Amerikan Sinama İşletmeciliği Anlayışı Kene Gibi Yapıştı"
Oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan, film dağıtım konusunda önceki yıllarda bu kadar tekelleşme olmadığı yorumunu yaparak, "Bazı çok izlenen kategoriler dışında, 'sanat sineması' ya da 'festival sineması' denilen türün ürünlerinin gösterildiği sinemalar vardı yaşadığım şehirlerde.
Oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan, film dağıtım konusunda önceki yıllarda bu kadar tekelleşme olmadığı yorumunu yaparak, "Bazı çok izlenen kategoriler dışında, 'sanat sineması' ya da 'festival sineması' denilen türün ürünlerinin gösterildiği sinemalar vardı yaşadığım şehirlerde. Şimdi artık öyle değil. Amerikan sinama işletmeciliği anlayışı kene gibi geldi tamamen yapıştı." dedi.
"Bir Endüstri Olarak Sinema ve Festivaller" paneli, Uluslararası Boğaziçi Sinema Derneği ve İstanbul Medya Akademisi iş birliğiyle düzenlenen, Anadolu Ajansı'nın (AA) Global İletişim Ortağı, TRT'nin ise Kurumsal İş Ortağı olduğu 6. Boğaziçi Film Festivali kapsamında sinemaseverleri ağırladı.
Akademi Beyoğlu'nda gerçekleştirilen panelde konuşan Taylan, festivallerin bir tür "marketing" çalışması olduğunu söyledi.
Taylan, bazı film festivallerinin sona erdiğini belirterek, "Festivaller, kuruluş amaçları çerçevesinde sinemaya bakışını içeren ürünleri toplar, bir ön jüriden geçirir ve asıl jürinin önüne getirir. 'Bu sene bizce öne çıkan filmler bunlardır.' der, onları prezante eder, bir farkındalık sağlar, onları bir araya getirir, izlenme ve ulaşılma kolaylığı sağlar. Festivallerin çok olduğu düşüncesine katılmıyorum. Nüfusu 80 milyona dayanan bir ülkede elimizde bulunan festivallerin lafı bile edilmez." diye konuştu.
"Birçok şehirde AVM'lerin dışında sinema kalmadı"
Kendisini sinema emekçisi ve sıkı bir sinema izleyicisi olarak tanımlayan Taylan, yeni film festivallerinin başlaması gerektiğinin altını çizdi.
Taylan, birçok şehirde AVM'lerin dışında sinema kalmadığına dikkati çekerek, şu tespitlerde bulundu:
"Benim genç olduğum yıllarda film dağıtım meselesi bu denli tekelleşmemişti ve her bir sinema işletmecisinin ne düşündüğü önemliydi. Bazı çok izlenen kategoriler dışında, 'sanat sineması' ya da 'festival sineması' denilen türün ürünlerinin gösterildiği sinemalar vardı yaşadığım şehirlerde. Şimdi artık öyle değil. Amerikan sinama işletmeciliği anlayışı kene gibi geldi tamamen yapıştı. Şimdi sinema izleyicisi tamamen AVM'lere sıkıştı."
Her festivalin kurumsal bir kimliğinin olduğunu ve ideolojiden çok sinema anlayışının o festivaldeki tercihleri etkilediğini aktaran Taylan, "Ana akım sinema, dağıtım meselesiyle birleştirildiği zaman, tek başına hüküm süren bir iktidardır. Bu hiçbir zaman değişmeyecek. Bir Avrupa filmini, seyredilmesi güç, seyirciden fazlaca ödev bekleyen filmleri kolay kolay vizyonda göremezsiniz. İşte o zaman televizyon ve festivaller çok büyük önem kazanıyor. Çünkü ana akımda yer almayan, çok ince, bütçesi küçük ama sonuçları büyük, meselesi olan filmleri festivallerde izleyebilirsiniz. Bu filmlerin gösterileceği sinema salonlarından her ilçede bir tane olsa çok büyük kazanım olurdu." ifadelerini kullandı.
"Amerikan tekelinin uygun gördüğü filmleri seyrediyoruz"
Ahmet Mümtaz Taylan, sinemada dağıtım tekelin kırılması için alternatiflerin üretilmesi gerektiğine vurgu yaparak, şöyle devam etti:
"Biz yine AVM'lerde Amerikan tekelinin uygun gördüğü filmleri seyrediyoruz. Elbette popüler filmler de olacak, ben de seyretmekten zevk alıyorum ama hiç değilse 3 popüler filmin yanında, bir tane nitelikli film izlesek. Ana akımın, popülaritenin biraz uzağında duruyorsa, ağır meseleleri varsa sinemalara ulaşmak, iyi bir filme ulaşmak son derece zor. Evde film seyretmek sinemada seyretmek gibi değildir ama madem sinemada bu tür filmleri izleyemiyoruz, televizyonun varlığı bu açıdan çok önemli oluyor."
Dizi sürelerinin uzunluğuna değinen oyuncu, "Her seferinde daha iyi film, daha nitelikli dizi yapmak isteriz. Dizilerin sinemayla ilgili zorluk yarattığını düşünmüyorum. İkisi çok ayrı şeyler ama diğer yandan bizde yapılma biçimi, pratikteki hali sadece sinemayı değil hepimizin sabrını zorladığı çok açık. Bu sene imzaladığım sözleşmede bölüm başı dizi süresi 140 dakika yazıyordu. Akşam 20.00'de dizi başlıyor, gece yarısı bitiyor. Bu sinemaya değil her şeye zarar." değerlendirmesinde bulundu.
"Sorunlarımızı geniş ölçekte hep birlikte konuşmaya başlıyoruz"
Taylan, sinemaya destek olmanın çok önemli olduğuna işaret ederek, "En kutsal şeylerden biri teliftir. Kimse defalarca satılan işlerden hakkını alamıyor. Bu alanlarda ağır sorunlarımız var. Meslek alanımızda iş güvenliğinden çalışma prensiplerine kadar belirgin standartlar henüz tam olarak yerleşmedi. Sektörün bütün alanlarında çok fazla eksiğimiz var ama bu tür toplantılar sayesinde yavaş yavaş bunları tartışacağız. En azından sorunlarımızı geniş ölçekte hep birlikte konuşmaya başlıyoruz." şeklinde konuştu.