Akar'ı Alıkoyan Ekipteki Koruma Astsubayı Savunma Yaptı
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 473 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 473 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmada, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı alıkoyan ekipte yer alan, koruma ekibinden eski astsubay kıdemli başçavuş Abdullah Erdoğan savunma yaptı.
Üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen Erdoğan, savcılıkta susma hakkını kullandığı yönündeki zaptı reddettiğini belirterek, "Savcılığa gittiğimde aç ve susuz olduğumu, bu şekilde ifade vermemin sağlıklı olmayacağını beyan ettim. 'Susma hakkını kullanmıştır' ibaresi yanlış. Bu ifadeyi kabul etmiyorum. Buradaki beyanlarımın dikkate alınmasını istiyorum." diye konuştu.
Mesleki geçmişini anlatan Erdoğan, başarılı hizmetlerinden dolayı üstleri tarafından Genelkurmay Başkanının koruması görevine layık görüldüğünü, bu görevi günlük 15-16 saat çalışma ortalamasıyla, en küçük bir yılgınlık dahi göstermeden yıllarca insan üstü bir gayretle ve eksiksiz yerine getirdiğini ifade etti.
Koruma görevine ilişkin bilgiler veren Erdoğan, 2011'den itibaren 5 yıl koruma personeli olarak Orgeneral Akar'ın en yakınında görev yaptığını, bu süre boyunca en küçük bir koruma zafiyeti yaşanmadığını söyledi.
"Komutanın emniyeti için geldik"
Erdoğan, 15 Temmuz 2016'da normal mesaisine geldiğini, intikal brifinginin ardından görev yerlerine dağıldıklarını anlatarak, Akar'ın Genelkurmay Başkanlığına geçişini sorunsuz sağladıklarını, gün içinde de karargahta dikkat çekecek herhangi bir gelişme olmadığını öne sürdü.
Karargahın komuta katında düzenli olarak tuttukları koruma nöbetine devam ettiklerini bildiren Erdoğan, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Akşam saat 21.00 sularında koruma nöbetini devralmak için komuta katına çıktım ve nöbet için tahsis edilen odada nöbetime başladım. Nöbet esnasında herhangi bir anormallik gözlemlemedim. Genelkurmay Başkanımıza arza ve sunuma gelen personelin olağan trafiği vardı. Devamında 21.30 sularında bir grup Özel Kuvvet personeli komuta katına giriş yaptı. Nöbet odasından çıkarak yanlarına geldim ve burada bulunma nedenlerini sordum. Cevaben bana Özel Kuvvetlerden görevlendirildiklerini, komutanın emniyeti için geldiklerini ve komutanın intikalinde emniyetini almaları yönünde kendilerine emir verildiğini söylediler. Bu esnada Koruma Müdür Vekili Kıdemli Başçavuş Muharrem Uzun ve koruma ekibinden birkaç personel, bulunduğumuz yere geldi. Durumu ona izah ettim. Ardından Muharrem başçavuş ve Özel Kuvvetlerin tim komutanı, emir subayının odasına koordinasyon maksadıyla geçti. 5-10 dakika sonra Muharrem Başçavuş yanıma gelerek komutanın çıkış yapabileceğini, karargaha terör saldırısı duyumunun olduğunu ve Özel Kuvvetlerin destek olarak geldiğini söyledi. Komuta katındaki nöbetime aynı şekilde devam etmem yönünde bana emir verdi. Komutan çıkış yaparsa Özel Kuvvet personelinin eşlik edeceğini söyledi. Bu esnada Genelkurmaya terör saldırısı istihbaratı olduğu yönünde konuşmalar geçiyordu. Ben de telsizle durumu Koruma Harekat Merkezine bildirdim ve personelden teyakkuzda olmasını istedim."
"Dişli ile makamdan çıktılar"
İlerleyen dakikalarda karargah çevresinde silah sesleri duyulduğunu aktaran Abdullah Erdoğan, seslerin nereden geldiğini öğrenmek için Koruma Harekat Merkeziyle temasa geçtiğini, ancak görevlilerden detaylı bilgi gelmediği karşılığını aldığını bildirdi.
Erdoğan, görevlilerden, Koruma Müdür Vekili Kıdemli Başçavuş Muharrem Uzun'un Özel Kuvvetlerden gelen ekibin yanında olduğunu öğrendiğini söyledi. Bunun üzerine Muharrem Uzun'a ulaşarak silah sesleriyle ilgili bilgisi olup olmadığını sorduğunu anlatan Erdoğan, Uzun'un konuyu takip ettiğini ve personelin koordinasyonuyla ilgilendiğini söyleyerek, komuta katındaki nöbetine devam etmesi yönündeki emirini yenilediğini belirtti.
Emir astsubaylarından da net bir cevap alamadığını bildiren Erdoğan, "Ama Genelkurmay Başkanımızın karargaha helikopter istediğini, Akıncı'ya gideceğini bildirdiler." dedi.
