Anayasa Mahkemesinden İfade Özgürlüğü Kararı
Anayasa Mahkemesi, yaptığı basın açıklaması nedeniyle "yasa dışı örgüt propagandası" suçundan hapis cezasına çarptırılan eski BDP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Ali Aydın'ın, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi.
Anayasa Mahkemesi, yaptığı basın açıklaması nedeniyle "yasa dışı örgüt propagandası" suçundan hapis cezasına çarptırılan eski BDP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Ali Aydın'ın, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi.
Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, KCK, 2010 yılında Abdullah Öcalan'ın yakalanışını protesto çağrısında bulundu. Çağrı üzerine dönemin BDP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Ali Aydın, seçim otobüsü üzerinden il başkanlığı önünde basın açıklaması yaptı.
Konuşmasında, Öcalan'ın yakalanışını "komplo" olarak değerlendiren Aydın hakkında Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı.
Aydın, "örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek" suçundan 6 yıl 3 ay ve "yasadışı örgüt propagandası yapmak" suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Temyiz üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi, yeni yasal düzenleme yapıldığı gerekçesiyle yerel mahkemenin kararını bozdu.
Bozma kararının ardından dosyayı yeniden görüşen yerel mahkeme, örgüt propagandası suçu yönünden kovuşturmanın ertelenmesine, örgüt adına suç işleme suçu yönünden ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi.
Aydın, beraat talebiyle yaptığı itirazın Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmesi üzerine bireysel başvuruda bulundu.
Anayasa Mahkemesi, Aydın'ın ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
Kararda, barışçıl gösterilerde konuşma yapma veya basın açıklamasında bulunma özgürlüğünün ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olduğu konusunda hiçbir şüphe bulunmadığı belirtildi.
İfade özgürlüğünün, Anayasa'da yer alan diğer hak ve özgürlüklerin önemli bir kısmını doğrudan etkileyeceğine işaret edilen kararda, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün demokrasinin işleyişi için yaşamsal önem taşıdığı vurgulandı.
Kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilen kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren 3 yıl içinde basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle yeni bir suç işlemesi ve mahkum olması halinde ertelenen kovuşturmaya devam edileceği anlatılan kararda, bu nedenle hakkındaki kovuşturmanın ertelenmesi kararının başvurucunun siyasi faaliyetlerini engellediği, başvurucuda stres ve endişe yarattığı görüşüne yer verildi.
Kararda, şöyle denildi:
"Başvurucu, yaptığı basın açıklaması nedeniyle mahkum edilmemiş olsa bile ertelenen kovuşturmanın gelecekte yeniden başlayabileceği olasılığının kendisinde stres ve cezalandırma endişesi yarattığı kabul edilebilir. Daha önce yargılanıp mahkum olması ve üstelik söz konusu mahkumiyet kararının Yargıtayca da esastan bozulmaması gerçeği ışığında başvurucunun daha sonra yeniden kovuşturmaya maruz kalma ve ceza alma riskinin gerçek olduğu sonucuna varılmıştır. Bu koşullarda, Anayasa'nın 26. maddesi çerçevesinde başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahalede bulunulduğunun kabul edilmesi gerekir."
"Ölçülülük ilkesine aykırı olamaz"
İfade özgürlüğüne yapılan müdahalenin meşru olabilmesi için milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün korunması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması gibi amaçlara yönelik olması gerektiği anlatılan kararda, temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların, demokratik toplum düzeninin gerekleriyle ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı bildirildi.
İfade özgürlüğünün sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız, ilgilenmeye değmez görülen ifadeler için değil, devletin veya toplumun bir bölümünü eleştiren, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden ifadeler için de geçerli olduğunun altı çizilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Kamu otoriteleri veya toplumun bir kesimi için hoş olmayan düşüncelere, şiddeti teşvik etmediği, terör eylemlerini haklı göstermediği ve nefret duygusunun oluşmasını desteklemediği sürece sınırlama getirilemez. Ertelenmesine karar verilmiş olsa bile başvurucunun kovuşturmaya tabi tutulma ve yeniden cezalandırılma riskinin halen devam etmesi nedeniyle başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin arzulanan amaçlara uygun olmadığı ve dolayısıyla da demokratik toplum düzeninde gerekli olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu sebeplerle başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."
Anayasa Mahkemesi ayrıca, başvurucuya 5 bin lira tazminat ödenmesini, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın, yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesini kararlaştırdı.