Haberler
İsrail ve Hizbullah ateşkese çok yakın: 36 saat içinde ilan edecekler

Savaşın bitmesine saatler kaldı! Ateşkes artık çok yakın

Kreş tartışmasında CHP'li Başarır ağzını fena bozdu: Tweet bu kadar, geri zekalı

CHP'li Başarır ağzını fena bozdu! Varank'ın yanıtı ise daha bomba

Naci Görür'den Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

İşte kokoreçcide ölen gencin son videosu: Ölürsem bunu paylaşın

İşte kokoreçcide ölen gencin son videosu: Ölürsem bunu paylaşın

Adnan Oktar suç örgütüne yönelik hazırlanan iddianamenin detayları

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

ADNAN Oktar suç örgütüne yönelik hazırlanan 171'i tutuklu 226 şüphelinin yer aldığı 3 bin 908 sayfalık iddianamenin detayları ortaya çıktı.

ADNAN Oktar suç örgütüne yönelik hazırlanan 171'i tutuklu 226 şüphelinin yer aldığı 3 bin 908 sayfalık iddianamenin detayları ortaya çıktı. İddianamede örgütün silahlanmak için sahte kuyumcu ve şirketler kurduğu,  yine silahlı örgüt yapısını kuvvetlendirmek ve örgüt içerisindeki silah sayısını artırmak için çalışmalar yürüttüğü vurgulandı. İddianamede, aramalarda ele geçirilen notlarda örgüt üyelerinin silahların hangi marka ve model  olacağına  kadar  'mehdi' olarak görülen örgüt  lideri  Adnan Oktar'dan  görüş aldığının altı çizildi. "Dragos" olarak tabir edilen örgüt merkezinde 11 Temmuz 2018'de arama gerçekleştiren özel harekat polisine yönelik, örgüt mensubu Mert Sucu tarafından ateş açıldığı ancak polis memurunun giydiği çelek yelekten dolayı herhangi bir yaralanmanın olmadığı da vurgulandı.

"SİLAHLANARAK BAŞTA  ÖRGÜT LİDERİNİ KORUMAYI  HEDEFLEDİLER"
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca hazırlanan ve kabul edilen 3 bin 908 sayfalık iddianamede Adnan Oktar Suç Örgütü'nün kuruluşu, yapısı, kuralları, örgüt içi evlilikler, örgütün tarihsel gelişimi, ideolojisi, amacı, örgütün cinsel-mali sömürü düzeni, örgütün gelir kaynakları, silahlanma yapısı, örgütün hukuk grubu, propaganda faaliyetleri, örgütün FETÖ ile ilişkisine ayrıntılı olarak yer verildi.

"SİLAHLANARAK BAŞTA ÖRGÜT LİDERİNİ  KORUMAYI  HEDEFLEDİLER"
İddianamede "Örgütün silahlı yapısı  ve  silahlanma  stratejisi" başlıklı bölümünde "Örgütün   gerektiğinde  kullanılmak  üzere  silahları bulundurması,  örneğin  ulaşabileceği  yerde  muhafaza   etmesi, depolaması halinde  örgüt  silahlı  sayılmalıdır  ve  bunun  yanında sahip  olunan  silahların   ruhsatlı  olup  olmamasının  da  örgütün silahlı  bir örgüt  sayılması  açısından  herhangi  bir   önemi bulunmamaktadır" denildi.  Adnan  Oktar  Silahlı  Suç  Örgütü'nün  silahlanarak başta  örgüt liderini   korumayı  hedefledikleri, silahlanmayı  mağdur  ve  müştekiler  üzerinde  korku  ve  baskı   unsuru olarak kullanarak iradelerini  sakatladıkları,  işlenen  suçlarda silahlanmayı  tehdit  unsuru   olarak  kullandıkları belirtilen iddianamede şu değerlendirmede bulunuldu:  "Ayrıca  yasadışı saiklerle oluşturulan  bu silahlanmaya  yasallık  kazandırmak   gayesiyle  resmi  makam  ve  mercilere  yalan  beyanda  bulundukları,  gerçek  ve fiili  durumla   örtüşmeyen  beyanlarla  silah  taşıma ve  bulundurma  ruhsatları  aldıkları,  bu  suretle  kolluk   kuvvetlerinin denetim durumunu  bertaraf ettikleri  değerlendirilmiştir" denildi.

