Haberler

Balyoz: Darbe mi Kumpas mı? - 2

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Darbelerle yaşayan Türkiye’de, 2010 yılındaki Balyoz davası demokrasi için dönüm noktasıydı.

Darbe Günlükleri'nden Balyoz'a bakmak

3 Kasım 2002 seçimlerinin hemen sonrasında, 1. Ordu'da Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarına karşı bir darbe planı hazırlandığına dair iddiaları külliyen reddedenler, bu iddiayı ciddi bulanları, "Ordu daha önce yapmıştı, öyleyse şimdi de yapmıştır" varsayımı üzerinden kanaat oluşturmakla itham ediyorlar.

Oysa mesele hiç öyle değil; döneme dair elde bir sürü bilgi var ve böyle bir itham ancak bunları görmemek ya da kamuoyunun göz menzilinden uzak tutabilmek sayesinde mümkün olabilmektedir.

Al Jazeera için kaleme aldığım bu dizinin dünkü ilk bölümünden de anlaşılabileceği gibi, amacım, davanın yeniden yargılamasının başladığı bu günlerde bir kez daha "göz menzilinden uzak tutulan" bilgileri, belgeleri ve dönemin atmosferini gözler önüne sermek, hafıza tazelemek...

Balyoz davasının tümüyle bir "kumpas" olduğunu iddia edenlerin iştigal alanının yarısını bu "gizleme, göstermeme" faaliyeti teşkil ediyorsa, öbür yarısını da dosyadaki zamanlama çelişkileri, imzasız word dokümanlar vb. gibi "davanın zaaflı noktaları"nı sürekli tekrarlama faaliyeti teşkil ediyor. O nedenle ben de mesaimi ikiye böleceğim... Önce göz menzilinden uzak tutulan bilgi ve belgelerle ilgili hafıza tazeleme hizmetini ifa edecek, ardından da "davanın zaaflı noktaları"ndan yola çıkarak varılan "Balyoz, sonradan yazılmış bir kumpas senaryosudur" hükmünün kendi içinde taşıdığı zaafları ele alacağım.

Yalnız dönemin ruhunu değil...

Balyoz tartışmalarında göz menzilimizden uzak tutulmak istenen birinci belge, 2003-2005 arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapan Özden Örnek'in 2007 Mart'ında Nokta dergisinde yayımlanan, ertesi yıl "Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden ÖRNEK tarafından tutulduğu sabit olan günlükler" ibaresiyle İkinci Ergenekon iddianamesine (s. 134) giren günlükleri...

Günlükler'in en önemli bölümü, daha önce defalarca yazdığım gibi 3 Aralık 2003'te Genelkurmay Başkanlığı'nda TSK'daki bütün orgenerallerin katılımıyla gerçekleştirilen "hükümete karşı ne yapmalı?" toplantısıydı.

Bütün orgenerallerin "uyarı" ya da "muhtıra" yönünde görüş bildirdiği toplantıda, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün karşı çıkmasıyla muhtıra görüşü kuvveden fiile çıkamamıştı.

Hilmi Özkök, Ergenekon davasındaki tanıklığında toplantıyı doğrulamış, hatta Aytaç Yalman'ın doğrudan "muhtıra" talebini dile getirdiğini açıklamıştı.

Dünkü yazıda, o toplantıdan sadece bir gün önce (2 Aralık 2003) Başbakan Erdoğan'ın Meclis'te 5-7 Mart 2003 girişiminden haberdar olduğunu ima eden esrarlı bir konuşma yapıp müdahaleci çevrelere mesaj gönderdiğini hatırlatmıştım. Kimbilir, belki de Başbakan o konuşmadan bir gün sonra Genelkurmay'da yapılacak toplantıyı da istihbar etmişti ve sadece 9 ay önceki girişimin sahiplerini değil, bir gün sonraki toplantının katılımcılarını da uyarıyordu.

Darbe Günlükleri, içerdiği 3 Aralık 2003 toplantısına dair notlar ve başka pek çok "not"la yalnız "dönemin ruhu"nu anlatmıyor, Balyoz' darbe girişiminin sahihliğini de ortaya koyuyordu.

