Bahçeli: Şehitlik Makamı Rüşvet Değildir

Bahçeli: Şehitlik Makamı Rüşvet Değildir
Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında, 'Sivil şehitlik' tanımlamasını eleştirdi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. 'Sivil şehitlik' tanımlamasının bazı sorgulamaları da beraberinde getirdiğini ifade eden Bahçeli, "Her hal ve şart altında vefat eden birisinin şehit olabilmesi için Müslüman olması mutlak anlamda gerekliliktir. AKP hükümetinin şehit tanımını genişletme çabası abesle iştigal olduğu kadar, şehitlerin ruhlarına haksızlık ve saygısızlıktır. Şehitlik makamı ve payesi, birilerini teskin ve taltif etmek için verilecek rüşvet değildir" diye konuştu.

AKP'nin üç dördün toplamıyla formülleştirdiği kanun teklifinin bugül Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmeye başlanacağını belirten Bahçeli, "Dileğim AKP'nin inadından vazgeçerek uzlaşmaya yanaşması, ana muhalefet partisi CHP'nin sakin ve soğukkanlı bir şekilde demokrasinin ruhuna uygun hareket etmesidir. Milletimizin geleceğini fazlasıyla etkileme niteliğine haiz olan söz konusu kanun teklifinin, aklıselimle ele alınması, duyarlılıkla harmanlanması ve diyalog kanallarını açık tutarak görüşülmesi millet iradesinin ve Meclisimizin saygınlığı bakımından elzemdir" diye konuştu.

"ŞEHİTLİĞİN ÖNEMİNİ BAŞBAKAN ERDOĞAN'DAN ÖĞRENECEK DEĞİLİZ"

"Bizim aklımızdan şehitliği ve şehit cenazelerini siyasetin dar mahzenlerine sıkıştırmak ve istismar etmek asla geçmemiştir" diyen Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın, geçtiğimiz hafta kendilerini yönelik mesnetsiz ve temelsiz sözlerinin çarpık zihniyetinin yansımasından başka bir anlama gelmediğini belirtti. Bahçeli şunları söyledi:

"Bizim şehitleri ve şehit cenazelerini siyasi protesto gösterisine dönüştürdüğümüz, bunun da milli, manevi değerlerimiz ve şehitlerimizin aziz hatırası adına son derece çirkin, sorumsuz, edep ve adap dışı bir davranış olduğu Başbakan'ın ağzından işitilmiştir. Şu kadarını ifade etmeliyim ki, şehitliğin anlam ve önemini, onları Hakk'a uğurlarken son görevimizi nasıl yapacağımızı Başbakan Erdoğan'dan öğrenecek ve onun çizdiği sınırlarla bilecek değiliz. Başbakan, şehitleri kelle olarak tarif ettiğini unutmuş ve düştüğü müfterilik çukurunun boyutu kendisinin aklını başından almıştır. Milliyetçi ve ülkücü hareketin canı gönülden hissettiği derin kederi, aziz şehit naaşlarının kaldırıldığı mukaddes mekanlarda paylaşmaktan alıkoymaya ne Başbakan'ın iktidar gücü, ne de beyhude suçlamaları yetmeyecektir. Bize edep, adap öğretmeye kalkışan Başbakan'ın, her şeyden önce, geçmişte şehitlere ve şehitliğe karşı sergilediği pervasızlığın ve saygısızlığın hesabını vermesi ahlaki bir tutarlık olacaktır."

