Abdi İpekçi, "Öldürülen Gazeteciler Paneli" İle Anıldı
Gazeteci Nedim Şener:
Gazeteci Nedim Şener:
" Başbakan'ın bir an önce verdiği sözleri tutup bu otuz tane insanın MİT'çisi, jandarması, polisi neyse hepsini açığa alması gerekir. Kendi attığı imzasının arkasında durması gerekir. Bunların tamamını yargıya çıkarması gerekir. Devletin açılmayan arşivlerinin açılması gerekir. Bunun için de gazetecilik çok önemli bir görev olacak. "
Radikal Gazetesi Yazarı Altan Öymen:
" Birileri yakalanmış ama besbelli ki bu organize bir iş. Bunların arkasındaki üçüncü kişiye gidilmemiş. Birisini yakalandıktan sonra gerisi bir noktada kalıyor. "
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC ) öldürülüşünün 32. yıldönümünde Abdi İpekçi ve öldürülen tüm gazetecileri anmak için bir panel düzenledi. "Öldürülen Gazetecileri Anıyoruz" adlı panele konuşmacı olarak, Abdi İpekçi?nin kızı Nükhet İpekçi İzzet, Radikal Gazetesi yazarı Altan Öymen, Milliyet Gazetesi yazarı Nedim Şener, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Şükran Soner ve gazeteci -yazar Hıfzı Topuz katıldı.
"BU ORGANİZE BİR İŞ"
Panelde bir konuşma yapan Radikal Gazetesi yazarı Altan Öymen, öldürülen gazetecilerin isimlerini sayarak, "Bunların hepsi iyi yetişmiş insanlar. Böyle insanlar gidiyor ne tesadüfse." dedi. Öymen, bugüne kadar her faili meçhul cinayette aynı şeyin yaşandığına dikkat çekerek, "Birileri yakalanmış ama besbelli ki bu organize bir iş. Bunların arkasındaki üçüncü kişiye gidilmemiş. Birisini yakalandıktan sonra gerisi bir noktada kalıyor. Uğur Mumcu davasında olduğu gibi İran?a gitmişler. Peki oradan aramanın imkanı yok mu ? Maşallah bu aralar İran ile ilişkilerimiz son derece iyi. Bunu sorma imkanlarımız giderek artmış zaman içinde. Öyle şeyler de yok. "diye konuştu. Gazeteci Uğur Mumcu?nun kitaplarında birçok isim olduğunu ve bunların dikkate alınması gerektiğini ifade eden Öymen, "Bu kitaplarda birçok isim vardır. Emniyet açsa o kitabı baksa, yine o isimler üzerinden gitse yine birine varır. Ama anlaşılan o kitaplara bakan yok ya da bakıldığı zaman bir kenara konulmuş." dedi. Bundan sonra yapılması gerekenleri de ifade eden Öymen, "Faili meçhul cinayetlerin araştırılması için bir komisyon kurulması talebi altı defa yapılmış. Meclis çoğunluğu tarafından kabul edilmemiş. Araştırma Komisyonu diye bir müessese var. Bunu işletmek lazım. Bu çoğunluğun değişmesi lazım. Ancak değiştiği taktirde bunların üzerine gitmek hasıl olacak anlaşılıyor. Bütün bunlar için hepimizin çalışması gerekiyor." şeklinde konuştu.
"DUVARI AŞMAK İÇİN BELLİ YORUMLAR YAPIYORUZ"
Panelde Abdi İpekçi?nin kızı Nükhet İpekçi İzzet de bir konuşma yaptı. İpekçi İzzet, babasının öldürülmesinin 30 yıldan fazla bir süredir hayatının her alanında var olan bir gerçek olduğunu kaydetti. İpekçi İzzet, "Bütün bu birbirine eklenen çabalar ve enerjiler ve ondan sonra karşımıza çıkan o duvar. O duvarı aşmak için belli zamanlarda yorumlar yapıyoruz. Mecliste reddedilen önergelerimizden söz ediyoruz ve Başbakanımızın gözyaşlarının samimiyet derecesini sözlerin tutulmamasını konuşuyoruz. Bir yandan Hüseyin Çelik aşılamaz bir oluşumdan bahsediyor. Yıllar önce Hasan Fehmi Güneş'in bahsettiği oluşum. O aşmaya çalıştığımız oluşumun sürekliliği ve bütün bu enerjiler çabalar bundan yana." diye konuştu. Kamuoyunda bir nefret dili olduğunu da kaydeden İpekçi İzzet, "Önemli aşamalardan biri de bu nefret diliydi. Bu nefret dilini biz her an her kuruma karşı kullandığımızı düşünüyorum. Baba dostu olduğunu söyleyen bir gazetecinin "Dink Dank Etti" gibi bir yeni yetme dili yazdığı yazıdan çok etkilendim. Dolayısıyla gazetecilerin bu tür konulara da eğilmesini çok anlamlı buluyorum." diye konuştu.
"BAŞBAKAN'IN İMZASININ ARKASINDAN DURMASI GEREKİR"
Nedim Şener ise, faili meçhul cinayetlerle ilgili konuştu. Şener, "Basın özelikle de bir dönem hala da bunu yapan bir kısım var. İktidarın parçası olmayı onun gücünden pay almayı adet haline getirdiği sürece Türkiye?de faili meçhul cinayetler asla aydınlanmayacak aydınlanmaz da. Oraya doğru sivil inisiyatif geliştirmeye kalkarsanız hemen olayı çevirip saptırabiliyorlar. O yüzden özgür gazetecilik olarak bu sorumluluğu yerine getirmemiz gerektiğine inanıyorum. Devlet Denetleme Kurulu (DDT ) denilen devletin en büyük kurumun da bizim tarafımızdan denetlenmesi gerektiğini önemsiyorum. Hrant Dink cinayetinin bu yönüyle Türkiye'de işlenen tüm gazeteci ve aydın cinayetlerine ışık tutacağına inanıyorum. Hala yapılacak çok şey olduğunu düşünüyorum. Hükümeti faillerin arkasındaki karanlık güçleri korumamaya davet ediyorum. Yoksa gözyaşı döken Başbakan bu suçu günah ortağı olacaktır. Hayri Kozakçıoğlu Abdi İpekçi cinayetiyle ilgili, "Devlet de diyemem ama devletliler derim" diye birşey söylemişti; yer yerinden oynamıştı. Biz burada devlet de diyoruz hükümet de diyoruz; içindeki köşeyazarlarını isim isim biliyoruz. Artık ölene kadar onların peşini bırakmamız mümkün değil. Dolayısıyla Başbakan'ın bir an önce verdiği sözleri tutup bu otuz tane insanın MİT'çisi, jandarması, polisi neyse hepsini açığa alması gerekir. Kendi attığı imzasının arkasında durması gerekir. Bunların tamamını yargıya çıkarması gerekir. Onun da takipçisi olacağız Kendisi bugün insan ölür; fanidir ; iki metre kefen mezara gider diyor ama gerçekten bu günah mezara kadar hepimizi kovalar. Devletin açılmayan arşivlerinin açılması gerekir. Bunun için de gazetecilik çok önemli bir görev olacak." şeklinde konuştu.