Aladağ'daki Yurt Yangını Davası
Adana'nın Aladağ ilçesinde 29 Kasım 2016'da 10'u öğrenci 12 kişinin hayatını kaybettiği, çok sayıda öğrencinin yaralandığı yangınla ilgili yurt müdürünün de aralarında yer aldığı 6'sı tutuklu 14 sanığın yargılandığı davanın dördüncü duruşması yapıldı.
Adana'nın Aladağ ilçesinde 29 Kasım 2016'da 10'u öğrenci 12 kişinin hayatını kaybettiği, çok sayıda öğrencinin yaralandığı yangınla ilgili yurt müdürünün de aralarında yer aldığı 6'sı tutuklu 14 sanığın yargılandığı davanın dördüncü duruşması yapıldı.
Kozan Ağır Ceza Mahkemesi salonundaki yer sıkıntısı nedeniyle Kozan Ticaret Odası Toplantı Salonu'nda görülen duruşmaya, tutuklu yurt müdürü Cuma Ali Genç, yurdun bağlı olduğu Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneğinin Başkanı İsmail Uğur, dernek görevlileri Mahir Kılıç, Mahmut Deniz, Mustafa Öztaş ve Ramazan Keleş ile tutuksuz sanıklar Ramazan Dede, Mehmet İpek, Zeki Yılmaz, eski Aladağ İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş, Davut Gökçeli, Ramazan Arı, Cihan Ünal ve Bayram Aydın ile müşteki aileleri, sanık yakınları ile taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, farklı dosyaların birleştirilmesi sonucu davaya dahil edilen tutuksuz sanıkların kimlik tespitleri yapıldı. Ardından da savunmaları alındı.
İlk olarak savunmasını veren sanık Bayram Aydın, denetim için bu yurda gittiğini ve bu denetimi İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Ramazan Arı ile gerçekleştirildiğini söyledi.
Daha önce iki defa bu yurda gittiğini belirten Aydın, şöyle devam etti:
"Yangın konusunda herhangi bir eğitim almadım. Bu denetimde yangın işaret levhalarının olup olmadığına baktık. Bize verilen formda yangın tatbikatıyla ilgili bir alan olmadığı için bu hususu sormadık. Denetimler sırasında yangın tüpü vardı. Yangın kapıları da kullanılabilir durumdaydı. Denetimimizin üzerinden 3 yıl geçti. Kapıların önünde tül veya perde olup olmadığını hatırlamıyorum. Her koridorda çıkışları gösteren levhalar vardı. Denetimler sonrası yanımıza aldığımız form İlçe Milli Eğitim Şube Müdüründe kalıyordu. Kendisinin ne yaptığını bilmiyorum. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bize soruşturma yaparken yanlış hatırlamıyorsam 44. maddede yer alan birkaç hususu neden işaretlediğimizi sordu. Çünkü bu hususlar yurdun kapatılmasına sebep olacak şeylermiş. Sehven işaretlemiş zaten. Yurtta yangın butonu olduğunu da hatırlıyorum."
Sanık Cihan Ünal da yurt denetimlerine iki kez katıldığını ve bu denetimlerde İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Davut Gökçe'nin de bulunduğunu kaydetti.
Özel yurtlar yönetmeliğine göre ellerinde bir form olduğunu fakat denetimle ilgili bir eğitim almadıklarını belirten Ünal, şunları anlattı:
"Yurtta yangın söndürme tüpü vardı. Yangın konusunda bilgim ve eğitimim yoktur. Yurtta yangın tatbikatı olup olamadığını sormadım. Formda işaretleme işlemi yapmadım. Sadece formun altına imza attım. Teknik olarak bir şey bilmiyorduk. Ben raporumu hazırlayıp şube müdürüme sundum."
Dönemin İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Davut Gökçeli ise denetimlerde zorunlu üye olarak yer aldığını ve yurt yönetmenliğinin 39. ve 40. maddelerinde yurtlarda nelere bakılacağı hususunun düzenlenmiş olduğunun altını çizdi.
