Aydoğdu: Akçakale'den Türkiye'ye Geçen Yüzlerce İŞİD'li Nerede?
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanlık Divanı Eş Başkanı Hilmi Aydoğdu, Türkiye'ye geçen İŞİD'lilere karşı provokasyon uyarısı yaptı.
HDP mitingine yönelik gerçekleştirilen saldırının İŞİD bağlantısı ve YPG'nin Til Ebyad'ı almasının ardından İŞİD üyelerinin Türkiye tarafına geçmesi de bir diğer kaygı uyandıran bir diğer gelişme oldu. DTK Eş Başkanlık Divanı Eş Başkanı Hilmi Aydoğdu ile Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi seçim süreci ve sonuçları ile yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
'AKP'nin çözüm sürecine yaklaşımı deşifre oldu'
Seçim sürecinin demokratik bir ortamda geçmemesi ve kısıtlı imkanlara rağmen HDP'nin büyük başarı elde ettiğini dile getiren Aydoğdu, "Zaten en baştan itibaren seçim barajının varlığı bu antidemokratik uygulamalardan biriydi. Barajın dışında da özellikle devlet ve AKP hükümeti bu seçim boyunca HDP'nin baraj altında kalması için elinden gelen tüm olanakları seferber etti. Aslında HDP'nin barajı aşması ve HDP'nin parlamentoda ve Kürt ve Türkiye halklarını temsil etmesi ve parlamentodaki varlığı demokratikleşme sürecine yapacağı katkılar Türkiye için büyük bir kazanım olacaktı. Fakat AKP tek başına hükümet kurabilmek için, yolsuzlukların üstünü örtebilmek için Türkiye'yi başkanlık sistemine götürerek, Türkiye'de bir diktatörlük rejimine doğru Türkiye'yi evirme çabaları nedeniyle HDP'yi barajın altında tutabilmek için büyük bir kampanya yürüttü. Bu kampanyada cumhurbaşkanı da meydan meydan dolaşarak HDP karşıtı bir kampanya yürüttü. Yıllardır çözüm süreci diyen tüm Türkiye halkını oyaladılar ve tüm seçim boyunca da 'çözüm sürecine sahip çıkacağız' derken bir yandan da HDP'yi baraj altında tutma gayretleri bir çelişkiydi. Çözüm sürecine yaklaşımlarının ne kadar samimiyetsiz olduğunun da bir göstergesiydi. Bu seçim AKP'nin gerçek yüzünü, çözüm sürecine gerçek yaklaşımını ve bu süreçten beklentilerini açığa çıkaran ve AKP'yi bu konuda deşifre eden bir süreç oldu. Tüm bu olumsuz koşullara rağmen HDP bu süreçte büyük bir çalışma ortaya koydu. Aslında seçim sürecini Kobanê sürecinden ayrı değerlendirmemek gerekir. Kobanê'nin kurtuluşu birleştirici bir rol oynamıştır. Bütün bunlar Kürdistan halklarının birleşmesine vesile oldu."
'7 Haziran bir milattır'
HDP'nin ,seçim beyannamesi, seçim sürecindeki duruşu ve dili, olumlu yaklaşımları, çözüme hizmet eden ve çözümü geliştiren yaklaşımlarının seçimle birlikte gerçeğe dönüştürdüğünü ifade eden Aydoğdu, "7 Haziran seçimleri Türkiye açısından da yeni bir milattır. Bu seçimlerle herkes bunu gördü; seçim barajı 12 Eylül faşist cuntası tarafından aslında Kürt halkının, Türkiye'deki devrimci demokrat kesimlerin Türkiye halkının gerçek iradesini parlamentoya yansımasını engellemek için konulmuş bir barajdı. Kürtler her ne kadar bağımsız girerek kırdılarsa da seçim barajı olduğu gibi duruyordu. Artık antidemokratik yasaların toplumun iradesi karşısında ve toplumun talepleri beklentileri karşısında bu yasaların çok fazla işe yaramayacağı ve artık kaldırılması gerektiği gerçeğinin açığa çıkarmıştır. Bu seçimle birlikte artık Türkiye'de demokratikleşme sürecinin daha sağlam zeminlerde ve daha güçlü bir irade ile gelişmesinin önünü açmıştır. Hiç kimse bu toplumsal iradenin karşısında duramaz. Seçimle birlikte aslında Türkiye'deki tüm halkların ve bütün inançların artık birlikte adil eşit bir Türkiye'de bir sistemde yaşayabileceğini gerçeğe dönüştürdüğü bir süreci ifade etmektedir."
