Aile Hayatına Işık Tutuyor
Aile, Sosyal ve Kulluk Hayatına Rehberlik Eden Örnek Hayatlar Bu Kitapta!
Ali Demirel'in kaleme aldığı "İslam'ı Nasıl Yaşadılar" adlı kitap, özellikle boşanma oranlarının arttığı günümüzde, evli çiftlere rehberlik ediyor, aile hayatına ışık tutuyor, sosyal hayata yön veriyor ve kulluk hayatını nurlandıracak dersler içeriyor.
Işık Yayınları tarafından yayınlanan İlahiyatçı - Yazar Ali Demirel'in kaleme aldığı "İslam'ı Nasıl Yaşadılar" adlı kitap, okuyucularıyla buluştu. Aile ve sosyal hayatta rehber olabilecek bir başucu kitabı olan eserde 'Günümüzde boşanmaların arttığı ve mahkemelerdeki her üç dosyadan birinin boşanma olduğu. Bu durum evli çiftlerin örnek alacakları insanları bilmemesinden de kaynaklandığ,bu konuda en önemli örneğin Peygamber efendimiz ve O'nun yanında yetişen ashab efendilerimiz olduğu anlatılıyor. Onlar, İslam'ı anlaşılabilecek ve örnek alınabilecek bir üslupla yaşadı ve yaşattılar. Aile ve toplum ahlakının en doğru, en isabetli örneklerini verdiler. O ve O'nun güzide ashâbı güzeldi ve hep güzelliği temsil ettiler ve arkalarında bize örnek olacak, hayatımızın her karesini kuşatacak, önümüzü aydınlatacak güzel bir hayat bıraktılar. İşte elinizdeki kitap bu güzel hayattan kesitler sunuyor. İlk bölümde aile hayatımıza ışık tutacak örnekler, ikinci bölümde sosyal hayatımıza yön verecek kesitler, üçüncü bölümde kulluk hayatımızı nurlandıracak dersler yer alıyor. Dördüncü bölümde ise ashâb-ı kirâm'ın Efendimiz'e (sallallahu aleyhi ve sellem) olan eşsiz sevgisi örneklerle anlatılıyor.'
"İslam'ı Nasıl Yaşadılar" adlı kitabında Ali Demirel, günümüz evliliklerinin uzun ömürlü olmasında sevgi sözcükleri söylemenin ilişkiyi güçlendirdiğini belirterek, kitabında verdiği örneği şöyle anlatıyor;
Seni Kördüğüm Gibi Seviyorum Ya Âişe!
Her hâliyle bize örnek olan Peygamber Efendimiz, eşine ayrı bir kıymet veriyor, eşleri birbirine kenetleyen sevgi sözcüklerini hanımından esirgemiyor, aşkı
sadece yüreğine hapsetmiyor onu dillendiriyordu. "Ben, Allah'ın sevgilisinin sevgilisiyim" diye kendisiyle iftihar eden, Efendimiz'in zarif eşleri Hz. Âişe annemiz, bir gün Peygamberimiz'e her kadının zaman zaman eşine sorduğu şu soruyu sorar:
– Ey Allah'ın Resûlü, beni seviyor musun?
Allah Resûlü, "Bu ne biçim soru, sevmesem yanında olur muydum." türünden cevaplar yerine, şöyle der:
– Evet, ya Âişe, elbette seni seviyorum!
Bu cevap Âişe annemizi ihtimal tatmin etmez, sevgisinin ölçüsünü merak eder ve ardından ikinci sorusunu sorar:
– Beni ne kadar seviyorsun ya Resûlallah?
Bunun üzerine Efendimiz, hem Hz. Âişe'nin hem de bizim yüreğimizin derinliklerini titreten şu içten, samimi ve bir o kadar da edebi ifadeyle şöyle cevap verir:
– Kördüğüm gibi.
