ABD Kongresinde Türk-Amerikan İlişkileri Masaya Yatırıldı (2)
Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, "Türkiye'nin S-400 sistemini edinme kararı bir seçenek değil gereklilikti.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, " Türkiye'nin S-400 sistemini edinme kararı bir seçenek değil gereklilikti. Ayrıca S-400 sistemi Türkiye'nin ilk değil, son tercihiydi. ABD ile on yılı aşkın süredir (Patriot konusunda) maalesef sonuç alamadığımız görüşmeler yaptık. S-400 kararımız elbette stratejik bir rota değişikliği anlamına da gelmemektedir." dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından ABD Kongresinde düzenlenen "Türk-Amerikan İlişkileri: Ortak Köken, Yeni Vizyon" başlıklı panele Dışişleri Bakan Yardımcısı Kıran, Altınbaş Üniversitesi Rektörü ve Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi Prof. Dr. Çağrı Erhan ve CNN Türk Genel Müdürü Bora Bayraktar konuşmacı olarak katıldı. Panelin moderatörlüğünü ise Georgetown Üniversitesi Avrasya, Rusya ve Doğu Avrupa Çalışmaları Merkezi Direktörü Brenda Shaffer yaptı.
Etkinliğe ABD Temsilciler Meclisi Üyesi Cumhuriyetçi Steve Chabot da katılarak, Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğine dair kısa bir konuşma yaptı.
Panelde, iki ülke arasındaki ittifakın birçok sınamaya rağmen kendini kanıtladığını vurgulayan Kıran, Türk-Amerikan ilişkilerinin her zaman kolay olmadığını ancak günün sonunda ortak çıkarlar etrafında ortak bir zeminin bulunduğunu kaydetti.
Türk-Amerikan ilişkilerinin kritik bir dönemden geçtiğini ifade eden Kıran, "Türkiye-ABD stratejik ortaklığı, yalnızca geçici çıkarların bir ittifakı değildir. Birçok sınamaya rağmen Türkiye ve ABD, her zaman ilişkilerinin karşılıklı yararını korumanın bir yolunu bulmuştur." dedi.
"S-400 kararımız stratejik bir rota değişikliği anlamına gelmiyor"
İkili ilişkilerdeki en önemli güncel soruna dikkat çeken Kıran, S-400'lerle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
"Türkiye'nin S-400 sistemini edinme kararı bir seçenek değil gereklilikti. Ayrıca S-400 sistemi Türkiye'nin ilk değil, son tercihiydi. ABD ile on yılı aşkın süredir (Patriot konusunda) maalesef sonuç alamadığımız görüşmeler yaptık ancak satışlar engellendi. S-400 kararımız elbette stratejik bir rota değişikliği anlamına da gelmemektedir. Türkiye hiçbir zaman NATO'ya alternatif bir seçenek arayışına girmemiştir. NATO üyeliğimiz, savunma planlarımız ve güvenlik politikamızın merkezinde yer almaktadır."
Kıran, S-400 konusunun "ABD'nin Düşmanlarına Yaptırımla Karşı Koyma Yasası (CAATSA)" çerçevesinde tartışılmasına da şiddetle karşı olduklarını vurguladı.
"Türkiye ve ABD asla birbirlerine sırt çevirmemiştir. Türkiye ve ABD hiçbir zaman karamsarlığa kapılmamıştır ve bugün de bunu yapmayacaktır." değerlendirmesinde bulunan Kıran, "Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın da açıkça belirttiği üzere ortak noktalarımız farklılıklarımızdan çok daha fazladır." şeklinde konuştu.
Kıran, "İki vizyoner lider olarak, başkanlarımız arasındaki yapıcı diyaloğu memnuniyetle gözlemliyoruz. Her ikisi de Türk-Amerikan ilişkilerinin değerinin ve gerekliliğinin tümüyle bilincindeler." ifadelerini kullandı.
ABD'nin Suriye'de YPG/PKK'ya verdiği desteğin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini vurgulayan Kıran, "ABD, YPG/PKK'ya sağladığı desteği tamamen kesmelidir." dedi.
