Afad Ekiplerinin Anlatımıyla Van Depremi
ÖNDER ALTINAL - Van'da 23 Ekim 2011'de meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki depremin ardından yıkılan binaların enkazları altında kalanları kurtarmak için çaba gösteren AFAD arama kurtarma teknisyenleri, o güne ait hüzün ve sevinç dolu anılarını anlattı.
CEMAL AŞAN - ÖNDER ALTINAL - Van'da 23 Ekim 2011'de meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki depremin ardından yıkılan binaların enkazları altında kalanları kurtarmak için çaba gösteren AFAD arama kurtarma teknisyenleri, o güne ait hüzün ve sevinç dolu anılarını anlattı.
Depremden kısa süre sonra yıkılan binaların bulunduğu bölgeye hareket eden, insanları kurtarabilmek için tüm imkanlarını seferber eden AFAD teknisyenleri, saatler süren çalışmalar sonunda enkazların altından onlarca kişiyi kurtararak depremin adeta kahramanı oldu.
"Sesimi duyan var mı?" çağrısıyla enkaz altındaki insanlara ulaşmaya çalışan, aynı zamanda endişeyle bekleyen yakınlarına da umut dağıtan arama kurtarma teknisyenleri, bazen 24 saat, bazen 72 saat, bazen de 108 saat sonra enkaz altından insanları kurtararak mucizelere imza attı.
Enkazdan canlı çıkardıkları insanların aileleriyle sevinerek, hayatını kaybedenlerin yakınlarının üzüntülerine ortak olan teknisyenler, aradan geçen zamana rağmen depremin yaşattığı acı günleri unutamıyor.
"Enkaz üzerinde çalışırken karışık duygular yaşıyorduk"
AFAD Van İl Müdürlüğünde görev yapan arama kurtarma teknisyeni Nihat Gazioğlu, AA muhabirine, nöbetten çıkarak evine gitmeye hazırlandığı sırada depreme yakalandığını ve hemen gelen ihbarları değerlendirmeye başladıklarını söyledi.
Depremde ilk olarak tamamen yıkılan 3 katlı binada arama kurtarma için görevlendirildiğini belirten Gazioğlu, sarsıntıdan hemen sonra önce kentin çevresindeki, daha sonra da uçaklarla Türkiye genelindeki arama kurtarma ekiplerinin Van'a gönderildiğini kaydetti.
Geniş bir ekiple insanları kurtarmaya çalıştıklarını ifade eden Gazioğlu, yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Depremde 3 gün boyunca hiç durmadan çalıştım. 3 gün sonra evimin durumunu öğrenmeye gidebildim. Annem, babam il dışındaydı. Deprem sırasında iki kardeşim evdeydi, onlar da dışarı kaçmıştı. Çok şükür, hiçbirine bir şey olmamıştı ama 3 katlı evimiz ağır hasar almıştı. Depremden sonra yıkımını gerçekleştirdik ve barınma sorunumuzu gidermek için deprem konutlarından ev aldık. Enkaz üzerinde çalışırken karışık duygular yaşıyorduk.
Hem üzgündük hem de çalışmak zorundaydık. Kendimiz de mağdur durumdaydık. Üçüncü günün sonunda evimin durumunu gördüğümde moralim daha da bozuldu ama kendimi toparlayarak çalışmaya devam ettim çünkü onlarca insan bizim kurtarmamızı bekliyordu."
Gazioğlu, kendi üzüntülerini bir kenara bırakarak insanlara yardımcı olmaya çalıştıklarını, kriz merkezinde görevlendirildikleri bölgelerde insanların umutlarını gerçekleştirmek için çaba gösterdiklerini dile getirdi.
Barınacak yerleri olmadığı için yakınlarını il dışına gönderdiklerini belirten Gazioğlu, şöyle konuştu:
"Birinci depremden 3 ay önce evlenmiştim. Eşimi deprem nedeniyle il dışına göndermek zorunda kaldım. Bayram planları yapmıştık. İkinci depremden önce geldi. O gün deprem oldu ve ertesi gün yeniden memlekete göndermek zorunda kaldım ve işime devam ettim. Yaklaşık bir yıl ayrı kaldık. Sonrasındaki süreçlerde de ailemizin geri gelmesiyle normale döndük. Görev yaptığım binalardan birinde 8 üniversite öğrencisini enkaz altından ölü çıkardık. Buna çok üzülmüştüm. İkinci depremde de bir binanın enkazından 12 kişiyi canlı çıkardık, çok mutlu olduk. Cenazelere ulaştığımızda üzülüyor, canlı çıkardığımızda da buna çok seviniyorduk."
"Saldırılara maruz kaldık ama işimizi aksatmadık"
Yaklaşık 17 yıldır arama kurtarma tesnikyeni olarak çalışan Cemal Kurban da Van'da 644 kişinin hayatını kaybettiği iki depremde görev yapan ekiplerin aynı zamanda depremi yaşadığına dikkati çekti.
