ABD Başkanlığına seçilen Trump'ın küresel iklim konusundaki politikaları endişelere neden oluyor
Liderler ve bilim insanları, dünyada artan çevresel sorunları ele almak üzere Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de yapılan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği 29. Taraflar Konferansında (COP29) bir araya gelirken, ABD'nin 47.
Liderler ve bilim insanları, dünyada artan çevresel sorunları ele almak üzere Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de yapılan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği 29. Taraflar Konferansında (COP29) bir araya gelirken, ABD'nin 47. Başkanı seçilen Donald Trump'ın politikalarının küresel iklim eylemini nasıl etkileyeceği konusundaki endişeler artıyor.
Trump, seçim kampanyası sırasında "aldatmaca" ve "sahtekarlık" olarak nitelendirdiği iklim değişikliği tehdidini defalarca reddetti.
Önceki başkanlığı döneminde dünyanın en büyük 2. sera gazı salımcısı olan ABD'yi, Paris Anlaşması'ndan çeken Trump'ın diğer kritik iklim politikalarını da geri çekeceği tahmin ediliyor.
Daha önce kömür endüstrilerini destekleme ve daha fazla fosil yakıt üretimini teşvik etme niyetini dile getiren Trump'ın çevre düzenlemelerini geri alması, iklim dostu yasaları yürürlükten kaldırması ve iklim sorunu üzerinde çalışan kurumları hedef alması bekleniyor.
Bir sonraki hükümetin hedef alabileceği mevzuatlar arasında, Başkan Joe Biden tarafından imzalanan Enflasyon Azaltma Yasası (IRA) da yer alıyor. Son analizler, Trump'ın IRA'dan vazgeçmesinin ABD şirketlerine, ihracat kaybı olarak yaklaşık 50 milyar dolara mal olacağını gösteriyor.
"Climate Analytics" kuruluşunda iklim ve enerji analisti olarak görev yapan Neil Grant, konuyla ilgili, AA muhabirine konuştu.
Grant, Trump'ın başkanlığının şu anda karşı karşıya olunan iklim krizi için "iyi olmadığını" vurgulayarak, bu durumun ne kadar kötü olacağı ya da iklim konusunda nasıl bir etki yaratacağının ise henüz bilinmediğini ifade etti.
Yasanın ABD'de yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşmasını gerçekten hızlandırdığını ve önemli emisyon azaltımlarının kilidini açma potansiyeline sahip olduğunu söyleyen Grant, "Eğer Trump IRA'yı bozmaya ve bu vergi kredileri ve hibelerin bazılarını engellemeye çalışırsa, bu ABD'deki temiz enerji geçişini yavaşlatacaktır." diye konuştu.
Grant, yasanın yürürlükten kaldırılmasının, 2030'a kadar 4 milyar ton fazla karbondioksit emisyonu oluşmasına yol açabileceğini ifade etti.
Cumhuriyetçi Parti'nin bu yasanın en büyük yararlanıcıları arasında yer aldığına dikkati çeken Grant, bu nedenle Trump'ın böyle bir adım atması konusunda şüpheli olduğunu belirtti.
Grant, "Bu fonun büyük bir kısmı, bu parayı ellerinde tutmak için çok mücadele edecek olan Cumhuriyetçi eyaletlere gidiyor ve bunun bir nedeni de yenilenebilir enerji kaynaklarının maliyet açısından giderek daha rekabetçi hale gelmesi. Yenilenebilir enerji kaynaklarının fosil yakıtlara göre maliyet avantajı her geçen gün artıyor ve ivmeleri yükseliyor." dedi.
Grant, temiz enerjiye geçiş konusunda geri adım atmanın "ekonominin kendi kendini sabote etmesi" anlamına geleceği değerlendirmesinde bulunarak, "Bu, istihdamı korumayacak. Amerika'nın rekabet gücünü artırmayacak. Sadece Çin'e zemin kaybettirmeye devam edecek." dedi.
Fosil yakıt kullanımını bitirebilmek için "güçlü küresel koalisyon" ihtiyacı
Trump'ın ABD'de daha fazla sondaj yapılmasını destekleyen açıklamalarına da değinen Grant, Trump ile diğer ABD başkanları arasındaki tek farkın "onun bunu yüksek sesle söylemesi" olduğunu kaydetti.
Grant, "Bu 1,5 santigrat derece sınırına tamamen aykırı. Şu anda hükümetler, 2030 yılında 1,5 santigrat derece hedefiyle uyumlu olandan iki kat daha fazla fosil yakıt üretmeyi planlıyor ve ABD, bu fosil yakıt bağımlılığının ciddi bir suçlusu." dedi.
