Askeri Casusluk Davası Hakim ve Savcısının Görevden Uzaklaştırılması
İzmir (AA) - İzmir'deki askeri casusluk davası sanık ve avukatları, HSYK 2. Dairesinin davanın iddianamesini hazırlayan savcı Zafer Kılınç ve tutuklama kararı veren hakim Serdar Ergül'ü geçici olarak görevden uzaklaştırmasını "beklenen bir karar" olarak değerlendirdi.
İzmir (AA) - İzmir'deki askeri casusluk davası sanık ve avukatları, HSYK 2. Dairesinin davanın iddianamesini hazırlayan savcı Zafer Kılınç ve tutuklama kararı veren hakim Serdar Ergül'ü geçici olarak görevden uzaklaştırmasını "beklenen bir karar" olarak değerlendirdi.
Konuya ilişkin AA muhabirine açıklama yapan sanık avukatlarından Mahir Işıkay, kamuoyunda "İzmir'deki Askeri Casusluk Davası" olarak bilinen soruşturmanın, başından beri hukuk ihlalleriyle dolu olduğunu belirtti.
Soruşturmadaki amacın dijital darbe planı olduğunu, yalnız TSK'yı değil sivil bürokratları da hedef alan devletin kimyasıyla oynayan bir darbe teşebbüsünü içerdiğini savunan Işıkay, "Bu soruşturmayı başlatanlar, bunlara yardım edenler, göz yumanlar, soruşturma savcıları, özel yetkili mahkemenin hakimleri, rapor verip sonra yurt dışına kaçan TÜBİTAK bilirkişileri… Bunların hepsinin yaptıklarının ortaya çıkmasını ve yargılandıklarını görmek istiyoruz" dedi.
Sadece iddianameyi hazırlayan değil, soruşturmayı yürüten savcılar hakkında da suç duyurusunda bulunduklarını aktaran Işıkay, "HSYK'ya soruşturmayı ve ardından yargılamayı yapan eski mahkeme heyeti hakkında da suç duyurusunda bulunduk. Onlarla ilgili de soruşturma yapılmasını bekliyoruz. Gerçek gün gibi ortaya çıkacak, nasıl bir illegal yapı içinde oldukları görülecek. Bu insanlar da bizim müvekkillerimiz gibi yargılansınlar ve hesap versinler" ifadesini kullandı.
Işıkay, davaya ilişkin "dijital verilerin delil niteliği yoktur" şeklinde çıkan yeni bilirkişi raporu, soruşturmayı yürüten bazı emniyet mensupları ile savcı ve hakimler hakkındaki soruşturmaların, başından bu yana savunduklarının haklılığını gösterdiğini dile getirdi.
Avukat Güleşen: "Adalet yerine geldi"
Sanık avukatlarından Nevzat Güleşen ise HSYK'nın soruşturmasının uzun zamandır devam ettiğini hatırlatarak, görevden uzaklaştırma kararını adaletin yerine gelmesi olarak yorumladı.
Güleşen, "Bizler, bu hakim ve savcıdan şikayetçiydik. Serdar Ergül, aslında kendi ipini çekti, zira sosyal medyadaki paylaşımları bir hakime yakışmayacak şekildeydi. 8 Şubat'taki duruşma günü bile tarafgir paylaşımlarda bulundu. 'Mahkeme, gereğini yapacaktır' gibi paylaşımda bulundu. Bu milletin hazinesinden maaş almaması gereken biridir" görüşünü aktardı.
Güleşen, davanın iddianamesini hazırlayan savcı Kılınç'ın ise FETÖ/PDY örgütü tarafından kullanıldığını düşündüklerini söyledi.
"Yargı önünde hesap verecekler"
Davanın iki numaralı sanığı emekli albay Coşkun Başbuğ da, "sürpriz değil, geç kalmış ama yerinde bir karar" değerlendirmesinde bulundu.
