Askeri Casusluk Davası" Hakim ve Savcısına Uzaklaştırma
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesince, İzmir'deki askeri casusluk davası savcısı Zafer Kılınç ve davaya bakan İzmir Hakimi Serdar Ergül, haklarındaki soruşturma sonuçlanıncaya kadar geçici olarak görevden uzaklaştırıldı.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesince, İzmir'deki askeri casusluk davası savcısı Zafer Kılınç ve davaya bakan İzmir Hakimi Serdar Ergül, haklarındaki soruşturma sonuçlanıncaya kadar geçici olarak görevden uzaklaştırıldı.
İzmir'deki askeri casusluk davasının bazı sanıklarının yaptığı şikayet üzerine harekete geçen HSYK müfettişlerinin, bu kişiler hakkındaki tedbir talebiyle ilgili raporu tamamlandı.
HSYK 2. Dairesi, rapor doğrultusunda tedbir talebini görüştü.
Kararı açıklayan HSYK 2. Dairesi Başkanı Mehmet Yılmaz, davanın savcısı Zafer Kılınç ve davaya bakan İzmir Hakimi Serdar Ergül'ün, haklarındaki soruşturma sonuçlanana kadar tedbiren görevden uzaklaştırıldığını bildirdi.
Yılmaz, "hakkında soruşturma yapılan hakim ve savcının göreve devamının, yargı erkinin nüfuz ve itibarına zarar vereceğine kanaat getirilirse, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılmasına karar verilebileceği" hükmünü içeren Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 77. maddesi gereğince bu kişilerin görevden uzaklaştırıldıklarını ifade etti.
Görevden uzaklaştırma gerekçeleri
HSYK 2. Dairesi'nin 5'e karşı 2 üyenin karşı oyuyla aldığı kararın gerekçesinde, cumhuriyet savcısı Zafer Kılınç'ın, "İzmir askeri casusluk davası" olarak bilinen ve yargılaması halen İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden dosyanın soruşturma sürecinde usul ve yasaya aykırı işlem tesis ettiği belirlendi.
Kılınç'ın, eski Donanma Komutanı Nusret Güner ve kızıyla ilgili doğruluğu tespit edilmeyen dijital belgeler içinde yer alan fişleme kayıtlarını hazırladığı belirtilen kişiler hakkında tahkikat yapmadığı anlaşıldı.
Savcı Kılınç'ın, Nusret Güner ve kızının, iddiaları reddetmelerine, doğrulayıcı hiçbir delil bulunmadığını söylemelerine ve şikayetçi olmalarına rağmen, "kamuoyunun yakından tanıdığı bir komutanı toplum nazarında itibarsızlaştırma adına kendisi ve kızıyla ilgili yapıldığı öne sürülen fişleme kayıtlarını sansürsüz ve bütün detayıyla iddianameye geçirdiği" de belirlendi.
Davanın diğer sanıkları hakkındaki fişleme kayıtlarını doğruluğunu tahkik etmeden iddianameye yazarak, tarafların itibarsızlaştırılmasına neden olduğu gerekçesiyle de açığa alınmasına karar verilen savcı Kılınç'ın ayrıca, "yürüttüğü soruşturma çerçevesinde bulaşıcı hastalık taşıyan eskort kızlarla ilişkisi olduğu iddia edilen şüpheliler hakkında, bu konunun sabit olduğunu belirleyen bir mahkeme kararı bulunmamasına, görevi dahilinde olmamasına ve kanunda, usulde yer almamasına rağmen kurumlara müzekkere yazarak 'özel hayatın gizliliği' hakkını ihlal ettiği" de tespit edildi.
Savcı Kılınç, diğer bazı sanıklar ve şüphelilerin özel hayatlarına ilişkin konuşma ve mesajlaşmaları, atılı suç ile bağlantısını ortaya koymadan iddianame içine alarak "özel hayatın ifşasına" neden olması da görevden uzaklaştırılması için gerekçe sayıldı.
Kılınç, soruşturma sırasında, 3 askeri hakim hakkında, Milli Savunma Bakanlığından soruşturma izni almadan doğrudan soruşturma yürütmesi, ağır cezalık suç üstü hal olmamasına rağmen bu askeri hakimlerin evlerinde arama yapılması konusunda hukuksuz talimat vermesi gibi nedenlerle de görevden uzaklaştırıldı.
Hakim Ergül'ün uzaklaştırılma nedenleri
Davaya bakan İzmir Hakimi Serdar Ergül'ün de mesleğin şeref ve onurunu bozan ve mesleğe olan genel saygı ve güveni gideren nitelikte eylemde bulunduğu belirlendi.
Ergül'ün, usulsüz olduğu belirtilen iletişimin tespiti kararlarının bir kısmını karara bağlaması ve şüpheli avukatlarının dosya içeriğini inceleme yetkisinin kısıtlanması kararının kaldırılması taleplerini, Ceza Muhakemesi Kanunun açık hükmüne rağmen, cumhuriyet savcısının görüşünü almadan karara bağlaması da görevden uzaklaştırma gerekçeleri arasında sayıldı.
Davanın geçmişi
TMK 10. maddesiyle görevli savcı Zafer Kılınç'ın "askeri gizli bilgi ve belgeleri ele geçirme, bulundurma" suçlamasıyla 49'u muvazzaf asker 357 kişi hakkında hazırladığı iddianamede, sanıklar için 2 yıl ile müebbet hapis arasında değişen cezalar istenmişti.
İddianamede adı geçen 831 mağdurdan, aralarında devlet memuru, asker ve MİT mensubunun da bulunduğu çok sayıda kişinin suç örgütü tarafından fişlendiği iddia edilmişti.
Örgüt lideri olduğu iddiasıyla suçlanan marina işletmecisi Bilgin Özkaynak ile Narin Korkmaz hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kişisel verileri kaydetmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet ve dokuzar yıl, sanıklar arasındaki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele hakkında da "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, yasaklanan bilgileri temin etmek" suçlamasıyla 2 ila 6 yıl hapis cezası talep edilmişti.
İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinde 16 Nisan 2013'te görülmeye başlanan davada bugüne kadar 44'ü Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından olmak üzere tutuklu 69 sanık tahliye edilmişti.
Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemenin ardından davanın İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesi kararlaştırılmış, 5'i asker 10 tutuklunun da bu mahkemece tahliye edilmesiyle 357 sanıklı davada tutuklu kalmamıştı.
Milli Savunma Bakanlığının 20 Ekim 2014'te görülen duruşmadaki müdahillik talebi, "suçtan zarar görme ihtimali bulunduğu" gerekçesiyle kabul edilmişti.