Efendimiz, eşini asla açılmayan, çözülmeyen, kördüğüm gibi bir sevgiyle sevdiğini söylüyordu. Bu, açılmayan, bitmeyen sırlı bir sevgi demekti. Eşinden duyacağı sevgi sözcükleri bir kadının gıdasıdır.
Sosyal Hayatımıza Yön Verecek Hayatlar
Peygamberimiz zaman zaman şaka yaptığını, latifeli konuştuğunu kitabında vurgulayan Ali Demirel şöyle diyor; "Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), herkese samimi ve içten davranırdı. Zaman olur, şakalaşır, tatlı ve güzel bir hava oluştururdu. Başka türlü olsaydı, insanlar Peygamberimiz'e yanaşamazlar, ona soru bile soramazlardı. Zaten insan her zaman ciddi ve ağır meseleleri konuşamaz; bazen ortamın yumuşatılması, insanların rahatlatılması gerekir. Herkes gibi Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de şaka yapar, latifeli konuşur, ama hiçbir zaman yalan söylemezdi. Çünkü şaka yollu da olsa, yalan yalandır. Bunun yanında, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) insanlarla alay etmez, hafife almaz, dalga geçmez, küçük düşürmez, mahcup etmez, zor durumda bırakmaz, birilerini "işletme" gibi olumsuz tavırları hoş karşılamazdı."
"Nasıl Olursanız, Öyle İdare Edilirsiniz!"
Ali Demirel; geçtiği yollarda halkın yürümesini zorlaştıran taşları, dikenleri dışarıya atarak yürümeyi âdet edinen Halife Hz. Ömer'in örneğini şöyle dile getiriyor; 'Bir gün yine yolda giderken gözüne çarpan bir taşa ayağıyla vurdu. Taş, karşıdan gelmekte olan bir adamın ayağına çarptı. Aradan bir sene gibi uzun zaman geçmişti. Hz. Ömer, yine aynı yolda yürürken, ayağına taş değen adamla karşılaştı. Hemen cebinden bir miktar para çıkarıp, "Buyur bunu harçlık yap." dedi. Heyecanlanan adam, "Harçlığım var, ya Emirel-Mü'minin." karşılığını verdi. "Buna rağmen kabul etmeni istiyorum." diyen Halife, şöyle devam etti: "Geçen sene bu yolda taşları ayıklarken, ayağımla vurduğum bir taş, yuvarlanıp senin ayağına değmiş; ben de halkımdan birinin ayağını incittiğim için üzüntüye kapılmıştım. Alırda hakkını helal edersen beni bir senedir hissettiğim üzüntüden kurtarmış olacaksın!" Bu olay, o günkü yöneticiden bir misal. Bir de o günkü halktan bir misal arz edelim: Sahâbeden Hz. Ebû Zer (radıyallahu anh), komşusunun karnı açken bir Müslümanın kendi evinde tok olarak uyuyamayacağını söylüyor; elinde imkânı olanların ihtiyaç içinde inleyen kardeşlerine yardım etmedikçe evlerinde uyumalarının caiz olmadığını ifade ediyordu. Onun bu iddiasında ne kadar samimi olduğunu anlamak için bir akşam kendisine bir kese dolusu para gönderip hediye olarak kabul etmesini istediler. Ebû Zer, bu paranın kendisinden daha fakir olanlara verilmesi gerektiğini söyleyince, parayı getiren köle, "Bunu sana kabul ettirebilirsem hürriyetime kavuşacağım sözü verildi." diyerek parayı kabul ettirdi. O gecenin sabahında ise köle erkenden gelerek:
– Size akşam getirdiğim parayı yanlış adrese getirmişim. Başkasına vermem gerekmiş; parayı geri istiyorlar, deyince Ebû Zer'in buna cevabı şöyle oldu:
– "Ben komşularımın ihtiyaç içinde inledikleri sırada evinde bol para ile uyumanın caiz olmayacağına inandığım için, verdiğin parayı eve götürmeden hemen yoksul ailelere dağıttım, ondan sonra gelip evimde uyudum. Şu anda sana iade edecek para yoktur!" karşılığını verdi.