Akşener: "Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı'nı Kaybettiği Dün Tescillendi. Vatandaş, Birinci Turda Bu İşi Bitirme Kararı Aldı"
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Erzurum mitinginde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik taşlı saldırıya ilişkin, “Organize mi oldu, organize değil mi, onu bilmiyorum. Henüz öğrenemediğim için bir şey söyleyemeyeceğim. Ama hangi nedenle olursa olsun orada büyük bir yönetim boşluğu oldu. Bunu koymamız lazım bir kenara. Bakın, o kadar uzun bir zamandır aşırı derecede kutuplaştırma… Küfre vardı. Allahsız, kitapsız olduk. Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’nı kaybettiği dün tescillendi. Vatandaş, birinci turda bu işi bitirme kararı aldı. Ben, bugün Adana’da el sallayarak gezerken gördüğümü söylüyorum" dedi.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Erzurum mitinginde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik taşlı saldırıya ilişkin, "Organize mi oldu, organize değil mi, onu bilmiyorum. Henüz öğrenemediğim için bir şey söyleyemeyeceğim. Ama hangi nedenle olursa olsun orada büyük bir yönetim boşluğu oldu. Bunu koymamız lazım bir kenara. Bakın, o kadar uzun bir zamandır aşırı derecede kutuplaştırma… Küfre vardı. Allahsız, kitapsız olduk. Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı'nı kaybettiği dün tescillendi. Vatandaş, birinci turda bu işi bitirme kararı aldı. Ben, bugün Adana'da el sallayarak gezerken gördüğümü söylüyorum" dedi.
Meral Akşener, bu gece Habertürk TV'de Serap Belet ve Kürşad Oğuz'un Olaylar ve Görüşler programına konuk oldu. Akşener, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın seçim kampanyalarına katılmalarının seçmen üzerindeki etkisine ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
"SOMUT ÖRNEKLER İFTİRALARI BOŞA DÜŞÜRÜYOR, VATANDAŞLAR NEZDİNDE"
"Her ikisinin de çalışmasının sonuçları müthiş. Biz, Sayın Kılıçdaroğlu'nun yanına her iki arkadaşımızı koşu partneri yaptık. Yani amacımız şuydu; iki arkadaşımız da onlar seçilirken yapılan iftiralar… 11 büyükşehrin hepsi başarılı ama bu iki arkadaşımız çok dikkat çekti. Çok büyük bir popülariteleri oldu. En önemlisi; mesela Sayın Mansur Yavaş seçilirken dediler ki 'Ankara'daki su sayaçlarını PKK'lılar okuyacak'. Seçildikten sonra böyle bir şey olmadı. 'Yardımlar kesilecek' dendi, öyle bir şey olmadı. Tam tersine, davulla zurna ile yapılan paket yardımları yerine kartlar verildi, içine para kondu. Hangi marketten canın ne istiyorsa onun alınmasını sağlayan bir sistem kuruldu. Daha nezih, daha kibar ve insanları bir lütfun karşısında ezmeyen şekilde. Çünkü sosyal devlet bir haktır, sosyal haktır. Bu hakkın kullanılışında kendini küçük görme, küçük hissetme durumunu ortadan kaldırdı. Öğrencisinden et almaya kadar, doğal gaz parasından çiftçilere tohum vermeye kadar… Bakın, dört yılda 4 buçuk milyar lira Ankara çiftçisine para kazandırdı. Şimdi bunlar, bize çeşitli iftiralar atıldığı zaman somut örnekler. Ekrem İmamoğlu da benzer örneklerini yaptı. İsraf yapmayınca, ihalelerde şeffaflık olunca, yarışma söz konusu olunca, liyakate de değer verilince yapılıyormuş. Dolayısıyla bir ayrım olmadı. Bu somut örnekler iftiraları boşa düşürüyor, vatandaşlar nezdinde."
