Akciğer Kanserinde En Büyük Suçlu Sigara !!
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Cengiz Şen, bu hastalığın oluşumunun en önemli sebeplerinden biri olan sigara kullanımı konusunda uyarıyor.
Akciğer kanseri hem erkeklerde hem de kadınlarda en fazla ölüme sebebiyet veren kanser türüdür. 2012 yılında tüm dünyada akciğer kanseri teşhisi olan 1.8 milyon insandan 1.6 milyonu hayatını kaybetmiştir. 20. yüzyılın başında nadir görülen bir kanser türü olan akciğer kanseri sigara tüketiminin artmasına paralel olarak hızla artmıştır. Tüm kanser olgularının %12,8'inden ve kanser ölümlerinin %17,8'inden akciğer kanseri sorumludur .
Akciğer Kanseri tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz açısından da önemli bir sorundur. Ülkemizde 2013 yılında teşhis konulmuş 34.000 civarında yeni akciğer kanseri hastası varken, toplam vaka sayısı 59.000 civarındadır.
Sigara, puro, pipo (tütün) tüketimi: akciğer kanseri gelişiminde en önemli risk faktörüdür. Akciğer kanseri gelişiminden %90 oranında sigara sorumludur. Sigara içenlerde içmeyenlere göre 10-30 kat daha fazla akciğer kanseri gelişmektedir. Sigaraya başlama yaşı, sigara içme süresi, içilen sigara sayısı ile tütün ve sigara tipi (filtreli, filtresiz, puro, düşük tar ve nikotin içeriği vb.) akciğer kanseri gelişme riskini etkiler. Sigara dumanına maruz kalmanın da kanser riskini arttırdığı gösterilmiştir. Bu nedenle akciğer kanseri ile mücadelede en önemli nokta sigaraya başlanmasının önüne geçmek ve içenlerin bırakmasını sağlamaktır.
Diğer risk faktörleri ;
Radyoterapi görmüş olmak, özellikle lenfoma ve meme kanseri hastalarında.
Çevresel toxinlere maruz kalmak ; asbest ,metaller(nikel krom arsenik)radon gazı, polisiklik aromatik hidrokarbonlar, radyasyon . Özellikle asbest maruziyeti akciğer kanseri riskini 5 kat arttırırken aynı zamanda sigara içimi söz konusu ise bu oran 50-100 kat olmaktadır.
Pulmoner fibrozis adı verilen ve akciğer dokusunun yapısının bozulmasıyla seyreden hastalıkta akciğer kanseri gelişme riski 7 kat artmaktadır.Verem gibi akciğerde yara,iz bırakarak iyileşen hastalıklarda da bu yara bölgesinde kanser gelişme riski normal dokuya göre daha fazladır.
HIV İNFEKSİYONU
Genetik faktörler
En sık görülen belirtiler ; öksürük, kan tükürme, göğüs ağrısı ve nefes darlığıdır. Bunun dışında eğer başka bir organa yayılım varsa o organa ait bulgular da ortaya çıkabilir. Öksürük akciğer kanseri hastalarının %50-75'inde görülmektedir.
Erken Teşhis Mümkün mü?
Hastalık ileri aşamaya gelinceye kadar önemli bir şikayete yol açmayabilir ve genellikle sinsi bir seyir gösterir. İleri evrelerde tedavi şansı oldukça düşüktür. Tanı konan hastalarda 5 yıllık sağ kalım oranları %10-15 civarındadır. Bunun en önemli sebebi vakaların %70'i evre 3 ve ya 4 olarak yani ileri evrede teşhis edilebilmeleridir. Halbuki 1.evrede tespit edilen hastaların 5 yıllık sağ kalım oranları %73 e kadar yükselmektedir. Yaş ilerledikçe hastalığın görülme ihtimali de artmaktadır. Tanı konan Akciğer kanseri vakalarının yaklaşık %80 'i 55-77 yaş grubu arasındadır.
Erken teşhis için akciğer grafisi kontrollerinin ve balgam incelemelerinin yeterince etkin olmadığı görülmüştür. Yapılan çalışmalarda yoğun sigara öyküsü olan ve 55 yaş üzerinde olan kişilere herhangi bir şikayeti olmasa bile her yıl düşük doz akciğer tomografisi incelemesi yapılmasının erken tanı oranını arttırdığı ve ölüm oranlarını %20 düşürdüğü gösterilmiştir. Bununla birlikte "etkin erken tanı yöntemleri" için araştırmalar devam etmektedir.
Akciğer kanseri teşhisinde ; akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi, pet ct incelemesi gibi radyolojik yöntemler ile kanser şüphesi olan bölge tespit edilir. Ancak tanı için görüntülemeden ziyade alınan biyopsi örneğinin patolojik incelemesi esastır. Bu nedenle doku alabilmek için göğüs duvarından iğne biyopsisi, akciğer zarından sıvı boşaltmak, bronkoskopi ve cerrahi yöntemler denenebilmektedir. Ayrıca hastalığın vücut içindeki yayılımını ortaya koymak için kemik sintigrafisi, batın tomografisi (veya pet ct ) ve beyin mr gibi yöntemlere başvurulması gerekmektedir.
Hastalık ne kadar erken evrede yakalanırsa tedavi şansı da o oranda yüksektir. Tedavide ki temel yaklaşım kanserli dokunun tamamen ameliyatla çıkarılmasıdır. Ameliyat sonrası ve ya öncesi doktorunuzun önerisiyle radyoterapi ve/veya kemoterapi yapılabilir. Ameliyat şansı olmayan hastalarda radyoterapi ve kemoterapi uygulanabilir.