"Açlık Grevleri Doğru Yol Değil"
Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, cezaevlerinde süren açlık grevlerini değerlendirdi.
Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, cezaevlerinde süren açlık grevlerinin sonuç alabilmek için girişilen bir yol olarak kabul edilemeyeceğini söyledi. Kanadoğlu, anadilde eğitimin de, 'federal yapı', 'özerk yapı' ve 'bağımsızlık' gibi yeni istekleri beraberinde getireceğini belirterek, Evet demem diye konuştu.Sabih Kanadoğlu, CHP Parti Meclisi Üyesi Murat Karayalçın ile birlikte, dün akşam Anatolian Otel'de CHP İl Başkanlığı'nca düzenlenen, 'Cumhuriyetimizin 89. Yılında Hukuk İhlalleri ve İleri Demokrasi Yalanı' konulu konferansa katıldı. Burada katılımcıların gündemle ilgili sorularını yanıtlayan Kanadoğlu, cumhurbaşkanlığına adaylığını düşünüp düşünmediğini merak eden bir katılımcıya, Her zaman aklım ihtirasımın önünde gider yanıtını verdi. Kanadoğlu, CHP'den neden aday olmadığı ile ilgili olarak da Yaşım müsait değil açıklamasında bulundu.
KATILIMCILARA SORDU
Dünyanın hiç bir yerinde, kendi kurtuluş gününü yasaklayan bir ülkenin görülmediğini anlatan Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, şunları kaydetti
Şöyle bir düşünürsek, 4 Temmuz'da Amerika'nın kurtuluş gününün kutlanmasını önleyen bir Amerikalı siyasetçi düşünebilir misiniz Veya, 14 Temmuz'da Paris'teki kutlamaları yasaklayan bir siyasi iktidarı düşünebilir misiniz O halde öyle bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız ki, ne yapmak istediğini çözmek, izlediği yola bakmakla mümkün olacaktır. Öncelikle sadece 29 Ekim'de ortaya çıkan bir manzara değildir bu. Evvela milli günlerimiz teker teker ortadan kaldırılmaya çalışıldı. 23 Nisan atlatıldı. 19 Mayıs bir başka gerekçeyle silinmeye çalışıldı. 30 Ağustos'u biliyoruz. 27 Aralık'ta yapılan koşular önlendi. Seymenlerin geçişi engellendi. Peki amaç neydi Amaç ortada.
SEÇİLME YAŞIYLA İLGİLİ 'TEHLİKE' AÇIKLAMASI
Konuşmasında seçilme yaşının 18'e indirilmesiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Kanadoğlu, şöyle devam etti
6 yıl önce gittiğimde Avrupa Parlementosu'nun beni ziyaret eden Hollandalı bir üyesi bana, Atatürk'ü niye sevdiğimizi, Atatürk'ün posterlerinin niye ortada, her yerde asılı olduğunu sordu İşte o parlementere merak ettiği buydu. İşte en büyük tehlike karşımızdadır. En büyük tehlike şudur. Seçilme yaşını 18'e indirme hareketidir. İşte en büyük tehlike karşımızdadır. Burada hepimizin gözünden kaçan başka bir nokta var. O yasanın arkasına eklenen başka bir hüküm var. Asıl üzerinde durmak istediğim odur. Artık eratın, erbaşın ve harp okulu öğrencilerinin oy kullanma hakkı tanınmasıdır. Biz Türkiye olarak bu felaketi 100 yıl önce yaşadık. 1912 Balkan Harbi bunun sonucudur. Kışlaya siyaset soktuğunuz anda bütün gücünüzü sıfırlamış olursunuz. Eğer kışlaya siyaset soktuğunuzda oy kullananların, 'falan taburdakiler şu partiden', 'filan taburdakiler şu partiden' dediğinizde, o asker savaşa giremez. Siyaseti kışlanın içine sokmak Türkiye'ye yapılacak en büyük kötülüktür. Bizi aylakta tutan silahlı gücümüzü yeteri kadar berbat ettik. Bunu yaparsak bizim sonumuz Osmanlı'nın sonu olur. Niye oy kullanacaksınız Sizi yönetmek için seçeceksiniz. Yani 18 yaşındaki bir genç memleketi yönetebilir mi Eğer 70 yaşındaki bir insandan daha da yetişmiş, o bilince oluşmuş ise olabilir. Akıl yaşta değil, baştadır, o da ayrı bir laftır. Türkiye'nin sorunu bu gibi, buymuş gibi bunun gündeme getirilmesini anlamak mümkün değil. Oy alabilmek için seçilme yaşını aşağıya çekersek biraz daha fazla oy alırız hesabı? Bilmiyorum. Bu Turgut Özal'ın zehirlendi meselesi gibi bir şey.
AÇLIK GREVİ DOĞRU YOL DEĞİL
Bir dinleyicinin, cezaevindeki açlık greviyle ilgili sorusunu cevaplandıran Sabih Kanadoğlu, şunları söyledi
Açlık grevlerini insani olarak değerlendirdiğinizde, elbette ki bir insanın ölüm orucuna yatması kabullenilecek bir şey değil. Çok gayri insani bir olay. Buna üzülmemek mümkün değil. İnsan olan bunu kabullenemez. Ama bu hiç kuşku yok bir sonuç alabilmek için girişilen bir yol olarak da kabul edilemez. Her ölüm orucuna yatanın her isteğini yerine getirirseniz, o ülkede ne adalet kalır, başka hiçbir şey kalmaz. Onun için zaten başarılı bir siyasi iktidar buna yol açmayacak bir siyasi iktidardır. Buna yol açıyorsa, eleştirileceği nokta da budur.
'ANADİLDE EĞİTİME EVET DEMEM'
Kürtlere anadilde eğitim hakkını verilmesinin ülkeyi bölüp bölmeyeceği ile ilgili bir soru yöneltilen Kanadoğlu, Anadilde eğitim başka birşey, anadili öğrenme başka birşey. Anadilde eğitimi verdiğiniz taktirde, olduğu taktirde o sadece federal bir yapıda olabilir. O federal yapı, özerklik ve bağımsızlık isteği getirir. Onun için buna benim 'evet' demem kesinlikle mümkün değil diye konuştu.