ABD'de Gazze'deki soykırıma karşı çıkanlara yönelik ifade özgürlüğü kısıtlamaları eleştiriliyor
İsrail'in bir yıldır Gazze'de sürdürdüğü soykırıma her platformda koşulsuz destek veren ABD, ülkede de "ifade özgürlüğü" gibi değerler konusunda çifte standart uygulamakla eleştiriliyor.
İsrail'in bir yıldır Gazze'de sürdürdüğü soykırıma her platformda koşulsuz destek veren ABD, ülkede de "ifade özgürlüğü" gibi değerler konusunda çifte standart uygulamakla eleştiriliyor.
Özellikle nisan ayında New York'taki Columbia Üniversitesi'nde başlayan ve ülke geneline yayılan öğrencilerin Gazze'ye destek eylemlerini bastırmaya yönelik yerel ve ulusal düzeydeki baskılar, ABD'de anayasa ile garanti altına alınan "ifade özgürlüğü" hakkını tartışmaya açtı.
Öğrenci protestolarına karşı ABD Kongresinde, üniversitelerde "Yahudi düşmanlığı" yapıldığı gerekçesiyle oturumlar düzenlenirken, ülkenin en prestijli üniversitelerinin rektörleri istifaya zorlandı, Gazze'de soykırıma karşı çıkan ülke genelinde binlerce öğrenci gözaltına alınarak, yüzlercesi hakkında soruşturma açıldı, bir kısmı okuldan atıldı.
Konu hakkında AA'ya değerlendirmelerde bulunan Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi New York Şubesi (CAIR-NY) Direktörü Afaf Nasher, ABD'de konu Filistin meselesi olunca, ifade özgürlüğü ilkesinde "Filistin istisnası" denilen ayrımcılık uygulamasının devreye girdiğini vurguladı.
Nasher, şunları söyledi:
"Ne yazık ki Gazze ve Filistin söz konusu olduğunda insanların medeni hakları ve özgürce konuşma yetenekleri konusunda bir istisna var gibi görünüyor, bu çok, çok açık. Eğer Filistin'i desteklediğiniz aynı sözleri İsrail rejimini desteklemek için söyleyecek şekilde değiştirirseniz, o zaman güvende olursunuz ve hiçbir sorun olmaz. Ancak bunu tersine çevirip biz ve Filistinliler adına konuşmaya başladığınızda, aniden ayrımcılık ve baskı ortaya çıkıyor. Bunların üstüne Yahudi karşıtı olmakla suçlanıyorsunuz ve bu da iş yerinizde, öğrenci ortamınızda sonuçlar doğuruyor."
ABD'de Filistin konusunda ifade özgürlüğüne karşı ayrımcılık ve baskının "devlet onaylı" olduğuna dikkati çeken Nasher, "ABD'nin sivil haklar için, protesto faaliyetleri için bir işaret fişeği olması gerekiyor. Aslında, ABD de protesto devrimleriyle kuruldu, değil mi? Ancak ne yazık ki Filistin ve Gazze hakkında konuştuğumuzda, devletin ve belediyelerin protestoları acımasızca bastıran polis yaptırımlarına onay verdiğini görüyoruz." dedi.
Nasher, geleceğin liderleri olacak öğrencilerin Gazze'deki soykırıma ortak olmak istemeyen eylemleri sırasında cezalandırıldığını belirterek, anayasada garanti altına alınan ifade özgürlüğü haklarına ihanet edildiğini vurguladı.
"Müslümanlar, sistemsel ayrımcılığı değiştirecek kadar kendini güçlendirmedi"
ABD genelinde, özellikle 7 Ekim'den sonra sadece öğrenci eylemlerinde değil Filistin'le dayanışma içinde olan ve neredeyse bir yılını dolduran soykırıma ve işgale karşı direnen herkese odaklanmış muazzam bir ayrımcılık ve baskıya tanık olduklarını söyleyen Nasher, bu baskıların ABD'nin bir yakasından diğerine "katlanarak arttığını" belirtti.
Nasher, ABD'de ifade özgürlüğü ve ayrımcılığın, İsrail'in lehine ve Filistin'in aleyhine olmasının nedenine ilişkin soruya "Bu durumun gerçeği şudur ki Müslümanlar bu ülkenin başlangıcından beri burada olmasına rağmen, sistemsel ayrımcılığı ve baskıyı değiştirecek kadar politik olarak kendini güçlendirmedi." yanıtını verdi.
ABD'ye gelen Müslüman göçmenlerin genelde temel ihtiyaçlara odaklandığına işaret eden Nasher, şöyle devam etti:
"Herkes (buraya) gelmek istiyor. Çocuklarını eğitmek, kendilerine bir ev satın alabilecek kadar para biriktirmek istiyor, fazla kazandıklarını da camiye veriyor ancak Müslüman topluluğu içinde siyasi güçlenmeyi inşa edebildik mi? Bu oldukça yeni bir kavram. 10-15 yıl önce Müslümanlar şu anki kadar oy bile kullanmıyordu."
Nasher, ABD'de siyasetçilerin "koltuğunu korumak için" bunu temin edecek güce ve oya sahip kesimlere yöneldiğini ifade ederek, ABD içinde siyonist hareketin güçlü bir şekilde devam etmesinin nedenini buna bağladı.
Ülkedeki Müslüman toplumun, önce 11 Eylül sonrası uygulamalar ve şimdi de Gazze soykırımı nedeniyle daha da bilinçlendiğini söyleyen Nasher, "Şimdi seçimlerde oy vereceğiz, şimdi kendimizi güçlendireceğiz ve ABD'deki dinamikleri değiştireceğiz. Çünkü orada (Gazze'de) olanlar eğer ABD'nin doğrudan desteği olmasaydı mümkün olmazdı." dedi.
Nasher, ABD'de devam eden bütün ayrımcılığa, insan hakları ihlallerine rağmen, Müslüman toplumunun daha önce hiç olmadığı kadar güçlü bir noktada bulunduğunu düşündüğünü de söyledi.
"Öğrenciler başka yollarla hala protesto yapıyor"
Columbia Üniversitesi Sosyal Hizmet Fakültesi öğrencisi Tonika Henry de ABD'deki ifade özgürlüğü konusunda Filistin destekçileri ile İsrail yanlılarına karşı uygulamalarda ön yargı olduğunu belirtti.
İki kesime yönelik uygulamalardaki çifte standarda dikkati çeken Henry, "İsrail ve siyonizm için protesto yapanlara karşı, Filistin için protesto eden insanlara karşı uygulanan aynı güç veya prosedürleri görmüyoruz." ifadesini kullandı.
Henry, üniversite yönetimlerinin kampüslerdeki öğrenci eylemlerinin önüne geçmek için bu dönem yeni kurallar getirdiğini belirterek, "Öğrencilerin kütüphanelerde toplanmak, Filistin kefiyesi giymeye devam etmek, gördüklerimiz hakkında birbirimizle konuşmaya devam ederek farkındalığı yaymak gibi başka yollarla protesto yaptıklarını hala görüyorum." dedi.
Filistin destekçisi öğrencilerin şiddeti savunmadan anayasa tarafından korunan ifade özgürlüğü haklarını kullanmaya çalıştığına işaret eden Henry, İsrail'in Gazze'ye saldırıları için, "Bu bir insanlık sorunu. Bu kadar çok seviyede bombalama ve öldürme etik dışıdır ve bu gördüğümüz basit gerçeğe yüzümüzü çeviremeyiz." diye konuştu.