"HER GİRİŞİMDEN MEMNUNİYET DUYARIZ"

Şehit ailelerinin millete emanet olduğunu ve onları rahat ettirmenin tartışılmaz bir zorunluluk olduğun ifade eden Bahçeli, "Anlaşıldığı kadarıyla, şehitlerimizin dul ve yetimleriyle, gazilerimizi ilgilendiren çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde 20 maddelik bir değişiklik öngörülmektedir. Başbakan Erdoğan; şehitlik, gazilik ve malullük kapsamının daha da genişletileceğini, şehit yakınlarıyla gazilerimize sözüm ona geniş imkanlar sunulacağını iddia etmektedir. Biz bu kapsamda atılacak her adımdan, yetersiz de olsa her girişimden memnuniyet duyarız ve seviniriz. Ancak yeni diye takdim edilen hazırlıkların, eski uygulamanın lokal onarımından ve iyileştirmesinden başka bir manaya gelmediğini de bu vesileyle ifade etmek isterim. Burada, bizim önemle vurgulamak istediğimiz konu ise şehit ve gazi sayılma kapsamının genişletilmesi hususudur."

"BİRİSİNİN ŞEHİT OLABİLMESİ İÇİN MÜSLÜMAN OLMASI GEREKLİLİKTİR"

Başbakan Erdoğan tarafından dile getirilen; terör eylemlerinde hayatını kaybeden sivillerin şehit kategorisine alınmasının bir dereceye kadar doğru ve haklı bir düşünce olduğunu belirten Bahçeli, 'Sivil şehitlik' tanımlamasıyla basına yansıyan bu gelişmenin bazı sorgulamaları da beraberinde getirdiğini ifade etti. Bahçeli şunları söyledi:

"Buna göre Uludere'de ölenlerle birlikte Hrant Dink'in de şehitlik kapsamına alınabileceği konuyla ilgili çalışmaları yürüten bakan tarafından duyurulmuştur. Öncelikle şunu söylemek lazımdır ki, şehitlik hukuki bir terim veya içerik değil, dini ve milli bir kıymet hükmüdür. Kimlerin şehit sayılacağını ve kimin şehitlik makamına yükseldiğini hukuki müdahalelerle tayin etme mezuniyeti kimsede yoksudur. İnancımız, şehitliğin hangi hallerde olacağını ve kime şehit denileceğini ifade etmiş ve bu konudaki sınırları kalın olarak çizmiştir. Yüce Allah'ın isimlerinden birisi olan şehit; ölmeyen, aksine Rabbimizin katında diri olan ve O'nun ikram ettiği nimetleri gören, kıyamet günü inkarcıların aleyhine Peygamber efendimizle birlikte şahitlik yapacak ayrıcalıklı ve mukaddes bir kimsedir. Her hal ve şart altında vefat eden birisinin şehit olabilmesi için Müslüman olması mutlak anlamda gerekliliktir. Bunlara aldırmadan, AKP hükümetinin savurganca ve düşüncesizce şehit tanımını genişletme çabası abesle iştigal olduğu kadar, Allah ve vatan uğruna hayatlarından olan kahramanların ruhlarına haksızlık ve saygısızlıktır."

"ŞEHİTLİK BİRİLERİNİ TESKİN VERİLECEK RÜŞVET DEĞİLDİR"

"Şehitliği sulandırmak, şehitlerimizi ayağa düşürmek hiç kimsenin haddi değildir" diyen Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'ın, şehit yakınlarımızı ellerde ve gönüllerde yüceltmek yerine, şehit tanımıyla oynaması ve bu manevi kavramı dünyevileştirmesi büyük bir gaflet ve basiretsizliktir. Mesela Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeniyken, uğradığı silahlı saldırıyla hayatını kaybeden Hrant Dink'i nasıl ve hangi yetkiyle şehitlik mertebesine çıkarmak mümkün olacaktır? ya da kaçakçılık yaptıkları sabit ve net olan kişileri, şehit olarak görmek hangi aklın ve mantığın ürünü olarak değerlendirilecektir? Unutulmamalıdır ki, şehitlik makamı ve payesi, birilerini teskin ve taltif etmek için verilecek rüşvet değildir. Sus payı, maddi imkanlardan yararlandırmak için peşkeş çekilecek ekonomik bir vasıta, önüne gelene dağıtılacak ulufe olarak da kesinlikle görülmemelidir. Şehitlik; kanını, canını, fani bedenini vatan, bayrak, millet ve Allah yolunda hasredenlerin buluştukları kutlu ve mukaddes bir ilahi dergahın adıdır. Yeri gelmişken sormak isterim ki, Başbakan kafasına göre şehitlik ehliyeti dağıtacak, önüne gelene bu değeri lütuf olarak verecek cüreti ve yetkiyi nereden almaktadır? Kendisini; şehitliği tescil eden ve onay veren bir konumda nasıl görebilmektedir? Bu şirk, maneviyat tüccarlığı, inanç karaborsacılığı ve manevi değer stokçuluğu değil midir? Açıktır ki, rahmani kılığa girmiş siyasi nifak; dinimizi, diyanetimizi ve kutsallarımızı yıpratmaktan ve çarpıtmaktan en ufak bir çekinme ve hicap duymamaktadır" dedi.

