Anadolu'dan Geldik Yine Anadolu'ya Gideriz
Trabzon'dan Ağrı'ya Seyahat Etmekte Olan Sayın Metro Turizm Yolcuları.. Sözü İle Başlayan Yolculuğumuz, Aralıksız Bir Şekilde Tarafımdan Yapılan Bu Hatırlatmalar İle Devam Etti.
Bende yazılanların haricinde kendi gözlemlerimi paylaşacağım. 2 araç çıktığımız bu yolculuğun, TGC Başkan Yard. Turgut Özdemir önderliğinde, Asım Kemal Güner, Kamil Anahar, Gürkan Ata, Ali Zengin, Kenan Taşkın gibi basın sektörüne yıllarını veren abilerimiz, ayrıca suskunluğunu son anda bozan ve Ağrı'ya şuanda yeniden gitsek izlenimi veren Muharrem Mermertaş, yolculuk boyunca hiç susmayan maskeli üçler; Sertaç, Selahattin ve ben, bu her iki durumun ortasında olan Tuğba Yardımcı Mısır eşliğinde, yolculuğun her anı yaşamaya değerdi.
E tabiiki Ayten Güner'i unutmamak gerek, yolculuğumuz boyunca herkesin neşesi idi. Öncelikle yolun başlangıcında ya çok konuşup kimsenin kafasını şişirmeyelim :) diye ya da gerçekten amacı kişilerin yemek öncesi ve sonrası midesinin kazınmasını engelleyici nitelikle erzak alındı. Ardından gizemli Ağrı yolculuğumuzda ilk mola verildi, ihtiyaçlar giderildi :) çaylar içildi, sohbetler edildi. Seyahatin devamı için enerji depolandı. Yola devam edildi. Şarkılar söylendi, şakalar yapıldı, kimileri uyudu, kimilerinin gözleri hiç kapanmadı..
Nerede, ne yiyelim diye düşünürken hazır yolumuzun üzeri, Erzurum'da cağ kebabı yiyelim denildi. Asım (Kemal Güner) abi ile Gürkan (Ata) abi arasında geçen bu konuşmanın sonrasında neler oldu bir bilseniz :) "Hacı Baba'da yeriz" diyor Asım abi. Oranın cağ kebabı çok iyi imiş. Tabi araç içerisinde herkes çok acıkmış ve cağ kebabı aşkı ile yanıyor olacak ki, Hacı Baba'dan epeyce bahis ediliyor.
Konuşmanın sonrasına denk geldiğim için, "Nereye gidiyoruz" diye soruyorum. Onlarda "Hacı Baba'ya gideceğiz, çok muhterem bir yer" diyorlar. Bende "aaa ama nasıl olur, (ojeli parmaklarımı göstererek) benim durumum hiç uygun değil" diyorum =) Anlaşıldığı üzere ben orayı Restaurant'tan ziyade Türbe gibi algılıyorum :)) Herkes kahkaha atıyor, bende durumun ne olduğunu algılayınca başlıyorum gülmeye tabi.
Anlayacağınız üzere, yolculuğun ilk bombası benden geldi. Bununla kalmadı tabi. Erzurum'a gittik. Yalnız, Hacı Baba yerine bir baktık ki Can Baba'ya gelmişiz. Gürkan abi "buranında yemekleri çok güzeldir, burada yiyelim" diyor.
Onun rehberliğinde içeriye girdik, cağ kebabı siparişi vermek için hepimiz sabırsızlıkla bekliyoruz. Garson arkadaşlar sipariş almaya geldi, "cağ kebabı alabilir miyiz" dedik. Onlarda " bizde cağ kebabı yok, yapmıyoruz" dediler.
Şakamı diye düşünürken, Asım abi birden sinirlendi. " Nasıl yani, biz cağ kebabı yemeye geldik, nasıl olmaz" dedi. Bu konuşma böyle devam etti. Meğer aralarında yanlış anlaşılma olmuş. Biraz yağlı et yemekleri yenilse de, sonunda tatlı yenilerek konu da tatlıya bağlandı.
Vakidin nasıl geçtiğini anlamazken birde baktık ki, Ağrı'dayız. Sağ olsunlar, şehrin girişinde bizi karşıladılar.
Ağrı Gazeteciler Cemiyet'ine hep beraber gittik. Cemiyet Başkanı Sayın Alaettin Arslan, Valilik Basın ve Halkla ilişkiler Sorumlusu Sevgili Hanifi Polat ve değerli basın mensubu üyeleri gezi süresinde bize gün boyu eşlik etti.
Ağrı Cemiyet binasında yapılan tanışma, sayın başkana kendi adının yazılı olduğu TS forması ve 2011 Avrupa Gençlik Olimpiyatları için hazırlanan hamsi maskotu ve Trabzon'u tanıtıcı kitaplar hediye edildi. AGC'den sonra Güven-Başaran Hastaneleri Sahibi, Ağrı'lı iş adamı İhsan Karamızrak'ı yerinde ziyarete gittik. Ardından, yerleşme ve konaklama için rotamızı Ağrı Polis Evi'ne çevirdik.
