İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın Irak Ziyareti ve Bölgesel Dinamikler
Milli İstihbarat Akademisi Başkan Yardımcısı Dr. Hakkı Uygur, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın ilk yurt dışı ziyaretini Irak'a gerçekleştirmesinin arkasında yatan sebepleri AA Analiz için kaleme aldı.
Milli İstihbarat Akademisi Başkan Yardımcısı Dr. Hakkı Uygur, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın ilk yurt dışı ziyaretini Irak'a gerçekleştirmesinin arkasında yatan sebepleri AA Analiz için kaleme aldı.
***
İran ve Irak arasındaki ilişkiler bin yılları aşan tarihsel bir derinliğe sahip. Yine de yüzyıllar boyunca bölgenin baskın gücü olan Türk imparatorluğu farklı İranlı hanedanların Irak üzerindeki siyasi hayallerini gerçekleştirmesini engelledi. Birinci Dünya Savaşı sonucunda Sünni dünyanın koruyucusu olma iddiasındaki aktörün çökmesi ve hemen akabinde meşru haklarından vazgeçmek zorunda kalmasıyla Levant bölgesinde İsrail gibi kolonyalist projelere alan açılırken, Irak ve Basra Körfezi üzerinde de İran gibi alternatif bölgesel güçler için uygun bir ortam doğdu.
Nitekim Şah Rıza Pehlevi 1925'te taç giyer giymez Irak'ı dış politika önceliklerinden birisi olarak belirledi ve bağımsızlığını yeni kazanmaya çalışan ülke üzerindeki baskısını artırdı. Bu çerçevede Şah Rıza Pehlevi, Kürt muhalif gruplarla ilişkisini yapısal hale getirdi. İngiltere'nin ülkeden çekilmesinden sonra kurulan güçlü Baas iktidarı İran'ın Irak üzerindeki ihtiraslarını dengelemeyi başardı. Ancak muhaliflere karşı kimyasal silah kullanma ve Kuveyt'in işgali gibi adımlarla Irak önce kapsamlı yaptırımlara ardından da işgale uğradı. Bu durum, İran için Safevilerden beri aradığı fırsatı sağladı. İran, 2003'ten itibaren geleneksel olarak hamilik iddia ettiği Şii gruplar ve Kürt hareketler üzerinden Irak'taki nüfuzunu benzersiz ölçüde artırmaya başladı.
İran'ın KYB ile ilişkisi ne boyutta?
Şüpheli bir helikopter kazasında hayatını kaybeden İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ardından beklenmedik bir şekilde kendisini İran'ın 9. Cumhurbaşkanı olarak bulan Mesud Pezeşkiyan'ın iki ülke ilişkileri düşünüldüğünde ilk gezisini Irak'a düzenlemesi şaşırtıcı değil. İran iç siyasetinde kendi Türk kimliğini Fars milliyetçilerini irite edecek şekilde vurgulamaktan hoşlanan Pezeşkiyan'ın Bağdat'ın yanı sıra Basra, Erbil ve Süleymaniye'yi ziyaret etmesi ve Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ndeki (IKBY) temaslarında iyi bildiği Kürtçe konuşmalar yapması iki ülke arasındaki dinamiklerin derinliğinden kaynaklanıyor.
Türkiye'nin aksine Erbil ile mesafeli duran ve gerek doğrudan füze ve silahlı insansız hava araçları (SİHA) saldırıları gerekse de Bağdat'taki vekil güçleriyle IKBY'ye çok yönlü baskı uygulayan Tahran, son dönemde bu baskılarının siyasi sonuçlarını almaya başladı. Bu sebeple, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından istediği korumayı elde edemeyen Erbil birçok konuda Bağdat ve Tahran karşısında geri adım atmak zorunda kaldı.
İran'ın Barzaniler yönetimindeki Erbil'e karşı tek kozu Bağdat'taki nüfuzu değil. Talabani aşiretinin hakim olduğu Süleymaniye, Tahran'ın yakın işbirliği içinde bulunduğu diğer bir güç odağı. Örneğin, dönemin İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, 2017 Referandumu sonrası kapsamlı boykot esnasında vefat eden eski Irak Cumhurbaşkanı ve Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) kurucusu Celal Talabani'nin cenazesine giderek bu özel ilişkilerin altını çizmişti.