"YALAN RÜZGARI, ALDATMA FIRTINASI VE HAMASET SAĞANAĞI"

AKP hükümetinin terörle mücadeledeki zafiyetinin devlet bekasında önemli sıkıntılara yol açtığını söyleyen Bahçeli, "Hükümetin vizyonsuzluğu, birbirini tutmayan beyanları, sürekli çark eden politikaları, dün doğru dediğine bugün yanlış diyen tutarsızlıkları Türkiye'nin dokuz yılını aşan bir zamanına mal olmuştur. Diyebiliriz ki; AKP israf ve heba olmuş yılların, gölgesi boyundan büyük olan markasıdır. Boşa kürek çekmenin, çölde nafile yere vaha aramanın, düz yolda yönünü şaşırmanın ve ses çıkarmaktan başka bir işe yaramayan vızıltının bizatihi kendisidir. Yalan rüzgarı, aldatma fırtınası ve hamaset sağanağıdır. Bunun için izlediği siyasetinde sürekli yama yapması, dikiş tutmaz çizgisinde kırıklıklar bulunması son derece normal ve kendi tabiatıyla uyumludur. Hükümetin bilhassa, bölücü teröre karşı takındığı tutum, gösterdiği sarsak duruş ve takip ettiği şaibelerle dolu metot bize bunu göstermektedir" diye konuştu.

"İKİ KARDEŞİN GÖSTERMELİK EVCİLİK OYUNU"

Geçtiğimiz hafta, tartışmaların odaklandığı sözde 10 maddelik yeni planın ortaya çıkışında kendilerine göre üç gelişme etkili olduğunu ifade eden Bahçeli bu gelişmeleri şöyle sıraladı:

"Birinci olarak, MİT-KCK-AKP-Kandil ve İmralı irtibatlarının açığa çıkmasıyla gizlilik kaybolmuş, karanlık emeller gün yüzüne çıkmış ve hükümet zora girmiştir. Özellikle İmralı'yla yapılan görüşmeler, yabancı memleketlerde boyun eğilen PKK dayatmaları, meselenin rengini ve istikametini yakından etkilemiştir. İkinci olarak, Türk askerinin başına çuval geçiren şahsiyetin Ankara'daki temasları ve Başbakan Erdoğan'ın doğrudan muhatabı olmamasına rağmen MİT müsteşarının da olduğu bir ortamda kabul görmesidir. Görüldüğü kadarıyla, Irak'ın kuzeyindeki peşmerge unsurunun devreye girmesiyle birlikte İmralı ve Kandil ayakları sözde kızağa çekilmiş, ihtiyatta bekleyen Barzani sürecin içine küresel yönlendirme neticesinde doğrudan girmiştir.Başbakan Erdoğan'ın BDP'ye yönelik sarfettiği hakaretimiz sözleri, BDP'nin AKP'ye yönelik küfürleri; bahçede kavga eden, ancak evde kucak kucağa oturan iki kardeşin göstermelik evcilik oyunuyla yakın benzerlik göstermektedir. Bu iki zihniyet geçmişte de birçok defalar bir araya gelmiş, mutlu ve mesut bir şekilde, umutlu ve heyecanlı olarak toplantılarını sürdürmüşler ve iyi niyet temennisiyle saadetlerini herkese ispat etmişlerdir.

