Aydın Doğan: "Başbakan Erdoğan ile Aramız Gayet İyi"
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'na bilgi veren Aydın Doğan, komisyon üyelerinden gelen "Başbakan Erdoğan ile aranız nasıl?" sorusu üzerine "Gayet iyi, aramızda bir dostluk samimiyet, arkadaşlık ilişkisi yok ama medeni ilişkiler"...
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'na bilgi veren Aydın Doğan, komisyon üyelerinden gelen "Başbakan Erdoğan ile aranız nasıl?" sorusu üzerine "Gayet iyi, aramızda bir dostluk samimiyet, arkadaşlık ilişkisi yok ama medeni ilişkiler içindeyiz" dedi TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'na bilgi veren Aydın Doğan, komisyon üyelerinden gelen "Başbakan Erdoğan ile aranız nasıl?" sorusu üzerine "Gayet iyi, aramızda bir dostluk samimiyet, arkadaşlık ilişkisi yok ama medeni ilişkiler içindeyiz" dedi.
Komisyona bilgi veren Doğan Medya Grubu sahibi Aydın Doğan, 28 Şubat sürecinde medyayı değerlendirdi. Komisyon üyelerinden "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile aranız nasıl?" sorusuna cevap veren Doğan, "Gayet iyi, aramızda bir dostluk samimiyet, arkadaşlık ilişkisi yok ama medeni ilişkiler içindeyiz. Kendisini görünce gerekli saygıyı gösteririm. Bundan birkaç yıl evvel kamuoyuna yansıyan sertlikler şu anda yok" cevabına verdi.
-"KÖŞESİNİ MEVZİ EDİNMİŞTİ"-
Hürriyet Gazetesinin künyesinden isminin çıkarılmasını "Ben o dönem bütün şirketlerden ayrıldım ve Onursal Başkan oldum. Halen grupta imza yetkim ve söz hakkım yok, sadece hissedarım. Bu yüzden silindi" sözleriyle açıklayan Doğan, Emin Çölaşan ve sonrasında gelen soruları şöyle yanıtladı:
"Hiçbir siyasi parti Emin Çölaşan'ı at demedi. Emin yönetilemez hale gelmişti. İ. Melih, İ. Melih diye diye her yazısına 10 bin dolar ödemeye başladık. 'Ben sana hükümetin aleyhine yazı yazma demiyorum, ona Melih buna Tayyip deme hakkın yok' dedim ve çıkardım. Emin Çölaşan, ben gidiyorum diye bize haber gönderir, biz de aman gitme deyip müteaddit kereler 300 bin, 500 bin dolar verdik. Çıkardığıma da pişman değilim. Şimdi de benim aleyhime yazıyor. Köşesini mevzi edinmişti. Bekir Coşkun'a hakkımı helal etmiyorum. Gitmemesi için çok uğraştım. Bekir'e çok para vermişler Biz kovmadık, kendisi gitti."
Ben siyaseti dizayn etmedim, siyasiler beni kendi yönetimlerine almadıkları için yıpratmaya çalıştılar. Siyaset kendini dizayn eder. 80'lerde askerler çıkarttığım bir dergiyi kapatmamı istedi. 'Kapatmazsan hapse atarız' dediler. Askerin olduğu rejimde demokrasi olmaz, demokrasinin olmadığı yerde yayıncılık olmaz.
Ben Tansu hanımla siyasi bir kavga yapmadım. Tansu Hanım bizi isim vererek, itham etti. Refah Yol döneminde Tansu Hanım, Sultanahmet Meydanı'nda, 'Doğan Grubu'nun cebine 2 milyon dolar koydum' dedi. Ben şaşırdım. Mahkemeye verdim ve 26 milyon para kazandım. Bir sohbette 'canımı yaktın' dedi. 'Siz de benim çok canımı yaktınız' dedim. Siyasetçiler bize kızdıklarında 'biz seçilmişleriz, siz mi yöneteceksiniz ülkeyi?' diyorlar. Tabii ki seçilmişler yönetecek. Seçilmişlere fevkalade saygılıyım. Muhtar seçilmek bile zordur. Tansu hanımla da hiçbir kavgam bir siyasi meydan okuma adına olmamıştır. İtham ettiği için kendisinin karşısında konuştum."
