"afad'ın doğal üyelerine toplantı için davet gerekmez"
Sosyolog İsmail Öz, olası bir afet durumunda AFAD'ın yapacağı ilk toplantıda, ikinci toplantının ne zaman ve nerede yapılacağının belli olduğunu, doğal üyelere ikinci bir toplantı için davet gerekmediğini söyledi.
Geçen perşembe günü İstanbul'da yaşanan 5,8'lik depremin ardından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığındaki Türkiye Afet Müdahale Planı Toplantısı'na (AFAD) İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun davet edilmediği yönündeki tartışmalar, olası afet durumlarında yöneticilerin nasıl hareket etmesi gerektiği konusunu gündeme getirdi.
Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Sosyolog İsmail Öz, "Siz bu şehirin oluşmasında ve inşa edilmesinde sorumlu olan bir makam olarak oranın doğal üyesisiniz. Vali, büyükşehir belediye başkanı, kaymakamlar, ilçe belediye başkanları doğal üyelerdir. Aynı zamanda büyükşehir belediye başkanlığının gerekli birimleri de vardır. Örneğin yirminin üzerinde birim görevliyken sayın belediye başkanı onu bile manipüle ederek, itibarını sarsacak zeminde 'sadece itfaiye ve defin işlerinden sorumlu daire başkanlığı oradaydı' diyor" ifadelerini kullandı.
"İLK TOPLANTIDA YER VE ZAMAN BELİRLENİR"
İlk toplantıda ikinci toplantının ne zaman ve nerede yapılacağının belli olduğunu, doğal üyelere ikinci bir toplantı için davetin gerekmediğini belirten İsmail Öz açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Orada kimin nerede durması gerektiği bellidir. Dolayısıyla ilk toplantıda kimin orada olması gerekiyorsa ne zaman ve nerede toplanılacağıyla ilgili bir tebligat yapılmıştır. Herkes biliyor ki bir toplantı yapıldığı zaman orada ikinci toplantının ne zaman ve nerede yapılacağıyla ilgili karar alınarak ayrılınır. Burada ikinci bir defa buradaki doğal üyelere davet gerekmez. Burada bir polemik oluşturarak, devlete yeniden rol biçiyormuş gibi algı zemini oluşturarak mağdur tarafı ortaya çıkararak yepyeni bir taammül geliştirmenin derdinde olan bir tablo var. Kamu görevlileri ile ilgli bir etik sözleşmesi var. Bu sözleşme bir kamu görevlisinin ne yapması gerektiğini ve hangi ahlaki normlar çerçevesinde yapması gerektiğini, devletin onurunu, devlet kurumlarının nasıl koruması gerektiğinin çerçevesini çizer. Siz burada bir devlet kurumunu temsil eden belediye başkanı olarak devletin diğer bir kurumunu zaafa düşürecek açık ve net tabloları flulaştırmaya tabi tutarak, toplanma alanları sayısı üzerinden polemik yaparak, etik sözleşmenin dışına çıkarak, diğer kurumları yıpratarak toplumun gözü önünde bir güvensizlik ortamı oluşturarak yol çizmeye çalışıyorsunuz."
'CAN GÜVENLİĞİ' VURGUSU
İmamoğlu'nun anayasanın dışına çıkarak bir perspektif çizdiğini ifade eden Öz, "Özellikle CHP'li diğer isimler tarafından gündeme getirilen 'İmamoğlu seçilmiş birisi olarak oraya atanmışların yanına mı gidecek?' konusu var. Elbette seçilmişlik çok kıymetli bir şeydir. Ama hiç kimse anayasanın, yasaların üzerinde değildir. Dolayısıyla herkesin nerede durması gerektiğini belirleyen en temel yer kanunlarımızdır. Orada bir cumhurbaşkanı yardımcısı vardır. Doğal olarak cumhurbaşkanı adına oradadır. Eğer seçilmişlikten bahsediliyorsa Türkiye'nin en büyük seçilmiş makamı da cumhurbaşkanlığıdır. Onun yardımcısı da onu temsilen oradadır. Anayasanın ve yasaların dışına çıkarak adeta onu tanımayarak bir perspektif çizmenin hiç doğru olmadığı kanaatindeyim. Herkesin ne yapması ve nerede durması gerektiği bellidir. Türkiye'ye yeni yol ve yöntemler çizmek doğru değildir. Bizim yer çekimi kanununu yeniden ispatlamak gibi bir derdimiz olmamalı. Herkesin işine bakıp bu önemli günlerde milletin can güvenliğini korumakla mükellef olduğunu bilmesi lazım" şeklinde açıklamada bulundu.
GÖLCÜK VE SAKARYA ÖRNEĞİ
Öte yandan Gökcük ve Sakarya'da yaşanan depremi hatırlarak, oranın belediye başkanlarının davete gerek duymadan görevini yerine getirdiğinin altını çizdi. Öz, "Gölcük'te ve Sakarya'da da aynı şeyler yaşandı. Oralarda bu tip bir tartışmayı hiç gördünüz mü? Oradaki belediye başkanlarının çağırılmasıyla ilgili özel bir davetin gittiği bir tabloyu gördünüz mü? Ben görmedim. Doğal olarak kim nerede durması gerekiyorsa oradaydı ve işini yaptı. Bu suni tartışmanın ülkeye, devlete, devletin erkanına kazandıracağı hiçbir şey yoktur" dedi.