Haberler
İsrail ile Lübnan arasındaki ateşkes için saat veren Biden'dan dikkat çeken Türkiye açıklaması

İsrail-Lübnan ateşkesi için saat veren Biden'dan dikkat çeken Türkiye açıklaması

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı: İran tehdidine odaklanmak

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

Aydın Engin, Yeni Kitabı "HOMEROS'UN Rüyası" İle Siyah Kitap'ta!

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Aydın Engin, yarım asırlık habercilik deneyiminin ardından hazırladığı bu röportaj seçkisinde yeni nesil gazetecilerin yoluna ışık tutarken, "Röportaj nedir ve nasıl yapılmalıdır?" sorusuna örnekler üzerinden yanıt arıyor.

Ancak beklenildiği üzere bu seçkide yer alanların tamamı gazetecilik mesleğinden gelen isimler değil; aslında onları daha çok milyonlarca kişi tarafından okunan romanları ve öyküleriyle tanıyorsunuz...

BİR GAZETECİ Mİ, YOKSA BİR EDEBİYATÇI MI?

Yanıtı "Tabii ki bir gazeteci, çünkü röportaj gazete yazı türlerinden biri" diye verdiyseniz, röportajın olsa olsa 400 yıllık bir geçmişi var demektir. Çünkü bugünkü anlamıyla ilk gazete 1609'da Augsburg'da (Almanya) yayınlandı.

Peki, tarihin bilinen ilk röportajı İlyada idi ve ilk röportaj yazarı da Homeros'tu, dense itiraz edecek misiniz?

DAHASI, İTİRAZ EDEBİLECEK MİSİNİZ?

Daha da ileri gidilse, tarihin bilinen ilk gezi röportajı Odysseia idi ve yazarı yine Homeros'tu dense?

Eğer İsa'dan önce 7. (belki de sekizinci, hatta dokuzuncu) yüzyılda "gazete" olsaydı, döneminin en iyi, en usta gazetecisi Homeros olurdu ve özellikle röportaj dalında defalarca 'yılın gazetecisi' seçilirdi."

"SİZCE İLK RÖPORTAJI KİM YAPTI?

BİR GAZETECİ Mİ, YOKSA BİR EDEBİYATÇI MI?

Yanıtı "Tabii ki bir gazeteci, çünkü röportaj gazete yazı türlerinden biri" diye verdiyseniz, röportajın olsa olsa 400 yıllık bir geçmişi var demektir. Çünkü bugünkü anlamıyla ilk gazete

1609'DA AUGSBURG'DA (ALMANYA) YAYINLANDI.

Peki, tarihin bilinen ilk röportajı İlyada idi ve ilk röportaj yazarı da Homeros'tu, dense itiraz edecek misiniz?

DAHASI, İTİRAZ EDEBİLECEK MİSİNİZ?

Daha da ileri gidilse, tarihin bilinen ilk gezi röportajı Odysseia idi ve yazarı yine Homeros'tu dense?

Eğer İsa'dan önce 7. (belki de sekizinci, hatta dokuzuncu) yüzyılda "gazete" olsaydı, döneminin en iyi, en usta gazetecisi Homeros olurdu ve özellikle röportaj dalında defalarca 'yılın gazetecisi' seçilirdi."

21. yüzyıl okurunun röportaj kavramını 'bitmek bilmeyen soruların ardına iliştirilen yanıtlar' olarak tanıması, kelimenin tam anlamıyla bir talihsizlik… Bugün 'röportaj' adı altında gördüklerimizin çoğu, genetiğiyle oynanmış, ruhsuzlaştırılmış, konuşur gibi görünüp tek kelime etmeyen bir ara türün örnekleri. Esasen röportajın edebiyata komşu durduğunu anlamak içinse Aydın Engin'in Homeros tespiti başlı başına yeterli. Fakat bu derleme tek bir tespite sığınmak yerine, hem röportaj tarihinin başat ürünlerini hem de 'röportaj olmak istemiş fakat olamamış' çalışmaları içeren bir seçki sunuyor.

Yaşar Kemal, Sait Faik, Fikret Otyam, Ahmet Naim Çıladır, Hikmet Feridun Es, Ernest Hemingway, Günther Wallraff gibi ustaların çalışmaları bu kitapta bir araya gelip, 'Homeros'u yılın gazetecisi seçebilecek bir dünyada' yaşasaydık neler okuyabileceğimizi anlatıyor.

