BAE'de tutuklanan Mehmet Ali Öztürk'ün eşi orada yaşadıklarını anlattı
Birleşik Arap Emirlikleri'nde gittikleri bir fuarda gözaltına alınan ve 25 yıl hapis cezasına çarptırılan Türk iş insanı Mehmet Ali Öztürk'ün eşi Emine Öztürk, BAE'de yaşadıklarını anlattı.
Birleşik Arap Emirlikleri'nde gittikleri bir fuarda gözaltına alınan ve 25 yıl hapis cezasına çarptırılan Türk iş insanı Mehmet Ali Öztürk'ün eşi Emine Öztürk, BAE'de yaşadıklarını anlattı.
Türkiye'de bakliyat şirketleri bulunan Mehmet Ali ve Emine Öztürk, 2018 yılı Şubat ayında ticari faaliyet amacıyla gittikleri Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki Gulfood Gıda Fuarı'nda gözaltına alındı.
Sivil giyimli kişilerce, başlarına torba geçirilip kelepçelenerek neresi olduğunu bilmedikleri bir yere götürülen çiftten Emine Öztürk serbest bırakılıp Türkiye'ye gönderilirken, Mehmet Ali Öztürk tutuklanıp 25 yıl hapis cezasına çaptırıldı.
Yaşadığı süreci AA muhabirine anlatan Emine Öztürk, Dubai'deki Gulfood Fuarı'na her yıl katıldıklarını, sadece buna değil dünya genelindeki birçok uluslararası fuara gittiklerini söyledi.
Ticari amaçlı olarak Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı'nın desteğiyle her yıl büyük fuarlara katıldıklarını ifade eden Öztürk, bahsi geçen fuara da 2018 yılı Şubat ayında Türkiye'den delege olarak katıldıklarını söyledi.
Fuarın 3. günü kaldıkları otelde kahvaltı yaparken bir anda 5-6 kişi tarafından etraflarının sarıldığını aktaran Öztürk, "Eşime seslendiler. Eşim de 'buyrun' dedi. İngilizcesi çok iyi değil eşimin. Direkt eşimin telefonunu masadan aldılar. Telefonu izinsiz alınca 'Kimsiniz bu samimiyet nereden geliyor?' dedim. 'Soru sorma. Sen kimsin?' dediler. 'Eşiyim' deyince benim de telefonumu aldılar. 'Gelin' dediler. Bizi yukarı çıkardılar. Odamızın kapısı açıktı ve içeride birileri vardı. Odamız aranmıştı, şok oldum. 'Hemen valizi topla' dediler. Toplarken kim olduklarını sordum, soru sormamamı söylediler. Apar topar lobiye indik, çevremizi birkaç kişi daha sardı. Resmi görevli değillerdi, sivillerdi. Eşimin ağzını sürekli kapatıyorlardı. Olayı öyle görünce ben Türk vatandaşı bir arkadaş gördüm, elçiliğe ve konsolosluğa haber vermemi söyledim. Bu defa benim de ağzımı kapattılar. Otelin dışına çıktık. Zırhlı araçlar vardı. Aracın önüne ellerimizi kelepçelediler ve kafamıza torba geçirdiler. Arabaya tıktılar, götürdüler bizi." diye konuştu.
Öztürk, araçta götürülürken de sürekli kim olduklarını sorduğunu belirterek şöyle devam etti:
"Polis olduklarını söyleseler en azından bir nebze olsun emniyet görevlilerine elindeyiz diye rahatlayacağım. Onu da söylemiyorlar. Ben çok tedirgin olduğum için korktular, 'Gözlerimi açın' dedim, açtılar. Bir baktım çöldeyiz. Hiçbir şey yok. Dedim 'Eyvah bunlar bizi öldürecek herhalde'. Küçük bir kızım var o aklıma geldi. 'Benim kızım var, bana ihtiyacı var, beni bırakın' dedim. 'Bir şey olmayacak' dediler. 10 dakika durduk, sonra tekrar gözlerimi kapattılar. Bir süre daha gittik. İndik arabadan, indikten sonra 10 adım attım atmadım, 'otur' dediler. Oturdum gözlerimi açtılar. Bir odanın içindeyiz, etrafımızda hiçbir şey yok. Resmimizi, pasaportlarımızın fotoğrafını çektiler. Bekledik orada, sonra eşimle beni ayırdılar, ayrı hücrelere koydular. Sorgu odasında duvarlara falan baktım. Beni hücreye koyarken dahi oradan oraya götürürlerken gözlerimi kapattılar. Ben zamanı ezan sesleriyle takip ettim. Sabah 'Bayan 1,5 saat sonra hazır ol seni alacağız' dediler. Alacaklar ama nereye gideceğiz bilmiyorum. Yine gözlerimi kapattılar, ellerimi kelepçelediler. Gözlerimi açtıklarında Dubai Havalimanında olduğumu gördüm."
Kendisinin sorgulanmadığını, eşine ise 52 gün boyunca işkence yapıldığını aktaran Öztürk, eşinin normal cezaevine nakledildikten sonra başından geçenleri kendisine telefonda anlattığını söyledi.