"TAŞIMA RUHSATI ALABİLMEK İÇİN KUYUMU MAĞAZASI AÇTIKLARI ANLATILDI"
Örgütün  silahlanmaya  legal  bir  görünüm  sağlamak  amacıyla,  örgüt  üyelerinin  taşıma   ve  bulundurma  ruhsatlarının  yasal mevzuata  uygun  surette  alınmasını  sağlamaya  yönelik  eylemlerde  bulunduğu anlatılan iddianamede şu ifadelere yer verildi: Mesleki  faaliyetten  istifade  ederek  taşıma  ruhsatı  alınabilmesi  amacıyla  gerçekte   kuyumculuk  mesleği  ile  iştigal  etmeyen  bir kısım  örgüt  üyeleri  adına  (örgütün  sermayesiyle)   işyerleri  (kuyumcu,  altın  mağazası)  açıldığı,  cirodan istifade  etmek  suretiyle taşıma  ruhsatı  alınabilmesi  amacıyla  bir  kısım  örgüt   üyelerine  yine  örgüte  ait  şirketlerde  'yönetici  (genel  müdür)'  ya  da  ortak statüsü  kazandırıldığı  ancak  bu  örgüt  üyelerinin  gerçekte  ilgili  şirketlerde  fiili  olarak  yöneticilik  yapmadıkları  aksine   görevlendirmelerinin  yahut  ortaklıklarının  kısa  süreli   olduğu,  can  güvenliğinin  tehdit ve  tehlikeye  maruz  kaldığından  bahisle  taşıma  ruhsatı  alınmasını   sağlamak  amacıyla  "kurgulamak  suretiyle bir  kısım  vakalar  yaratıldığı'  ve  bu  gerçeğe  aykırı   vakaları/olayları  gerekçe  göstermek  suretiyle  bir  kısım  örgüt  üyelerine  taşıma  ruhsatı  alındığı   anlaşılmıştır."

"ARAMALARDA 79 TABANCA,  23 TÜFEK  VE  17 BİN 596  ADET  FİŞEK ELE GEÇİRİLDİ"
Gerçeğe aykırı   durumlar  yaratarak  silahlanan  örgüt  üyelerinin,  örgüt  liderinin  yaşadığı  yerde  taşıma  ruhsatlı   silahlarla  nöbet tuttukları anlatılan iddianamede,  ev  aramalarında  taşıma  ruhsatlı  silahların  ruhsat  sahipleri  ile   ilgisi  bulunmayan  yerlerde  ve fakat örgüt  liderinin  silahlanma  çağrısına  uygun  surette  örgüt   liderinin  evinde  ve  başkaca  örgüt  üyelerinin  evlerinde  bulunduğu
kaydedildi. İddianamede,  örgüte  yönelik  arama   işlemlerinde  ele  geçirilen  79  tabanca,  23  tüfek  ve  17 bin 596  adet  fişek bağlamında  silahlı  ve  zorlayıcı   gücü  itibariyle  amaç  suçları  işlemeye  elverişli  bir  suç  örgütü  olduğunun değerlendirildiği
ifade edildi.

