Haberler

Antalya Her 100 Kişiden Ancak 5'i Sağlıklı

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Her 100 kişiden ancak 5'i sağlıklı SON 10 yılda böbrek yetmezliği olan hasta sayısının 2.5 kattan fazla arttığını belirten Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof.Dr. Turgay Arınsoy, "Kızılay'dan Çankaya'ya giden bir otobüs düşünün; 100 yolcu aldıysa 33'ünde hipertansiyon, yine 33'ünde obezite, 14'ünde şeker, 15'inde böbrek yetmezliği mevcut" dedi.

Her 100 kişiden ancak 5'i sağlıklı

SON 10 yılda böbrek yetmezliği olan hasta sayısının 2.5 kattan fazla arttığını belirten Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof.Dr. Turgay Arınsoy, " Kızılay'dan Çankaya'ya giden bir otobüs düşünün; 100 yolcu aldıysa 33'ünde hipertansiyon, yine 33'ünde obezite, 14'ünde şeker, 15'inde böbrek yetmezliği mevcut" dedi.

Nefroloji, hipertansiyon, diyaliz ve transplantasyon alanında Türkiye'de düzenlenen en geniş kapsamlı ve katılımlı 'Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi'nin 32'ncisi Antalya'nın turizm bölgesi Belek'te devam ediyor. 21 Ekim'de 1200'ü aşkın katılımcı ve 136 konuşmacıyla toplanan kongre yarın sona erecek.

Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy, erken saptandığında önlenebilir ve durdurulabilir bir hastalık olan böbrek yetmezliğinin Türkiye'deki farkındalığının çok düşük olduğunu söyledi. Gelişmiş toplumlarda farkındalık oranı yüzde 10'larda iken Türkiye'de bu oranın yüzde 5'in altında kaldığına dikkati çeken Prof.Dr. Arınsoy, böbrek sağlığının kardiyovasküler sistem başta olmak üzere genel vücut sağlığı ile paralel olduğunu kaydetti. Prof.Dr. Arınsoy, şöyle dedi: "Böbrek yetmezliği tanısından itibaren kişinin inme, enfarktüs, bacakta damar hastalığı gibi kardiyovasküler hastalık geçirme riski artmaktadır. Diyalize giren hastalarda bu risk kendi yaş grubuna göre 9-10 misli artmaktadır."

Türkiye'de böbrek yetmezliği sıklığının da artmakta olduğunun altını çizen Prof.Dr. Arınsoy, buna ilişkin şu rakamları verdi: "Türkiye'de 2001 yılında milyon nüfus başına 314 olan son dönem böbrek yetmezliği olan hasta sayısı yaklaşık 10 yıllık sürede 2.5 kattan fazla artarak günümüzde 918'i aşmıştır. 2014 yılı sonu verilerine göre ülkemizde diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış yaklaşık 71 bin hasta bulunmaktadır. Erişkin nüfusta böbrek hastası olma oranı yüzde 15'tir. Bu her 6-7 erişkinden 1'ine denk gelmektedir."

SAĞLIK BÜTÇESİNİN YÜZDE 5'İ BÖBREK HASTALARINA

Prof.Dr. Arınsoy, yüksek maliyetli diyaliz ve böbrek nakli tedavilerinin sağlık bütçesini ciddi biçimde tehdit ettiğini söyledi. Halen tüm dünyada 2 milyonu aşkın kişinin diyaliz ve böbrek nakli tedavileri ile yaşamını sürdürdüğünü kaydeden Prof.Dr. Arınsoy, gelecek 10 yıl içinde bu sayının 2 katına çıkması ve toplam tedavi maliyetinin 1.5 trilyon doları aşmasının beklendiğini dile getirdi. Türkiye'de toplam sağlık bütçesinin yüzde 5'den fazlasıın bu hastaların tedavisi için harcandığını belirten Prof.Dr. Arınsoy, erken evre hastaların dahil edilmesiyle kronik böbrek hastalığının toplam maliyetinin sağlık bütçesinin yüzde 20'sine ulaştığını aktardı.

