Balyoz Planı Davası Temyiz Duruşması
Emekli Orgeneral Fırtına'nın avukatı Akalın, 60 avukat adına hazırlanan savunmasına devam etti Akalın:"Mahkeme kararıyla Mehmet Baransu'nun köşe yazıları birebir aynıdır. Mahkeme kararı Baransu'nun yazısından birebir aktarılarak yazılmıştır. Bu durum davanın delillere değil medyada yer alan ifadelere dayandığını göstermektedir" "Komutan Fırtına, 'bana böyle bu planla gelen adamı ömrüm boyunca mezun etmem' dedi. Bir fanus içinde büyümüş insanlar, isteğiniz kadar darbe provası olsun alışılagelmiş davranışlarının dışına çıkamazlar"
Aralarında emekli Oramiral Özden Örnek ile emekli orgeneraller H. İbrahim Fırtına ve Çetin Doğan'ın da bulunduğu 361 sanıklı "Balyoz Planı" davasının, Yargıtay 9. Ceza Dairesindeki temyiz duruşmasına devam edildi.
Sanık emekli Orgeneral Fırtına'nın avukatı Kazım Yiğit Akalın, 60 avukatın hazırladığı 404 sayfalık ortak savunmasını, verilen aranın ardından sürdürdü.
Yerel mahkeme başkanının tarafsız olmadığına yönelik iddialarını yineleyen Akalın, başkanın, Hilmi Özkök'ün tanık ifadesini tüm beyanlarına bağlı kalarak okumadığını savunarak, "Nerede biraz kafa karıştırıcı kısım varsa orayı okumuştur" dedi.
Akalın, Mahkeme Başkanının, "Hilmi Özkök'ün 'Ay ışığı', 'Sarıkız', 'Yakamoz' dışında darbe planı duydunuz mu" sorusuna, "Kesinlikle bunlar dışında hiçbir şey duymadım" yanıtını, sanıklardan Ahmet Yavuz'un uyarısı üzerine lütfen okuduğunu öne sürdü.
Bilirkişi raporlarına değinen Akalın, 1. Ordu Komutanlığı bilirkişisi Hakan Erdoğan'ın raporunun, CD'lerin 1. Ordu'daki bilgisayarlarda hazırlanmadığını ortaya koyduğunu anlatarak, "En ağır savaşta dahi, dünya savaşında dahi bu kadar subayı etkisiz hale getirmek, mümkün değilken, bu kadar subayı tutuklayıp sistemden bertaraf etmek yargı eliyle sağlanmıştır" diye konuştu.
Bilirkişi raporlarındaki sanık lehine durumların gözardı edildiğini öne süren Akalın, "Yerel mahkeme hukukçu kimliğini unutarak kendisini bilişim uzmanı yerine koydu" değerlendirmesinde bulundu.
-"Zaman çelişkileri var"-
Dijital verilerin tarihinin sonradan kolaylıkla değiştirilebileceğini belirten Akalın, 2003 yılında yazıldığı iddia edilen bir belgenin 2007 yılında keşfedilen bir yazı tipiyle yazıldığını anlattı.
Mahkemenin bunu güncelleme olarak kabul ettiğini dile getiren Akalın, "Bu kadar büyük bir saçmalık yapacaklarını tahmin edememiştim. Ortadaki gerçek 2009'da oluşturulan belgelere 2002, 2003 yılında oluşturulmuş görüntüsü verilmesidir" görüşünü paylaştı.
"CD'lerde, hazırlandığı iddia edilen tarihlerde bilinmesi imkansız veriler yer almaktadır" diyen Akalın, 2005, 2008, 2009 yılında kurulan bazı kurumların 2003 tarihli belgelerde yer aldığını, darbe durumunda el konulacağı iddia edilen araçlardan birinin 2006 yılında aldığı plakanın, 2003 yılında verilmiş gibi yazıldığını söyledi.
Bunun güncellemeyle açıklanamayacağını savunan Akalın, "Kim güncelledi bunları, 2009 yılında kurulan şirket ismi niye var? 2009 yılında güncelleyen kişi kim? O günkü görevli güncelledi ise niye kendi ismi yazmıyor, niye 2003 yılındakilerin ismi yazıyor" diye sordu.
Askerlerin yakalandıklarında bunların sahte olduğu tezini ileri sürmek için bilerek bu değişiklikleri yaptıklarının öne sürüldüğünü anlatan Akalın, "Bu kadar zeki askerler, çok saf bir şekilde üst veride ismini bırakıyor. Bu kadar saçma bir mantık olabilir mi" dedi. Akalın, "Bunun güncelleme olmadığı, tek oturumlu olduğu için CD'ye ilave yapılamadığı bilirkişi raporlarıyla da ortaya konuldu" ifadesini kullandı.
