Bakan Yazıcı'nın Acı Günü" Haberine Ek
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Trabzon'da esnaf ziyareti yaptı.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Trabzon'da esnaf ziyareti yaptı. Kahramanmaraş Caddesi ve Uzunsokak'taki dükkanları ziyaret eden, iftar saatini bekleyen vatandaşlarla sohbet eden Bakan Yazıcı, Tarihi Meydan Hamamı'na da girdi. Hamamın göbek taşının bulunduğu bölümünü de gezen Yazıcı, çıkarken terini peçeteyle sildi ve 'Hamama giren terlerö dedi. Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu'nun eşlik ettiği Bakan Yazıcı, çocukları sevdi, vatandaşlarla selfie çektirdi. Daha sonra Ak Parti Trabzon İl Başkanlığı tarafından Zorlu Grand Otel'de iş dünyası temsilcilerine verilen iftar yemeğine katılan Bakan Yazıcı, burada yaptığı konuşmada, 'Türk milleti olarak sosyal hayatımızın en temel karakteristiği, yardımlaşma ve dayanışmaya verdiğimiz önemdir. Avrupalıların bundan birkaç yüzyıl önce tanıştıkları vakıf müessesesi bizde Selçuklular döneminde başladı. Böylece sosyal hayatımızı insanlarımızın birikimleriyle zenginleştirerek gerçekten kenarda köşede bugünün tabiriyle varoşta aç açık kimse bırakmamanın gayreti içinde oldukö dedi. Yazıcı sözlerini şöyle sürdürdü:
'Yeryüzünde milyonlarca Müslüman oruç tutuyor, iftar açıyor. Sofralardaki nimetlerin çeşitliliği itibarıyla empati yapalım. Kimi sofralar zengin, israf alabildiğine ama kimi yerlerde tuttuğu orucunu açmak için bir ekmek ve su ile yetinmek zorunda olan insanlar var. Bunları sorgulayacağız. Dünyanın neresinde olursa olsun hayat standartları arasında bu kadar uçurum varsa, bu durum bizi çok farklı bir muhasebe yapmaya sevk etmelidir.ö
Bakan Yazıcı, dünyadaki yaklaşık 7 milyar insanın 1.1 milyarının açlık sınırı kabul edilen günlük 1 doların altında parayla geçirmek zorunda olduğunu hatırlatarak, 'Yoksulluk sınırı olan 2.15 doların altında parayla geçirmek zorunda olan 2 milyara yakın insan var. Ama hükümetimizin uyguladığı sosyoekonomik politikalarla 1.1 milyar kategorisinde olan insan Türkiye'de yok. Sosyal dokumuzun da bir avantajı bu durum. 2.15 doların altında parayla geçinmek zorunda olan insan sayısı 2002 öncesinde yüzde 3 dolayındaydı. 2012'de onu da binde 27'ye indirdik. Türkiye'de 4,15 dolarlık parayla geçirmek zorunda olan insan sayısı 2002'de yüzde 30'du. Uyguladığımız projelerle bu kategoride olan insan sayısını da yüzde 3'e indirdik. Hedefimiz 2016'da bunu da sıfırlamak. Dünya gayrı safi milli hasılası 74 trilyon dolar ama muazzam bir adaletsizlik var. Bunların empatisini yapmamız lazım. Bu paranın yüzde 55'ini gelişmiş 35 ülke paylaşıyor. Geriye kalan 153 ülke de kalanını paylaşıyor. En fazla milli gelire sahip ülke bir İslam ülkesi olan Katar. 92 bin 700 dolar kişi başı milli geliri var. En düşük milli gelire sahip İslam ülkesi ise Somali. Orada da kişi başına 111 dolar düşüyor. Kim sorumlu bundan' En gelişmişiyle en yoksul durumda bulunanın arasında 835 kat fark var. Bundan Müslümanım diyen herkes sorumlu. Böyle bir dünyada yaşıyoruz.ö
GAZZE'NİN ÇOCUKLARI VE KADINLARI GÜÇLÜ TÜRKİYE BEKLİYOR