"ÖRGÜTTE  ADNAN  OKTAR  RESUL  KABUL  EDİLDİĞİ  İÇİN  ONUN  KORUNMASI  HER  ŞEYDEN   ÖNCELİKLİDİR"
İddianamede, ele geçirilen notlar da  örgüt  üyelerinin  silahların   hangi  marka ve  model  olacağına  kadar  örgüt  lideri  Adnan Oktar'dan  görüş aldığının altı çizildi. İddianamede,  "Örgütte  Adnan  Oktar  resul  kabul  edildiği  için  onun  korunması  her  şeyden   önceliklidir.  Dolayısıyla  nöbet  ibadet  kabul  edilir.  Örgütteki  bütün  erkekler  mutlaka  haftada  en  az   bir  gün  örgüt  liderinin yaşadığı  'Dragos' olarak  adlandırılan  ikamette,  daha  sonra  da  Hür  Sokaktaki   A9  TV  stüdyosunda  ve  Adnan  Oktar'ın  olduğu her  yerde  nöbet  tutmaktadırlar" ifadelerine yer verildi.

"ÖRGÜT  SİLAHLANMAK  İÇİN  SAHTE  KUYUMCU  VE   ŞİRKETLER  KURDU"
İddianamede, aramalarda örgütsel çıkarlar  doğrultusunda  kanuna  uydurularak  alınan  silahların  örgüt  içerisinde   nasıl  kullanıldığını belirten  bir  notlar ele geçirildiği ve incelendiği belirtilerek şu değerlendirmelere yer verildi: "Söz  konusu  notlar  incelendiğinde, örgütün  silahlanmak  için  sahte  kuyumcu  ve   şirketler  kurduğu,  yine  silahlı  örgüt  yapısını  kuvvetlendirmek  ve  örgüt  içerisindeki silah   sayısını  artırmak  için  çalışmalar  yürütüldüğü  anlaşılmaktadır.  Yapılan  araştırmalar,  ilgili  birimlerle  yapılan  yazışmalar, alınan   müşteki  ve  şüpheli  ifadeleri  toplu  bir  şekilde  değerlendirildiğinde,  örgüt  mensupları  tarafından   usulüne  uydurularak ruhsat  alınan  silahların,  gerek  örgüt  merkezinin  ve  liderinin  korunmasında,   gerek  örgüte  muhalif  kişilerin  baskı  ve  tehdit  altına alınmasında,  gerekse  de  örgütten  kaçmayı   düşünen  bazı  örgüt  mensuplarının  bu  girişimlerinin  engellenmesi  için  temin edildiği anlaşılmıştır."

MÜŞTEKİ ANLATTI: DEDEMİN  MİRASINI  BEKLEYEN  ADNAN  OKTAR...
Müşteki  E.Y.E. bu konuda  "Vefattan  sonra  yıllardır  dedemin  mirasını  bekleyen  Adnan  Oktar,  güya  'evlatlık   vazifelerini  yerine getirdiler'  denmesi  için  Tuba  dışında  dedemin  diğer  çocuklarını  cenazeye   gönderdi.  Adnan  Oktar,  Tuba'nın yıllardır kaçacağından  şüphelendiği  için  ve  onu  hapsettiği   için  cenazeye  de göndermedi.  Cenaze  törenine  örgütün  silahlı adamlarından yaklaşık  15 kişi,   para  ile  tutulan  özel  güvenlikler  ve  avukatları  Fatih  Doğan  eşliğinde  geldiler.  Hatırladığım   kadarıyla gönderdiği  silahlı  adamalar  Alpar  Sayın,  Fatih  Menet,  Ali  Kasap,  Cüneyt   Özyaşar,  Tolga  Çetiner,  Mustafa  Işık'tı. Beni  ve  akrabalarımızı  cenazenin  taşınması   esnasında  itip  kakarak,  mezar  başında  cenazemizi  defnederken  başıma  silahlı adamlarını  dikerek   orada da bana ve aileme eziyet ettiler" şeklinde ifade verdi.  Müşteki E.Y.E.'nin bu ifadesi ile cenazeye katıldıklarına ilişkin fotoğraflar
da iddianameye delil olarak konuldu. İddianamede müşteki  E.Y.E.'nin  dedesi  Cevat   Babuna'nın  cenazesinde  silahlı  örgüt  mensuplarının  varlığıyla  kendilerini  baskı altında   hissettikleri  ve  cenazeye  dahi  sahip  çıkamadıkları, kanuna  uydurularak  örgüt  üyeleri  tarafından  alınan  ruhsatlı  silahların örgütsel  konularda   kullanıldığı  hususunun  müşteki E.Y.E.'nin beyanının örnek olduğu vurgulandı.