"BEN, LOZAN UYGULADIM MASADA. ŞU ORTAYA ÇIKTI; BENİM KİŞİSEL HİÇBİR HESAP KİTAP YAPMADIĞIM"
Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına ilişkin soru üzerine şöyle konuştu:
"Ben, 30 yıllık siyasi hayatımda gizlisi saklısı olmayan bir vatandaşım. Bildiğim bir şey var; kişisel sırrınızın olmaması lazım. Bu şeffaflık da bir insanım. Bakın, ben o masada endişelerimi dile getirdim ve bir teklif sundum. 3 Mart için konuşuyorum. 3 Mart'ta, Kemal Bey'i ayırırsak diğer dört arkadaşımız da Kemal Bey'i önerdiler. Sonuçta beş arkadaş bir araya gelmiş oldu, benim teklifim kayda değer bulunmadı. Fakat sonra bir düşünme sürecinde, her kelimesini benim yazdığım sert bir konuşma yaptım. Çünkü Türkiye'de siyaset şöyle algılandı; kendine bir şey talep etmek için başkaları üzerinden sistem götürür. Sonra bu işin ciddiyeti anlaşıldı. Bu sefer, 'Buyur kardeşim, ne yapacağız' denildi. Bu da müzakere. Türkiye'nin alışık olmadığı şey şu; çok uzun zamandır Türkiye, Batı ile olan ilişkilerinde genellikle övgü üzerinden yürüyor. Ben, Batı düşünce tarihini okumuş, okutmuş bir akademisyenim. Batılılar, Türkiye dahil bu coğrafyadaki devlet insanına şöyle derler; 'Dolaylı konuşmamız lazım, yüz yüze konuşmamız lazım. Çok iltifat etmemiz lazım. Sevgi üzerinden yürümemiz lazım'. Benim, uluslararası sevgi işinden midem bulanıyor. Dolayısıyla ben, Lozan'a babası, amcası katılmış bir kişiyim. Lozan'ı ondan dinledim. Ben, Lozan uyguladım masada. Şu ortaya çıktı; benim kişisel hiçbir hesap kitap yapmadığım. Hakikaten bu seçimin son seçim olduğuna inandım, bunu herhangi bir risk ile karşı karşıya bırakmamaya gayret ettim. Bu sefer kulakları açıldı ve dinlendi.
"BİRİNCİ TURDA SEÇİLECEK. BU, ERZURUM'DAN SONRA ÇOK DAHA KUVVETLİ BİR KANAAT HALE GELDİ"
Ben, Kemal Bey'in birinci turda seçileceğine inanıyorum. Altı parti bir araya geldik, gurubu olan iki partiyiz. Orada genel başkanlar olarak bizler eşitiz. Zannedildi ki ben bu eşitlikten rahatsız oldum. Hayır, böyle bir durum yok. Sonuç itibariyle ortaya çıkan gerçeklik, benim şahsi hesabımın bulunmadığı, hatta partimin böyle bir dirsek atma durumu olmadığı net bir şekilde sokakta da anlaşıldı. Bir algıyı da yıkmış olduk. Harama dil uzatmayan, -dün de bugün de kefalet koyabilirim gıyabında- harama el uzatmayan, kul hakkı yemeyen, bugüne kadar parasal üçkağıt açısından hakkında hiç dedikodu çıkmamış, buna çoluğu çocuğu açısından da aşırı derecede dikkatli bir devlet insanı. Bürokrasiden beri böyle. Onun geldiği genel müdürlük makamında istese neler olur. Bunlarla ilgili hiç anılmadı. Burada Cumhurbaşkanlığı konusunda yüzde yüz en ufak bir problem yaşamayacak. Şimdiki kombinasyonla birinci turda seçilecek. Bu, Erzurum'dan sonra çok daha kuvvetli bir kanaat hale geldi.
Partimle ilgili yanıt verecek olursam; oy oranlarının dışında, bizim üyelerimiz istifa etti. Dolayısıyla bütün bunların neticesinde dedikodular çıktı. Fakat çok kuvvetli bir şekilde geri dönülünce, bugün gelinen noktada, samimi bir şekilde bu işin kazanılmasına yönelik bir tavır olduğu anlaşıldı. Gelen geri bildirimler şu anda bizim dünden bugüne çok daha iyi bir durumda olduğumuzu gösteriyor."