BÖBREK HASTALARINDA ÖLÜM RİSKİ 4.5 KAT FAZLA

Prof.Dr. Arınsoy, dernek olarak yaptıkları bir çalışmanın sonuçlarına göre Türkiye'de ölüm oranının aylık geliri bin TL'nin altında olan kişilerde oldukça yüksek çıktığına dikkati çekti. Prof. Dr. Turgfay Arınsoy, yaş ilerledikçe ölüm riskinin belirgin olarak arttığını, erkeklerde ölüm riskinin kadınlardan 2.4 kat daha yüksek olduğunu ve kırsal kesimde yaşayanlarda ölüm riskinin kentlerde yaşayanlardan 2.8 kat daha yüksek olduğunu belirtti. Ölüm oranının coğrafik bölgeler arasında da farklılık gösterdiğini, Türkiye'de en yüksek ölüm oranının Güneydoğu Anadolu, en düşük ölüm oranı ise Marmara Bölgesi'nde olduğunu belirten Prof. Dr. Arınsoy, şöyle konuştu: "Ölüm riski eğitim düzeyi ile anlamlı olarak ilişkili. Yüksek okul ve lise mezunlarında yüzde 0.5 olan ölüm oranı okur-yazar olmayanlarda yüzde 6.5'e yükseliyor. Düzenli egzersiz yapanlarda ve balık tüketenlerde ölüm oranı anlamlı olarak düşük. Sigarayı bırakmış olanlarda ölüm oranı, aktif içicilerden daha yüksek. Bu durum, yaşanan sağlık sorunları nedeniyle sigaranın bırakılması ile ilişkili olabilir. Hipertansiyonu olanlarda ölüm riski olmayanlardan 4.2 kat daha yüksek. Üstelik, kan basıncı arttıkça ölüm riski belirgin olarak artıyor. Diyabeti olanlarda ölüm riski 2.3 kat daha yüksek. Ölüm riski anemisi olanlarda 3.3 kat, kolesterol yüksekliği olanlarda 2 kat artıyor."

Prof.Dr. Arınsoy, obezlerde ölüm riskinde artış gözlemlenmediğini aktarırken ölüm riskini en belirgin olarak artıran faktörün kronik böbrek hastalığı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Arınsoy, "Kronik böbrek hastalığı olanlarda ölüm riski 4.5 kat, böbreğin süzme işlevinde kayıp olanlarda ise 9.2 kat artıyor" dedi.

"TÜRKİYE'DE DİYALİZ VE TRANSPLANTASYON"

Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof.Dr. Soner Duman ise, 2014 yılı sonu itibariyle Türkiye'de 55 bin 890'ı hemodiyaliz, 4 bin 306'sı periton diyalizi ve 11 bin 122'si böbrek nakilli olmak üzere son dönem böbrek hastalıklı 71 bin 313 hastanın mevcut olduğunu söyledi. 2012 yılı sonu itibariyle milyon nüfus başına 858 olan son dönem böbrek yetmezliği prevalansının 918'e yükseldiğine dikkat çeken Prof.Dr. Duman, "2014 yılı içinde hemodiyalize yeni başlayan hasta sayısı 9 bin 737'dir. 2012'de 48 bin 900 olan hemodiyaliz uygulanan toplam hasta sayısı 2014 yılında 55 bin 890'a yükselmiştir" dedi.

Türkiye'de 2014 yılı sonu rakamlarına göre 849 hemodiyaliz merkezi, 116 periton diyalizi merkezi ve 61 transplantasyon merkezinin mevcut olduğunu aktaran Prof. Dr. Duman, "Diyalize yeni başlayan 9 bin 737 hastanın 5 bin 546'sı erkek, 4 bin 191'i kadındır. Böbrek yetmezliği erkeklerde daha sık görülmektedir. Diyabete bağlı böbrek yetmezliği sıklığı giderek artmaktadır. 2014 yılı içinde diyabete bağlı böbrek yetmezliği tanısı ile diyalize başlayanların sayısı yüzde 37.1'dir. Bu oranı yüzde 28.4 ile hipertansiyon izlemektedir" dedi.

