Almanya'da kafalar da, hesaplar da karıştı
Özellikle de 26 Mayıs 2019 tarihinde yapılan Avrupa Parlamentosu ve Bremen Eyalet Parlamentosu seçimlerinden sonra.
Özellikle de 26 Mayıs 2019 tarihinde yapılan Avrupa Parlamentosu ve Bremen Eyalet Parlamentosu seçimlerinden sonra.
Zaten son dönemlerde 'kaynayan kazan' haline gelen Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) tarihindeki ilk kadın Genel Başkan Andrea Nahles, içten gelen yoğun eleştiriler üzerine "Ben gidiyorum. Ne haliniz varsa görün" diyerek çekip gitti. Hem Genel Başkanlık hem de SPD Federal Meclis Grup Başkanlığı koltuklarını bıraktı.
Son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, Almanya'da bu hafta sonu genel seçim olsa, toplam oyların sadece yüzde 12'sini alabileceğinden hareket edilen, yani bir yerde 'can çekişen' SPD'ye 'kurtarıcı' aranırken, şeytanın bile aklına zor gelecek bir öneri geldi.
***
Hem de bir dönemler SPD Genel Başkanı olarak görev yapan ve dönemin aynı partili Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'e kızıp 1999 yılında Federal Maliye Bakanlığı'ndan da, parti liderliğinden de, milletvekilliğinden de istifa eden Oskar Lafontaine'den.
2005 yılında SPD'den de istifa edip yeni kurulan İş ve Sosyal Adalet Seçim Alternatifi'ne (WASG) geçen, aynı yıl şu anda adı Sol Parti olan eski Doğu Almanya'daki Sosyalist Birlik Partisi'nin (SED) uzantısı konumundaki Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) ile ortaklığı pompalayan Oskar Lafontaine, herkesi şaşırtan bir öneride bulundu. Lafontaine, Almanya'da solun yeniden canlanması için SPD ile Sol Parti'nin bir çatı altında 'birleşmesini' önerdi.
Saarland Eyalet Parlamentosu Sol Parti Meclis Grup Başkanı olan Oskar Lafontaine, böyle bir birleşmenin Almanya'nın yararına olacağını savundu. Kimsenin beklemediği bu öneri, pek de ciddiye alınmadı. Oskar Lafontaine'in Sol Parti Federal Meclis Grubu Eşbaşkanı olan eşi Sahra Wagenknecht, şu aşamada birleşme tartışmalarının birşey getirmeyeceğini söylerken, bu konuda eşi gibi düşünmediğini gizlemedi. Yıllarca "Sol Parti ile ortaklık etmeyiz" dedikleri halde, sonradan birçok eyalette koalisyon hükümeti oluşturan SPD'li politikacılar, hiç şüphesiz Lafontaine'in "birleşme" önerisine sıcak bakmayacaklardır. Zaten doğru olanı da budur.
***
Çünkü iki partinin temel programlarında ve ideolojilerinde ciddi farklılıklar vardır. Ayrıca SPD'de lider arayışı son sürat devam etmektedir. Ancak çöküşün sürmesinden korktukları için kimse de çıkıp 'ben varım' deme cesareti gösterememektedir. SPD'de belirsizlik devam ederken, Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi'nde (CDU) de 'liderlik kavgası' başladı. Geçen yıl Hessen'de yapılan Eyalet Parlamentosu seçimlerinde genel başkanlığını yaptığı CDU'nun büyük ölçüde oy kaybına uğraması üzerine liderlik koltuğunu bırakan Başbakan Angela Merkel'in yerine gelen Annegret Kramp-Karrenbauer'in koltuğu daha şimdiden sallanmaya başladı. Bu yasama dönemi sonunda, yani 2021 yılında aktif politikayı bırakacağını ilan eden Merkel'in yerine muhafazakar kanadın başbakan adayanın kim olacağı tartışmaları son günlerde gündeme iyice oturdu. Her ne kadar CDU yönetimi "Gelecek seçimlerde başbakan adayımız Genel Başkan Annegret Kramp-Karrenbauer'dir" açıklamasında bulunsa da, parti içinden çatlak sesler yükselmeye başladı. Bazı CDU'lular daha şimdiden "Kimin başbakan adayı olacağını üyelerimiz belirlesin" diyerek 'tepenin kararına' karşı çıkacakları sinyali verdiler.
Tabii SPD'de büyük koalisyonu terk etme tartışmaları da gündemde. CDU azınlık hükümetine sıcak bakmadığı için bu durumda erken seçim yolu gözüküyor. Ama erken seçim de şu aşamada 'SPD'nin intiharı' anlamına gelmektedir. Evet, Almanya'da kafalar epeyce karışık. Hesaplar ise karma karışık.