"SAYIN ERDOĞAN'IN CUMHURBAŞKANLIĞI'NI KAYBETTİĞİ DÜN TESCİLLENDİ"
Akşener, Erzurum'da dün Ekrem İmamoğlu'na yönelik yapılan provokasyona ilişkin şunları söyledi:
"Organize mi oldu, organize değil mi, onu bilmiyorum. Henüz öğrenemediğim için bir şey söyleyemeyeceğim. Ama hangi nedenle olursa olsun orada büyük bir yönetim boşluğu oldu. Bunu koymamız lazım bir kenara. Bakın, o kadar uzun bir zamandır aşırı derecede kutuplaştırma… Küfre vardı. Allahsız, kitapsız olduk. Dinsiz, imansız olduk. Hele ben çok üzüldüm, Sayın Erdoğan'ın devri iktidarında söylenmeyen söz kalmadı. En son 'kapı kapı gezen' oldum. Şimdi kadın olduğunuz zaman, 'kapı kapı gezen' oldum. Erkeğe diyemez onu. Ben, 30 senedir aktif politika yapıyorum, 50 yıllık siyasi bir hafızam var. Darbeler gördüm bu ülkede. İşkence edilmiş bir abinin kız kardeşiyim, bütün bunları yaşadık. Böyle bir dille ilk defa rezilliğe gidiyoruz.
Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı'nı kaybettiği dün tescillendi. Vatandaş, birinci turda bu işi bitirme kararı aldı. Ben, bugün Adana'da el sallayarak gezerken gördüğümü söylüyorum. İkincisi; şimdi bana 'PKK'lı' deniliyor; Diyarbakır'da, Van'da ben 'faili meçhulcü'yüm. Hem 'PKK' hem 'faili meçhulcü', bir insanın üzerinde aynı anda olamaz. Bir süre sonra bir kısım insan bundan etkilenebilir ama büyük çoğunluk açısından 'saçmalamayın'a döndü iş. 'Biz Allah'tan emir alırız', dini bilgisi olan insan için bu korkunç bir cümle. Yani şimdi bu ipin ucunun kaçmış hali, seçmen açısından 'biz bu işi birinci turda çözme' işini getirdi. Her türlü iddiaya varım."
"KAYBETME PSİKOLOJİSİNE SAYIN ERDOĞAN GİRDİ"
Muhalefette 'kaybetme telaşı' olup olmadığını yönündeki soruya Akşener, şu yanıtı verdi:
"Kaybetme psikolojisine Sayın Erdoğan girdi. Buna psikolojide 'yansıtma' derler. Dijital dünya hayatımıza girince çok çabuk bilgiye ulaşma var, dolayısıyla bu bilgi etkili olmuyor artık. Beş yıl evvelin Türkiye'si değil, o kadar hızlı ilerliyor.
Demin söylediğim, insanlar hiçbir zaman bu arkadaşların düşündüğü kadar, Gobbels zannedenler kadar maraba ruhlu değil. İnsanları aptal yerine koyan bir durum var Türkiye'de. 'Beka' diyen, 'terörle mücadele' diyenler, bu kısmını kesip 'Bir çocuğa tecavüzde bulunan korucuyu korudu' diye bütün sosyal medyada gezdirdiler. Bunun neresi devlet, neresi beka, neresi ciddiyet? Oy için her şeyi yapabilir bir psikoloji bu. Ama bu artık deşifre oldu. Asıl mesele ne biliyor musunuz? İYİ Parti kuruldu, bir şey değişti, her şey değişti. Asıl mesele bu. Yani biz kurulmamış olsaydık, 2018'deki seçimde önce Meclis çoğunluğunu kaybettiler, sonra 31 Mart'a giden bir teklif götürdük, bir iş birliği yaptık. Sonuç itibariyle 13 bin 500 oy farkı 805 bine çıkarıldı. Şimdi, 805 bin İstanbullu oy vermiş, bundan da ders çıkarılmamış. Şimdi bu 805 bin farkın, AKP seçmeni yok mu? İstanbul'un kendisi var. Bütün bunlardan ders çıkarılmazsa yansıtmayla bu iş olmaz. Çok farklı bir Türkiye ile karşı karşıyayız."
