AIPAC ve ABD'nin İsrail Politikası: Prof. Walter L. Hixson'un Analizi
ABD dış politikası ve Yahudi lobisi üzerine eserleri olan Prof. Walter L. Hixson, Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesinin (AIPAC) ABD'nin İsrail politikasında ne derece etkili olduğunu AA Analiz için kaleme aldı.
ABD dış politikası ve Yahudi lobisi üzerine eserleri olan Prof. Walter L. Hixson, Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesinin (AIPAC) ABD'nin İsrail politikasında ne derece etkili olduğunu AA Analiz için kaleme aldı.
***
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun 24 Temmuz'da Kongre'de konuşmak üzere ABD'nin başkentinde ağırlanmasının arkasında İsrail lobisinin öncüsü olan AIPAC'in imzası vardı.
Demokratların Netanyahu boykotu AIPAC'e meydan mı okuyor?
İçeride siyasi olarak kuşatılan ve dışarıda savaş suçlarından dolayı kınanan İsrail Başbakanı, İsrail'in Filistinlilere yönelik saldırganlığını ve baskısını uzun süredir finanse eden ve destekleyen ABD'de her zaman övgüyle bir kahraman gibi karşılanacağından emin olabilir. ABD'nin her iki büyük siyasi partisinin de güçlü bir İsrail yanlısı politika izlemesini sağlayan AIPAC şüphesiz bununla gurur duyuyordur. Ancak Cumhuriyetçiler ve özellikle de başkanlığı sırasında Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak resmen tanınması da dahil İsrail'e her şeyi veren Donald Trump, Binyamin Netanyahu'yla açıkça aynı hizada duruyor.
Cumhuriyetçiler, Gazze Şeridi'nde aylardır devam eden kitlesel katliama rağmen hiç çekinmeden Netanyahu'nun arkasında dururken, Demokratların yaklaşık yarısı, 79 kez alkışlanan ve defalarca ayakta alkışlanan İsrail liderinin kutlamalarını boykot etti. Hatta California Demokrat Partisinden eski Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi Netanyahu'nun Gazze'de olası bir ateşkese hiç atıfta bulunmayan konuşmasını, ABD Kongresi önünde bugüne kadar "herhangi bir yabancı devlet adamının yaptığı en kötü sunum" olarak kınadı.
Demokratların sert eleştirileri ve boykotu, şüphesiz Netanyahu'yu kutlayanları ve kutlamayanları dikkatli bir şekilde takip eden AIPAC için eşi benzeri görülmemiş bir zorluk teşkil ediyor. Milyarder bağışçılar tarafından son derece iyi finanse edilen, yüzlerce çalışanı olan ve Washington'un H Caddesi'ndeki çok katlı bir ofis binasında faaliyet gösteren lobi örgütünün, Netanyahu'yu kucaklayan üyelerini desteklemesi ve mali olarak ödüllendirmesi ve boykot edenleri bir sonraki seçim döngüsünde yenilgiye uğratması beklenebilir. Lobinin nasıl çalıştığına dair bir örnek vermek gerekirse, Federal Seçim Komisyonu kayıtlarına göre AIPAC 6 Ağustos'taki ön seçimlerde Cumhuriyetçi Cori Bush'un (Demokrat-Missouri) rakibini desteklemek için yaklaşık 4,6 milyon dolar harcıyor. Bush, Kongre'deki küçük sol eğilimli grubun bir üyesi ve İsrail baskısını açıkça kınayan az sayıdaki kişiden biri.
Eleştirilere ve Demokratların boykotuna rağmen AIPAC, İsrail militarizminin finanse edilmesi, Filistinlilerin mülksüzleştirilmesi, baskı altına alınması ve katledilmesine olanak sağlama gibi hayati konularda Kongre'nin kontrolünü elinde tutmaya devam ediyor. Netanyahu ile eski ABD Başkanı Barack Obama yönetiminde başkan yardımcılığı görevine kadar uzanan gergin bir ilişkisi olan Başkan Joe Biden, yine de Gazze saldırısı sırasında İsrail'e anlamlı bir baskı uygulamadı, ateşkes ve iki devletli çözümün müzakere edilmesi çağrılarına ise sadece sözde destek verdi.
İsrail apartheid devleti olduğunu yasalarla kanıtlıyor
Başkan Yardımcısı Kamala Harris, programındaki bir anlaşmazlığı gerekçe göstererek yabancı liderin karşılanmasından sorumlu başkan yardımcılığı rolünü üstlenmekten kaçınsa da masaya caydırıcı hiçbir unsur da getirmiyor. Eşi Douglas Emhoff, 24 Temmuz'da bir grup Yahudi seçmene Harris'in İsrail'in "Yahudi devletine" olan desteğini kesintisiz olarak sürdürdüğü konusunda güvence verdi. Yahudi devleti, tanımı gereği, tek bir etnik gruba diğerlerine göre ayrıcalık tanıdığı için bir apartheid devletidir. İsrail aynı zamanda, Netanyahu'nun Kongre konuşmasında küstahça çarpıttığı 40 bin Gazze sakininin ayrım gözetmeksizin katledilmesinin yanı sıra Knesset'in bir Filistin devletinin kurulmasını reddetmesi yoluyla da kendisini soykırımcı bir devlet olarak konumlandırmıştır. Knesset'in 17 Temmuz'da 68'e karşı 9 oyla kabul ettiği karar, aslında Filistinlilerin var olma hakkının olmadığı anlamına geliyor ve bu nedenle de bir soykırım ilanı ya da en iyi ihtimalle apartheid ile eşdeğer.
Netanyahu'ya yönelik açık eleştirilere ve Demokratların boykotuna rağmen, AIPAC'in Amerikan siyaseti üzerindeki yaygın etkisi, 1948'den bu yana ABD'den 150 milyar dolardan fazla, yani dünyadaki diğer ülkelerden daha fazla, mali yardım alan, yaklaşık 9 milyon nüfuslu küçük bir ülke olan İsrail'e ABD'nin desteğinin duraksamadan devam etmesini sağlayacaktır. AIPAC ve daha geniş İsrail lobisini oluşturan diğer siyonist grupların çoğu, 700 binden fazla "yerleşimcinin" Batı Şeria'yı yasa dışı olarak işgal ettiği ve yerli nüfusu acımasız baskıya ve ikinci sınıf vatandaşlığa maruz bıraktığı, uzun zamandan beri uygulanamaz hale gelen herhangi bir iki devletli çözüme karşı etkili bir şekilde çalışmaya devam edecektir.
AIPAC, Amerikan tarihinde yabancı bir ülkenin çıkarlarını temsil eden açık ara en güçlü lobidir. Etkisi Washington'daki silah, emlak, tıp, ilaç ve yaşlı lobileri gibi daha güçlü lobilerle kıyaslanabilir. Kongre'de çok az kişi AIPAC'i açıkça tartışır ancak herkes onun siyasi gücünün tamamen farkındadır.
[Walter L. Hixson, emekli tarih profesörüdür ve ABD dış politikası üzerine, son olarak "Baskının Mimarları: İsrail ve Lobisi Irkçılığı, Şiddeti ve Adaletsizliği ABD Orta Doğu Politikasının Merkezine Nasıl Yerleştirdi" (Washington: Araştırma Enstitüsü, Orta Doğu Politikası, 2021) olmak üzere çeşitli kitapların yazarıdır.]
Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.