Yönetmeliğe göre ellerinde 45 maddelik bir form bulunduğunu ve yurtta yangın söndürme tüpünün olduğunu bildiren Gökçeli, şunları söyledi:
"Yangın merdiveni de vardı ve kapıları kilitli değildi. Tüm odaları gezdik. Duvarda ışıklı olmayan ikaz levhaları vardı. Yangın tatbikatı olup olamadığı sordum ama net bir yanıt aldığımı hatırlamıyorum. Yangınla ilgili bir eğitim almadım. Ben edebiyat öğretmeniyim. Biz sadece elimizdeki matbu form ve özel öğrenci yurtları yönetmeliğine göre denetim yaptık. Forma işaretleme yaparken herhangi bir kastım yoktu. Bu konuda eğitim almadım. Benden teknik personelin yerinde olmam isteniyor. Teknik bilgim yoktur. Yurtların açılması hususuyla ilgili yönetmeliğin 6. maddesinde 18 şart vardır. Bu yurdun 2010 yılında dönüşümü sırasında ilgili yerlerden olumlu raporlar alınmıştır. O zamandan bu zamana ilgili kurumlardan yurtta değişiklik yapma hususunda bir talep gelmemiştir. Suçlamaları kabul etmiyorum."
Dönemin Aladağ İlçe Milli Eğitim Müdürü sanık Mehmet Aktaş da kendilerinin yurtların açılması ya da kapatılması konusunda herhangi bir yetkilerinin olmadığını dile getirdi.
Bu denetimlerde yer almadığını, özel yurt yönetmeliğine göre yangın tatbikatını yurt müdürünün yapması gerektiğini kaydeden Aktaş, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Bizim yurt kapatma yetkimiz yok. Sadece eksik hususları belirleriz. Ben dönüşüm yapıldıktan sonra 2010 yılında o yurda gittim. Bizim denetimlerimiz sonucunda İl Milli Eğitim Müdürlüğünden yaptığımız denetimle alakalı bir eksiklik olduğu hususunda bize dönüş yapılmadı. Biz eksikliğe ilişkin belgeyi zaten 5 defa İl Milli Eğitim Müdürlüğüne ilettik. Değerlendirme yapmadık çünkü yetkimiz yok. İlgili yönetmelik bu konuda yetkiyi sivil savunma uzmanlarına ve maarif müfettişlerine veriyor. Ben yangın söndürme yönetmeliğine göre Aladağ'da bir yangın denetimi yapıldığı hatırlamıyorum. Suçlamaları kabul etmiyor beraatimi istiyorum."
Mahkemede müşteki mağdur aileler adına vekil olarak söz olan avukat Şerafettin Can Atalay mahkeme heyetiyle söz alıp verme konusunda tartışma yaşayınca hakim tarafından CMK'nın 203. maddesi gereğince duruşma salonunun düzeni konusunda uyarıldı.
Bunun üzerine mağdur müşteki ailelerden Salih Atalay, söz alarak "Bizi ne zaman birisi savunmaya kalksa dışarı çıkarılıyor." şeklinde tepki gösterdi.
Duruşmada savunma yapan sanık Mehmet İpek yangın tarihinde aynı derneğe bağlı bulunan Özel Aladağ Erkek Öğrenci Yurdu Müdürü olduğunu ve Ceyhan'da bulunan Yılmaz adlı bir firmadan yangın tüpü aldıklarını ifade etti.
Mahkeme Başkanının, "Siz neden kız yurdunun yangın tüplerini aldınız" şeklinde soru yöneltmesi üzerine, İpek:
"Zeki Yılmaz bu firmadan geldi ve kız yurdunun tüplerini kendisinin aldığını söyledi. Cumali beyle bizim derneğimiz aynıdır. Ben Cumali beye bu konuyu sordum kendisi, 'haberim var' dedi. Sonra Zeki Yılmaz kendi yurdumun 4 yangın tüpünü, kız öğrenci yurdunun 5 yangın tüpünü tutanak karşılığında teslim aldı. 29 Kasım 2016 tarihinde ben boş tüpleri teslim ettim. Ben Zeki Yılmaz'a yangın tüpleri teslim ederken yönetmelik gereği yangın söndürme cihazlarının yerine aynı sayıda ve özellikte cihazların bırakılması gerektiğini bilmiyordum. Ne bana ne de kız yurduna teslim edilmek üzere aynı sayıda yangın tüpü bırakılmadı. Suçlamayı kabul etmiyorum. Kız yurdu ile benim alakam yoktur." yanıtını verdi.
"Mahkeme heyeti mağdur çocukları dinledi"
Birleştirilen dosya kapsamında mahkeme heyeti bilirkişi psikolog eşliğinde müşteki mağdur çocuklardan N.A. ve F.Y'yi dinledi.