Odalarımıza yerleştikten sonra akşam yemeği için hazırlıklar yapıldı ve Ağrı'daki ilk yemeğimizde bize, Ağrı Emniyet Müdürü Naci Kuru, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Erat, İş adamı İhsan Karamızrak ve değerli basın mensubu üyeleri eşlik etti. Karşılıklı yapılan sohbetler, paylaşımlar, bizim için yapılan Ağrı'ya has yemekler afiyetle yendi. Yemek sonrasında Ağrı Emniyet Müdürü Naci Kuru ile geç saatlere kadar sohbetlerimiz devam etti.
İlk akşam sonrasında Ağrı'da yapacak olduğumuz ilk kahvaltı; kayınpederi rahatsızlandığı için aramızda bulunamayan Ağrı Valisi Sayın Ali Yerlikaya (Bu arada geçmiş olsun dileklerimi de iletiyorum) yerine Vali Vekili Sayın Bahadır Güneş'in iştiraki ile gerçekleşti. Kahvaltıdaki balı ve kaymağı hiç unutamıyorum, tadı hala damağımda :) Kahvaltı sonrasında Doğubayazıt'a doğru yola çıktık. Merkezdeki kapalı çarşıları gezdik. El dokuması ipek halıları, yurt dışından gelen farklı farklı ürünler dikkatimizi çekti.
Alışverişler yapıldı. Doğubayazıt ekonomisine can verildi:) Ağrı Dağı merakla beklenirken, Küçük Ağrı'yı da gördük.
O yöredeki insanların Ağrı Dağı'na 'nazlı gelin' dediklerini öğrendik. Zirvesinde sürekli sis olduğu için, o sisi "peçeye" benzettiklerini ve , "nazlı gelinin peçesini kolay kolay indirmediğini" söylediler bize. Nazlı gelin bize de naz yaptı ve peçesini indirmedi.
Gürbulak sınır kapısına gittik. Bizleri, Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğü yetkilileri karşıladı. Gümrükte yaşanan ilginç olaylar anlatıldı. Gümrükte çalışan görevlilerin yaptıkları çalışmaları bize slayt halinde izletmeleri, slaytı izlerken o anda yaşadıkları duyguları sanki yeniden yaşıyor gibi olmaları beni de heyecanlandırdı. Çok başarılılar. Tebrik ediyorum kendilerini.
Türkiye - İran sınırını ve orada yaşananları bizzat kendi gözlerimizle görmüş olmanın mutluluğu da cabası. Öğle yemeğimizi orada yedik.
Yemek sonrası, Dünyada Alaska'da bulunan göktaşı çukurundan sonra büyüklük bakımından 2. sırada yer alan 35 mt çapında 60 mt derinliğinde olan meteor çukurunu görmeye gittik. Ne yazık ki geçen zaman içerisinde çukur çamur ve toprakla dolmuş. Çukuru koruma adına yapılan tek şey 100 mt uzunluğundaki 'koruma teli'. Bu da Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılmış. Çukuru doğal hali ile korumak için yine tüm önlemleri TSK alıyor. Yalnız bu farkındalığın kaybedilmemesi ve korunması için önlemlerin artırılması gerekiyor.
Meteor çukuru, Türkiye'nin doğusunda bulunan Ağrı Dağı ve Nuh'un Gemisi gibi birçok güzel ve ilginç turistik noktaya da yakın.
1685 yılında İshak Paşa'nın babası Çolak Abdi Paşa tarafından yapımına başlanan saray, oğlu İshak Paşa tarafından 1784 yılında tamamlanmış. 7.600 m2'lik bir alanı kapsayan bu sarayın bir çok özelliği var. Fakat dünyadaki ilk kalorifer tesisatı İshak Paşa Sarayı'nda mevcut. Aynı zamanda kanalizasyon ve su tertibatı da bünyesinde mahfuz…
Sarayda yaptığımız gezinti ve Sayın İbrahim Şahin'in bizi bilgilendirmesinin hemen sonrasında, Eski Beyazıt Camisi'ni ve Eski Beyazıt, Ahmed-i Hani Mezarlığını ve Türbesini ziyaret ettik. Doğubayazıt Kaymakamı Sayın Hüseyin Yılmaz tarafından verilen ve İlçe Emniyet Müdürü Sayın Aydın Develi'nin de bulunduğu akşam yemeği çok güzel geçti. Bu arada unutmadan eklemem gereken birşey daha var. Akşamleyin Asım abi, Sertaç ve Selahattin'in dışarı çıkma isteği ile orada onlara eşlik eden Yılmaz ile yaşadıkları ilginç anılarda akıllardan çıkmayacak.