Akşener, AKP'nin oylarının artacağı iddiası üzerine şunları söyledi:
"GEÇTİĞİMİZ SEÇİMDE BÜTÜN CADDELER, SOKAKLAR SAYIN ERDOĞAN'IN BÜYÜK POSTERLERİYLE SÜSLÜYDÜ. ŞİMDİ ÇOK AZ"
"Göreceğiz. Bu, böyle mezarlıkta ıslık çalmak. O kadar büyük bir güç var ki ellerinde. Mesela ben, Anadolu'yu yeniden geziyorum. Geçtiğimiz seçimde bütün caddeler, sokaklar Sayın Erdoğan'ın büyük posterleriyle süslüydü. Şimdi çok az. İstanbul'da hele hiç… Ama buna karşın devlet binaları var. İş, devlet binalarına kalmış. Bunu görüyor; kendi vergisiyle oluşmuş bir yerde siyaset yapıyorsunuz."
Akşener, "HDP üzerinden sınanmaktan bıktınız mı? İktidarın Millet İttifakı ve İYİ Parti'ye HDP üzerinden yüklenmesinden bıktınız mı" sorusunu şöyle cevapladı:
"SİZ BU KADINA HEM 'PKK'LI' HEM DE 'FAİLİ MEÇHULCÜ' DERSENİZ O İŞİN CİDDİYETİ GİDER"
"Ben, sahtekarlıktan bıktım. Kürtleri incitmemeye çok gayret ediyorum. Çünkü bu ülkede İçişleri Bakanlığı görevini yerine getirmiş bir insanım. PKK mücadelesi yapmış bir siyasi partinin milletvekiliyim. Bildiğim bir konu bu benim. Etnik aidiyet üzerinden ayırmıyorum. Bu kadar büyük fedakarlık yapmış bu insanların ikide bir onlar üzerinden benim, partimin dürtülmesi sahtekarlık. Hayatında PKK'ya taş atmamış adamlar birdenbire PKK uzmanı olmuş durumda. Bu artık midemi bulandırmaya başladı. HDP ile ilişkili olarak, İYİ Parti ve ben dürtülüyorum. Çok cıvık cıvık bir hal aldığı için, PKK mücadelesini de cıvık ve vıcık hale getirdi. Siz bu kadına hem 'PKK'lı' hem de 'faili meçhulcü' derseniz o işin ciddiyeti gider. Benim dokunulmazlığım yok. Beni şerefli Türk polisleri koruyor. Eğer benim PKK ile, Kandil'le alakam varsa bu kereste tipli adamlar bostan korkuluğu mudur? Gelip gereğini yapmaları lazım.
"AK PARTİ'YE OY VEREN HERKES MUHTEŞEM. ONUN KARŞISINDA BAŞKA BİR SİYASİ PARTİYE OY VERİRSENİZ HAİNSİNİZ, TERÖRİSTSİNİZ"
Öyle bir hale geldi ki artık AK Parti'ye oy veren herkes, etnik aidiyetten, dini inançtan bağımsız muhteşem. Onun karşısında başka bir siyasi partiye oy verirseniz hainsiniz, çürüksünüz, sürtüksünüz, düşüksünüz, süfli hevesleriniz var, teröristsiniz, dinsizsiniz, imansızsınız. Bu çok sıktı. Onun için vatandaş da sıkılmış durumda."
