşmasına devam edildi.
Sanık Bayram Ali Tavlayan'ın avukatı Mustafa Başar Engin, müvekkilinin 1. Ordu semineri ve diğer toplantılara katılmadığını ancak toplantılara katılmış gibi karar verildiğini savundu.
Müvekkilinin "Suga" planı kapsamında bilgi notu hazırladığının iddia edildiğini, bu nedenle mahkum olduğunu ifade eden Engin, müvekkilinin bu belge altında imzasının olmadığını, söz konusu tarihte "Suga" planının da henüz ortada olmadığını kaydetti.
Oramiral Özden Örnek tarafından hazırlandığı iddia edilen terfi listesinde ve müzahir personel listesinde müvekkilinin yer almadığını öne süren Engin, bu listelerde bulunduğu gerekçesiyle ceza verilmesinin ayrı bir bozma nedeni olduğunu, müvekkilinin dosyada beraati istenen kişilerden farkı olmadığını ileri sürdü.
Sanık Bülent Tunçay'ın avukatı Cengiz Erdoğan da "Mahkeme tamamen varsayımlara dayanarak mahkumiyet kararı vermiştir" dedi.
Aleyhinde suç unsuru olduğu iddia edilen tek belgenin personel çizelgesi olduğunu belirten Erdoğan, müvekkilinin resmi yazışmalarda soyadını 2006 yılına kadar "Tuncay", 2006 yılından sonra "Tunçay" olarak kullandığının tespit edilmesine karşın, 2003 tarihli belgede müvekkilinin soyadının "Tunçay" şeklinde geçtiğini anlattı. Erdoğan, bu konudaki çelişkinin mahkeme tarafından değerlendirilmediğini söyledi.
Müvekkilinin seminerde herhangi bir sunum yapmadığını savunan Erdoğan, Balyoz Planı'ndan müvekkilinin nasıl haberdar olduğunun mahkeme tarafından ispatlanamadığını, suçlamaların maddi delillerle ortaya konulamadığını öne sürdü.
Sanık Gürkan Koldaş'ın avukatı Derya Erdoğan ise müvekkilinin 2000 yılının mart ayında bilgisayar mühendisliği yüksek lisans eğitimini tamamlayarak mühendis sınıfına geçtiğini, 2002-2003 yıllarında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı iletişim ve ağ işletme subayı olarak görev yaptığını bildirdi.
Müvekkilinin "Suga" hareket planına uygun olarak planlama ve hazırlık çalışmaları çerçevesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde oluşturulan çalışma gruplarında isminin geçtiğinin iddia edildiğini belirten Erdoğan, hareket faaliyetlerinde kullanılmak üzere bir kısım teknik malzemeleri tahsis ettiğinin, bunun için liste hazırladığının öne sürüldüğünü aktardı.
Savunması sırasında yanında getirdiği panodan faydalanan Erdoğan, bilgi edinme yoluyla Deniz Kuvvetleri Komutanlığına sorulan sorulara verilen cevapları paylaştı. Erdoğan, bu cevaplara göre, yüzbaşı rütbesinde bir subayın donanım ve çevre birimleri tahsis etme yetkisi olmadığını, 2002-2003 yıllarında söz konusu donanım birimlerinin tahsis edildiğine ilişkin bir bilgi bulunmadığını söyledi.
Müvekkilinin 12 bilgisayar tahsis ettiğinin öne sürüldüğünü ifade eden Erdoğan, "Bunlarla mı darbe yapacak. Bu bilgisayarların nerede olduğu belli değil. İddiaları doğru kabul edersek, müvekkilimin olmayan bilgisayarları kullanmak, zaman tünelinde gezinmek gibi bir bilgi ortaya çıkmaktadır" diye konuştu.
-"Ormanın kralı TSK"-
Sanıklar Veli Murat Tulga, Fatih Altun, Burhan Gögce, Mustafa Erdal Hamzaoğulları, Nihat Özkan, Sırrı Yılmaz, Gökhan Çiloğlu'nun avukatı Kürşad Veli Eren, "Yassıada mahkemesiyle müvekkillerimi yargılayan mahkeme arasında hiçbir fark yoktur" dedi.
