Haberler
Rusya bir kez daha ABD füzeleriyle vuruldu, Savunma Bakanlığı 'Yanıt verilecek' dedi

ABD füzeleriyle bir kez daha vurulan Rusya'dan dünyayı korkutan açıklama

Narin cinayetinde yeni görüntü! Cansız bedenini saklamak 38 dakika sürmüş

Narin cinayetinde yeni görüntü! Cansız bedenini saklamak 38 dakika sürmüş

Sıla bebek davasında iddianame hazır! İşte cani anne için istenen ceza

Sıla bebek davasında iddianame hazır! İşte anne için istenen ceza

Mehmet Ali Erbil ve Serdar Ortaç'ı örnek gösterip 'Karabiber gibi yanarsın' dediler

Mehmet Ali Erbil ve Serdar Ortaç'ı örnek gösterip "Karabiber gibi yanarsın" dediler

AYM BDP'li Vekillerin Haklarının İhlal Edildiğine Hükmetti

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

AYM, uzun tutukluluk ile ilgili Gürsel Yıldırım ve İbrahim Ayhan'ın yaptığı başvuruyu haklı bularak, vekillerin haklarının ihlal edildiğine hükmetti.

Anayasa Mahkemesi, uzun tutukluluk ile ilgili BDP'li vekiller Gürsel Yıldırım ve İbrahim Ayhan'ın yaptığı başvuruyu haklı bularak, vekillerin haklarının ihlal edildiğine hükmetti. Yüksek Mahkeme her iki vekile de 3 bin TL manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı.

Anayasa Mahkemesi, KCK davasına bakan Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin tutukluluğuna karar verdiği, BDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım ve BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan'ın bireysel başvurularını bugün değerlendirdi. Yüksek Mahkeme'nin yaptığı değerlendirmenin ardından verilen kararın gerekçesi açıklandı.

Gerekçede, başvurucuların tutuklanmasını haklı gösterecek somut olay, olgu ve bilgi olmadığı halde tutuklandığını, yerel mahkemelerin "klişe gerekçelerle" tahliye taleplerini reddettiği ve tutukluluğun makul süreyi aştığını ileri sürerek Anayasa'nın 19. Maddesi uyarınca bireysel başvuruda bulunduğu kaydedildi.

Başvurucuların 12 Haziran 2011'de milletvekili seçildiği başvuru gerekçesinde, Anayasa'nın 67. maddesinde seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiği yönünde iddialarının olduğu belirtildi.

-"ŞİKAYETLER AÇIKÇA DAYANAKTAN YOKSUN DEĞİLDİR"-

Başvuruyu "Adil Yargılanma Hakkı Yönünden" ele alan Mahkeme, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmadığını, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisinin takdir edeceğini vurgulayarak gerekçeli kararda şu ifadelere yer verdi:

"Başvurucunun, hakkındaki davanın tabii hakim ilkesine aykırı olarak olağanüstü bir mahkeme tarafından görüldüğünü yönündeki şikayetlerinin Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan "adil yargılanma hakkı' kapsamında değerlendirilmesi gerekir."

Mahkeme, başvurunun, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiaları yönünden "başvuru yollarının tüketilmemiş olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna hükmetti.

Dosyayı, "Eşitlik İlkesi Yönünden" de inceleyen Mahkeme, başvurucunun Anayasa'nın 10. maddesinin ihlal edildiği yönündeki iddialarının, Anayasa'nın 19. maddesinin ihlal edildiği yönündeki iddialar çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Başvuruyu, "Diğer Şikayetler Yönünden" inceleyen mahkeme kararında, "Başvurucunun, tutukluluğun makul süreyi aştığı, formül gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verildiği ve seçilme hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikayetlerinin açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığı için başvurunun bu şikayetlere ilişkin kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir" ifadelerine yer verdi.