-"Güncelleme konusu, Baransu'nun makalelerinden alıntılandı"-
Mahkemenin, güncellemeyle ilgili yeterli deneyimi olmadığını savunan Akalın, güncelleme konusunun, muhabir Mehmet Baransu'nun yazdığı makalelerden alıntılandığını öne sürdü. Akalın, şöyle devam etti:
"Mahkeme kararıyla Baransu'nun köşe yazıları birebir aynıdır. Mahkeme kararı Baransu'nun yazısından birebir aktarılarak yazılmıştır. Bu durum davanın delillere değil, medyada yer alan ifadelere dayandığını göstermektedir. Mahkemenin güncelleme varsayımı sahteliği ispat edilmiş dijital verilerin delil olarak kullanılmasının kılıfıdır. Güncelleme varsayımının dosyada ispatı yoktur. Tüm bilirkişi ve uzman raporlarıyla çelişmektedir. TÜBİTAK CD'lerin tek oturumda 2003 yılında yazıldığını kabul etmektedir."
Akalın'ın talebi üzerine duruşmaya 10 dakika aranın ardından devam edildi.
1. Ordu plan seminerine değinen Akalın, seminerin, 5-7 Mart 2003 tarihlerinde icra edildiğini hatırlattı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün planın kendisinden önce hazırlanan tatbikatlar programında yer aldığını söylediğini aktaran Akalın, "Darbe planı olduğu iddia edilen tatbikata Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, açık yüreklilikle 'programım olmasaydı ben de katılacaktım' demiştir" ifadesini kullandı.
Askerin her daim hazır olmak için bu seminerleri icra ettiğini, bu nedenle devamlı kafasında senaryolar ürettiğini anlatan Akalın, dava konusu 16 CD'nin tamamının devletin gizli belgesi olduğunu, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un, bu planların değiştirildiğini açıkladığını söyledi.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde de "Türkiye'nin içerisine düşeceği en tehlikeli durum"un bir senaryoyla anlatıldığını savunan Akalın, şöyle konuştu:
"1. Ordu seminerindeki konuşmaların tamamı senaryoya dayanmaktadır. Bunlar gerçek olmadığı gibi dosya kapsamındaki tanık beyanları ve hazırlanan raporlarla senaryo olduğu sabittir. Mahkeme defalarca benim de sabrımı zorladı. Bu plan seminerindeki konuşmaları, 'siz bunu demiştiniz, niye böyle dediniz' diye defalarca sordu. Sanıklar da defalarca 'bu bir senaryoydu, biz de böyle dedik' karşılığını verdi."
-"Fanus içindekiler..."-
Yargılanan askerler darbe planını yapsalardı hiçbir hataya yer vermeyeceklerini belirten Akalın, şunları kaydetti:
"Oraj Planını ilk elime aldığımda Fırtına paşanın yanına gittim. Biz hukukçular nasıl 'bu böyle yazılmaz' deriz, o da 'bu yanlış, bu yanlış' diye refleks hareketinde bulundu. Bu kişiler 13-14 yaşından itibaren bu şekilde eğitilip devamında subay olmuş kişiler. Hepimiz askerdik, bir hatanın en ufak virgülünde dahi olay çıkarıyorlar. Komutan, 'bana böyle bu planla gelen adamı ömrüm boyunca mezun etmem' dedi. Bir fanus içinde büyümüş insanlar, isteğiniz kadar darbe provası olsun alışılagelmiş davranışlarının dışına çıkamazlar. AK Parti iktidara geldikten hemen 5 gün sonra, bazıları yurt dışında veya su altında olan bu 365 kişinin bir araya gelme ve planları yapma olasılığı nedir?"
Akalın, plan seminerinin en önemli özelliklerinden birinin Çetin Doğan'ın emriyle ilk defa seminerin ses kaydının alınması olduğunu dile getirerek, bu ses kayıtlarının mahkemede aleyhe delil olarak kullanıldığını söyledi.
Kazım Yiğit Akalın, "Sınırlı sayıda bir personelle bir plan icra edeceksiniz, ileride bir gün yakalanırsanız aleyhinize delil olacak ses kayıtlarını neden alırsınız? Madem darbe provası yapıyorsunuz, bunun ses kaydını hem de ilk kez yapılan bir uygulamayla alır mısınız? Bu, hayatın olağan akışına aykırıdır" şeklinde konuştu.
Başkan Ekrem Ertuğrul, araya girerek, "Hava ağırlaştı, ses kayıtlarıyla ilgili, havanın ağırlığını gidermek için karşılıklı diyalog olsun diye bir bahane, birşey sormak istiyorum" diyerek, sanıkların ses kayıtlarının kendilerine ait olduğunu kabul edip etmediklerini sordu.
Akalın, sanıkların kayıtları kabul ettiklerini belirtti. Ertuğrul'un sorusu üzerine kayıtların seminer sırasında 5-7 Mart 2003'te alındığını ifade etti.
Duruşmaya yarın Kazım Yiğit Akalın'ın savunmasıyla devam edilecek. Akalın, yarın öğle arasına kadar savunmayı bitirebileceğini söyledi. - Ankara