Arınç: "Atatürk ilkeleri sorunların aşılmasında yol gösterici"
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Mustafa Kemal'in idealleri, felsefesi ve ortaya koyduğu ilkeler, her türlü bağnazlık ve dar düşünce kalıplarından uzak bir şekilde değerlendirildiğinde, ül...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Mustafa Kemal'in idealleri, felsefesi ve ortaya koyduğu ilkeler, her türlü bağnazlık ve dar düşünce kalıplarından uzak bir şekilde değerlendirildiğinde, ülkemizin içinde bulunduğu sorunların aşılmasında da yol gösterici olduğuna inanıyorum" dedi.
Büyük Önder Atatürk'ün ebediyete intikalinin 75. yılı nedeniyle Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından Milli Kütüphane Konferans Salonu'nda düzenlenen "Atatürk'ü Anma Töreni" düzenlendi.
Törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör ve diğer davetliler katıldı.
Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan törende, Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosunca Atatürk'ün sevdiği şarkılar icra edildi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, törende yaptığı konuşmada, Gazi Mustafa Kemal'in vücudunun toprak olmasına rağmen fikirleri ve eserlerinin hala yaşadığını söyledi. Kendilerinin de bugün onun yaşayan en büyük eseri olan Cumhuriyetin mensupları olarak onu anmak ve anlamak için bir araya geldiklerini belirten Arınç, Atatürk'ü minnet ve şükranla andıklarını dile getirdi.
Atatürk'ün Erzurum ve Sivas kongreleriyle millete olan güvenini ortaya koyduğunu ve toplumun her kesimini kucaklamak suretiyle ülkenin bağımsızlığı yolunda harekete geçirdiğini ifade eden Arınç, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri arasında tesis ettiği bağla da bütün milleti tek vücut haline getirerek milli mücadelenin alt yapısını hazırladığını söyledi.
Gazi Mustafa Kemal'in kararlılığı ve bağımsızlık aşkıyla, dağıtılan cihanşümul bir devletin yerine yeni bir devlet kurduğunu belirten Arınç, şöyle devam etti:
"Bu devleti yaşatacak olan, milletin eşit, bir arada kalmasını sağlayacak ilkeyi de ortaya koymuştur. Bu ilke Türk milleti kavramı için yaptığı tarifle belirlenmiştir. Zira ona göre 'Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkı Türk milletidir'. Bu tanım kuşatıcı ve kucaklayıcı bir tanımdır. Büyük Millet Meclisi'nin açılışından bir hafta sonra Mustafa Kemal, Meclis üyelerine yaptığı konuşmada, 'Yüce Meclisimizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, hatta yalnız Çerkes değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden meydana gelmiş Müslüman unsurlardır, samimi bir heyettir' demiştir. Kurtuluş Savaşını beraber kazandığı ve Cumhuriyeti birlikte kurduğu milletin, etnik kökeni, inancı ve dili ne olursa olsun fark gözetilmeksizin eşit haklara sahip bir millet olduğunu vurgulamıştır."
-"Bilgi üreten, dünyada ilklere imza atacak insanlara ihtiyaç vardır"
Arınç, Gazi Mustafa Kemal'in millete armağan ettiği en büyük eserin Cumhuriyet olduğunu ifade ederek, Gazi'nin "Benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet paidar kalacaktır" sözüyle kendilerine Cumhuriyete sahip çıkmayı ve sonsuza kadar yaşatmayı hedef gösterdiğini vurguladı.
Türkiye'nin öz kaynaklarıyla dünyada kendine yetebilen nadir ülkeler arasında yer aldığını ve bunun ülkenin en büyük zenginliği olduğunu ifade eden Arınç, şunları kaydetti:
"Mustafa Kemal, Osmanlı Devleti'nin çöküşüne tanıklık eden bir liderdir. Bu çöküşün sebeplerini iyi analiz ederek, yeni Türkiye devletinin temellerini atmıştır. Bu temeller çağın gerisinde kalmayacak, çağı her bakımdan takip edebilecek bir toplumun inşası üzerine atılmıştır. Bunun içinde toplumun her kesimine aynı hedefe yönelmesi gerektiğini görmüştür. Bu itibarla 21. yüzyılın ilk çeyreği içinde bulunduğumuz bu süreçte milletin ve ülkenin menfaatlerine şahsi menfaatlerin önünde tutan, çalışkan, dürüst, beşeri münasebetlerinde medenice davranan, saygı, şefkat ve merhamet duyguları gelişmiş fertlerin oluşturduğu bir topluma ihtiyaç vardır. Bilgi üreten bilgi alanında Türkiye'de ilklere değil, dünyada ilklere imza atacak insanlara ihtiyaç vardır. Bu takdirde 80 milyonluk bir nüfus güce ve zenginliğe ulaşır.