-"BENZER DURUMDA YAPILAN BAŞVURULARA İLİŞKİN OLARAK VERİLEN KARARLAR"-

Başvurucunun, tahliye taleplerinin sürekli formül gerekçelerle reddedildiğinden ve makul olmayan bir süredir tutuklu olduğundan şikayet ettiğinin anımsatıldığı gerekçede, "Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin, benzer durumda yapılan başvurulara ilişkin olarak verdiği 4 Aralık 2012 tarihli iki kararında, seçilme hakkının sadece seçimlerde aday olma hakkını değil, aynı zamanda seçildikten sonra milletvekili olarak parlamentoda bulunma hakkını da ihtiva ettiği, 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesinin (3) numaralı fıkrasında tutuklama yerine öngörülen adli kontrol hükümlerinin 6352 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 5 Temmuz 2012 tarihinden itibaren başvurucuların lehine de uygulanma imkanının ortaya çıktığı ve seçilmiş bir milletvekilinin siyasi faaliyette bulunma ve temsil hakkı ile davanın tutuklu sürdürülmesindeki kamu yararı arasında ölçülü bir denge kurulmadığı gerekçesiyle tutuklu kalınan sürenin makul olmadığı sonucuna vardığı belirtilerek somut başvurunun incelenmesinde bu hususların göz önünde tutulması gerektiği ve takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu ifade edilmiştir" denildi.

-"MEVCUT ADLİ KONTROL TEDBİRLERİNİN YETERİNCE DİKKATE ALINMADIĞI SONUCUNA VARILMIŞTIR"-

Başvurucuların, milletvekili seçilmesinin ardından tahliye talebiyle Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesine başvurduğu fakat mahkemenin bu talebi reddettiğinin anımsatıldığı gerekçede, "Somut olayda başvurucu 5 Kasım 2010 tarihinde tutuklanmıştır. Anayasa Mahkemesine başvuru tarihi itibariyle başvurucunun tutukluluk süresi 3 yıl 2 ay 26 gündür" denildi.

Başvurucu, milletvekili seçildiği tarihten Anayasa Mahkemesine başvuru tarihine kadar 2 yıl 6 ay 20 gündür tutuklu bulunduğuna vurgu yapılan gerekçede, şu ifadelere yer verildi:

" 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesinin (3) numaralı fıkrasında tutuklama yerine öngörülen adli kontrol hükümlerinin 6352 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 5 Temmuz 2012 tarihinden itibaren başvurucu lehine de uygulanma imkanı ortaya çıkmıştır. Buna rağmen, anılan kararlarda hedeflenen meşru amaçla yapılan müdahale arasında gözetilmesi gereken denge açısından, mevcut adli kontrol tedbirlerinin yeterince dikkate alınmadığı sonucuna varılmıştır. Bu sonuç, 6352 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdikten sonraki tahliye talepleri üzerine verilen kararlar bakımından daha belirgindir. Bu durumda, tutukluluğun devamına karar verilirken yargılamanın tutuklu sürdürülmesinden beklenen kamu yararı ile başvurucunun seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma hakkı arasında ölçülü bir denge kurulmadığı ve bu nedenle tutuklu kaldığı sürenin makul olmadığı sonucuna varılmıştır."

-"ANAYASA'NIN 19. VE 67. MADDESİ İHLAL EDİLDİ"-

Başvurucunun makul olmayan bir şekilde tutuklu kalmasının, yasama faaliyetlerine katılmasını engellediğine vurgu yapılan gerekçede, "Başvurucunun milletvekili olduktan sonra tutuklu kaldığı süre de gözetildiğinde, seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma hakkına yönelik bu ağır müdahalenin ölçülü ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu söylenemez. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasıyla bağlantılı olarak 67. maddesinin birinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir" ifadeleri kullanıldı.

-3 BİN LİRA MANEVİ TAZMİNAT ÖDENECEK-

Başvurucunun, uğradığı zarar karşılığında 20 bin TL manevi tazminat talebinde bulunduğu kaydedilen gerekçede, "Başvurucunun özgürlük ve güvenlik hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle telafi edilemeyecek ölçüdeki manevi zararı karşılığında somut olayın özelliklerini dikkate alarak başvurucuya takdiren 3.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir" denildi.

Gerekçenin hüküm kısmında ise şöyle denildi:

"-Başvurunun, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiaları yönünden "başvuru yollarının tüketilmemiş olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna,

-Başvurunun, diğer iddialar yönünden kabul edilebilir olduğuna,

-Başvurucunun, tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasıyla ilgili olarak Anayasa'nın 67. maddesinin birinci fıkrasıyla bağlantılı olarak 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiğine,

-Başvurucunun, seçilme hakkının ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasıyla bağlantılı olarak 67. maddesinin birinci fıkrasının ihlal edildiğine,

-Başvurucuya 3.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine,

-Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine,

Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Hazinesine başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

-Kararın bir örneğinin gereğinin ifası için Mahkemesine gönderilmesine,

2 Ocak 2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi."

Kaynak: ANKA / Güncel
title