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Türkiye'nin enerjisini harcadığı tartışma konularını tasfiye ettiklerini vurgulayarak, 'Yapay konuları tartıştık. İnsan hakları konusuna giren hususları bağnazlık içerisinde cumhuriyetin değerleriymiş gibi gündeme taşıdık, onlar üzerinden atıştık. Başkaları üretti mal sattı, biz kavga ettik. Bunları da artık geride bıraktık. Tehdit olunca dik durduk. Başbakanımızla birlikte o duruşu sergiledik. Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle yeni bir tarih yazıyoruz, onun için bu sürece Yeni Türkiye diyoruz. Yeni derken geçmiş 12 yılımızı elbette ki bir kenara atmıyoruz ama hayat çok dinamik olduğu gibi bizim yönetim tarzımız da dinamiktir. Bir yerde çakılıp kalmıyoruz. İnsanlığın değerlerini demokratik değerleri ülkemize kazandırmaya çalışıyoruz. Türkiye'deki bugünkü değişim ve dönüşümün arkasında yer alan önemli faktörler var. Biri duruş. Önemli bir mevkideysen bulunduğun yerin hakkını mutlaka vermek zorundasın. Elbette ki millet hiçbir zaman önünün kesilmesine, milli egemenliğin saf dışı edilmesine asla razı olmaz. Millet susar, ses çıkarmaz bekler ama vakti zamanı geldiğinde iradesini yansıtır. Dönüşümleri yapar millet. Örnekler çok. Türkiye'nin geleceği açısından önümüzdeki seçimler önemli. Türkiye'yi çok güçlü beygir gücüne sahip bir takım yürütüyor. Onun önündeki çekicinin gücünü azaltırsanız kaza olur. O güç artarak devam etmeli. Ramazan'da Müslüman coğrafyasında bir taraftan Müslümanlar birbirini katlediyor bir taraftan da Müslümanlara karşı zalimce gaddarca savaş sürdürülüyor. Gazze'nin çocukları, kadınları Türk milletini bekliyor. Güçlü bir Türkiye bekliyor. O güçlü Türkiye'nin sorumluluğu 786 bin kilometrekare vatanımızla sınırlı değil. Güçlü Türkiye'nin bölgesine dünya sulhuna katkı sağlama borcu vardır. Bize deniyor ki; size ne Suriye'deki rejim kavgasından. Somali'deki olaydan size ne' Olabilir mi böyle bir şey. İnsanlığın ortak kazanımları var. Demokratik haklar, insan hakları, sosyal ve ekonomik haklar insanlığın ortak kazanımları değil mi? Bunlar ürün değil ki, coğrafyaya göre değişsin. Ama demokratik haklar Londra'da başka, Mısır'da başka, Bağdat'ta, Şam'da başka. Böyle şey olamaz. Farkımız burada. Biz fark olmamalı diyoruz. Türkiye diyor ki, insani değerler insanlığın kazanımıdır, neyse her yerde aynen geçerlidir. Hakların temeli yaşama hakkı. Yaşama hakkını sağlayamıyorsanız diğer hak ve özgürlüklerin bir önemi var mı. İnsanlar birbirini öldürmez, katletmez. Hele ki silahsız sivil kesimler öldürülürse. Sorunlar konuşulsun tartışılsın öyle çözülsün. Mısır'la, Şam'la, Bağdat'la ilgili bunu söylüyoruz.. Gazze'deki bu gaddarlığa ve zulme karşı sesimiz bu nedenle yükseliyor. Ama başkalarının insanlık değerleri Paris'te, Bonn'da, New York'ta başka. Coğrafyaya, etnisiteye, mekana göre değişen haklar insanlığın savunacağı haklar değildir. Bizim bakışımızdaki en önemli etken bu. Elbette ki tarih bu süreci yazarken, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ve toplum olarak hepimizin ne denli katkı sağladığımızın altını özgün şekilde çizecektir.ö
BİRBİRİNİ ÖLDÜRMEYEN, KONUŞAN TÜRKİYE
Yazıcı konuşmasının son bölümünde, 'Birbirimiz çok sevelim. Çözüm süreci dediğimiz projenin gerçekleşmesi halinde birbirini öldürmeyen konuşan, susturmayan dinleyen ama konuşmasını tahkirle değil düşündürücü sözcükler kullaarak yapabilen bir Türkiye oluşturmak amacındayız. Sorunların çözümü için çok farklı enstrümanlar olabilir. Ama devrede olmayacak tek enstrüman öldürmek ve fiziki güç kullanmaktır. Oturur konuşuruz. Ülke, bayrak, cumhuriyet, vatan hepimizin. Bunlar zaten kırmızı çizgilerimiz. Kardeşliğimizi güçlü bir zemine oturtabildiğimiz takdirde en büyük gücümüz bu olacak. Bu güç dinamomuz olacak. Çomak sokmak isteyenler var ama dönüp bakmıyoruz bileö diye konuştu.