Akşener, Emek ve Özgürlük İttifakı'nın Kılıçdaroğlu'na desteğine ilişkin soruyu şu yanıtı verdi:
"BU İTTİFAKIN KEMAL BEY'İ DESTEKLİYOR OLMASININ BİZİM AÇIMIZDAN BİR SAKINCASI YOK"
"Bu ittifakın Kemal Bey'i destekliyor olmasının bizim açımızdan bir sakıncası yok. Çünkü desteği veren bütün partilerin sözcüleri şunu açıkladılar. Dediler ki 'Bir pazarlık yapmadık. Bir talebimiz yok. Herhangi bir koşul ileri sürmedik. Birinci önceliğimiz bu ucube sistemden, partili cumhurbaşkanlığı sisteminden parlamenter sisteme geçişe dair bir gayret olsun. Burada katkımız olsun.' Yani bakanlık yok, bürokrasi yok. Öcalan'ın serbest bırakılması yok. Bütün bunlar yok ve ilan ettiler.
Şimdi gerçekten bir terör örgütü olsanız, sizi serbest bırakacağını el altından söylemiş bir yapıyı desteklediğinizi ilan eder misiniz? Sıfır numara geri zekalı olmanız lazım. Cumhur İttifakı'nın bir ortağı var, HÜDA PAR. Dört maddenin değiştirilmesi gerektiğini söylüyor. 'Türkiye bayrağı olsun' diyor. Gaffar Okkan'ın katillerine 'terör örgütü' demiyor. AK Parti'nin listelerinden girdiler. Bu, beka sorunu değil."
'Sinan Oğan ve Muharrem İnce'nin alacağı oyların Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçilmesini etkileyip etkimeyeceği yönündeki soru üzerine Akşener, şunları söyledi:
"Ben, iki aday hakkında konuşmayı doğru bulmuyorum. Ben de 2018'de adaydım. Sayın İnce de adaydı. Temel Bey de adaydı. Ben, orada kendi adıma bir ders çıkardım; tek adayla gitmenin doğru olduğunu. Sayın Oğan'ın zaten bir yolculuğu da var, MHP'nin başına geçmek gibi. Bunu da kendisi, 'Yarım kalan hiçbir işim olmadı, bunu da seçileceğim takdirde yapacağım' diyor. Dolayısıyla bütün bu sisteme baktığınız zaman, bu Erzurum'daki hadiseden sonra ben, muhalif seçmenin bir hesap yapma durumuna geçtiğini görüyorum. Bir stratejik oy kullanma hali, bu iki adayın iyiliği kötülüğünden bağımsız. Bu işin uzamasının Türkiye fayda getirmeyeceğine dair bir kanaat oluşmuş durumda.
"CHP VE İYİ PARTİ ARASINDAKİ MİLLETVEKİLİ SAYISININ ORANINA GÖRE BİR GÖREV DAĞILIMI YAPILIR"
"İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Bilge Yılmaz'ın Hazine ve Maliye Bakanı olması CHP ile bir problem yaratabilir mi" sorusu üzerine Akşener, şöyle konuştu:
"Sayın Babacan, bir cumhurbaşkanı yardımcısı, benim pozisyonumda. Dolayısıyla her siyasi partinin bakanları olacak. Ama bu, seçim sonucuna göre… 14 Mayıs akşamı inşallah kazanacağız. İYİ Parti tahmininizin ötesinde bir milletvekili sayısıyla Meclis'te olacak. Bu devletin olmazsa olmaz 7 bakanlığı vardır. Bunlar unutuldu gitti. Dışişleri Bakanlığı, karşılığı Milli Savunma'dır. İçişleri Bakanlığı, karşılığı Adalet Bakanlığı'dır. Bir buna bakarsınız. Sonra başka ihtiyaç sebebiyle 8 diğer bakanlık var. Bütün bunlar, aldığınız milletvekili sayısı ile eş değer göre yapılıyor. Altı siyasi partiye başlangıçta dendi ki 'Biz cumhurbaşkanı yardımcısı oluyoruz' dendi. Siyasi parti genel başkanları ve 'her şeye de bir bakanlık olabilir' dendi. Sonrası, logosuyla giren iki siyasi partinin sayısına göre, CHP ve İYİ Parti arasındaki milletvekili sayısının oranına göre bir görev dağılımı yapılır… Bilge Bey'i biz önerdiğimiz zaman herhangi bir itiraz olamaz. Muharrem Erkek Bey'i Sayın Kılıçdaroğlu bakan yapmaya kalkıştığı zaman bizim bir itirazımız olamaz. Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP, kendi alanlarında var olan görevlendirmelerinin bir kısmını diğer siyasi partilere veriyorsa o bizi ilgilendirmez."