Kısacası Tahran, Bafel Talabani üzerinden uyguladığı politikalarla Erbil'e baskı uyguluyor, Irak Kürtleri arasındaki görüş ayrılıklarını derinleştiriyor ve rejim muhalifi İranlı Kürt örgütleri sınırdan uzaklaştırıyor. Son Kerkük valiliği seçiminde görüldüğü üzere Şii Araplarla KYB'nin işbirliği bu cephe için alanda somut kazanımlara yol açabiliyor.
Bununla birlikte, KYB'nin ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) ile koordineli olarak terör örgütü PKK ve YPG ile askeri işbirliği yaptığı da biliniyor. Ankara bu sebeple Süleymaniye'ye uçuş kısıtlaması dahil çeşitli tedbirlere başvurdu ve KYB'nin hakimiyeti altındaki bölgelerde SİHA operasyonlarını yoğunlaştırdı. Ayrıca Ankara, son yıllarda düzenlediği hedefli operasyonlarla terör örgütü PKK'nın çok sayıda elebaşlarını etkisiz hale getirdi.
Dolayısıyla, İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın Irak ziyareti esnasında CENTCOM ve terör örgütü PKK ile yakın işbirliği içinde bulunan bir isimle aynı araca binmesi ve resim paylaşması hiç şüphesiz terörizmle mücadelesini savunmacı bir yaklaşımla ülke içinde değil kaynağına yönelik proaktif caydırıcılık temelinde yeniden şekillendiren Türkiye'ye de mesaj içeriyor.
-Türkiye'ye karşı kurulan beklenmedik ittifaklar
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 13 yıl aradan sonra Nisan 2024'te gerçekleştirdiği Irak gezisi esnasında imzalanan kapsamlı işbirliği anlaşmasıyla Ankara yalnızca bölge için önemli bir gelecek vaat eden Kalkınma Yolu Projesi gibi çok uluslu bağlantısallık projelerini hayata geçirmekle kalmadı. Ankara aynı zamanda, Irak içindeki askeri varlığını ve operasyonlarını büyük ölçüde meşrulaştırdı ve merkezi hükümetin terör örgütü PKK'yı yasaklı örgütler listesine almasıyla ciddi bir hukuki ve diplomatik zemin kazanmayı başardı. Bu duruma eş zamanlı olarak terör örgütü PKK'nın Türk SİHA'larına karşı kullandığı silah ve teknolojilerin de gelişme gösterdiği ve Irak ordusu içinden bazı grupların çeşitli provokasyonlara giriştiği görüldü. Bu durumu arka plandaki güçlerin Ankara-Bağdat ilişkilerinin gelişmesine ve 40 yıllık terör örgütü PKK kartının zayıflamasına yönelik tepkisi olarak yorumlamak mümkün.
Türkiye'nin İsrail politikasına karşı tepkilerin binlerce kilometre öteden hiç beklenmedik bölgelerden gelmesi örneğinde olduğu gibi, terör örgütü PKK ile mücadelesinde de beklenmedik karşı ittifaklar şekillenebiliyor. ABD'nin, İsrail'in güvenliği bahanesiyle uzun vadeli stratejik bir proje olarak gördüğü Kürt ayrılıkçı hareketlerinin hedefindeki bir ülkenin "Türkiye'nin daha fazla kaybedeceği" düşüncesiyle bu hareketlere destek vermesi bu yüzden şaşırtıcı değil. Tahran'ın daha önce de bölgesel politikalarının bir boyutunu Türkiye'nin sınırlandırılması ekseninde belirlediği ve bu doğrultuda Fransa ya da Rusya gibi ülkelerle koordinasyon içinde davrandığı biliniyor.
Bölgedeki yabancı güçlerin uluslararası konjonktürdeki gelişmeler neticesinde yakın bir gelecekte bölgeden çekilmek zorunda kalacaklarını hesaplayan ve özellikle ABD'nin 2026'ya kadar Irak'tan çekileceği açıklamalarına bel bağlayan Tahran, daha önce Arap Baharı esnasında yaptığı gibi bölge dışı aktörlerle pazarlığın bir parçası olarak adımlar atıyor olabilir. Nitekim Tahran'ın Arap müttefiklerinin tüm çağrısına rağmen İsrail'in peş peşe düzenlediği küçük saldırılarına cevap vermekten kaçınmasında ve misilleme saldırısını belirsiz bir geleceğe ertelemesinde bu durumun etkisi olabilir. Her hal ve karda Tahran'ın stratejik hedeflemelerinde Türkiye'nin hasımlarıyla olan ilişkilerini dikkatli hesaplamasında fayda var.???????
[Dr. Hakkı Uygur, Milli İstihbarat Akademisi Başkan Yardımcısıdır.]
Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.