Şimdi bu notların en önemlilerini özetleyebiliriz...

Tümgeneral'den Balyoz yoklaması

Darbe Günlükleri'ndeki ilk Balyoz izine, 24 Şubat-2 Mart 2003 tarihli bölümde rastlıyoruz:

"27 şubat günü sabahleyin Genkur. denetlemesi için bölgeye gelen Tümg. Can Teller beni ziyarete geldi. Oldukça ilginç bir görüşme yaptık. Önceleri konuşmada çekingendi ama kendisini cesaretlendirdim ve konuşmaya başladı. Genelkurmay Başkanı'nın şahsına karşı bir tepki olduğunu, dinci kesimlere kendisine yaraşır bir şekilde tepki vermediği gibi adeta onlarla işbirliği yaptığını ve Çetin Doğan Paşa ile Hurşit Tolon Paşa'nın bu konulardan çok rahatsız olduklarını ve kendi aralarında bir şeyler yaptıklarını, benim de onlarla görüşmemi ima etti.

"Bir tümgeneralin böyle konuşması beni şaşırttı. (...) Ayrılırken bana 2. Başkan (Orgeneral İlker Başbuğ -A.G.) ile görüşüp görüşmediğimi sordu. Anladığım kadarı ile onun da Genelkurmay Başkanlığı hesabına girdiğini ve bu nedenle karargahın ondan da memnun olmadığını söyledi."

Özden Örnek'in, bir tümgeneralin Genelkurmay Başkanı hakkında ölçüsüz bir fütursuzlukla konuşmasını yadırgamasını anlamak kolay. Biz ise daha şanslıyız, şaşırmıyoruz, çünkü darbeye davet ziyaretinin, seminer görüntüsü altındaki darbe planının tartışıldığı günlerden sadece birkaç gün öncesine tekabül ettiğini biliyoruz. Tümgeneral fütursuzdur, çünkü okun yaydan çıktığını bilmenin öforisiyle konuşmaktadır. İlaveten, TSK bünyesinde "or" rütbesindeki herhangi bir generalin bir darbe girişimine katılmasa bile onu engellemeye yönelik bir davranış içine girmeyeceğine dair yüksek bir güven beslemektedir. Bu güvenin hiç de haksız olmadığını, o tarihten sadece dokuz ay sonra gerçekleştirilen 3 Aralık 2003 toplantısına bakarak da anlayabiliriz.

(Balyoz girişiminden böylesine bi haber görünen bir oramiralin Balyoz davasının en cüretkar eylem planlarından birini, Suga eylem planını hazırlamakla suçlanması, izaha muhtaçtır. Dizinin son bölümlerinde bu konuya kısaca yeniden döneceğim.)

15 Kasım 2003: 'Çetin Doğan onu paramparça edecekti'

2003'te Birinci Ordu'da bir darbe girişiminin planlandığına ve bu planın da Hilmi Özkök'ün tasfiyesini amaçladığına dair Günlükler'deki ikinci bilgiye 15 Kasım tarihli notlarda rastlıyoruz.

Bu bölümde, Hilmi Özkök'le Aytaç Yalman arasındaki, en sonunda Yalman'ın patlayıp Balyoz girişimini faş ettiği ibareler içeren tartışma yer alıyor...

Tartışma, Özkök'ün Yalman'ı, kuvvet komutanlarının kendisine haber vermeden yaptıkları toplantılardan haberdar olduğunu söylemesiyle açılır...

Yalman, suçlamaya şu cevabı verir:

"Eğer size karşı bir hareket içinde olduğumuzu zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Zira böyle bir iş herhalde resmi dairelerde olmaz. Onun için de endişenizi anlamadım. (...) Size söylemek istemezdim ama geçen yıl size en fazla desteği kim verdi. Şöyle bir düşünün..."

Yalman'ın sözlerindeki "geçen yıl" göndermesinin içeriğini de, onun, konuyu Özden Örnek'e aktarırkenki ifadelerinden anlıyoruz:

"Son sözleri söylememin gayesi, geçen yıl eğer ben ona karşı Çetin Doğan ile birlikte olsaydım onu paramparça edeceklerdi. Ama ben öyle yapmadım."

