Haberler
İsrail ve Hizbullah ateşkese çok yakın: 36 saat içinde ilan edecekler

Savaşın bitmesine saatler kaldı! Ateşkes artık çok yakın

Kreş tartışmasında CHP'li Başarır ağzını fena bozdu: Tweet bu kadar, geri zekalı

CHP'li Başarır ağzını fena bozdu! Varank'ın yanıtı ise daha bomba

Naci Görür'den Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

İşte kokoreçcide ölen gencin son videosu: Ölürsem bunu paylaşın

İşte kokoreçcide ölen gencin son videosu: Ölürsem bunu paylaşın

Avrupa Birliği Uzmanı Dr. Baydarol: "Kıbrıs'ın Stratejik Önemi Artarak Devam Ediyor"

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Avrupa Birliği Uzmanı Dr. Can Baydarol, “Dünyadaki belirsizlikler paradigmasi içinde Kıbrıs’ın stratejik önemi artarak devam ediyor” dedi.

Avrupa Birliği Uzmanı Dr. Can Baydarol, "Dünyadaki belirsizlikler paradigmasi içinde Kıbrıs'ın stratejik önemi artarak devam ediyor" dedi.

Yakın Doğu Enstitüsü Güvenlik Akademisi'nde Türkiye-AB İlişkileri Çerçevesinde KKTC güvenliği masaya yatırıldı. Güvenlik Akademisi Sertifika Programı kapsamında Avrupa Birliği Uzmanı Dr. Can Baydarol "Almanya ve Fransa Odaklı OlarakTürkiye-AB Güvenlik İlişkilerinin KKTC'ye Olası Etkileri" başlıklı bir seminer verdi.

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü'nden verilen bilgiye göre güvenlik kavramının ve uygulamalarının farklı boyutları bağlamında Türkiye -Avrupa Birliği güvenlik ilişkilerinin ve bu ilişkilerin Kıbrıs'ın güvenliğine etkilerinin değerlendirildiği seminer Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi B-101No'lu seminer salonunda gerçekleştirildi.

Dr. Can Baydarol: "Stratejik faktörlerin getirdiği durumda Kıbrıs Önemini Taşımaya Devam Ediyor"

Kuzey Kıbrıs ve Avrupa Birliği ilişkilerini irdeleyen AB uzmanı Dr. Can Baydarol "Alt alta sıraladığınızda içinde yaşadığımız paradigma tam bir belirsizlikler paradigması. Tarihte üç tane dönüm noktası var. Birincisi 4-11 Şubat 1945'te Yalta konferansı ile dünyanın paylaşımı, Soğuk Savaş ve ona göre rollerin paylaşımı. İkincisi 8-9 kasım 1989 Berlin Duvarı'nın yıkılışı bambaşka bir paradigma ve sonra 11 Eylül 2001 İkiz Kulelerin saldırısı yine bambaşka bir paradigma. Şu anda yine bambaşka bir paradigma var 16 Mayıs 1916 Sykes- Picot Anlaşması darmadağın olmuş vaziyette. Dolayısıyla her paradigma değiştiğinde aktörler ve roller değişiyor. Ortadoğu'da bu sefer başka bir durum var. Kıbrıs stratejik özelliği açısından tüm bunların ortasında maliyetsiz bir uçak gemisi gibi. 200.000 tane çılgın Türk'le 600.000 tane zırdeli Rum aynı adada toplanıp Hint Okyanusu'na bırakılsa kimsenin umurunda olmazdı ama stratejik faktörlerin getirdiği durumda Kıbrıs önemini taşımaya devam ediyor. Devam ederken Kuzey Kıbrıs ile ilgili olarak Amerika için Türkiye ile ilişkiler ne anlam ifade ediyor, Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkiler ne oluyor, Rum kesiminin stratejik önemi daha fazla mı ortaya çıkıyor yoksa Kuzey Kıbrıs hala o önemde mi bütün bunlara bakmak gerekiyor çünkü bir tarafta değişen dünya koşulları var, diğer tarafta da sabit coğrafya var, bu ikisinin aynı anda düşünülüp değerlendirilmesi gerekiyor" dedi.