Ziyaretimizin son günündeyiz. Ağrı Valiliği'ne gidip Vali Vekili Sayın Bahadır Güneş'i yerinde ziyaret ettik ve valilikteki fotoğraf sergisini gezdik. Ağrı'lı iş adamı İbrahim Çeçen'i takdir etmek gerek, kendi adını verdiği üniversiteyi Ağrı'ya kazandırmış.Bizde tabiî ki Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İrfan Aslan'a konuk olduk. Ağrı Belediye Başkanı Hasan Arslan ise, tam bir Trabzonspor aşığı. Belediye meclis üyelerine kendi isimlerinde TS formaları yaptırmış ve "sırada şortları var, onları tamamlıyoruz" dediğinde hepimizin gözlerindeki mutluluk inanılmazdı.
Ayrıca malzeme yardımı yaptıkları merkez ve köylerdeki ilköğretim okullarını Bordo-Mavi renklere boyattıklarını söyledi. Ağrı Emniyet Müdürü Sayın Naci Kuru'yu makamında görme imkanı bulduk ve Sayın Naci Kuru'nun bize yaptığı açıklamalar, Ağrı'daki sorunları aza indirmede ve asayişi sağlamadaki sarf ettikleri çabalar takdire şayandı. Sayın Kuru, Mobese İzleme Merkezi'ni bizlere gezdirdi, bilgiler verdi.
Verdiği bilgiler neticesinde son teknoloji ile donatılan Mobese İzleme Merkezi, güvenliği sağlama ve bölgedeki sorunları en aza indirgeme açısından Ağrı'ya çok şeyler kazandırmış. Emniyet Müdürlüğü'nden ayrılıp öğle yemeğini yiyecek olduğumuz yere doğru yola çıktık. Farklı bir mimariye sahip olan ve öğle yemeğimize ev sahipliği yapan işletme ise, mükemmeldi. Yemekleri çok lezzetli idi.
Ağrı'daki son yemeğimizde bizlere eşlik eden, saygıdeğer protokole, Trabzon'lu olduğunu öğrendiğimiz Sayın MİT Müdürü'ne, değerli basın mensubu üyelerine teşekkür ederim. Onlarla bir arada olmak, sohbet etmek çok keyifli idi. Hiç ayrılmak istemedik. Dönüş yoluna hüzünlü girdik.
Trabzon'a dönüşte ise, Kaptanımız Fikret abinin, yanlış yola sapması sebebi ile Erzincan yolu üzerinden geldik. Erzincan tabelasını görene kadar inanmasa da, gördüğü anda da "aaa gerçekten Erzincan yoluna girmişiz, niye söylemediniz bana" sözü ile de çok güldüğümüzü belirtmek isterim.
Sonrasında "bakın Erzincan'ı da gösterdim size" demesi gülüşlerimizi perçinledi. Tabiî ki diğer araçta bulunan başta Gürkan abi olmak üzere, bütün herkes bizimle bu konu sayesinde baya dalga geçti. En son Gürkan abi beni gördüğünde "Nagihan siz yolda değil misiniz ya, ne z
aman geldiniz?" demesi ayrı bir komik oldu. Bana yaptığı küçük şaka dolayısı ile de 'horoncu abla, horoncu teyze' lakaplarını takması hepimizi çok gülümsetti. Ama Gürkan abim unutmasın ki 15 kişi için yıllar boyu hatırlanacak güzel bir anı bıraktı zihnimizde :) Erzurum'a gidip de cağ kebabı yiyemeden dönmek :)
Güzel ülkemizin gezilip, görülecek öyle güzel yerleri var ki; İnsanın, iyi ya da kötü bir şehir ya da bölge hakkında konuşabilmesi için en azından oraya gidip görmüş, yaşamış olması lazım bir şeyleri. Uzaktan ahkam kesme ile olmuyor hiçbir şey... Konuşmak bile! Dokunamadığı, gidemediği tutamadığı, tadamadığı, hissedemediği, göremediği hiçbir şey ve yer hakkında yorum beyan edemez insan. Etmemeli. Doğru olmaz.
Ülkenin sadece güneyi ve batısını tatil planlarına dahil etmemeli. Doğuyu da gözden geçirmeli. Keşif edilmemiş yerleri gidip keşif edebilmeli. Ağrı'da bu güzel ülkenin nadide şehirlerinden biri. Ağrı'lı insanlar da çok özel ve kıymetli insanlar… Anadolu'nun birçok özelliği çok şükür ki hala yaşatılıyor ülkemizde. Bu da tabiî ki Anadolu insanı sayesinde... Ağrı'da öyle güzel ağırlandık, misafir edildik ki, kelimeler ile tarifi imkansız…
Yaşamak lazım. Bu yolculuk süresinde sürekli bizimle olup, rehberlik eden, yardımcı olan, bir an olsun bile yalnız bırakmayan, memnun etmek için uğraşan ve bu organizasyonun mimarlarından olan; Ağrı Gazeteciler Cemiyet'i Başkanı Alaettin Arslan'a müteşekkirim. Bütün protokole, resmi makamlara, basın mensuplarına, halkına herşey için çok teşekkür ederim. Özellikle itina gösterdim ama inşallah es geçtiğim kimse yoktur. Eğer unutmuş isem, af ola…
Ama bütün bu yazılanlar hepiniz için...