İlk gittikleri görev yerinin bir öğrenci yurdu olduğunu ve orada iki öğrencinin cansız bedeniyle karşılaştıklarını anlatan Kurban, şunları kaydetti:
"O anda insanların psikolojisi çok farklı. Depreme maruz kalan insanlar olarak müdahaleye gittiğimizi düşünmedikleri için bazı insanların saldırısına da maruz kaldık ama saldırılara maruz kalsak bile bizim için öncelikli olan, insanların hayatını kurtarmaktı. Bu nedenle işimizi en iyi şekilde yapmaya çalıştık. Depremin olduğu anda kurumdaydık. İlk aklımıza gelen kendi ailemiz oldu.
Ailemizin güvende olduğunu öğrendikten sonra zaman kaybetmeden ihbarların geldiği noktalara intikal ederek insanların hayatını kurtarmaya çalıştık."
Oğlunu askere getiren babayı kurtardı
Depreme alışveriş merkezinde yakalanan arama kurtarma teknisyeni Ahmet İpek de hemen AFAD'a gelerek amirlerinin görevlendirdiği noktalarda arama kurtarma yaptıklarını anlattı.
İkinci depremde (9 Kasım 2011 depremi) Bayram Oteli'nin yıkılmasından hemen sonra bölgeye giderek gerekli güvenlik önlemlerini aldıklarını belirten İpek, şöyle devam etti:
"Sesli ve köpekli arama yaptığımız sırada bir kişinin yerini tespit ettik. Ses geliyordu. İstanbul'dan gelen bir kişiydi, oğlunu askere getirmişti. Üzerinde 3-4 kat blok beton vardı. Oraya dehliz açtık. Bu sırada kendisiyle konuşuyorduk. Onu motive etmemiz gerekiyordu. 'Ne yaptınız, ne kadar kaldı, ne zaman kurtaracaksınız?' diye bize sorular soruyordu. 7 saat süren çalışmayla canlı olarak kurtardık. Burnu bile kanamamıştı. Çıktığında kendini tutamadı ve ağlamaya başladı. Bize sarıldı. Sonra sağlık ekipleri müdahale etti. Biz de onunla birlikte duygulandık."
Ailesini memlekete gönderdiğini ve durumunun iyi olduğunu ilettikten sonra telefonunu kapattığını kaydeden İpek, "Sürekli arayarak bizim işimize konsantre olmamızı engelledikleri için telefonu kullanmıyorduk. Uzun süre çalışıyorduk ama yorgunluk hissetmiyorduk çünkü insanların bizden beklentileri vardı. Biz de onların umutlarını kırmamak için sürekli çalışarak enkaz altındakilere ulaşmaya çalışıyorduk." dedi.
Japon yardım görevlisini canlı çıkardı
Depremin hemen ardından Hakkari'den arama kurtarma çalışmalarına destek vermek amacıyla Van'a gelen teknisyenlerden Hasan Zariç de günlerce yıkılan binaların enkazlarından insanları canlı çıkarabilmek için mücadele ettiklerini söyledi.
İnsanların kendilerinden beklentileri olduğunu ve bunun için saatlerce aralıksız çalıştıklarını dile getiren Zariç, "Hakkari ekibi olarak Japon yardım gönüllüsü Miyuki Konnai'yi Bayram Oteli'nin enkazından canlı çıkardık. Belli önlemleri aldıktan sonra enkaza giriyoruz. Bu çalışmayı yaptığımız sırada arkadaşımızı açtığımız dehlizten içeri gönderdik ve orada birinin sağ olduğunu söyledi. O da Japon Miyuki'ydi. Arkadaşlarımızla içeri girerek sedyeyle çıkardık. O anki duyguları anlatamam. Bir insanı canlı olarak çıkarmak dünyanın en güzel duygusu." şeklinde konuştu.
"Her an depreme hazırız"
AFAD Arama Kurtarma Birlik Müdürü Sadi Ekin de Van'da 70 kişilik arama kurtarma teknisyeni, 4 arama kurtarma köpeği ve son sistem ekipmanlarla bölgeye hizmet verdiklerini söyledi.
2011'deki depremlerin ardından deprem bilinci oluşturmanın önemini, afete maruz kalan insanların duygularını daha iyi anladıklarını kaydeden Ekin, bundan ders alarak özellikle büyük afetlerde, depremlerde hareket tarzı, neler yapıbileceği konusundaki faaliyetlere ağırlık verdiklerini, ekip olarak da olası vakalara karşı sürekli çalışma yaptıklarını ifade etti.
Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı faaliyet yürüten Uluslararası Arama Kurtarma Danışma Grubu standartlarına ulaşabilmek için haftanın 5 günü aralıksız çalışma yaptıklarını vurgulayan Ekin, şu bilgileri verdi:
"Standartlara ulaşmak için tüm imkanları kullanıyoruz. Bunun yanında afet, deprem bilincini toplumun geneline yaymak için okullarda, yaz döneminde de resmi kurumlara, özel sektöre çeşitli eğitimler veriyoruz. Eğitim verdiğimiz kişi sayısı bakımından Türkiye'de 3. sıradayız. Depremi yaşamış bir il olarak bunun bilincini gelecek nesillere aktarmak adına tüm okullarımızda eğitimler veriyoruz.
Şu andaki personel sayımız, araç gereçlerimiz ve başkanlığımızın sağladığı imkanlarla, ilk andan itibaren bütün afetlere müdahale edebilecek durumdayız. Personelimiz eğitim konusunda çok tecrübeli. Olası bir afette en hızlı şekilde müdahale edebilecek kapasiteye sahibiz."