Almanya'daki "Darbeye Karşı Demokrasi Mitingi"
Dış Politika Derneği Başkanı Kemal Kaya, Almanya'da barışçıl bir gösteriye telekonferansla katılarak hitap etmesi beklenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın engellenmesinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesinde belirtilen ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılması anlamına geldiğini, bunun güvenlik şemsiyesiyle gölgelenmeye çalışılmasının sözleşmeye aykırı olduğunu bildirdi.
Dış Politika Derneği Başkanı Kemal Kaya, Almanya'da barışçıl bir gösteriye telekonferansla katılarak hitap etmesi beklenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın engellenmesinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesinde belirtilen ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılması anlamına geldiğini, bunun güvenlik şemsiyesiyle gölgelenmeye çalışılmasının sözleşmeye aykırı olduğunu bildirdi.
Kaya, yaptığı açıklamada, AİHS'nin 10. maddesinde "Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir" ifadesinin ardından "... Bu hak kamu otoriterlerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma-verme özgürlüğünü de içerir" denildiğini aktararak, söz konusu hakkın ülke sınırı olmaksızın kullanılabileceğinin ve kullanımın kamu makamlarınca engellenemeyeceğinin belirtildiğine işaret etti.
Sözleşmenin 10. maddesinin ikinci paragrafında ise ileri sürülen "güvenlik" gerekçesinin, kabul edilemez olduğunun ortaya konulduğunu kaydeden Kaya, "Buna göre, bu özgürlüklerin kullanılması, demokratik toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak; ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, asayişsizliğin veya suç işlenmesinin önlenmesi… için kanunla öngörülen bazı formalitelere, şartlara, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir" denilmek suretiyle, bu hakkın hiçbir şekilde tamamen ortadan kaldırılamayacağının ifade edildiğini vurguladı.
Kaya, kamu güvenliği gerekçesiyle bazı formalite ve yaptırımlar uygulanabildiğini ancak söz konusu hakkın tamamen ortadan kaldırılamayacağının altını çizdi.
Türklerin ve Alman vatandaşlarının, 15 Temmuz'daki Fetullahçı Terör Örgütü'nün darbe girişimini kınamak için Berlin'de açıkhava toplantısı gerçekleştirdiğini hatırlatan Kaya, "Barışçıl bir gösteriye telekonferans suretiyle katılarak oradakilere görüntülü bir şekilde hitap etmesi beklenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın engellenmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. maddesinde belirtilen ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılması anlamına gelir. Bunun güvenlik şemsiyesiyle gölgelenmeye çalışılması da ayrıca sözleşmeye aykırıdır" değerlendirmesinde bulundu.
"Almanya uluslararası hukuka aykırı, siyasi bir karar aldı"
Kemal Kaya, Almanya Federal Cumhuriyeti'nin uluslararası hukuka aykırı, "siyasi" bir karar aldığını ve bu karara bir hukuk kurumunu, Anayasa Mahkemesi'ni alet ettiğini iddia ederek, ikili ve çok taraflı anlaşmalara aykırı, iyi komşuluk ve tarihi dostluk ilişkilerini zedeleyen bu tutumun kabul edilemez olduğunu, kararın Türk toplumunca çifte standartlı olarak algılandığını ve batılı kurumlara karşı güvenin azalmasına neden olduğunu belirtti.
Toplantıyı düzenleyenlerin, AİHS'ye aykırı bu durumu, sözleşmenin 25. maddesine göre AİHM önüne getirmeleri halinde Almanya'nın mahkum olacağını düşündüğünü ifade eden Kaya, şöyle devam etti:
"Viyana'daki havalimanında da 'Hitler'in söylemlerini aratmayan bir uygulama yapılmıştır. Havalimanında, kamu otoriteleri tarafından gerçekleştirildiği, en azından onların onayıyla gerçekleştirildiği anlaşılan, Türkiye'ye karşı açık bir nefret ve düşmanlık sergilenen bir olay gerçekleşmiştir. Havalimanındaki elektronik tabelada 'Türkiye ye tatile gitmeniz, Erdoğan'a yardım yapmanız demektir' anlamına gelen ve açıkça ayrımcılık, nefret ve hatta ırkçılık içeren bu beyandan dolayı Türkiye'den ve Türk halkından özür dilenmelidir. Demokratik usullerle, yasalara göre seçilmiş ve halen görevde bulunan bir ülkenin Cumhurbaşkanına, dolayısıyla o ülke halkına açık bir saldırıda bulunulmaktadır. Hele saldırıda bulunan taraf Türkiye ile ikili ve çok taraflı pek çok sözleşmeye imza atmış ise ve bu davranış o sözleşmelerin ihlali anlamına geliyorsa durum daha da vahim bir hal almaktadır."
Kaya, her iki ülkenin taraf olduğu Avrupa Konseyinin kuruluş statüsünde, akit ülkelerin birbirlerine saygı ve demokratik kültürün geliştirilmesi öngörüldüğüne dikkati çekerek, Avusturya makamlarının sözleşmedeki amaçların tam tersine olmak üzere, üye ülkelerden birinin, Türkiye'nin, yasalara ve demokratik teamüllere uygun olarak seçilmiş Cumhurbaşkanına karşı bir nefret ve ırkçılık kokan söylemle saldırdığını, bunun kabul edilemeyeceğini vurguladı.
Kemal Kaya, "Sözleşmedeki taahhütlerine aykırı davranan, özellikle 3. maddeyi ağır surette ihlal eden ilgili ülkenin, 3 Haziran 1949 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Konseyi Statüsünün 8. maddesi uyarınca, konseydeki temsil hakkından geçici veya kalıcı surette mahrum edilmesi için, ilgili Türk makamlarını girişimde bulunmaya davet ediyoruz" ifadelerini kullandı.