Açı'da Önemli Açıklamalar
Prof. Sedat Laçiner'den, darbe yapmanın altyapısını ortadan kaldıracak 5 maddelik öneri paketi….
Prof. Dr. Sedat Laçiner, Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ve Prof. Dr. Beril Dedeoğlu'nun yorumlarıyla katıldığı gazeteci Faruk Bilgin'in yönettiği TRT Haber Açı Programında bu hafta " Türkiye'de darbe dönemleri kapandı mı, darbe yargılamalarında sona mı gelindi?" sorularına cevap arandı. Darbe yapmanın altyapısını ortadan kaldıracağını iddia ettiği 5 maddelik bir paket öneren Prof. Sedat Laçiner bu önerilerini şöyle açıkladı:
" Darbeleri önlemek için birincisi askerin sivil idari denetim altına alınması gerekir. Sadece denetim değil sevk kısmının da olması gerekir. Yani bu ülkenin başbakanı askeri bir mesele olunca bu meselenin sahibi olacak. İkincisi Jandarma hiç vakit kaybetmeden İçişleri Bakanlığı'na bağlanmalıdır, Jandarma sivilleşmelidir. İç güvenlik kurumu haline gelmeli, aynı bağlamda iç istihbarat askeriyenin işi olmaktan tamamen çıkmalı. Üçüncüsü ordunun terörle mücadelenin merkezinden çıkarılması gerekir.
Ordulardan terörle mücadelede istifade edersiniz. İngiliz devleti de etmiştir, Amerika da ediyor ama kendi topraklarınızda yaptığınız zaman bir sürü maliyeti var, destek güç olur ama merkezinde yer almaz, çünkü ordular suçla mücadele etmez, ordular yok etmek üzerine kuruludur. Dördüncüsü de ordu sivil yargının denetimine koşulsuz olarak açık olmalıdır. Askeri yargı barış döneminde olmaz. Bir albayın bir generali yargılaması garabetine düşmemeliyiz. Bu da gecikmiş bir adımdır ve hemen değişmelidir.
Ve son olarak askeri eğitimin değişmesi lazım, kurumsal yeniden yapılanmaya ihtiyacımız var. Modern, esnek, vuruş gücü yüksek mesleğini yapan bir ordu; Siyasal Bilgiler fakültesindeki müfredatı takip eden bir ordu değil, mesleğini yapacak insanlar yetiştirecek bir ordu. Harbiye'ye giren bir çocuk "darbe olur da bende Cumhurbaşkanı olurum" düşüncesinde olmamalı. Bu beş maddeyi uygulayınca ne olur? Darbe ihtimali düşer, çünkü ordu darbe yapacak araçlardan bir tanesi.
Şu an ki Türkiye'nin yapıları darbeler tarafından kuruldu. Asker kışlasına gitmiş göründü ama Anayasa mahkemesi de dahil olmak üzere hepsi 27 Mayıs'ın ürünüdür hepsi de militarist bir anlayışla kuruldu. İlker Başbuğ "gündüz silahlı gece külahlı mıydım?" diyor. Evet İlker Başbuğ da dahil birçok Genelkurmay Başkanının, Kuvvet Komutanının zihin dünyasına baktığınız zaman hem silahlı hem de külahlıdır.
Bu zihin dünyası darbe zemini oluşturma ya da darbe yapmayı Atatürk'ün, Türk Milletinin kendisine verdiği bir hak olarak görüyor. Özden Örnek'in günlüklerine bakıyorsunuz adam "nasıl darbe yaparız" diye günlük tutmuyor. "görevimizi nasıl yaparız" diye günlük tutuyor. Mahkemeler açıldıkça belgeler kaçırıldı, yok edildi. Çuvallarla bir sürü belge ele geçiriliyor. Bir insan bir suçun çuval çuval belgesini tutar mı? Bunun suç olduğu bile düşünülmüyor. Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırmakla bitmez bu durum.
Ya hepsini affedeceksiniz ya da Genelkurmay'ın kozmik odasına, MİT'in kozmik odasına gireceksiniz. Genelkurmay'da ne değişti? MİT'te ne değişti? Köküne kadar kazandı mı bu işler? Kozmik odalara gireceksiniz, bütün mahkemeler için bazı kapıların açılması lazım. Mahkemelere diyeceksiniz ki "darbe suç, yetkin de var, Genelkurmay Başkanı'nı bile yargılayabilirsin, Ortada bir cinayet de var." Ama sürekli Ankara'da Bakanlıklar semtine doğru geliyor ama içeri giremiyorsunuz.
Şimdi o hakimin, savcının da hem hayatını hem de itibarını tehlikeye atıyorsunuz bir yandan da davalar sürüp duruyor. Darbe hazırlığının içinde askeri de var, işadamı da var, gazetecisi de var, postacısı da var… bunların hepsi birden çözülecek ama siz kilitleyip orada bırakırsanız olmaz.
Burada iki seçenek var: Birincisi ya mahkemelerin yetkilerini bazı konularda kaldıracağız ve diyeceğiz ki hayır arkadaş ben artık darbelerle hesaplaşmak istemiyorum, ki bu bence yanlış bir yöntemdir. Kanserli hücreyi vücutta bırakmaktır. İkincisi de mahkemeleri hızlandıracağız. Bunun yolu hakimlerden, savcılardan geçmiyor.
Bununla ilgili çok yanlış bir propaganda yürütülüyor. "Bu savcılar intikam almak için bu davaları sürdürüyor" deniliyor. Bakın o savcının çocuğu var. Bu adamlar paranoyak mı, deli mi? bir Genelkurmay Başkanıyla uğraşmanın bedeli ne kadar büyüktür. Bu insanın sosyal hayatı yok mu? Burada sadece mağdur olanlar sanıklar, askerler değil; bir türlü bitmeyen davalarla bu adamlarda mağdur oluyor. Bakın dünün savcıları cesur değildi, dünün hakimleri korkaktı. Derin iktidar ne diyorlarsa onu yapıyordu. Bugün ki savcılar risk alıyor.
Bu durumu yürütme - yargı kavgasından çıkarıp bu davaları nasıl çözeriz diye yürütme ile yargının bir arada hareket etmesi lazım. Çünkü burada çelişen bir şey yok çıkar ortaklığı var. Akabinde de bu suçlarla ilgili zaman aşımı olmuştur denilebilir ve bir maddelik bir şey çıkar ve paşalarda dışarı çıkar. Paşalar ölene kadar da "biz ülkemize hizmet etmiştik" derler. Gerçekten de buna samimi olarak inandıklarını düşünüyorum ama yanlış yaptılar. Bugün bu evrensel değer olarak da çok yanlış."