'Erdoğan ve Davutoğlu provoke etti'
Seçim sürecinde yaşanan saldırılara da dikkat çeken Aydoğdu, söz konusu saldırıların planlı ve seçimi ertelemeye dönük olduğunu söyledi. Aydoğdu şöyle devam etti: "Her gün HDP'nin seçim büroları bombalandı, baskına uğradı, linç kampanyaları yapıldı. Özellikle Erdoğan'ın işaret etmesi ve toplumu provoke etmesi, Davutoğlu'nun aynı şekilde provoke etmesi ve ırkçı kesimlerin provoke edilmesi sonucu bu saldırılar hep oldu. Fakat seçime bir hafta kala AKP ve devlet yaptıkları anketlerle HDP'nin barajı aşacağı gerçeğini gördüler. Aslında o süreçten itibaren seçimi ertelemek bir politika olarak AKP'nin gündemine girmiştir. Özellikle bir hafta kala Bingöl'de Karlıova'da Hamdullah Öğe'nin kontra güçler tarafından katledilmesi, ardından Erzurum'da mitinge yönelik saldırı ve linç kampanyaları Amed'teki bombalı saldırılar aslında hepsi bu oyunun bir parçasıydı. Dikkat ederseniz aşağıdan yukarı doğru boyutları da daha da yükseltilerek devam ettirilmiştir. Asıl final Amed'te gerçekleştirilmek istendi. Bu bombalar patlatılacaktı ve bombaların etkisi ile çok insanımız katledilecekti. Büyük çapta bir katliam hedeflenmişti. Öyle olsaydı Erdoğan yetkilerini kullanarak seçimi iptal edecekti. Amed'teki halkımızın sağduyulu yaklaşımı ve yöneticilerimizin çağrıları bunu engelledi."
'Halkın iradesine saygı gösterin'
Söz konusu saldırılar karşısında halkın sandıkta cevap verdiğini belirten Aydoğdu, "Erdoğan her gittiği yerde sandığı adres gösterdi. Aynı sandıklar şimdi böyle bir irade ortaya çıkardı. Bütün siyasi partilerin bu iradeye saygı göstermesi lazım. Halk çözüm sürecinin devam etmesini istemiştir. Demokratikleşme sürecinin devam etmesini istemiştir. Onun için tüm siyasilerin bu iradeyi dikkate alarak bir araya gelip 'kırmızı çizgilerimiz' demeden herkesin elini masanın altına koyup Türkiye'de bu demokratikleşme sürecinin devam ettirecek sağlıklı bir hükümet kurma zamanıdır. Bizim DTK olarak en sağlıklı ve doğru olanının mevcut tablo içinde AKP ve CHP'nin bir koalisyon kurmasıdır. Demokratikleşme yasalarının çıkarılmasında ve sürecin geliştirilmesi konusunda da HDP zaten her türlü desteği atar. Ekonomik istikrar açısından da bu önemlidir. Bu yapılırken cumhurbaşkanının da kendi anayasal sınırlarına çekilmesi gerekiyor. Artık bir parti genel başkanı gibi hareket etmemesi ve hükümeti direk yönlendirmesi emir vermesi son bulmalıdır. Eğer bu şekilde hareket edilirse bu süreç ilerler ama eğer yapılmazsa ülke kaosa sürüklenir. Ortada ciddi yolsuzluklar var. Her üç parti de birinci şartı yolsuzlukların açığa çıkarılmasıdır. Bu yolsuzluk dosyalarının gündemine getirilmesi ve Erdoğan'ın yasal sınırlar içine çekilmesi üç parti için de tüm toplumsal kesimlerin bir kırmızı çizgisidir. Erdoğan bunu göze alabilir mi? O konuda doğrusu belli endişeler var. Çünkü bu soruşturmaların açılması demek bunun Erdoğan'ın ve çevresine kadar genişleyeceği bilinen bir gerçektir. O nedenle sorunlarla karşılaşılabilir. Engellemeler olabilir. Ama genel olarak bu seçimden sonra bundan sonraki sürecin özellikle Kürt özgürlük mücadelesinin devrimci demokratik kamuoyu açısından çok daha iyi bir noktaya evirileceği konusunda bizim inancımız çok güçlüdür" dedi.