Prof.Dr. Duman, 2013 yılında 1150 yeni hastanın periton diyalizine başladığını söyledi. Periton diyalizi hasta sayısında son yıllarda gözlenen azalma eğiliminin devam ettiğini, 2012'de 4 bin 777 olan periton diyalizi uygulanan toplam hasta sayısının 2014 yılında 4 bin 306'ya düştüğünü belirtti.

BÖBREK NAKLİNDE GÜNCEL VERİLER

Türk Nefroloji Derneği 2'nci Başkanı Prof. Dr. Aydın Türkmen, Türkiye'de rakamların yılda 3 bine yaklaşmasına rağmen organ naklinde halen yeterli sayıda olmadığını söyledi. Türkiye'de yılda yaklaşık 10 bin civarında yeni diyaliz hastasının havuza eklendiğini belirten Prof.Dr. Türkmen, 3 bin organ naklinin dahi Türkiye'yi bu alanda ilk 5 ülke içine soktuğunu aktardı. Türkiye'nin en büyük sorununun organ kaynağı olduğunu belirten Prof.Dr. Türkmen, Sağlık Bakanlığı verilerine göre yılda 1500 beyin ölümü görülmesine rağmen ancak yüzde 25 oranında ailenin organ nakline olumlu yanıt verdiğini söyledi. Türkiye'de 2014 yılında toplam 2 bin 924 hastaya böbrek nakli yapıldığını belirten Prof.Dr. Türkmen, şöyle konuştu: "Böbrek nakli sayısı 5-6 yıl öncesine göre belirgin olarak yüksek olmakla beraber, son üç yılda sayının 2 bin 900 - 3 bin arasına takıldığı gözlenmektedir. Önceki yıllarda olduğu gibi böbrek nakillerinin yüzde 80 gibi büyük bölümü canlı vericiden yapılmıştır. Kadavradan böbrek nakli sayısı yeterli değildir. Herhangi bir diyaliz tedavisine başlamadan da böbrek nakli yapılabilmektedir. 2014 yılında 741 kişi canlı ve kadavra nakil ile diyaliz tedavisi görmeden nakil olmuşlardır."

Diyaliz hastalarındaki en önemli ölüm nedeninin ise kardiyovasküler ölüm olduğunu aktaran Prof. Dr. Türkmen, 2013 yılı içinde yaklaşık 8 bin 500 diyaliz hastası hayatını kaybederken 2014'te ölüm sayısının 6 bin 955'e düştüğünü ekledi.

AKDENİZ TİPİ BESLENME ÖNERİSİ

Türk Nefroloji Derneği'nce Antalya'da bu yıl 32'ncisi düzenlenen 'Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi'nde konuşan Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof.Dr. Siren Sezer, hasta ve böbrek rahatsızlığı yaşayanlara Akdeniz tipi beslenme tarzını önerdiklerini söyledi. Bu tip beslenmenin lif yönünden zengin sebze ve meyvenin ağırlıklı olduğuna dikkati çeken Prof.Dr. Sezer, Akdeniz tipi beslenmenin tuzlu ve şekerli gıdaları dışladığını söyledi. Zeytinyağı ve balık ağırlıklı bir diyetin sadece böbrek hastalığından değil tüm kalp ve damar sistemini, sindirim sistemini koruduğunu ve kanser riskini azalttığını kaydeden Prof.Dr. Sezer, şunları söyledi:

"Son yıllarda giderek artan 'fast food' tarzı beslenme, donmuş besinler içerdikleri tuz, katkı maddeleri, doymuş yağlar çocukluk çağından itibaren kalp damar ve böbrek sağlığını tehdit etmektedir. Bir hamburger patates menüden alınan tuz miktarı 6 gramı bulabilmektedir. Bu rakam Dünya Sağlık Örgütü'nce bir günde alınacak üst limit olarak tanımlanmıştır. Fast food tüketirken bile menüyü sağlıklı seçmek mümkün. Hamburgerimize sos eklemezsek, patates yerine salata, içecek olarak ise tuzsuz ayran tercihi yaparsak çok daha sağlıklı bir beslenme tarzı uygulamış oluruz."