"BEN, BİRİNCİ TURDAN SONRA KAZANACAĞINA İNANIYORUM. ERZURUM'DAN SONRA BU BÖYLE OLACAK"
Seçimin iki tura kalmasıyla ilgili sorulan soruya da Akşener şu cevabı verdi:
"Ben, birinci turdan sonra kazanacağına inanıyorum. Tekrar söylüyorum; Erzurum'dan sonra bu böyle olacak. Seçim dediğiniz yer, seçmenin düğünü, bayramıdır. 50 yıllık hafızada ben böylesine bir dönemi hiç hatırlamıyorum… Bu bayramı, Erzurum bayram olmadığını anlattı. Gözünün içine soktu. Çünkü o taştan yaralanan küçücük çocuklar var. Vicdan denilen durumlar var. Maşeri vicdan deriz biz. O vicdan harekete geçti, göreceksiniz. Dün, bir milattır. Tayyip Bey doğru yönetemedi. Spontane gelişen bir şey bile olsa, eski İçişleri Bakanı tebrik mesajı yayınlıyor, korkunç bir şey bu. İnsanları bu, aptal yerine koymaktır. Sayın Bahçeli'yi çok kibar birisi olarak tanırım, hep de öyle anlattım. Ayrıldıktan sonra da öyle anlattım. Ama 'bedenlerini kurşunlayın' diyor ya inanamadım."
"ŞIMARMAMA HALİ. ALKIŞLAMAYA LÜZUM YOK. BİRİNCİ TUR ALINACAK"
Akşener, "Seçim günü güvenliğine ilişkin bir endişeniz var mı" sorusuna da "Bu sefer çok daha güçlü gidiyoruz. Bu ne güvenlik güçleri ne devlet dediğimiz mekanizmayı oluşturan kurumların içindeki ciddi insanlar saçmalığa müsaade etmez. Ben, devletime çok güveniyorum. Bir saçmalık yapmak istense dahi olmayacağına inanmıyorum. Sayın Kılıçdaroğlu'nun muhalefete yaptığı çağrıya çok katılıyorum. Şımarmama hali. Alkışlamaya lüzum yok. Birinci tur alınacak. Yüzde yüz eminim. Biz, Sayın Erdoğan'ı saygıyla uygulayacağız. Sayın Kılıçdaroğlu'nu da alkışlarla Çankaya'ya götüreceğiz" dedi.
"BEN, SAYIN ERDOĞAN'I ÇOK SEVİYOR OLSAM, BİLEREK HEM KILIÇDAROĞLU'NA HEM İYİ PARTİ'YE OY VERİRİM"
Akşener, "Bu seçim kazanılmazsa ne olur" sorusu üzerine ise şunları söyledi:
"Bir daha konuşamayız. Konuşamazsak şu olur? 5 yıl sonra Sayın Erdoğan yok. Partisinde de damatlar dışında kimse yok. Zaten öfke artacak ki bu tarafta partili cumhurbaşkanı seçeceğiz. Ben, AK Partili olsam, Sayın Erdoğan'ı çok seviyor olsam, bilerek hem Kılıçdaroğlu'na hem İYİ Parti'ye oy veririm. 'Öyle bir gücü elinden bırak' diyebileceğimiz kişiyi seçeceğiz. Ben, öğrencilerime, başkanlık sisteminin Türkiye'ye uygun olmadığını söylüyordum. Normal kanunları parlamenter sistemden alıp başkanlık sistemine götürmek için en az 10-15 yıla ihtiyacı var demiştim. Şimdi geçildi, kanunlar eksik, her şey eksik. Sayın Erdoğan, en büyük zararı kendisine veriyor. Karşı taraf kazanırsa öfkeler artacak, kayırmalar artacak, nefes alamama artacak, gençlerin umutsuzluğu artacak. 5 yıl o kadar hızlı geçecek ki. Şeffaflığın olmaması, liyakatsizlik, nefes alamaz hale getiriyor. Böyle sistemin içerisinde iyi yapılan işler yok mu? İHA'lar, SİHA'lara itirazımız yok, onlar geliştirilsin, yeni şeyler de bulunsun, buna kim hayır diyecek? Bir haftada 36 imzayı kim atacak?