'Türkiye'ye geçen yüzlerce İŞİD'li nerede?'
Seçim süreci ve ardından Diyarbakır'da yaşanan olayların büyük bir provokasyon olduğuna dikkat çeken Aydoğdu şöyle devam etti: "Seçimlerden sonra yaşanan saldırılar çok manidardır. Aslında seçimden önce başaramadıklarını seçim sonrasında yeniden gerçekleştirmeye çalıştılar. Kürdistan'ı tekrar 90'lı yılların kaos ortamına sürüklemek istediler. Tekrar provokasyonlar yapmak istediler. Hüda-Par'a yakın dernek başkanının öldürülmesi olayı böyle bir sürecin parçası olarak gerçekleştirildi. 3 yurtsever vatandaşımız katledildi. Hatta evleri basılarak katledildiler. Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yok. Herkes bu konularda sağduyulu olmalıdır. Herkes eğer 90'lı yılların o acı deneyimlerinden, tecrübelerinden, yanlışlıklarından, hatalarından ders çıkarmışsa yada ders çıkartmak istiyorsa o zaman bundan sonra bir kere düşünüp ve ona göre adım atmakta fayda var. Çünkü bu süreç aynı zamanda provokasyonlara da açık bir süreç. Tel Abyad özgürleştirildi ve Akçakale'den yüzlerce İŞİD'li bu tarafa geçti. Hükümet ne kadar bunun üstünü örtmeye çalışsa da ama bu gerçeği değiştiremez. Bunlar nerden geldi buraya nasıl geldiler devlet nasıl göz yumdu bunların bu tarafa geçmesine hangi amaçla izin verdi yada bunlar bu tarafa geçtiğinde devlet niye bunları gözaltına almadı. Neden tutuklamadı ve yasal işlem yapmadı. Bunar birçok soru işareti kafamıza getiriyor. Bu şu manaya geliyor önümüzdeki süreçte bunların her biri Kürdistan ve Türkiye'de çok büyük provokasyonlar yapabilecek bir hedef ve amaç peşindeler bu gerçeğini görmek lazım. AKP adeta ben bitersem Türkiye'de bitsin ben batıyorsam Türkiye de batsın gibi bir anlayışın içindedir. Bu Türkiye'nin hayrına değildir."
Hüda-Par'a 'provokasyonlara karşı uyanık olun' uyarısı
Aydoğdu Diyarbakır'da yaşanan olayların ardından Hüda-Par ile bir görüşmelerinin olmadığını belirterek şunları söyledi: "Bizim doğrudan Hüda-Par ile bir temasımız olmadı. Fakat Diyarbakır'daki sivil toplum örgütlerinin o konuda bir teması oldu. Hüda-Par ve bizimle de görüştüler. Bu girişimler bizim için önemli ve anlamlıdır. Fakat önemli olan burada söz konusu asıl muhatapların duyarlı olmasıdır. Eğer demokratik bir şekilde bir arada yaşamak istiyorsak o zaman tüm provokasyonlara karşı hepimizin uyanık olması lazım. Çünkü bu ülke özgürleşinceye kadar bu provokasyonlar olacaktır."