ÖRGÜT MERKEZİ "DRAGOS"
İddianamede alınan beyanlarda, örgüt  lideri  tarafından  muhtemel  adli  operasyon  esnasında  kimin   ne  şekilde  davranacağı,  nöbet  sistemine  müdahil  şahısların  emniyet  birimleri  intikal  ettiğinde  ne şekilde  hareket  edeceği  ve  gerektiğinde  silah  kullanmaktan  çekinilmemesi  gerektiği  hususlarının da belirtildiği anlatıldı. Örgüt mensuplarının  silah  kullanma  eğitimi  aldıklarına dair  beyanların da  mevcut olduğunun altı çizilen iddianamede, 11 Temmuz 2018 tarihinde örgüte yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda,   "Dragos"  olarak  tabir  edilen  örgüt  merkezinde  arama  işlemlerini  gerçekleştiren  kolluk  personeline   yönelik olarak, halihazırda  tutuklu  bulunan  örgüt  mensubu  Mert Sucu tarafından  ateş  açıldığı bilgisine yer verildi. Özel  Harekat  Şube Müdürlüğü  görevlisine 2 adet ateş açıldığı ancak  kullanmış  olduğu   çelik  yelekten  dolayı  herhangi  bir  ölüm  olay yaşanmadığı ifade edildi.

"SİLAHLI  SALDIRI  OLAYININ ÖRGÜT LİDERİNİN TALİMATI DOĞRULTUSUNDA GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİ DEĞERLENDİRİLMEKTEDİR "
İddianamede, "Bahse konu olay, operasyonun  başlangıcında,  örgüt  merkezine  giriş  esnasında  yaşanmış   olsaydı,  anlık  bir reaksiyon  neticesinde  yaşandığı  ve  refleks  olarak  yahut  da  muhtemel  saldırıya   reaksiyon  olarak  gerçekleştiği  düşünülebilirdi. Ancak  olay,  operasyon  başlayıp,  örgüt  merkezinin büyük  kısmında  hakimiyetin  sağlandığı,  aramaların  devam  ettiği  ilerleyen saatlerde   gerçekleşmiştir.  Bu  sebeple  silahlı  saldırı  olayının,  ifadelerde  geçen  örgüt  içi  tedbirler  kapsamında   örgüt liderlerinin  talimatları  doğrultusunda  gerçekleştirildiği  değerlendirilmektedir" denildi.

"ADNAN  OKTAR ÖRGÜT  İÇERİSİNDE   MEHDİ  OLARAK  GÖRÜLDÜ"
İddianamede Adnan Oktar ve örgütle ilgili detaylara da yer verildi. İddianamede, Adnan Oktar'ın örgütün  bütünlüğü  üzerinde  tek  hakim  ve  lider  Adnan  Oktar olduğu, örgüt  içerisinde   mehdi  olarak  görüldüğü kaydedildi.  İddianamede Adnan  Oktar'ın  İstanbul'a  geliş  tarihi  olan  1979  yılında  İstanbul   Boğazı'nda  patlayan  tankerin  mehdiyet  alameti  olduğu  ve  o  tarihten  itibaren  örgüt   liderine  mehdilik  indiği  konusu  örgütte  sıklıkla  işlendiği  belirtildi.  Adnan  Oktar'ın faaliyetlerinde "Harun  Yahya"  takma  adını  kullandığı kaydedilen iddianamede, "Diğer  dini  istismar  eden  örgütlerden  farklı  olarak,  şüpheli   ve  müşteki  ifadelerinde  geçtiği  şekliyle,  Harun  ismini  Hz.  Musa'nın  kardeşi  Hz.  Harun'dan,   Yahya  ismini  ise  Hz.  İsa'nın  havarisi  Vaftizci  Yahya'dan  aldığı  anlaşılmaktadır" denildi.  İddianamede Adnan  Oktar'a  hizmet   etmenin,  talimatlarına  sorgulama  yapmadan,  uymanın  imanın  bir  gereği  olduğu,  kendisinin  sözde   peygamberler  üstü  bir  konumda  olduğu  hususlarının benimsendiği ifade edildi.

