İSTANBUL-AYVANSARAY ÜNİVERSİTESİ'NDE KADININ SİYASETTEKİ YERİ KONUŞULDU
İstanbul Ayvansaray Üniversitesi'nde 5 Aralık 1934'te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 87'nci yılına özel etkinlik düzenlendi.
İstanbul Ayvansaray Üniversitesi'nde 5 Aralık 1934'te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 87'nci yılına özel etkinlik düzenlendi.
Üniversitenin konferans salonunda düzenlenen 87 Yıl Sonra Türkiye'de Siyasette Kadın Temsili başlıklı etkinliğe; Kadın Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (TOKAMER) Müdürü Dr. Öğr. Üy. Zeynep Banu Dalaman, Kadın Adayları Destekleme Derneği Başkanı Nuray Karaoğlu, İyi Parti İstanbul İl Kadın Kolları Politikaları Başkanı Av. Fisun Mehlika Toca, Gelecek Partisi İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Perihan Toğay ve Demokrasi ve Atılım Partisi İstanbul İl Kadın Çalışmaları Başkanı konuşmacı olarak katıldı.
'TARİHİN DERİNLİKLERİNDE BİRÇOK ETKİLEYİCİ HİKAYE VAR'
Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı Verilmesinin 87. yıl dönümü sebebiyle 'Türkiye'de Siyasette Kadın Temsili' konulu etkinlikte konuşan İstanbul Ayvansaray Üniversitesi TOKAMER Müdürü Dr. Öğr. Üy. Zeynep Banu Dalaman, ' 87 yıl sonra kadınların seçme ve seçilme hakkını kazandıkları günle ilgili bir anma programı gerçekleştiriyoruz. Osmanlı Nisvan hareketiyle yani Osmanlı kadın hareketiyle, kadınların kamusal alanda haklarını aradıkları hareketle başladı her şey. Daha sonra II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte bu kadın hareketi güçlenerek devam etti. Seçme seçilme hakkı işte bu hareketle başlayan mücadelenin sonucunda kadınlar tarafından kazanıldı. Tarihin derinliklerinde kalan birçok hikaye biliyoruz. 1 Nisan 1923'te daha Cumhuriyet kurulmadan önce seçimlerin tekrarlanması gerekmiş. Tunalı Hilmi meclis kürsüsüne çıkarak kadınların da oy vermelerinin gerekliliğinden bahsetmek istiyor. Ancak bütün erkek mebuslar oturdukları sıralara vurarak, şiddetle bu duruma itiraz ediyorlar. Bu durum aslında kadınları kamçılayan en önemli olay oluyor ve 13 Haziran 1923'te Nizihe Muhiddin önerliğinde Nesime İbrahim, Nimet Rümeyda, Zeliha Hanım, Faize Emrullah, Latife Bekir, Şükufe Nihal, Muhsine Salih, Matlube Ömer, Kadın Halk Fırkası'nı kurmak için başvuruda bulunuyorlar. Bu olay kamuoyunda şok etkisi oluşturuyor. Uzun süre cevap alamıyorlar ama daha sonra kadınların seçme seçilme hakkı olmadığı gerekçesiyle parti kurulmasına izin verilmiyor' dedi.
'HER SEÇİMDE ADAY OLDULAR'
Dalaman sözlerine şöyle devam etti:
'Aynı dönemde kadınlar madem seçme seçilme hakkı istiyorlar askere de gidebilir tartışmaları da beraberinde geliyor. Kadınlar Halk Fırkası sırf bu yüzden kuruluş bildirgesinin 8. maddesine kadınlar askere gidecek ifadesi yer almaktaydı. Bu sefer de bu maddeyi eleştirip aşırı buluyorlar. 'Kadınlar erkeklerle aynı işi yapamazlar, kadınların görevi Cumhuriyet'e çocuk yetiştirmek' deniyor. Seçme seçilme hakları olmamasına rağmen kadınlar her seçimde aday oluyorlar. 1925'te iki mebus yeri boşalıyor, Nezihe Muhiddin ve Halide Edip aday oluyor. 1927 seçimlerinde yine aday oluyorlar. Hatta parti kurulamayınca yerine oluşturulan Türk Kadınlar Birliği adına feminist erkek aday olarak Kenan Bey'i öneriyorlar. Bu çok büyük sansasyon yaratıyor ve Kenan Bey adaylıktan vazgeçmek zorunda kalıyor. Sonunda Nezihe Muhiddin'in tüm bu stratejisi ne olursa olsun kadınların seçme seçilme hakkını kazanmaları yolundaydı ve hiç vazgeçmedi. Ancak 1927 sonrası kadın hareketini yıldırma politikası başlıyor ve Nezihe Muhiddin'i susturmak için her yol deneniyor. Önce Dernekten uzaklaştırılıyor, sonra da hakkında türlü dava ve suçlama ile evine çekilmesine neden olunuyor. Buna rağmen 1930'da kadınlar belediye meclislerine giriyorlar. 5 Aralık 1934 yılında kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmaları, kadın mücadelesinin büyük zaferidir. 1935 seçimlerine meclise 18 kadının girmesiyle büyük bir hak mücadelesi kazanılmış oluyor."
'KADINLAR SİYASİ MÜCADELEDE HAKLARINI ARAMIYORLAR
Günümüze geldiğimizde siyasette kadınların aynı mücadeleyi vermediğini söyleyen Dalaman, sözlerini şöyle noktaladı:
'Türkiye'de kadına yönelik şiddetle ilgili büyük bir kadın mücadelesi ve bunu destekleyen bir kamuoyu var. Ancak aynı dayanışmayı siyasi haklarda göremiyoruz. Seçim zamanlarında kadınlar siyasi partilerin genel merkezlerinin kendilerine sunduğu kadar ve erkeklerden arda kalan sıralarda ve yerlerde varlar. Türkiye'de parti içi demokrasi olmadığı için mücadele hakkı verilmiyor, kadınlar da buna karşı suskun. Osmanlı kadınları siyasi hakları olmadığı halde bile aday olmuşlar, mücadele etmişler. Sadece yapabildiklerini gösterebilmek ve kadınların da var olduğunun propagandası için seçme hakları olmamalarına rağmen her şeyi göze almışlar. Bugün Türkiye'de kadınlarda siyasette yer almak için kadın dayanışması çok zayıf. Ben Tunus çalışan bir araştırmacı olarak şunu söyleyebilirim ki Tunus'ta kadınlar siyasi hakları için günlerce meclis önünde yattılar ve eşit temsil hakkını yani pariteyi sağlayacak sistemin kurulmasını sağlamadan evlerine dönmediler. Bugün yerel yönetimlerde temsil oranları yüzde 47. Türkiye'de kadınlar her alanda çok başarılı olduklarını gösteriyorlar ama siyasette yoklar. Ancak kadınların siyasette yer alması kadın sorunlarının da siyasete taşınmasını ve çözümünü kolaylaştırır. O yüzden siyasette yer almak için yeni Nezihe Muhiddinlere ihtiyacımız var.'