Üçüncü olarak ise, Suriye'deki meydana gelen vahim hadiseler zinciri bulunmaktadır. Görüldüğü kadarıyla bu ülkedeki olayların durulma ve dinme imkanı gün geçtikçe zayıflamaktadır. Başbakan Erdoğan'ın Güney Kore'de buluştuğu ABD Başkanıyla, Suriye konusunda hemen hemen görüşlerinin bire bir örtüştüğünü ifade etmesi de yapılan işgal hazırlıklarının ve Suriye'yi dilimleme sinsiliğinin fikri açıdan olgunlaştığını göstermektedir. Sözüm ona "Nükleer Güvenlik Zirvesiöne giden Başbakan, gerçekte sırtını dayadığı ve projelerine eşbaşkanlık yaptığı ülkeye hem danışmaya hem de verilecek ev ödevlerini almaya gitmiştir. Arkadaşlık kurduğu ABD Başkanıyla'da son derece uyumlu ve eşgüdüm içinde hareket ettiklerini göstermiştir."

"DIŞ POLİTİKASININ KIRMIZI ÇİZGİLERİ BİRER BİRER ÇÖKTÜ"

AKP'nin teröristin insafa gelmesini bekleyerek yıllarını heba ettiğini söyleyen Bahçeli, "ABD himayesinde cesaret kazanan Irak'ın kuzeyindeki peşmergenin PKK'yı, Türkiye'ye karşı bir tehdit vasıtası olarak kullanmak ve Kuzey Irak'taki federe devlet modelini Türkiye'de de uygulatmak istediği artık netleşmiştir. Irak'a barış ve özgürlük propagandası adıyla başlatılan Amerika Birleşik Devletleri askeri müdahalesi, günümüzde Arap Baharıyla birlikte yeni devletlerin kurulması ile sonuçlanmak üzeredir. Irak'ı önce federasyona ve sonra üç devletli ayrışmaya götürecek bu süreç şekillenirken, Türkiye ağırlığını koyamamış, AKP hükümeti Türkmenleri, Irak'ın kurucu ve asli unsuru olarak tanıtamamıştır. ve doğal olarak Türk dış politikasının kırmızı çizgileri birer birer çökmüş ve dün ne söylendiyse bugün inkar edilmiştir" diye konuştu.

"HANEDANLARINI ZENGİN ETMEKTEN VAZGEÇMELİ"

Ülkenin iğneden ipliğe, ekmekten mutfak tüpüne kadar her alanda fahiş fiyat artışlarına sahne olduğunu ifade eden Bahçeli, "Hemen hemen her hafta akaryakıta zam gelmektedir. Dünyanın en pahalı benzini ve mazotu ne üzücüdür ki Türkiye'de satılmaktadır. AKP zihniyeti, ülkemizin başta milli ekonomisi olmak üzere, vazgeçilmez milli menfaatlerini, gelecek projelerini ve hatta milli varlığını, yabancı güçlerin kurguladığı senaryoların bir parçası haline getirmekten uzaklaşmalı ve milletimizin ekonomik beklentilerini acilen karşılamalıdır. Çiftçimizin, esnafımızın, işçimizin, memurumuzun, emeklimizin, dul ve yetimimizin talebi kuşkusuz budur, buna yöneliktir. Mali yapımızın kapısı uluslararası tefecilere küreselleşme adına sonuna kadar açan hükümet, yandaşlarını, hanedanlarını zengin etmekten vazgeçmeli ve vatandaşlarımızın hakkı olan ne varsa bir an önce vermelidir" dedi.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
title