Başbuğu, hakim Ergül'ün kimliğini saklamaya dahi gerek duymadan son dönemde gerek hükümete, gerekse davada yargılananlara tehdit içeren sosyal paylaşımlarda bulunduğunu söyleyerek "Bu kişi devletin hakimi. Bu kişinin yapacağı hakimlikten, uygulayacağı adaletten ne hayır gelir siz takdir edin. Bizler maalesef böyle bir kadronun elinde 4 yılı tamamladık" dedi.
Savcı Kılınç'ın hazırladığı iddianamede delil niteliği taşıyan unsur bulunmamasına rağmen, onlarca kişinin bütün değerleri ayaklar altına alınarak mağdur edildiğini belirten Başbuğ, "Savcı, iddianamenin sonunda, 'örgüt o kadar profesyonel ki örgüte dair delil elde edilememiş olmasına rağmen bu suçu işlediğine dair kanaatim tamdır' diyor ve maalesef Hakim Atilla Rahman başkanlığındaki mahkeme heyeti de bu iddianameyi kabul ederek dava açtı. Birer örgüt elemanı gibi hareket ettiler. Devletin bütün hukuk sistemini yok saydılar. FETÖ denilen örgüt bu davayı 'final' olarak gördü. Bu davayla iş bitecek, itiraz edecek bir makam da kalmamış olacaktı. Ama planları bozuldu neyse ki" diye konuştu.
Başbuğ, soruşturma ve dava sürecinde tüm hukuk kurallarının ayaklar altına alındığını, bunun da FETÖ/PDY örgütünün talimatlarıyla "tezgahlanıp" hayata geçirildiğini, örgüt deşifre olunca yapılanların "gün gibi" ortaya çıktığını savunarak, "Bizim askeri kesimde, 'rövanşist davranmayacağız' cümlesi oluştu. Üstünü çizerek, 'rövanşist' davranıyorum. Bu kişiler yargı önünde yaptıklarının hesabını verene kadar, Allah bana bu canı verdiği sürece bu davanın, bu örgütün takipçisi olacağım. Devletimiz çok büyük bir devlet. Hangi ine, hangi deliğe girerse girsin bunların hepsi, örgüte yardım ve yataklık eden herkes hesap verecek" görüşünü aktardı.
"En mutlu günümüz"
20 ay cezaevinde kalan asker sanıklardan İlter Halaç, dava sürecinde Kılınç ve Ergül hakkında HSYK ve savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını hatırlattı.
Savcı Kılınç'ın haklarında hukuksuz dinleme kararları aldığını belirten Halaç, TSK personelini hiçbir hukuki dayanağı olmadan tutuklama talebiyle mahkemeye sevk ettiğini, hazırladığı 2 bin sayfaya yakın iddianamede de özellikle tapelerle ilgili kısımlarda TSK personelini aşağılayıcı ve küçük düşürücü ifadeler kullandığını vurguladı.
Ergül'ün dijital verilere dayanarak, hukuki delil olmadan TSK personelini tutukladığını belirten Halaç, "Bizi tutuklayan hakim Serdar Ergül'dü, ardından özgürlükler hakimi olarak görev alıp bizim tutukluluğa itirazlarımızı da değerlendiren hakim oydu ve aynı kelimelerle tutukluluğa devam kararları verdi. Biz farklı hakim olması gerektiği konusunu da HSYK'ya bildirdik" diye konuştu.
Yargılamanın başlamasından bu yana en mutlu günü yaşadığını aktaran Halaç, "Diğer dava arkadaşlarımla da görüştüğümde onlar da bu duygu ve düşüncedeler. Pazartesi görülecek duruşmada verilecek karardan bile daha önemli bir karar oldu bizim için. Bizler zaten her konuda beraat ettiğimizi düşünüyoruz, vicdanen, kalben. Hukuki anlamda da beraat edeceğimizi düşünüyoruz. Ancak bize bunu yapanların da karşılığını gördüğünü bilmek bizi daha da mutlu ediyor" ifadesini kullandı.