GLİSEMİK ENDEKSE DİKKAT

Böbrek ve diğer organ sağlığı için besinlerin gizli şeker yükü olarak bilinen glisemik indekslerine göre de tercih yapılması gerektiğini aktaran Prof. Dr. Sezer, pirinç ve makarnayı kepekli seçmekle, ekmek olarak çavdar ekmeği tercih etmekle, şeker yerine bal kullanmakla, patatesi kabuklu, soğuk ve haşlanmış tercih etmekle yiyeceklerin daha sağlıklı hale getirilmesinin mümkün olduğunu söyledi.

AKTARLARA DİKKAT

Türkiye'de coğrafi bölgelere göre beslenmenin büyük farklar içerdiğini, Orta Anadolu'nun çok fazla beslenirken karbonhidrat ağırlıklı olduğunu belirten Prof.Dr. Sezer, son dönemde fayda bulmak amacıyla uğrak yeri olan aktarların ise tehlikeli olabileceğinin altını çizdi. Prof.Dr. Sezer, şöyle dedi:

"Aktarlarda her işe yarayan bir sürü malzeme görüyoruz. Bir bitki aldık, o bitkinin kökü yaprağı bize zararlı olabilir. Aktarlardan alınan bitki bütün olarak tüketildiğinde kesilmiş biçilmiş olarak besinlerle tüketilince organlara toksin almış oluyoruz. Ben direkt aktar ürünlerini önermiyorum."

Aktardan alınan bitkilerin böbreklerde alerjik reaksiyonlara neden olabileceğini kaydeden Prof.Dr. Sezer, "Bazı maddelerde ani böbrek bozulmalarına neden oluyor. Acile gelecek kadar kötü duruma gelenler oluyor" dedi.

"HER TROPİK MEYVEYE DOKUNMAYIN"

Prof.Dr. Sezer, son dönemlerde tüketimi artan tropikal meyvelerin de bir takım alerjik reaksiyonlara neden olabileceğine dikkati çekti. Prof.Dr. Sezer, şunları söyledi:

"Bizim kendi doğal çevremizde yediğimiz besinler bize alerji yapmayan besinlerdir. Yurt dışındaki ülkelerden gelen hangi besin olursa olsun vücudumuz böyle bir besini tükettiğinde tanımadığı için alerji riski yüksek. Buna örnek olarak tropikal meyveleri verebilirim. Daha önce hiç tüketmemiş kişi ciddi alerjiyle karışılabilir. Yurt dışına gitmiş, Afrika'ya gitmiş, farklı besinler denemiş çaresi yok. Bize böbrek yetmezliği ile gelmiş. Kortizonla tedaviye başlıyoruz hemen. Hiç tatmadığımız bir bitki ne kadar riskliyse hiç gitmediğimiz bir yerin besini de alerjik için etkili olabilir. Avokado ve mango ile karşılaştım bu gibi durumlarda. Ama bunu hepsi için genellemek zor. Çünkü domatese alerjisi olanlar da var. Çilek yiyemeyenler de var."

GÜNDE 2 LİTRE SU

'En sağlıklı beslenme evde pişmiş tencere yemeğidir" uyarısında bulunan Prof. Dr. Sezer, böbrek hastalığı riskini azaltmak ve böbrek yetmezliği tanısı aldıktan sonra alınması gereken önlemin su alınımın arttırılması olduğunu söyledi. Prof. Dr. Sezer, "Günlük 1.5- 2 litre sıvı alımı yeterlidir. Bu miktar gün içinde düzenli aralıklarla tüketilmelidir. İçilen sıvı miktarı sıcak havalarda, ağır egzersiz sonrası, ishal gibi hastalıklarda arttırılmalıdır. Yaşlı veya bilinç bozukluğu olan kişilerin su alımı konusunda sık uyarılmaları gerekmektedir" diye konuştu.