Mustafa Kemal Atatürk'ün en belirgin özelliklerinde biri de bilime ve düşünceye verdiği önemdir. Fikirlerinin özünü oluşturan temel felsefe her türlü dogmatik unsurdan arınmış akılcı dünya görüşüdür. Ülke gerçeklerinden kaynaklanan sorunların karşısında aklın ve bilimin rehberliğini kabul eden bu çağdaş görüş milletimizi daima iyiye, doğruya ve faydalıya yöneltmiştir."
Mustafa Kemal Atatürk'ün sorunlar karşısında ilmin ışığında çözüm yolları aramayı tavsiye ettiğini anımsatan Arınç, "Mustafa Kemal'in idealleri, felsefesi ve ortaya koyduğu ilkeler, her türlü bağnazlık ve dar düşünce kalıplarından uzak bir şekilde değerlendirildiğinde, ülkemizin içinde bulunduğu sorunların aşılmasında da yol gösterici olduğuna inanıyorum" diye konuştu.
-"Atatürk hakkında da müspet veya menfi bazı şehir efsaneleri üretilmiştir"
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Derya Örs de Mustafa Kemal Atatürk'ün Selanik'ten başlayıp İstanbul'da sona eren 57 yıllık hayat hikayesinin gerek yaşadığı dönemde gerekse de vefatından sonra kütüphaneler dolusu neşriyata konu olduğunu, hakkında çok sayıda belgesel ve sinema filmi çekildiğini söyledi.
Atatürk'ün vefatının üzerinden 75 yıl geçmesine rağmen hala çokça konuşulması ve tartışılmasının, gündemden düşmeyen bir lider olma vasfını sürdürmesiyle ilgili olduğunu ifade eden Örs, şöyle konuştu:
"Her büyük lider hakkında olduğu gibi Atatürk hakkında da müspet veya menfi bazı şehir efsaneleri üretilmiş, hatta daha da ileri gidilerek çeşitli çevrelerce kendisine ait olmayan bir takım sözler ve belgeler uydurulmuş, böylece onun hakiki çehresi, muhaliflerinin yerden yere vuruşları, sevenlerinin ve bağlılarının göklere çıkartmaları arasında zaman zaman sis perdeleri arasında gizli kalabilmiştir. Bütün hayatı boyunca aklın, ilmin ve fennin rehberliğine inanan, konuşmalarında bu durumu özellikle vurgulayan Atatürk'ün hayatını, eserlerini ve düşüncelerini anlamak ve anlatmaktan çok içi boş, kuru, klişe, basma kalıp, sloganik sözlerle anlamayı tercih eden bir anlayışın zaman içerisinde gelişmiş olması ne yazık ki Atatürk'ün devamlı anılan ama anlaşılmayan bir lider konumuna düşürmüştür."
Atatürk'ün konuşmalarının, röportajlarının, nutuklarının kronolojik, eksiksiz ve özgün metne sadık bir derlemesinin yapılamamış olmasının bu duruma yol açtığını belirten Örs, Atatürk'e ve onun eserlerine sahip çıktığını çeşitli fırsatlarla söyleyenler ile asıl yapılması gereken bazı bilimsel işleri ihmal edenlerin bu hususta sorumluluk sahibi olduğunu dile getirdi.
Örs, Nutuk başta olmak üzere dönemin ana kaynaklarını, eski harfli Türkçe metinler üzerinden okuma ve anlama kabiliyetine sahip olmayan araştırmacıların, gazetecilerin ve yazarların herhangi bir dili öğrenmek için gösterdikleri gayreti atalarının dilini öğrenmek için göstermediğini ifade ederek, "Bırakınız bir öğretim üyesini, ortalama bir Türk aydınının kültür ve medeniyetimizin binlerce yıllık birikiminin içinde saklı olduğu Türkçe metinleri okuyup anlayamaması, bunun için çaba harcamaması hatta buna ihtiyaç duymaması en hafif tabirle büyük bir ayıp olarak kabul edilmelidir" dedi.
Osmanlı dönemi Türkçesi'nin öğrenilmesinin günümüz Türk kültürü ve medeniyetine çok şey kazandıracağını aktaran Örs, dedesinin kendisine bıraktığı mirasın metnini okuyamayan bir neslin o mirastan pay alamayacağını söyledi.
Kurumlarına bağlı Atatürk Araştırma Merkezi vasıtasıyla 2014'te Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün özellikle 1919-1928 yılları arasındaki bütün konuşmaları ve nutuklarını özgün metinleriyle basmak için hamlede bulunduklarını bildiren Örs, Atatürk'ün 1 Mart 1922'de Büyük Millet Meclisi'nin 3. dönem açılışındaki "Efendiler, Türkiye halkı ırkan veya dinen veya harsan müttehid, yekdiğerine karşı hürmet-i mütekabile ve fedakarlık hissiyatı ile meşhun, mukadderat ve menafii müşterek olan bir heyet-i ictimaiyyedir..." sözlerini aktararak konuşmasını tamamladı.tıldı.