-"YILMAZ'I DESTEKLEMEDİM"-
Mesut Yılmaz'ı destekleyip desteklemedikleri yönünde bir soruya da cevap veren Doğan, "Mesut beyi desteklemem diye bir şey yok. Sabah Gazetesi, Tansu hanımı desteklemeye başladı ve bizimle de rekabetini sürdürüyordu. Biz de Tansu Hanıma karşıydık. Çünkü Tansu Hanımın ABD'deki mal varlığını yayınlamıştım. Gazetecilik yaptık. O haberden sonda aramızda hasmahane değil, limoni bir gerilim oldu. Bilgin grubu da daha ziyade Tansu hanımı destekledi. Biz mesut beyi desteklediğimiz için değil, Tansu hanıma karşı olduğumuz için Mesut Yılmaz'ın tarafında görüldük" dedi.
Doğan şöyle devam etti:
"Bizim işimi yayıncılık. 'Devletten bankadan bir şey götüreyim' derseniz uzun ömürlü olmazsınız dedi. Türk basınında 33-34 yıl kesintisiz gazete sahipliği yapan tek adam benim. Aileden gelmiyorum. Aileden gelenler hiç bu kadar uzun süre kalmadı. 28 Şubat'a ilişkin ise hiçbir manşetimize askerlerin dahili olmadı. Biz fotoğrafı çekip halkın önüne koyarız, yorumu halk yapar. Eğer siyasiler muktedir olurlarsa, o iktidar demokrasi dışı güçlere karşı dik durursa, nitekim 27 Nisan'da hükümet dik durdu. Durmasa daha çok üzerine gelinirdi. Hükümet dik durduğu için bir daha darbe tehlikesi olmadı. Gazete sahipleri gazetenin her manşetinden haberdar olmaz. Bazılarını ertesi gün öğreniriz. Benim yüzde 98'inden bilgim vardır. Demokrasi dışı manşetlere izin vermem."
Genelkurmay'ın birliklere, 130 firmanın ismini göndererek, irticacı oldukları gerekçesiyle alışveriş yapılmamasını emrettiğine ilişkin manşetin sorulması üzerine Aydın Doğan, "Bugün o manşetin kaynağı doğruysa, bugün de yaparım. Eğer doğru bir kaynaktan alındıysa bugün de yaparım" dedi.
Doğan, Ahmet Kaya ile ilgili "Vay şerefsiz vay" manşetini de doğru bulmadığını belirterek, "Niye bu manşeti attınız?" diye tartıştığını söyledi. Doğan, "O manşeti atanlar, o dönem Türkiye için kötü şeyler söylediğini söylediler. Ama ben yine de doğru bulmuyorum, keşke bu kadar keskin, sert manşet olmasaydı" diye konuştu.
Devletin kestiği vergi cezalarının bir baskı unsuru olup olmadığı yönündeki soruları da cevaplayan Doğan şöyle devam etti:
-VERGİ CEZALARI-
"Bana 'Vergi cezası haklı yazılmıştır' dedirtemezsiniz. Bu dünyadaki en büyük vergi cezasıdır. 4.5-5 milyar dolar vergi cezası dünyada yoktur. Ben bu davaların hiçbirinde kaybetmedim. Ne mahalli mahkemelerde, ne Danıştay'da kaybettim. Bu davalarla uzlaştım, devlet uzlaşma yasası çıkardı. Uzlaştım ve Maliye ile devletle barıştım. Yeniden yumruklaşmak istemiyorum. Ama Allah şahit ben bu işlerde hatalı değilim." - Ankara