ABD'nin Rahip Brunson Yaptırımına İlişkin DEİK'ten Açıklama
ABD'nin Rahip Andrew Brunson davası nedeniyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'e yaptırım kararı almasına ilişkin DEİK Başkanı Nail Olpak yazılı bir açıklama yaptı.
Türkiye-ABD ilişkilerinde yeniden diplomasi dilinin hakim olması gerektiğine dikkat çeken Nail Olpak, "Uzun yıllardır dostumuz ve NATO'da müttefikimiz olan ABD'nin, Rahip Brunson davası karşısındaki yaptırım kararını kınıyoruz. Bu dayatmacı anlayışın, uluslararası hukuk normları ve yapılan anlaşmaları gölgeleyerek adalet ve saygınlık ilkelerini derinden sarstığını görüyoruz. Hukuki altyapısı olmayan ve tamamen rasyonellikten uzak bu karar neticesinde psikolojik sınırların aşılmış olması, tamiri zor yıkımlara neden olacaktır. ABD'nin bu kabul edilemez tutumunu bir an önce sonlandırarak, ilişkilerin normalleşmesini umuyoruz. Aksi takdirde siyaset, ekonomi ve askeri alandaki işbirliklerimizin zarar görmesinden endişe duyuyoruz" dedi.
ABD'nin Rahip Brunson davası hakkında bağımsız Türk yargısının hukuksal temellere dayanarak almış olduğu bir karar neticesinde, bakanlarımız nezdinde böyle bir yaptırım uygulaması kabul edilemez bir tutumdur. Türkiye ile ABD asırlara dayanan ilişkileri çerçevesinde her zaman dost ve müttefik ülkeler olarak, diplomasiyi ön planda tutan devlet kültürlerine sahiptirler. Ancak son ABD hükümetiyle birlikte üzülerek görüyoruz ki diplomasinin gereklerinden uzaklaşılan, inişli çıkışlı seyir izleyen ilişkilerimiz gitgide daha istikrarsız bir hal almaktadır.
NATO Zirvesinde Cumhurbaşkanları düzeyinde gösterilen olumlu ve ılımlı tablonun ardından ABD Hazine Bakanlığı'nın almış olduğu bu ağır yaptırım kararının iki ülkenin ekonomik ve ticari ilişkilerine de olumsuz yansımaları olacağını düşünüyoruz. Biz iş dünyasının temsilcileri olarak, 20 milyar dolarlık bir ticaret hacmimiz olan ABD gibi kıymetli bir partnerimizle yaşanan bu gerilimin gerek siyasi gerek ticari diplomasi kanallarının kullanılmasıyla bir an önce son bulmasını umuyoruz. Aksi takdirde ABD ve Türkiye'nin yanı sıra bölge ülkeleri de, bu iki güçlü ülke arasında yaşanan siyasi gerginlikten dolayı ekonomi ve ticaret alanında da büyük zarar görecektir.
Ekonomik anlamda baktığımızda görüyoruz ki; 2018 yılı Haziran ayı itibarıyla yabancı yatırımcılar arasında ABD'de yerleşik yatırımcılar, Borsa İstanbul'da en yüksek portföy değerine sahiptir. 2002-2017 döneminde ise Türk yatırımcılar ABD'ye yaklaşık 5 milyar dolar doğrudan yatırım yapmışlardır. Hatta geçtiğimiz yıl yaşanan siyasi gerilimlere rağmen ABD'ye ihracatımız yüzde 31 oranında bir artış gösterdi.
Dolayısıyla bizim iki ülke ilişkilerinde ekonomik olarak da çok kuvvetli bir bağımız bulunuyor. Bu olumlu tabloyu göz ardı etmeden, daima sağduyulu bir diplomasi ile hareket edilmesi her iki ülkenin de menfaatine olacaktır. Ticaret daima dengeleri gözetir ve bu bağlamda her zaman alternatif çözümler geliştirilebilir. Ancak ikili ilişkilerde alınacak ağır ve derin yaraların tamiri, ticari ilişkilerin telafisinden çok daha zor olur. Devlet ilişiklerinde duygusallık değil, rasyonellik vardır. Bizim medeniyetimiz, haklının güçlü olduğu değerini esas alır, güçlünün haklı olduğu esasını değil.
Unutulmamalıdır ki Türkiye'nin de FETÖ elebaşıyla ilgili talepleri karşılanmamıştır. Bu durumu tüm ikili anlaşmalara rağmen bağımsız yargıyla açıklayan ABD makamları aldıkları yaptırım kararıyla kendilerini yalanlamaktadırlar.
ABD'nin almış olduğu ve uluslararası hukuk kurallarına uymayan bu talihsiz karardan bir an önce geri dönmesi gerekiyor. Türkiye- ABD ilişkilerinin sağlam bir zeminde ilerlemesi iki ülke kadar bölgemizdeki istikrar için de son derece önemlidir. Bu gerçeklik ortadayken atılacak her türlü riskli adım iki ülkenin bölgesel işbirliğine ve ortak çıkarlarına zarar verecektir.
İki ülkenin karşılıklı anlayışa dayalı ve yapıcı bir atmosferde görüşmelerini sürdüreceğine ve geçmişten gelen güçlü bağları ile stratejik işbirliğini koruyacağına inanıyoruz. ABD'nin karşılığı olmayan yaptırım kararından bir an önce vazgeçeceğine ve bu durumun diyalogla çözülerek, ekonomik ilişkilerimize yansımayacağını temenni ediyoruz. ABD tarafının da benzer görüşte olduğuna inanmak istiyoruz. DEİK olarak, bundan sonraki sürecin iki ülkenin siyasi ve ticari çıkarlarına zarar vermeyecek şekilde ilerlemesini umuyoruz.