Öztürk, eşinin, Fetullahçı Terör Örgütü'nün de işbirliğiyle, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine kötü konuşması için baskı gördüğünü kaydederek, "Ayrıca cumhurbaşkanımız için 'şöyle böyle konuş' diye videoya çekmek istemişler. Konuşmadığı için çok dayak yemiş, işkencelere tabii tutulmuş. Demire bağlamışlar, sırtına demir koymuşlar, 3 gün öyle tutmuşlar, düşüyormuş, gelip dövüyorlarmış. Soğuk sulara yatırmışlar, 3 gün sonra bir odaya götürmüşler. Orada onlardan olan Türkçe bilen birisi varmış. Önüne harita getirmişler. 'Bize göster, Amerika, Katar, Türkiye, Suriye bölgelerini anlat' demişler. Eşim 'Ben ne bileyim ben sivil bir vatandaşım. Madem bir sorunuz var gidin Türkiye Cumhuriyetine sorun. Kardeşiniz Amerika'ya sorun' demiş. Böyle dedikçe kafasına vurmuşlar. 'Katar'da 'eğit donat" projesi var, ona gelip gidiyor muydun? Oradaki eğitimleri anlat. Oraya insanlar nasıl geliyor? Katar'dan Türkiye'ye para nasıl naklediliyor' diye sormuşlar. Katar Devleti'ne ait bir bayan varmış, onunla ilgili 'Türkiye'ye nasıl geliyor, cumhurbaşkanı ve ailesiyle iletişimleri nasıl' diye sormuşlar. Eşim demiş 'Ben ne bileyim?' Böyle dedikçe yalan söylüyorsun diye dövüyorlarmış." şeklinde konuştu.
Bu işkencelerden ve sorulardan sonra eşine, "Recep Tayyip Erdoğan için bunları bunları konuşursan seni paraya boğarız, ailen çok rahat edecek" dendiğini ifade eden Öztürk, "Eşim bunların hepsine karşı çıkmış. Eşime düzmece bir mahkeme kurdular, 25 yıl hapis verdiler. Şu an cezaevinde. Pandemi döneminden önce elçilik her hafta ziyaret ediyordu, maddi manevi destekte bulunuyordu. Pandemi çıkınca elçiliğimize yasak koydular. Mart ayından bu yana ziyaret edemiyorlar. Beni de haftada 2 kez arıyordu, son 3 aydan beri ayda bir kez arıyor. Cezaevi şartları da çok kötü. Kantin alışverişi yaptırmıyorlar. Geçen aradı, sabun falan hiçbir hijyen maddesi vermiyorlar. Kıyafetlerini almışlar. Cezaevinde de işkence gördü. Kendi yapmadıklarını mahkumlar aracılıyla yaptırıyorlar. Mahkumlardan 'sen casussun' diye dayak gördü eşim. Şartları hiç iyi değil." dedi.
Öztürk, eşinin yanı sıra ABD'de okuyan oğlunun da FBI tarafından sorgulandığını anlatarak, "Bu olay ABD ile BAE'nin ortaklığıyla oldu, biz öyle düşünüyoruz. Eşim beni bir gün aradı, şifre veriyor bana ben anlamıyorum. O 'çocuğu getirt' şifresiymiş, En son ben anlamayınca, 'Abdullah'ın biletini hemen al yarın gelsin' dedi. Hemen çocuğa bilet aldık, 'Sen Türkiye'ye gel' dedik. Oğlum havalimanına gitmiş, pasaport kontrolünden geçmiş, hemen FBI karşısına çıkmış. Çocuğu 5-6 saat sorguya çekmişler. Sonra 'Sen git, sana haber vereceğiz 'demişler. Ertesi gün polis evini basmış, arkadaşlarıyla birlikte kalıyordu, herkesin bilgisayarlarını telefonlarını almışlar. Çocuğa sorular sormuşlar. 'Baban ne iş yapıyordu, nerelere gidiyordu' demişler. Çocuğun eğitimiyle ilgili sorular sormuşlar. Çocuk 1 hafta bekledi orada, sonra gidebileceğini söylemişler. Eşimi oğluyla tehdit etmişler. 'Oğlun elimizde' demişler. Çocuğumuzu getirdik çok şükür." ifadelerini kullandı.
Eşinin vatanına ve milletine çok bağlı olduğunu ve dünyanın birçok yerine yardım yaptığını bildiren Öztürk, sözlerini şunları söyledi:
"Benim eşim vatanını milletini asla satmaz. Ölümden de korkmaz, o ölümü de göze aldı. Sadece küçük bir kızım var, çok etkilendi bu durumdan. Eşim dünyada mazlum coğrafyasında kimin neye ihtiyacı varsa koşardı. İllaki Müslüman olması şart değil. Başta Suriye olmak üzere, Irak'ta, Malavi'de, Arakan'da yardımlarda bulundu. Koşar giderdi. Sadece bakliyat değil, hijyen maddesi, gıda, yiyecek, giyecek her türlü yardımda bulunurdu. Biz çok yıprandık. Bu işin çözülmesini, eşimin derhal serbest bırakılmasını istiyorum. Bana yaptıkları kötü muameleden dolayı da onları kınıyorum. Bana barıştan falan söz ediyorlar, hiçbirine inanmıyorum. Bir bayanın kelepçelenip gözünün kapatıldığı nerede görülmüş?"