Erdoğan, şu iddialarda bulundu:
"Muharrem başçavuşun makam ve koruma araçlarını garaja gönderdiğini öğrendim. Muharrem başçavuşla temasa geçtiğimde araçlar istenirse hemen çağıracağını, problem çıkmayacağını, muhtemel bir intikal olursa bunun helikopterle yapılacağını söyledi. Bir süre sonra makam kapısı açıldı ve Sayın Komutan, Tümgeneral Mehmet Dişli ile makamdan çıktı. Eş zamanlı olarak koridorda bulunan Özel Kuvvetler timi de koruma görevi için hazır oldular. Sayın Komutan net bir şekilde bana, 'Şapkamı ve gözlüğümü unutma, hadi.' emrini verdi ve merdivenlerden inmeye başladı. Ben de komutanla hareket ederek hemen arkasından devam ettim. Emir subayı arkadan, 'Komutanla sen gidiyorsun, telefonla irtibat halinde ol.' şeklinde emir verdi, bir personel de şapka ve gözlüğü ulaştırdı. Koruma personeliyle komutana oldukça yakın bir halde Genelkurmayın ön bahçesine inen helikoptere yöneldik ve zaman kaybetmeden helikoptere binerek havalandık. Yaklaşık 20 dakika sonra Akıncı Üssüne indik. Bizi bekleyen araçla üs karargahının önüne geldik. Karargahın önünde bulunan birkaç personel komutanı selamladı, komutan da onlara 'İyi akşamlar.' cevabını verdi. Mehmet Dişli ile üs komutanının odasına girdiler. Makam odasında havacı bir tümgeneral tekmil vererek komutanı karşıladı. Ben makam odasına girip komutanın kep ve montunu alarak tekrar koridora çıktım. Tüm gece koridorda güvenlik nöbeti tuttum."
"Silahları tek yerde toplamaya çalıştım"
Orgeneral Akar'ın bir ara konutu bağlatarak eşiyle görüştüğünü anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sabah saat 07.00-07.30 sularında Mehmet Dişli general bana, 'Komutan çıkış yapacak.' dedi. Karargahı arayarak Cumhurbaşkanı, Başbakan ve MİT Müsteşarının telefonunu aldı ve tekrar makama girdi. Bir süre sonra dışarıda telefonu komutana vererek bazı görüşmeler yaptırdı. Daha sonra 'Başbakanlığa geçeceğiz.' dedi. Akın Öztürk'e dönerek, 'Sen burada kal, seni aldırtacağım.' dedi. Mehmet Dişli generale dönerek, 'Hadi gidiyoruz.' diyerek yanına aldı ve birlikte makam aracına geldiler. Ben aracın kapısını açarak Genelkurmay Başkanını araca bindirdim. Bana 'Karargahla temasa geç, makam aracı ve koruma araçlarını Başbakanlığa yönlendir. Sen buradan bir araçla karargaha dön.' emrini verdi. 'Komutanım, irtibatı sağlayıp yanınızda geleyim.' dedim. 'Helikopterde telefonla görüşemezsin. Buradan irtibat kur, gecikmesinler.' emrini verdi. İçeri giderek emir subaylığını arayarak Komutanın Başbakanlığa geçtiği bilgisini verdim."
Helikoptere yetişmeye çalıştığını ancak araç sevk biriminin telefonuna bakan kimse olmadığı için araç bulamadığını anlatan Erdoğan, daha sonra Akıncı Üssünden ayrılmak için aynı birimi araç temini için aradığını ancak ulaşamadığı için üssü terk edemediğini bildirdi.
İlerleyen saatlerde üssün bombalandığını, daha sonra askeri savcının ve kolluk güçlerinin geleceğini öğrendiğini belirten Erdoğan, ardından savcılık personelinin gelip kendilerini gözaltına alarak Batı Adliyesine sevk ettiğini bildirdi.
Erdoğan, "Esasında 15 Temmuz günü de meslek hayatımın geçen 18 yılından farklı hiçbir şey yapmadım. Görevim neyse, yapılması gereken neyse onları yaptım. 15 Temmuz gecesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ne emir verdiyse onu yaptım. Aksi herhangi bir davranışta bulunmadım." dedi.
Suçsuz olduğunu savunan Erdoğan, üzerine atılı FETÖ/PYD silahlı terör örgütü üyeliği suçunu kabul etmediğini, bu iddianın hiçbir somut ve maddi delile dayanmadığını, herhangi bir örgütle ilgisinin bulunmadığını öne sürdü.
Orgeneral Akar'ı zorla alıkoyup Akıncı Üssüne götüren askerlerle birlikte hareket ettiği iddiasını da kabul etmeyen Erdoğan, "Bu tamamen asılsız ve temelsizdir. O gece karargahta ve Akıncı Üssünde olan her şey Orgeneral Akar'ın emirleri dahilinde gerçekleşmiştir. Bu şartlar altında bir insanın alıkonulduğu iddiası abesle iştigaldir. Bu iddiayı en sert dille reddediyor, kesinlikle kabul etmiyorum." iddiasında bulundu.
Svap örneklerinde atış artığı bulunduğuna dair rapora da değinen Erdoğan, üste bulunan silahları tek yere toplamaya çalışırken üzerine barut artığı bulaşmış olabileceğini söyledi.
Akıncı Üssü'nde darbe faaliyetlerini gerçekleştiren ekiple hareket ettiği iddiasını da kabul etmeyen Erdoğan, tahliye ve beraat talep etti.
Çapraz sorgu
Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, "Genelkurmay Başkanı Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir numarası. ÖKK'den bir birim onu koruyacaksa, albay ya da yarbay rütbesindeki kişilerin durumu açıklayıp, onunla beraber helikoptere kadar eşlik etmeleri gerekmez mi?" sorusuna karşılık Erdoğan, "Onun öncesinde yapılan bir plan olduğunu düşünüyorum. ÖKK komutanı emir verir, timin başındaki albay, yarbay gelir işlemi gerçekleştirir. Benim konumum gereği bunu sorgulamam düşünülemez." dedi.
"Darbe girişiminden haberdar olmadın mı?" sorusuna ise Erdoğan, terör saldırısı olabileceğinin konuşulduğunu, gece boyunca hiç kimseyle telefon görüşmesi yapmadığını öne sürerek, darbe girişimini anlamadığını iddia etti.
Erdoğan, Akıncı Üssünde izletilen görüntülerin kendisine ait olduğunu kabul etti.
Erdoğan'ın savunmasının ardından duruşmaya ara verildi.