Homeros'un Rüyası'ndan bir alıntı: Röportaj türünde çığır açan Yaşar Kemal ve "Çukurova Yana Yana"

1955 yılı, Yaşar Kemal'in Cumhuriyet Gazetesi'nde önemli bir röportaj dizisini yayınladığı; hem Türk gazeteciliği hem de okurlarına yeni bir dil aşıladığı yıldı. İşçi sınıfının değişen zaman ve şartlara karşın ayakta kalma mücadelesini anlatan dizi, Yaşar Kemal'in Çukurova'yı resmettiği şu cümlelerle açılışını yapıyordu:

"… Yollar tozsu tozsu kokar. Gece yolculuğu bir hoştur Çukurova'da. Adam, ayak bileklerine kadar toza gömüle gömüle yürür. Bastıkça iki yana serin bir toz fışkırır. Ve gecenin karanlığında yıldızlar. Yıldızlara çiy düşmüştür. Yıldızlar ıslak ıslaktır.

Gecenin karanlığında insan düz ovayı, alabildiğine dümdüz, bedeninin her bir yerinde duyar, ürperir. Bu ürperti hoşa gider.

Eskiden geceleri Çukurova'da yürürken, uzaklardan, karanlığın ötelerinden arabaların çamparalarının sesleri tok, koygun gelirdi. Şimdi dört bir yönden traktör sesi, kamyon gürültüsü geliyor. Bir de, ovanın düzlüğüne serpilmiş ateşböcekleri... Allah kahretsin ateşböceklerine benzetmeyi ya, başka çare yok... Evet, ateşböcekleri gibi yanan... Kocaman kocaman, bir top gibi kaynayan, top top ışıklar görünür. Durup da iyice bakarsak, top ışıkların kımıldadıklarını da görürüz. 1949'dan sonra Çukurova düzlüğünün geceleri böyledir işte. İyice kulak verip dinleyecek olursak, bu ışıkların arkasından homurdayan bir makine sesi gelir."

Çukurova Yana Yana adlı dizi röportajın yarattığı etki ve Yaşar Kemal'in bu alana kattıkları, Aydın Engin'in değerlendirme yazısında şöyle özetleniyor:

"1955'de Yaşar Kemal'in Çukurova röportajları Cumhuriyet Gazetesi'nde art arda yayınlanmaya başladığında büyük kentlerdeki aydınlar üstünde sarsıcı etkiler yarattı. Bir yandan o hiç bilinmeyen Anadolu gerçeği, yoksulluğuyla, sömürüsüyle, acımasızlığıyla, yürek burkuculuğuyla, baş döndüren doğasıyla Çukurova aynasından yansıyordu; bir yandan da destansı bir dilin okuru coşturan şiiri İstanbul Türkçesine hapsolmuş aydınlara bilmedikleri dil lezzetleri sunuyor, dilin kullanımı üstüne ufuklar açıyordu. Yaşar Kemal'in röportajlarını gazetecilik ve röportaj tekniği açısından irdelemek, değerlendirmek anlamsız. Başka türlü söylersek, röportaj tekniği ve gazetecilik kuralları Yaşar Kemal'in umurunda değildi. Buna karşılık bu yepyeni soluktan, hem gazetecilik mesleği hem de bu kitap bağlamında vurgulamamız gerekir ki, 'röportaj tekniği' yeni açılımlar elde etti. Denebilir ki Yaşar Kemal, röportaj dalında çığır açtı ve bu çığırın izinde giden pek çok gazeteci röportaja yaygınlık, saygınlık ve etkinlik kazandırdı."

AYDIN ENGİN

1941'de bir Ege kasabasında, Ödemiş'te doğdu, liseyi bitirinceye kadar da orada kaldı. Hukuk öğrenimi için İstanbul'a geldi. Ünlü yazar ve çevirmenlerin eserlerini daktiloya çekerek yazıcılık mesleğine adım attı. O günden itibaren de yaşamını yazı yazarak kazandı. Tiyatro oyunu ve film senaryosu yazarlığından karamela ve çikletlerin içine maniler yazmaya kadar yazıcılık mesleğinin hemen her dalında çalıştı. 1969'da gazeteciliğe başladı. Bu meslekte de habercilikten köşe yazarlığına çapraz bulmacadan röportaja, köşe yazısından yıldız falına kadar birçok alanda ürün verdi. Gazeteci olarak pek çok kez hapse girip çıktı. 1980 – 1992 arasında Federal Almanya'da siyasal göçmen olarak yaşadı. Orada çevirmenlik, forklift sürücülüğü, hamburger işçiliği, taksi şoförlüğü gibi çok sayıda işte çalıştı. 1992'de Türkiye'ye ve Cumhuriyet Gazetesi'nde mesleğe döndü. BirGün ve T24'ün kuruluşunda görev aldı. Halen Cumhuriyet Gazetesi'nde haberci ve köşesi Tırmık'ta yazar olarak çalışmaya devam ediyor.

Kaynak: Bültenler / Güncel
title