Adli Yıl Açılış Töreni
TBB Başkanı Feyzioğlu: "Çağdaş bir demokraside 'milli irade' tabirini kullanmaya devam etmek isteyenler, bu tabirin içinde siyasi iktidara muhalif düşüncelerin de yer aldığını, hükümetlerin parlamentodaki çoğunluklarına dayanarak her istediklerini yapamayacaklarını ve onlara oy vermeyenlerin de hükümeti olduklarını unutmamalıdır"
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, "Çağdaş bir demokraside 'milli irade' tabirini kullanmaya devam etmek isteyenler, bu tabirin içinde siyasi iktidara muhalif düşüncelerin de yer aldığını, hükümetlerin parlamentodaki çoğunluklarına dayanarak her istediklerini yapamayacaklarını ve onlara oy vermeyenlerin de hükümeti olduklarını unutmamalıdır" dedi.
Feyzioğlu, adli yıl açılış töreninde konuşmasına, "görevi başında şehit edilenler başta olmak üzere, avukat, savcı, hakimleri, gözbebeğimiz polisleri ve gururumuz askerleri rahmetle anıyorum. Kendini askı altında görenlere ise direnme gücü diliyorum" sözleriyle başladı.
Metin Feyzioğlu, hakim adayı Didem Yaylalı'nın ölümü ve onunla aynı durumda olan başka isimlerin nasıl bu hale getirildiğini düşünmeleri gerektiğini söyledi.
Birliğin 44. kuruluş yıldönümünü kısa bir süre önce idrak ettiklerini belirten Feyzioğlu, "Savunmanın savunulmasının zorunlu hale geldiği bir ortamda 'kutladık' diyemiyorum, 'idrak ettik' diyorum" ifadesini kullandı.
Savunmanın baskı altında olduğunu savunan Feyzioğlu, avukatların, mesleki faaliyetleri nedeniyle soruşturulduğunu öne sürdü.
Mahkemeler ve hakimler bağımsız ve tarafsız olmadıkları takdirde, adil yargılamadan söz edilemeyeceğini ifade eden Feyzioğlu, "Devlet içinde ayrı devletler olmaz; yargı mensuplarının devletin içinden veya dışından kimi yapılarca 'benim hakimim', 'senin hakimin' diye sınıflandırılması izah dahi olunamaz" diye konuştu.
"Ülkemizde, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun hakim bağımsızlığını, hakim ve savcı teminatını sağlayamadığını tespit etmek zorundayız" diyen Feyzioğlu, reformlara rağmen, adil yargılama sorununun köküne henüz inilmediğini savundu.
Türkiye'de savunmanın hala kurucu unsur olarak sayılmadığını, gerçeğe ulaşılmasında engel olarak kabul edildiğini ileri süren Feyzioğlu, "Kanunun açık hükmüne rağmen avukatlık mesleğinin kamu hizmeti niteliğini göz ardı eden ve salt serbest meslek olarak gören Danıştay 8. Dairesinin 5 Kasım 2012 gün ve 2012/5257 esas sayılı yürütmeyi durdurma kararının gerekçesini içimize sindiremiyor ve eleştiriyoruz" dedi.
-" Yargıtay'ı yüce Yargıtay'a şikayet ediyorum"-
Avukatın Yargıtay'da dosya görmesini vekaletname ibrazına bağlayan Yargıtay Başkanlar Kurulunun idari işleminin geri alınmasını da isteyen Feyzioğlu, Yargıtay Başkanlığına bu konuda sundukları raporların dikkate alınmadığını kaydetti. Feyzioğlu, "Yargıtay'ı yüce Yargıtay'a şikayet ediyorum" diye konuştu.
Avukatların meslek alanının sürekli daraltıldığını ileri süren Feyzioğlu, yaşadıkları bazı sorunları dile getirerdi.
Demokratik hukuk devletinde, üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünün egemen olduğunu dile getiren Feyzioğlu, "milli irade" tabirine yönelik değerlendirmede bulundu. Feyzioğlu, "Dünya ve Türkiye tarihine bakıldığında, milli irade tabiri daha ziyade, seçimle iş başına gelmiş ancak çoğulculuk yerine çoğunlukçuluğu benimsemiş ve giderek otoriter eğilimler sergilemeye başlamış siyasi iktidarların tercihi olmuştur. Çağdaş demokrasiler ise çoğulcudur" dedi.