Türk-Amerikan ilişkilerindeki bir başka sorunun da Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in halen ABD'de yaşaması olduğunu kaydeden Kıran, "FETÖ'cüler müttefik bir ülkede rahatlıkla varlıklarını sürdürürken Türkiye'nin ve Türk halkının hayal kırıklığını anlamak zor değildir. Haklı ve meşru beklentimiz, bu sözde FETÖ lideri ve teröristlerinin Türkiye'ye iade edilmeleridir." şeklinde konuştu.
Küresel güç dönüşümünde Türkiye'nin önemi
Erhan ise Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihine değinerek, iki ülkenin bugün de birbiri açısından büyük önem arz ettiğine dikkat çekti.
Türk-Amerikan ilişkilerinin 1800'lerde başladığını ifade eden Erhan, ABD'nin 1830'da Türkiye'deki elçiliğini açtığını, Türkiye'nin ise 1867'de Washington'daki elçiliğini açtığını hatırlattı.
Türk-Amerikan ilişkilerinde dönemsel olarak bazı iniş çıkışların yaşandığına işaret eden Erhan, bu iniş çıkışların Ankara ile Washington arasındaki stratejik bağları koparmadığını, iki ülkenin karşılıklı saygı, müzakere ve ortak stratejik menfaatler çerçevesinde ilişkileri tekrar rayına soktuğunu belirtti.
Küresel bir güç dönüşümünün yaklaştığına dikkat çeken Erhan, sözlerine şöyle devam etti:
"Güç dönüşümü bakımından şu anda yeni bir değişimle karşı karşıyayız. Dolayısıyla Amerikalı dostlarımıza soruyorum, bunu istiyor musunuz? ABD'nin küresel iktidarının başkası ile el değiştirmesini istiyor musunuz? ya da son 500 yılda Batı hegemonyasının yerini Batılı olmayan bir hegemonyaya bırakmasını istiyor musunuz? İstemiyorsanız ikili ilişkilerimizdeki sorunları bir an önce çözmemiz ve karşılıklı saygımızı tekrar inşa etmemiz gerekiyor."
"ABD'nin Türkiye'ye ihtiyacı var"
ABD'nin özellikle de Çin ve Rusya ile rekabete giriştiğini ve güçlerini Asya-Pasifik bölgesine kaydırdığını belirten Erhan, Orta Doğu'da özellikle de ABD'nin Türkiye'ye önemli ölçüde ihtiyacı olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin bölgedeki güvenliğe katkısının yanı sıra insani yardım konusunda yaptığı çalışmalara da değinen Erhan, Türkiye'nin insanı yardım konusunda birinci olduğunu ve 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 6 milyon civarında mülteciye ev sahipliği yaptığını anlattı.
"Türkiye, ABD için büyük kayıp olur"
CNN Türk Genel Müdürü Bayraktar ise birçok önemli ayrışmaya rağmen Türkiye ile ABD'nin hala stratejik birçok konuda benzer düşündüğünü anlattı.
Türkiye ile Rusya'nın da sanıldığı gibi her konuda aynı düşünmediğini, Türkiye'nin birçok konuda Rusya ile de farklı pozisyonlara sahip olduğunu dile getiren Bayraktar, Türkiye'nin bu süreçte özellikle de Suriye'de Rusya ile iş birliği yapması gerektiğini ifade etti.
Bayraktar, Ankara ile Moskova arasındaki ilişkiye dair, "Türkiye'nin gözünden bakacak olursak, bu tercihler bağlayıcılıktan çok zorunluluktan kaynaklanıyor. Türkiye güvenlik ihtiyaçlarından dolayı bu seçeneklere bakıyor." ifadesini kullandı.
ABD'nin Orta Doğu'daki tercihlerini de eleştiren Bayraktar, "ABD'nin bazen ittifaklarını değiştirme aklını sorgulaması gerekir. Örneğin, YPG/PKK Türkiye'ye alternatif olamaz. YPG/PKK ile iş tutmanın akıllıca bir seçenek olduğunu düşünmüyorum çünkü onlar Suriye'de Kürtleri temsil etmiyor." dedi.
ABD'nin bölgede Türkiye'ye önemli ölçüde ihtiyaç duyduğuna dikkat çeken Bayraktar, "İlişkiler daha kötüye giderse bu sadece Türkiye için değil, ABD için de büyük bir kayıp olur." diye konuştu.