Trump'ın bu konudaki tutumunun "gerçekten endişe verici" olduğunu belirten Grant, fosil yakıtların aşamalı olarak ortadan kaldırılması için "güçlü küresel koalisyona" ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
Grant, "Fosil yakıtlar bizim için iyi değil. Fiyat dalgalanmalarına ve enerji krizlerine yol açıyor. Dünya çapında milyonlarca insanın ölümüne neden olan hava kirliliğine neden oluyor, jeopolitik güvensizlik oluşturuyor. Onlara olan bağımlılığımızı ne kadar çabuk kırabilirsek o kadar iyi." şeklinde konuştu.
"Eğer diğer ülkeler de Trump'ı takip ederek Paris Anlaşması'ndan ayrılır, politikalarını geri çeker ve fosil yakıtlara olan bağımlılığımızı artırırsa, bunun gerçekten ciddi etkileri olabilir." diyen Grant, bunun küresel iklim eylemini "ciddi şekilde baltalayabileceğini" vurguladı.
Temiz enerji için harekete geçilmeli
Boston Üniversitesi'nde çevre sağlığı profesörü olan Patrick Kinney de Trump'ın iklim değişikliği konusundaki çabaları "yavaşlatmaya ya da tersine çevirmeye çalışacağına" inandığını ifade etti.
Kinney, "İklim değişikliğinin ve etkilerinin şu anda hızlandığını biliyoruz ve bu nedenle dünyanın temiz bir enerji geleceği için hızlı ve agresif bir şekilde harekete geçmesi zorunlu." dedi.
IRA'yı ABD'nin bugüne kadar çıkardığı "en güçlü temiz enerji yasası" olarak nitelendiren Kinney, "(IRA) ABD genelinde temiz enerji altyapısına büyük yatırımlar yapılmasını sağladı ve şu ana kadar paranın yüzde 80'i Cumhuriyetçi eyaletlere gitti. Trump'ın bunu geri çevirmesinin zor olacağını düşünüyorum ama deneyebilir. Ayrıca Elon Musk'ın bunu nasıl etkileyeceğinden de emin değilim." diye konuştu.
Kinney, Çin ve Avrupa'nın enerji dönüşümüne duyulan "acil ihtiyacı" anladığını ve ortaya çıkacak yeni teknolojilerden ve bu sayede endüstrilerden kar edeceklerini söyledi.
Patrick Kinney, iklim krizine neden olan ülkeler arasında en çok sorumluluğa sahip ülke olması nedeniyle ABD'nin karbon emisyonlarını azaltmasının kritik önem taşıdığını" söyledi.
İklim politikası, ekonomik açıdan mantıklı
Stockholm Çevre Enstitüsü'nde araştırma görevlisi olan Richard Klein da kasırga ya da benzeri bir tehlike söz konusu olduğunda insanların ABD'nin ana hava ve iklim bilimi kurumu olan Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi'nin uzmanlığına güvendiğini belirtti.
Trump'ın bu kurumun kaldırılmasına yönelik planını "zarar verici" olarak niteleyen Klein, gerçekten "ideolojik nedenlerle olmadığı sürece" diğer ülkelerin ABD'nin iklim konusundaki yaklaşımını takip etme ihtimalinin düşük olduğunu kaydetti.
Klein, "Yenilenebilir enerji ve diğer temiz teknoloji türlerinin maliyeti son birkaç yılda keskin bir düşüş gösterdi. Ülkeler iklim politikasına yatırım yapıyor çünkü bu ekonomik açıdan mantıklı." dedi.
Sadece emisyonu azaltmak için değil, aynı zamanda iklim değişikliğinin en kötü etkilerine hazırlanmak için de zengin ülkelerin desteğini bekleyenlerin "en büyük kaybedenler" olacağını belirten Klein, "Eğer ABD, ki bu muhtemel görünüyor, yoksul ülkeleri ve yoksul insanları desteklemek için var olan küresel fonlara katkıda bulunmazsa bu durum açığa neden olacaktır. Zaten bir boşluk var ve bu boşluk daha da büyüyecek." dedi.
Trump yönetimindeki ABD'nin, 1992'den bu yana parçası olduğu bir başka uluslararası anlaşma olan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nden (UNFCC) ayrılabileceği konusuna da değinen Klein, "Bundan çekilmek siyasi açıdan çok zor. İklim hukukçuları bana bunun mümkün olmayabileceğini ya da bu yönde bir açıklamanın ardından dava açılabileceğini söylüyorlar." ifadelerini kullandı.
Klein, ABD'nin katılımcı ya da gözlemci fark etmeksizin, küresel iklim politikası tartışmalarının her zaman bir parçası olacağın vurguladı.