Elçi: Erdoğan çözüm sürecine ihanet etti
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi de seçim sürecinin çok yıpratıcı geçtiğini belirterek, çözüm sürecinde yaşanan gelişmelere dikkat çekti. Elçi, "Bu süreçte aslında işler iyi gidiyordu Dolmabahçe mutabakatı, ortak açıklama, Gözlemci Heyeti'n oluşturulma çabalarının son aşamaya gelmesi gibi ve çatışmasızlık sürecinin kesintisiz bir şekilde devam etmesi gibi gelişmeler vardı. Ama her nedense seçim sürecinde cumhurbaşkanının 'Masa yoktur, masa felaket olur, İmralı'nın meşruiyeti artarsa bizim için felaket olur"şeklindeki açıklamaları hem Türk toplumunun hem Kürt toplumumun zaten kafalarda var olan bir takım kuşkuları daha da arttırarak endişelere neden oldu. Soru işaretleri ve kuşkular endişeye dönüştü. Özellikle seçim sürecinde kullanılan dil, üslup, aşağılayıcı, kutuplaştırıcı bir üslup kullanıldı. Özellikle Kürt toplumunun inancıyla bir takım ifadeler rahatsız ediciydi. Daha önce reform bir çizgide olan ve çözümden yana olan bir dönemde müzakere ve diyalog çalışmasının yürütüldüğü bir dönemde Kürt toplumu buna değer vermiştir. Bizzat bu süreci başlatanların özellikle cumhurbaşkanının bu sürece ihanet etmesi kendi elleriyle bu süreci darbelemesi açıkçası toplum tarafından cezalandırılmıştır"m dedi.
'Öcalan'ın birlikte yaşama projesinin ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı'
Halkın seçimlerde AKP'nin politikalarına sarı kart gösterdiğini dile getiren Elçi şunları söyledi: "Ciddi bir ikazda bulunmuştur. Öte yandan yüzde 13 oranında Kürt siyasal hareketini orada temsil edilmiştir. Bu seçim şuanda kötü muğlak bir tablo olsa da Kürt sorununun çözümünde bu aynı zamanda bir fırsattır. 80 kişilik bir parlamento grubunun bu demokratik sonuç hem Türkiye'nin demokratikleşmesi hem Kürt sorunun çözümünü kolaylaştırmıştır. Bunu böyle algılamak lazım. HDP'nin barajı aşmasını bir dezavantaj gibi kabul edip bunu bir çatışma ve gerginleştirme unsuru olarak kullanmak tarihi bir yanlış olur. Suriye'de Irak'taki yangını görüyoruz. Onun için Sayın Öcalan'ın öteden beri ortaya koyduğu çerçeve yani Türkiye toplumunun birlikte demokratik bir çerçevede ve eşit adil bir temel üzerinde birlikte yaşama stratejisinin ne kadar doğru ne kadar önemli olduğu bu vesileyle bir kez daha açığa çıkmıştır.
'Toplumun iradesini herkes görmeli'
Koalisyon tartışmalarına dikkat çeken Elçi şöyle devam etti: "Bu koalisyon hükümetinin oluşturulması sürecindeki bir takım tabii gerginlikle olarak görüyorum. Bunun giderilebileceğini düşünüyorum. Toplumun ortaya çıkardığı iradeyi herkesin göreceğine inanıyorum. Bizim beklentimiz bu. Bazı kötü işaretler var. KCK yargılanmalarında verilen cezalar da bunun bir göstergesidir. Yargı hatları değişmemiş yani demek değişen bir şey yok."
'Saldırılarla ilgili açılan soruşturmaları yakından takip ediyoruz'
Elçi HDP mitingine yönelik saldırı, İHYa-Der Başkanı Aytaç Baran'ın öldürülmesi ve 3 HDP'linin öldürülmesi olayı ile ilgili açılan soruşturmayı yakından takip ettiklerini belirten Elçi, verilen "Gizlilik kararı" ile ilgili şunları söyledi: "Eğer adli makamlar şu güveni veriyorsa, bu olayların objektif ve güvenilir bir şekilde açığa çıkaracağın veriyorsa bunu anlarız. Adli makamlarla görüşmelerimiz devam ediyor. Bu gizlilik kararının kısa ve geçici olması ve en kısa sürede olması lazım. Bu olacaksa biz bunu olağan görürüz. Ama bu bir oyalama olarak kullanılıp faillere ulaşılmıyorsa biz bunu kabul etmeyiz. Bu toplumu da rahatsız eder. Soruşturmanın çok hızlı yapılmasını istedik. Adli makamlar da bu saldırılarla ilgili olaylarını ayrı ayrı araştırdıklarını ve belirli mesafeler aldıklarını söylediler. Umarım kısa sürede hepsi sonuçlanır."
KAYNAK: ÖZGÜR HABER GAZETESİ