16 Ekim 2004: 'Sizin oyunbozanlık yaptığınıza...'

Aytaç Yalman, 2004 Ağustos'unda Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emekli olmuştu... Fakat görev süresinin dolmasına daha bir yıl olan Özden Örnek'le zaman zaman görüşmekteydiler. Bu görüşmelerden birinde, ona,

"Kara Kuvvetleri'nde sizin yapılacak olan bir darbeyi önlediğinize ve son anda oyunbozanlık yaparak vazgeçtiğinize ve ikili oynadığınıza dair söylentiler var" der.

Bu bilgiyi Örnek, emekli orgeneral Tuncer Kılınç'tan almıştı. Bu ismi hatırlayacaksınız: Balyoz davasının bir duruşmasında söz alıp, Başbakan Erdoğan'ın eline geçen 5-7 Mart 2003'teki plan seminerinin kasetlerini Aytaç Yalman'a verdiğini söyleyen orgeneral...

Peki, Aytaç Yalman'ın Balyoz'da "ikili oynadığı"na, bir başka deyişle önce darbe girişiminin içinde yer alıp daha sonra vazgeçtiğine dair spekülasyonları doğrulayabilecek başka bilgiler var mı? Var, fakat bu bilgiler Günlükler'de değil Ergenekon davasının (yanlışlık yok, Ergenekon davasının) delil klasörleri içinde yer aldığından, bunları yarınki "Balbay Günlükleri ve başka şeyler" başlığı altında ele alacağım.

Benim kanaatim, iddiaların gerçeklik payının hayli yüksek olduğu yönünde... O kadar ki, Yalman'ın 2003-2004'teki Sarıkız darbe planında da benzer bir tutum aldığından hareketle, zamanında "Aytaç Yalman'ın kararsızlığına methiye" başlıklı bir yazı bile kaleme almıştım. O yazı şu cümlelerle bitiyordu:

"Yani, tıpkı 2003'te olduğu gibi 2004'te de cuntacı bir çılgınlığın kuvveden fiile geçmemesinde, geçememesinde, Aytaç Yalman'ın kararsız karakterinin önemli bir rolü var.

Valla, ben böyle bir kararsızlığa methiye düzmekte hiçbir sakınca görmüyorum. Kararsızlığın böylesine can kurban..." (Taraf, 5 Temmuz 2011).

Darbe Günlükleri'nde Balyoz'a delalet eden notlar bahsini, ilginç olduğu kesin, fakat önemli olup olmadığına en azından bugünkü bilgilerimizle emin olamayacağımız 8 Mart 2003 tarihli şu notla bitireyim:

"8 Mart (2003) günü 1. Ordu Komutanlığı'nın Harbiye Orduevi'nde düzenlediği anılar gecesine gittik. Emeklilerimiz ile birarada olmak güzel bir beraberlik..."

8 Mart, malüm, 5-7 Mart seminerinin bir gün sonrasına denk geliyor: 5-7 Mart arasında "plan semineri", ertesi gece muvazzaf ve emekli generallerin biraraya geldiği "anılar gecesi..."

En azından ilginç değil mi?

Yarın: Balbay Günlükleri ve başka şeyler

Kaynak: Aljazeera / Güncel
İçişleri Bakanlığı tarafından Tunceli ve Ovacık Belediyelerine kayyum atandı

İçişleri Bakanlığı tarafından Tunceli ve Ovacık Belediyelerine kayyum atandı

Tunceli ve Ovacık Belediye Başkanlarının yerlerine gelen isimler ve kayyum gerekçeleri belli oldu

Kayyum gerekçeleri ve yerlerine gelen isimler belli oldu

Örgütün 2 numarası İlker Gönen'den pişkin ifade: Aileler galeyana getirildi, kim bize sahip çıkacak?

"Aileler galeyana getirildi, kim bize sahip çıkacak?"

Antalya sele teslim! Yüzlerce vatandaş tahliye edildi

Antalya sele teslim! Yüzlerce vatandaş tahliye edildi

title