"KEMAL BEY'İN SÖZÜ HOŞUMA GİTTİ, UZAKLAŞTIRICI DEĞİL YAKINLAŞTIRICI"
Birinci partinin genel başkanı olarak çıkarsanız çok güzel olur. Dolayısıyla size başbakanlık yetkisini, etkisini getirir. Kavramsal olarak 'milli merkez' olarak tarifliyoruz. 'Milliyetçi, demokrat, kalkınmacı bir partiyiz' diyoruz. Birey birey seçmen önemli olduğu için merkez sağ, merkez sol gibi kavramlar da değişti. Biz, makulün yanında, insanların eleştirebildiği, insanları dinleyen, kulak veren... Ben, 20 Ocak'ta o tura çıkmasaydım, 3 Mart'taki masaya farklı tepki getiremezdim. Sahada göre göre veri oluşturuyor, o sesi duyuyorsunuz. Z kuşağı dediğimiz gençlerin istediğini duymak esas. Şimdi siyasetçi dinlemeyi unuttu. Milletvekilliğinin kıymeti harbiyesi kalmadığı için böyle sistemde, milletvekilinin vatandaşla irtibatı kesildi. Öyle olunca kaçıyor. Kaçında dinlemiyor, dinlemeyince kopuyor. Kemal Bey'in sözü hoşuma gitti, uzaklaştırıcı değil yakınlaştırıcı. Türk milliyetçisi olmak bir nakısa değil. Ziya Gökalp'in büyük etkisi vardır Cumhuriyet'in kuruluşunda. Sonra Mümtaz Turhan bilim, demokrasi ve Batı ile ilişkileri, kültürü tarifler. Erol Güngör benzeri. Devamını getirmemiz lazım. Türkiye'de her şey çölleşti, çoraklaştı. Kapsayıcı, kitle partisi, şahıs kendisini nasıl tarif ediyorsa saygı duyan, müştereği öne çıkaran siyasi partiyiz."
"TABAKLARI BEN HAZIRLADIM, EŞİM ÇAY KOYMAYA GİTTİ"
Akşener, Kılıçdaroğlu'nun ailesini ziyaretine ilişkin ise şöyle konuştu:
"Öğretmen ve ziraat mühendisi, veteriner ve teknisyen tayin edeceğiz. Dün Kemal Bey'le Erzurum'u konuştuk. Seçimle ilgili konuştuk. Bizim evde çayı eşim demler, çünkü arkadaş Rizeli olduğu için çok güzel çay demliyor. Bizim gece evde insan çalışmıyor. Günlük yardımcımız gece yok. Bir kek, bir de börek vardı. Bir arkadaşımdan rica ettim. Tabakları ben hazırladım. Zaten toplam 4 kişiyiz. Eşim çay koymaya gitti. Kemal Bey, 'Müsaade ederseniz mutfağa girip Tuncer Bey'e yardım edeyim' dedi. 'Hay hay' dedim. Ben, fotoğraflarını çektim. İkisinin de haberi yok. İşte en özel durum bu. Sayın Erdoğan'ın mitinginde 'Karılar gibi mutfaktan çıkmayan değil, arı gibi çalışan lider istiyoruz' diyen bir pankart vardı. Olan yine bize oldu."