"ÖRGÜT  BULUNDUĞU  ORTAMA  UYUM   SAĞLAYIP EVRİM GEÇİREREK GÜNÜMÜZE KADAR DEVAM  ETTİ"
Adnan  Oktar suç  örgütünün  1986  yılında  evrim ve masonluk karşıtlığı söylemleriyle  başladığı  faaliyetlerine,  günümüze  kadar  bulunduğu  ortama  uyum   sağlayıp   evrim  geçirerek devam  ettiği belirtildi. İddianamede, "Yakın  zamandaki  FETÖ  örneğinde  olduğu  gibi,  hakkıyla  sınavlara  girerek  makam  ve   mevkilere  gelmeye  çalışan  insanların  hakları,  soru  çalmak  vasıtasıyla  gasp  edilmiş,  kendilerine   yakın  olmayan  insanlar  çeşitli  iftiralar,  sürgünlerle  yıldırılmaya,  devlet  gücü  istismar  edilerek   operasyonlar  gerçekleştirilmeye  çalışılmıştır.  Söz  konusu  terör  örgütü  ideolojik  olarak  dini   istismar  eden  terör  örgütlerine  bariz  bir  örnek  olarak  gösterilebilir.  Aynı  şekilde  Hizbullah,  El   Kaide, Hilafet Devleti (HD-İCB/AFİD)  vs.  terör  örgütleri  de  çeşitli  örneklerle  açıklanarak  benzer   özellikleri  ortaya  konabilir" değerlendirilmesinde bulunuldu.  Örgüt  mensuplarının  askerlik  yapmamaları  için  yurtdışındaki  örgüt  mensuplarına  ait   şirketlerde  beyanlara  göre  çalıştığı  ve  çalışmış  gibi  gösterdiği,  fırsat  ortaya  çıktığında  bedelli   askerlik  yapmalarını  sağlayarak  örgütten  uzaklaşmalarını  önlendiği iddianamede anlatıldı.

"TECAVÜZLERİN  VİDEO  KAYDINA  ALINDI"
İddianamede,  1990'lı  yılların  son  dönemlerinden  başlamak  kaydıyla  örgütün günümüze  kadar  eleman  kazanma   yöntemlerine  birinin  turnike sistemi olduğu kaydedilerek, "Örgüt  mensubu  olma  kıstaslarını  taşıyan  aralarında   bazıları  çocuk  yaşta  olmak  üzere  kız  ve  kadınlar,  örgütün  yakışıklı  erkek  mensupları  tarafından   zengin  ve  başarılı  bir  iş  adamı  imajı  çizilerek  ikili  ilişkiler  kurulduğu,  dini  telkinlerle  kandırılıp   cinsel istismar  ve  tecavüze  uğrayan kadınların psikolojileri  ve  benlikleri  kırılıp,  iradeleri  ellerinden  alınarak   örgüte  dahil  edilmekte,  söz  konusu  tecavüzlerin  video  kaydına  alındığı   hissettirilerek - gösterilerek  şantaj  yoluyla  kopmaların  ve  şikayetçi  olunmasının  önüne   geçilmektedir" değerlendirmesine yer verildi.




- İstanbul
Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
title