Baydarol: "Avrupa Birliği reel politik karşısında ezilmiş durumda"

Değerlendirmelerinde Kuzey Kıbrıs ve Türkiye ile olan ilişkisi üzerinden Avrupa Birliği'nin geleceğine ve Akdeniz güvenliği konusundaki inandırıcılığına vurgu yapan Dr. Can Baydarol "Maastricht Anlaşması yürürlüğe girdiği gün herkes Avrupa Birliği diye bir şeyin ortaya çıktığını ve bu birliğin de temel taşlarından bir tanesinin ortak dış politika ve güvenlik politikası olduğunu söyler hale geldi. Maastricht Anlaşması yürürlüğe girdiği gün aslında birlik olunmadı, yalnızca Avrupa Birliği'ne gitme hedefi ortaya kondu. Ortak Dış Politika ve Güvenlik Politikası denilen ayak da yine 2000'lerin başında çok hararetli tartışmalara neden oldu. Avrupa, önce savunma ve güvenlik kimliği meselesini tartışıyordu, sonra Avrupa'nın yapmaya çalıştığının Amerikan silahlarını ve Türk askerlerini kullanıp kendilerinin karar masasında olduğu bir sistem olduğu anlaşıldı ve dolayısıyla Avrupa Birliği'nin bu anlamda hegemonik dünya gücü olamayacağı net bir şekilde ortaya çıktı. AB sert güç olmak noktasında ilerleyemeyince, yumuşak güç olma noktasına geldi. Orada da yine 2000'lerin başında çok tartışılan ve hala da tartışılması gereken ünlü Kopenhag Kriterleri ortaya çıktı. Bu kapsamda daha çok demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü azınlık hakları tartışıldı. Bugünkü konjonktürde dış politikadaki bir numaralı öğretimiz olan gerçekler aslında hayaller üstüne yazılmak üzerine. Yani şu anda reel politik var. Demokrasi çok güzel ama bir tarafta da gerçekler var Avrupa Birliği de o gerçekler karşısında ezilmiş durumda. AB bir tarafta demokrasi, insan hakları diyor, öbür tarafta Suriyeli mülteci konusunda yapmadığını bırakmıyor. O zaman inandırıcılığını yitirmeye başlayan bir Avrupa var ve inandırıcılığını en çok yitirdiği yer o yumuşak güç olma noktasında Türkiye karşıtı takındığı tutumdur. AB sırf bir Hristiyanlar kulübü olmadığının mesajını verme fırsatını ıskaladı. Annan Planı'nı kabul eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafı dışarıda, barış için atılan adımı reddeden içerde. Bu imajı verdiğiniz andan itibaren inandırıcılığınız ortadan kalkıyor." dedi.

Baydarol: "Avrupa'nın Türkiye'yi reel politik nedenlerle dışarı atması söz konusu olamaz"

Konuşmasında Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinin geleceğine yönelik değerlendirmelerde de bulunan Baydarol "Avrupa'nın Türkiye'yi reel politik nedenlerle dışarı atması söz konusu olamaz. Türkiye bu noktadaki oyunculuğunu sürdürecek ama arada gerilim çok artacak, arada tansiyon düşecek. Şimdi o tansiyon düşüyor gibi. Olasılıklar arasında mevcut durumun aynen devamına iş eviriliyor gibi görünüyor. İkinci olasılık müzakerelerin en kötü senaryo olarak siyasi gerekçelerle askıya alınması. İlişkiler siyasi olarak askıya alındığı zaman tekrar müzakerelere geri dönmek için oy birliği gerekecek ki o da imkansız. Üçüncü olasılık ilişkileri teknik olarak askıya alma, yani Avrupa Komisyonu zehir zemberek bir rapor hazırlayacak ve bu koşullarda teknik olarak müzakerelere devam şansımız yoktur diyecek ondan sonra önümüzdeki yıllarda Türkiye iyi oldu müzakerelere tekrar başlayalım diyecek, o yüzden siyasi müdahalenin dışında bir askıya alma senaryosu vardı. Şimdi ne olacağı İlerleme Raporu olmadığı için tam yorumlanamıyor ama son bir iki haftadır işler biraz yumuşuyor." dedi.

Konuşmanın sonunda Dr.Can Baydarol'a Yakın Doğu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şenol Bektaş ve Yakın Doğu Üniversitesi Yakın Doğu Enstitüsü Müdür Yardımcısı Yrd.Doç. Dr. Mert Baştaş tarafından teşekkür belgesi takdim edildi. - İSTANBUL

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel
title