Bu yurda 1 yıl gittiğini belirten N.A, "Kardeşim Tuğba ile beraber bu yurda gittik. Yurtta her gün farklı öğrenciler nöbet tutarak temizlik ve bulaşık işlerini hallediyordu. Ben sanıkların hepsinden şikayetçiyim. Cezalandırılmalarını istiyorum." dedi.
Müşteki mağdur çocuk F.Y. ise yangın tarihinde 5. sınıf öğrencisi olduğunu ve yurtta hiç yangın tatbikatı yapıldığını hatırlamadığını söyledi.
Yurtta nöbetleşe olarak temizlik işi yaptıklarını belirten F.Y, "Yurtta acil durum butonunun olmadığını ve yangın merdivenlerinin kapısının kilitli olduğunu ben ve arkadaşım fark etti. Sanıklardan şikayetçiyim. Cezalandırılmalarını talep ediyorum." diye konuştu.
Mahkeme heyeti tarafından birleştirilen dosya kapsamında söz verilen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekili avukat Sinan Koç ve müşteki mağdur aileler sanıklardan şikayetçi olduklarını yineleyerek davaya katılmak istediklerini belirtti.
Savunması istenen tutuklu sanık Cumali Genç derneğin yurdu açtığını, resmi işlemlerini tamamladığını ve yurt müdürünü atadığını söyledi.
Yurttaki mesuliyetin yurt müdürüne ait olduğunu ve 1990'lı yıllardan bu yana farklı yurtlarda idarecilik yaptığını aktaran sanık Genç, şunları ifade etti:
"Mağdur avukatlarının iddia ettikleri kasıtlı suç unsurlarının bulunduğu yönündeki beyanları kabul etmiyorum. Böyle bir iddia mağdur avukatları tarafından kasta yöneliktir. Bu yangında itfaiyenin ben ne yaptığını merak ediyorum. Üçüncü kata merdiven yetişmemiştir. İtfaiyenin yetersizliği açıkça ortadadır. Ben de mağdurum tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum."
Tutuklu sanık Mahir Kılıç Aladağ'da 30 yıllık esnaf olduğunu, eğitime destek amaçlı yurdun bağlı bulunduğu derneğin yönetim kuruluna seçildiğine dikkati çekti.
Yurt müdürünün ve dernek başkanının isteklerini yerine getirdiğini anlatan Kılıç, savunmasına şu şekilde devam etti:
"Yangın olduğunda ben, çocuklarım ve eşim yurt yerine intikal ettim ve söndürmek için çaba sarf ettim. Ben orada itfaiye diye bir şey görmedim. İtfaiye yangın söndürme ve çocuk kurtarmaya katkı sağlamadı. Zaten hiçbir öğrenci itfaiye bizi kurtardı demiyor. İtfaiyenin battaniyesi ve branda yoktu. Komşuların getirdiği battaniyeye atlayarak kurtuldu. Benim yangın tüpü forması ve itfaiye ile bir alakam yoktur. Denetimle bir ilgim yoktur. Yurdun idaresi ile bir alakam yoktur. Suçsuzum tahliyemi istiyorum."
Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Ramazan Keleş, Aladağ'da esnaf olduğunu, dernek yönetimine çocuklara yardım amaçlı girdiğini söyledi.
İmza yetkisinin olmadığını, kaçma şüphesinin, delilleri karartma şüphesinin bulunmadığını belirten Keleş, tahliyesini talep etti.
Tutuklu sanık Mustafa Öztaş, yurdun dermek yönetiminde Allah rızası için yer aldığını, yönetimde sorumluluğu olmadığını ve gelen müfettiş raporlarını görmediğini belirtti.
İtfaiye aracının sepetli merdiveni olsa çocukların yangından kurtulacağını kaydeden Öztaş, "Bu konuda kusur itfaiyenindir. Ölüme itfaiye sebep oldu. Çünkü itfaiye kurtarma yapamadı. Suçlamaları kabul etmiyorum. Tahliyemi istiyorum." dedi.
Daha sonra Cumhuriyet Savcısı tutuklu sanıkların mevcut hallerinin devamı yönünde mütalaasını verdi.
Mahkeme heyeti de tutuklu sanıkların mevcut halinin devamına karar vererek duruşmayı 26 Şubat'a erteledi.