"TÜRKİYE TUZ TÜKETİMİNDE LİDER"

Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof.Dr. Bülent Altun ise, sağlıklı yaşam için günde 5-6 gram, yani bir çay kaşığı kadar tuz alınması yeterliyken Türkiye'de günlük tuz tüketiminin 14- 18 gram arasında olduğunu söyledi.

TUZ ZARARLI

Aşırı tuz tüketiminin en olumsuz sonucunun kan basıncının yükseltmesi olduğunu belirten Prof.Dr. Altun, "bundan bağımsız olarak kalp- damar hastalıklarına, inmeye ve kronik böbrek hastalığına yol açabilir. Ayrıca, aşırı tuzlu beslenenlerde mide, akciğer, testis ve mesane kanseri ile osteoporoz risklerinin de arttığı gösterilmiştir" diye konuştu. Tuz tüketiminin yaklaşık 6 gram azaltılması ile inmeye bağlı ölümlerin yüzde 20- 25, kalp krizine bağlı ölümlerin yüzde 10- 15 oranında azaltılabileceğinin öngörülmekte olduğunu belirten Prof.Dr. Altun, şunları söyledi:

"Ancak, son zamanlarda yayımlanan birçok çalışmada önemli bir tehlikeye işaret edilmektedir. Bu çalışmaların sonuçlarına göre günlük tuz tüketimi ile ölüm ve kalp- damar hastalıkları riski arasında 'U' şeklinde bir ilişki vardır. Yani, ölüm ve kalp- damar hastalıkları riski sadece aşırı tuz tüketenlerde değil, çok az tuz tüketenlerde de artmaktadır. Üstelik, düşük miktarda tuz tüketenlerdeki risk artışı aşırı tuz tüketenlere göre daha yüksek görünmektedir. Tuz tüketimini azaltmanın hipertansiyon, kalp - damar hastalıkları, inme ve kronik böbrek hastalığı sıklığının ve bunlara bağlı ölümlerin azaltılmasına önemli katkı sağlayacağı aşikardır. Ancak, tuzun normal vücut işlevleri için gerekli bir madde olduğu unutulmamalı ve tuz tüketimini aşırı azaltmanın emniyeti sorgulanmalıdır."

KAYA TUZU DA DENİZ TUZU DA AYNI

Prof.Dr. Altun, kaya tuzu ve deniz tuzunun kan basıncında olumsuz etkisi olmadığına yönelik açıklamaların ise gerçeği yansıtmadığına da dikkat çekerek, 'Bunların kan basıncıyla olan ilişkisi sofra tuzuyla benzerdir. 'Bunları tüketirseniz kan basıncınız etkilemez' gibi ifadeler toplum sağlığı açısından tehdittir" dedi.

Ayrıca tuzun obezitiyle de ilişkili olduğunun altını çizen Prof. Dr. Altun, 'Bu alınan enerjiden yenen porsiyondan bağımsız olarak ortaya kondu. Tuz konusunda daha netleşmemiz gerekiyor. Tuz kendisi yoğun kullanıldığında kalp sağlığı açısından olumsuz etkileri vardır" diye konuştu.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
'Kayyum atanacak belediye sayısı 16'yı bulacak' iddiası

"16 belediyeye daha kayyum" iddiası! Bir şehre özellikle dikkat çekildi

Tunceli'de kayyum gerginliği! Polis barikatını aşmak istediler

Polisle kalabalık arasında arbede çıktı

Kayyum kararının ardından harekete geçen CHP, 414 belediye başkanını Ankara'ya çağırdı

Kayyum kararının ardından harekete geçtiler! 414 belediye başkanına çağrı

İstanbul'da kar yağışı beklenen ilçeler

İşte İstanbul'da kar yağışı beklenen ilçeler

title