"Çağdaş demokrasiler, sadece o an için çoğunlukta olan siyasi görüşleri değil, sayıca azınlıkta olan başka görüşleri de kucaklar" diyen Feyzioğlu, şöyle konuştu:
"Çağdaş bir demokraside 'milli irade' tabirini kullanmaya devam etmek isteyenler, bu tabirin içinde siyasi iktidara muhalif düşüncelerin de yer aldığını, hükümetlerin parlamentodaki çoğunluklarına dayanarak her istediklerini yapamayacaklarını ve onlara oy vermeyenlerin de hükümeti olduklarını; insanlığın ortak değerlerini temsil eden hukukun genel ilkelerine, usulüne göre yürürlüğe konulmuş insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelere ve anayasaya uygun davranılmasının zorunlu olduğunu unutmamalıdır. Anayasamızın değişmez maddelerinde ifadesini bulan Cumhuriyetin temel niteliklerinin siyasi iktidarı sınırladığı ve çoğunluğun azınlığa tahakkümünü engellediği de hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır. Bu sınırlamalarla kastedilen, nasıl yaşayacağını, hangi okula gideceğini, hangi inanca sahip olacağını, nerede ibadet edeceğini, hangi ahlak kuralını benimseyeceğini kişilere dayatmaya kalkışılmamasıdır."
-"En büyük düşman askeri darbeler"-
Demokratik hukuk devletinin en büyük düşmanlarından birinin askeri darbeler olduğunun altını çizen Feyzioğlu, askeri darbelerin ne kadar büyük felaketlere yol açabileceğinin en güncel örneğinin, Türkiye'nin bu yönden haklı tepkisini ortaya koyduğu Mısır'da yaşandığını söyledi.
Feyzioğlu, dünyanın neresinde olursa olsun barışçıl gösteri hakkını kullananlara şiddet uygulanmasının kabul edilemeyeceğini belirterek, yetkilerini kötüye kullanan emniyet mensuplarının korunması halinde emniyet teşkilatının saygınlığına zarar verileceğini söyledi.
Çağdaş devlet anlayışında devletin değil, insanın kutsal olduğunu ifade eden Feyzioğlu, "Devleti kutsallaştırmak isteyenler, aslında kendilerini kutsallaştırmak ve dokunulmaz ilan etmek isterler. Bu düşüncede olanlar halka sundukları hizmetleri bir görev olarak değil, bir lütuf olarak görürler. Kendi kendilerini halka hizmet ederken lütufta bulunduklarına inandıranlar, bireylerin muhalif düşünceler açıklamasına, toplulukların toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmasına öfkelenirler ve halkı kadir bilmezlikle suçlarlar" diye konuştu.
İktidarların, demokratik kitle örgütlerinin eleştirilerinden haz etmek zorunda olmadığını ancak çoğulcu demokrasilerde, bu eleştirileri hoşgörüyle karşılamak zorunda olduğunu dile getiren Feyzioğlu, "Çoğulcu demokrasilerde siyasi iktidarlar hoşlarına gitmeyen siyasi düşünceleri hedef almazlar, parlamentodaki çoğunluklarına dayanarak demokratik kitle örgütlerini yok etmeye kalkışmazlar; bunları demokrasinin vazgeçilmezi olarak kabul ederler ve birlikte yaşarlar" ifadelerini kullandı.
-"Hukukla izah edilemez"-
Özel Yetkili Mahkemelere yönelik eleştirilerde de bulunan Feyzioğlu, TBMM tarafından anti demokratik uygulamaları nedeniyle kaldırılmasına karşın, ellerindeki davaları bitirinceye kadar görev yapmalarına imkan tanınmasının hukukla izah edilemeyeceğini söyledi.
Feyzioğlu, "Demokratik hukuk devletinde yeri olmadığı, anti demokratik olduğu bizzat yasama organı tarafından tespit edilen özel görevli mahkemelerin yargılama yapmaya devam etmelerine, dolayısıyla yargıladıkları sanıkların haklarına yönelik ihlallerini sürdürmelerine izin verilmemeliydi" dedi.
Anayasa Mahkemesinin 10 yıla kadar tutukluluğa izin veren kanuni düzenleme iptal edildikten sonra, bu iptal kararının yürürlüğe girmesinin Resmi Gazete'de yayımlanmasından 1 yıl sonraya ertelenmesini de eleştiren Feyzioğlu, "Bu iptal, bir ayıbın ortadan kaldırılmasıdır. Bir ayıbın ortadan kaldırılması boşluk doğurmaz" değerlendirmesinde bulundu.
Balyoz, Ergenekon, Casusluk Davası ve KCK gibi davalarda adil yargılanma hakkının hiçe sayıldığını da savunan Feyzioğlu, "Bugün nasıl Yassıada davalarının travması hala devam ediyor ve Yassıada Mahkemesinin hukuku hiçe sayan uygulamaları Türk Hukuk Tarihinde kara birer leke olarak duruyorsa, anılan davalar da günümüzün geleceğe bıraktığı kara birer lekedir" dedi. - Ankara