"Ormanın kralı gibi kükreyip herkesi korkutan Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücü elinden alınmaya çalışılmıştır" diyen Eren, şunları kaydetti:
"Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir vesayet varsa tabii ki kaldırılmalıdır. Gücü ele geçirmeyi isteyenler ormanlar kralının tahtına oturmayı yeğlemişlerdir. Bunun için aslanın ya öldürülmesi ya da terbiye edilerek arzulanan konuma sokulması gerekmektedir. Jeopolitik konum gereği aslanın öldürülmesinin sonuçları ağır olacağından terbiyesi tercih edilmiştir. Aslanın fena şeyler yaptığına kamuoyu inandırılmıştır. Aslan da bir zamanlar fena şeyler yaptığından ateş olmayan yerden duman çıkmaz atasözünün bıraktığı ön yargıdan hareketle aslanın tahtının taliplileri yargı erkini kullanmışlardır. Çünkü halk her şeye rağmen yargı erkine güvenmekte, bağımsız olduğunu düşünmektedir.
Yavrularının ölümünü çaresizce izleyen aslan sıranın kendisine geleceğinden korkarak uslanmıştır. Egemen mutludur, işi bitirmiş, gücü ele geçirmiştir. Bu tablo acı olduğu kadar gerçektir. Müvekkillerim aslanın terbiyesi uğruna feda edilen yavrularıdır. Aslanın masum olmaktan başka suçları yoktur. Dağına, taşına, toprağına ölesiye hayran olduğum güzel, bir o kadar da bahtsız ülkemde muktedirin egemen olması içimi acıtmakta, isyan duygularımı kabartmakta, aidiyet duygularımı örselemektedir.
Ezilenin yanında duran, egemene karşı koyabilen, haksızlıklar karşısında 'artık yeter' diyebilenler, aktörleri değişen bu kısır döngüye 'dur' demek için çaba göstermelidir. Ben onlardan biriyim."
Eren, 1. Ordu plan semineri ve bayrak hareketi dışındaki tüm delillerin suç tarihinden sonra üretildiğinin ispatlandığını savunarak, "Bu dava dosyasında Balyoz Planı'nın varlığını ispatlayacak bir tek delil yoktur. Hep dijital, hep dijital" dedi.
Avukat Eren, "Bir avukatın başına gelebilecek en büyük felaket, dijital verilerle ilgili iddialara karşı savunma yapmak. Don Kişot'un yel değirmenleriyle savaşmasına benziyor. Elinizden bir şey gelmiyor. Papağan gibi tekrarlayıp duruyorsunuz bunlar düzmece diye. Yeni çelişkiler, sahtecilik izleri arıyor, buluyorsunuz. müvekkillerinizin seceresini araştırıp ispata çalışıyorsunuz. Mahkeme kılını kıpırdatmadan durunca bir daha söz alıyor anlatıyorsunuz. Sonra sinirlenmeye başlıyorsunuz, ne de olsa insansınız" ifadesini kullandı.
-"Mesleği bırakıyorum, hayatımı ortaya koyuyorum, celladıma hakkımı helal ediyorum"-
Yerel mahkemedeki savunmasında müvekkillerinin isminin geçtiği listelerin gerçekliğinin ispatlanması halinde mesleği bırakacağı yönünde şeref sözü verdiğini hatırlatan Eren, "Orada bir tanık çıkar da (evet bize görevlendirme yapıldı, teklif edildi) desin mesleği bırakarım dedim. Ben artık bu meslekten soğudum. Eğer bu iddiaları ispatlamazsanız siz de meslekten çekilin dedim. Huzurunuzda yineliyorum. Bu tür davalarla hukuk sistemine inancımı tamamen yitirdiğim için avukatlık mesleğini tamamen bırakmaya karar verdim. Tasfiye aşamasındayım. Atılı suçu işlediklerinin ispatına karşı hayatımı ortaya koyuyorum. Celladıma da hakkımı helal ediyorum" diye konuştu.
Eren'in savunmasının ardından temyiz duruşmasının 5. gününde 117 avukattan 24'ünün savunması tamamlanmış oldu.
Duruşmaya yarın devam edilecek. - Ankara