Anayasa Mahkemesinin Sebahat Tuncel Kararı
Anayasa Mahkemesi'nin terör örgütüne üye olma suçundan mahkum olan HDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in yaptığı bireysel başvuruya ilişkin kararında, "İlk derece mahkemesinin, tanık beyanlarına karşı ileri sürülen hususları araştırmaması ve gerekçeli kararında da tanık beyanlarını ve başvurucu tarafından yapılan itirazları yeterince ve makul bir biçimde değerlendirmemesi nedeniyle yargılamanın hakkaniyete uygun gerçekleştiği söylenemez" değerlendirmesi yapıldı.
Anayasa Mahkemesi'nin terör örgütüne üye olma suçundan mahkum olan HDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in yaptığı bireysel başvuruya ilişkin kararında, "İlk derece mahkemesinin, tanık beyanlarına karşı ileri sürülen hususları araştırmaması ve gerekçeli kararında da tanık beyanlarını ve başvurucu tarafından yapılan itirazları yeterince ve makul bir biçimde değerlendirmemesi nedeniyle yargılamanın hakkaniyete uygun gerçekleştiği söylenemez" değerlendirmesi yapıldı.
Anayasa Mahkemesinin, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası alan ve cezası Yargıtay 9. Ceza Dairesince onanan Sebahat Tuncel'in bireysel başvurusuna ilişkin verdiği karar, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Buna göre, Yüksek Mahkeme, Tuncel'in Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma ve makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verdi.
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlali yönünden, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedildi. Yargılama faaliyetlerinin uzunluğu sebebiyle Tuncel'e 5 bin lira manevi tazminat ödenmesine de karar verildi.
-Davanın geçmişi
Sebahat Tuncel, terör örgütü PKK'nın üst düzey yöneticileriyle toplantı yaptıklarına dair ihbar doğrultusunda, 5 Kasım 2006'da İstanbul Bağcılar'da gözaltına alınmıştı.
Tuncel, "Yasal yollardan 12 Haziran 2004'te Şırnak-Habur sınır kapısından Irak'ın kuzeyine geçtiği, örgütün 2004'te buradaki kamplarında yapılan toplantılara, örgüt mensuplarının giydiği kıyafetlerle katıldığı, 20 Ağustos 2004'te Habur sınır kapısından yurda giriş yaptığı, 5 Kasım 2006'da yasa dışı örgüt mensuplarının Bağcılar DTP ilçe binasında yaptığı toplantı sırasında yakalandığı ve PKK üyesi olduğunun anlaşıldığı" gerekçeleriyle tutuklanmıştı.
Hakkında, "terör örgütü üyesi olma" suçundan dava açılan Tuncel, 27 Temmuz 2007'deki genel seçimlerde, İstanbul 3. Bölge'den bağımsız milletvekili seçilmiş ve yargılandığı bu dava kapsamında tutuklu bulunduğu Gebze M Tipi Kapalı Cezaevi'nden tahliye edilmişti.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Eylül 2012'deki son duruşmasında Tuncel'i, "PKK silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırmış, karar Yargıtay 9. Ceza Dairesince onanmıştı.
-Kararın gerekçesi
Tuncel, hakkında açılan ceza davasında, lehine olan delillerin toplanması talebinin reddedildiğini, yasak delillere dayanıldığını ve savunma haklarının kısıtlandığını, bu nedenlerle Anayasa'nın 36. maddesinde koruma altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.
Tuncel'in tanık beyanlarına yönelttiği itirazların ilk derece mahkemesince araştırmamasından, tanıkların beyanlarında geçen bazı maddi olay ve olguların doğruluğunun talepte bulunmasına rağmen mahkemece soruşturulmamasından ve kendisinin ortaya koyduğu delillerin dikkate alınmamasından şikayetçi olduğuna işaret edilen kararda, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde, Tuncel'in yakalandığı sırada yapıldığı iddia edilen terör toplantısı hakkında hiçbir bilgi yer almadığı gibi yargılama boyunca da iddianamede başvurucunun terör örgütü üyesi olduğunun bir delili olarak gösterilen söz konusu toplantının tartışma konusu yapılmadığı ifade edildi.
Toplantıya katılan kişilerin kimliklerinin bilinmediğine ve toplantıda ne tür bir faaliyet yürütüldüğünün belirlenmediğine dikkat çekilen kararda, Tanık İ.Ç'nin, Tuncel'in 2004 yılı Temmuz ayında PYD kongresine katıldığını iddia ettiği, ancak İstanbul Emniyet Müdürlüğüne göre söz konusu toplantının 22-29 Ağustos 2004 arasında yapıldığı, yine Emniyet Müdürlüğüne göre Tuncel'in 12 Haziran 2004'te Habur'dan çıkış yaptığı ve 20 Ağustos 2004'te yurda döndüğü belirtildi.
İlk derece mahkemesinin somut bilgi ve belgeler karşısındaki tanık İ.Ç'nin beyanlarındaki tutarsızlığı gidermediği vurgulanan kararda, şunlar kaydedildi:
"Ayrıca başvurucu Tuncel tarafından tanık İ.Ç'nin güvenilirliğine ilişkin ortaya konan bazı kuşkulu durumlar da araştırılmamıştır. Söz gelimi başvurucunun iddiasına göre, bu kişi hakkında adam öldürme, suç tasnii ve cinsel istismar iddiasıyla soruşturmalar ve kamu davaları bulunmaktadır. Özellikle tanık hakkında suç tasniinden bir soruşturma veya kovuşturma bulunmasının, tanığın güvenilirliğini etkilemediği söylenemez."
Sabahat Tuncel hakkındaki iddianamede tek delil olarak gösterilen tanık İ.Ç'nin beyanlarından sonra Tuncel'in terör örgütü mensubu olduğunun ispat edilmesi için savcılığın mahkemeye bu defa 1 No'lu gizli tanığın, 28 Şubat 2009'da alınan ifadesini, davanın açılmasından yaklaşık 5 yıl sonra 28 Nisan 2011'de sunduğu belirtilen kararda, mahkemenin, gizli tanığın beyanının doğruluğunu, gizli tanığın isimlerini verdiği kişilerin gerçekte var olup olmadığını, polisle istihbarat kayıtlarında bulunup bulunmadığını ve bu kişilerin kırsala gidip gitmediğini araştırmadığı kaydedildi.
Tuncel'in, gizli tanığın isimlerini verdiği kişilerden birinin iddia edilen tarihlerde, cezaevinde olduğunu bildirdiği ancak bu konunun da araştırılmadığı vurgulanan kararda, Tuncel aleyhine tanık olan H.N'nin poliste verdiği ifadelere itibar edildiğine, ancak tanık H.N'nin "Bipolar bozuklu manik epizot" teşhisiyle rapor sunduğuna, polis ifadelerini kabul etmediğine dikkat çekildi.
Tanık beyanlarındaki çelişkileri, tanıklarının kendisine karşı düşmanca davrandığını ve önyargılı olduklarını ortaya koymak için Tuncel'in beyanlara karşı bazı deliller ileri sürdüğü, mahkemeden de bu hususları araştırmasını istediği ancak mahkemenin bu talepleri kabul etmediği kaydedilen kararda, şu ifadelere yer verildi:
"İlk derece mahkemesinin, tanık beyanlarına karşı ileri sürülen hususları araştırmaması ve gerekçeli kararında da tanık beyanlarını ve başvurucu tarafından yapılan itirazları yeterince ve makul bir biçimde değerlendirmemesi nedeniyle yargılamanın hakkaniyete uygun gerçekleştiği söylenemez. Anayasa'nın 36. maddesinin ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerekir."