5. Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat, "Oğlumdan 6 yıldır ayrı yaşadığım için özlemim gitikçe büyüyor. Bizler anı biriktiriyoruz. Ben 6 yıldır oğlumun çöp kutusunu boşaltamadım. Çöpe attığ...
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat, "Oğlumdan 6 yıldır ayrı yaşadığım için özlemim gitikçe büyüyor. Bizler anı biriktiriyoruz. Ben 6 yıldır oğlumun çöp kutusunu boşaltamadım. Çöpe attığı çikolata kağıtları olduğu gibi orada duruyor. Sanki o odayı bozarsam evladımı kaybetmişim gibi geliyor" dedi.
Belek'te bir otelde devam eden 5. Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu'nda "Terör Mağdurları" başlıklı oturumda konuşan Eronat, inşaat mühendisi, milletvekili kimliği ve en önemlisi anne kimliğiyle konuştuğunu söyledi.
2008 yılında terör örgütünün bir dershanenin önüne koyduğu bomba nedeniyle oğlunu kaybettiğini anlatan Eronat, o saldırıda oğlunu tek vücut halinde toprağa verebildiği için teselli bulduğunu kaydetti. O patlamada ölen çocukları, ailelerinin spor ayakkabılarından teşhis ettiğini vurgulayan Eronat, şöyle konuştu:
"2003 yılında babamı kaybetmiştim. O kadar çok ağlamıştım ki gözyaşı kurumasının ne olduğunu o zaman anlamıştım. Ama oğlumda hiç ağlayamadım. Çünkü bu acı o kadar büyük ki ağlama gibi bir duyguyu basit buluyorsunuz. Ağlayamıyorsunuz. Hala doyasıya ağladığımı hatırlamıyorum. İçimiz hep sızlıyor. Evladını kaybeden aileler için zaman ilaç olmuyor. Zaman geçtikte daha çok özlüyorsunuz. Oğlumdan 6 yıldır ayrı yaşadığım için özlemim gittikçe büyüyor. Bizler anı biriktiriyoruz. Ben 6 yıldır oğlumun çöp kutusunu boşaltamadım. Çöpe attığı çikolata kağıtları olduğu gibi orada duruyor. Sanki o odayı bozarsam evladımı kaybetmişim gibi geliyor."
"Bir kişinin ölümü trajedi, 1 milyon kişinin ölümü ise istatistiktir" sözünü hatırlatan Eronat, oğlunun istatistik olarak kayıtlara geçmesine izin vermeyeceğini belirtti.
PKK terör örgütü gerçeğini her yerde anlatmak istediğini ifade eden Eronat, şöyle konuştu:
"Her yerde konuşmak istedim ama kimse tanımayınca sesim de kısık çıktı. Anlatma yolunu siyasette buldum. O yaşıma kadar hiçbir partinin önünden geçmemiştim. O can acısıyla belediye meclis adayı oldum. Çeşitli mevkilerde çalıştıktan sonra milletvekili oldum. Türkiye'de 1,5 yıl öncesine kadar 8 bin güvenlik görevlisi, 5 bin 557 sivilin şehit olduğunu, 22 bin teröristin de dağlarda öldüğünü öğrendim. Biz hep 40 bin deriz ama bunun ayrımını yapmayız. Terör örgütü PKK ve uzantısı parti cümleye hep (Biz Kürtler) diye başlar. Sanki Kürtlerin tek temsilcisi kendileriymiş gibi. (Biz Kürtler) diye başlıyorlar ama en çok öldürülenler de Kürt çocukları. Dağlardaki 22 bin gencin hayatına bakarsanız onların çoğu da Kürt çocuklarından oluşuyor. Ben bu yola çok öfkeyle hırçınlıkla çıktım ama seçim çalışmaları sırasında evladını dağda kaybeden annelerle karşılaştım. Hiçbir anne çocuğunun dağa çıkmasını istemez. 13-14 yaşlarında ayakkabılarını bile bağlayamayan çocukları kandırıp dağa çıkarıyorlar. Çocukları, (Sen bakan olacaksın, tim komutanı olacaksın) hayalleriyle kandırıyorlar. Çocuk kendini önemsenmiş hissediyor. Bu çocukların hepsinin cenazesi ailelerine geldi. Ben bu partinin içindeki milletvekillerin çocuklarının nerede okuduklarını inceledim. Çoğu İngiltere'de ya da İstanbul'da özel okullarda okuyan çocuklar. Bazı yöneticilerin çocukları dağda ama dağın da VIP'sinde. Dağa gönderiyor sözde ama rahat bir şekilde yaşıyor orada. Garibanın çocuğu da gitsin ölsün."
- "Meselenin arkasında başka güçler var"
Eronat, terör örgütünün uyuşturucu ve kaçak sigaradan beslendiğine dikkati çekti. Eronat, "Şimdi ideolojiden dem vuruyorlar ama meselenin arkasında bu paraların ve başka güçlerin olduğunu görüyoruz. Ama bu acıları bizler yaşıyoruz. Güneydoğu'da Kürt olmaya bile şans tanınmıyor. Eğer Kürtseniz PKK'lı olmak ve uzantısı partiye oy vermek zorundasınız. Kürtlerin yüzde 80'i PKK'yı desteklemiyor. Uzantısı partiye de oy vermiyor. Ama öyle bir propaganda yapıyorlar ki bütün Kürtler adına konuşma hakkını kendilerinde buluyorlar" dedi.
Eronat, milletvekilliği sürecini şehit ailelere yardım etmekle geçirdiğini anlattı. Bu acıların bitmesi için çok çaba gösterdiğini ifade eden Eronat, "Akşam eve erken gidemiyorum. 6 yıldır evimde hiç kıymalı makarna pişmedi. Bir lokantaya gittiğimde kızarmış patates koymamalarını söylüyorum. Hamburger dükkanlarının önünden geçmiyoruz. Bir çok aile bunları yaşıyor. İnşallah çözüm süreciyle bu acılar biter. Sadece ben değil, dağda evladını kaybetmiş anneler de bunu istiyor. Çözüm sürecine en büyük desteği şehit aileleri veriyor. Artık kimse ölsün istemiyoruz" diye konuştu.
- Güngören'deki patlamada yaralanan kız
İstanbul Güngören'de 5 yıl önce yaşanan patlamada yaralanan 19 yaşındaki Buse Hazarlı ise yaşadığı acıları "tarif edilemez" diye nitelendirdi. 5 yılda 24 kez ameliyat olduğunu anlatan Hazarlı, olaydan bir kaç saat önce annesi Aysel Hazarlı'ya, "Anne ben hiç ambulansa binmedim" diye takıldığını ifade etti. Bu konuşmalardan sonra bir daha unutamayacağı bir patlama sesi duyduğunu kaydeden Hazarlı, "Evden caddeye indiğimizde ikinci bir patlama oldu. Herkes bağırmaya başladı. Ayağımı hissetmiyordum. Bir vatandaş beni kucağına alarak ambulansa koydu. Günlerce acı çektik. Geceleri ağlayarak uyandım" dedi.
Hazarlı, 2 aylık tedavinin ardından hastaneden ilk defa dışarıya çıktığında çok mutlu olduğunu ifade etti. Hazarlı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir ayağımı kaybetmiştim ancak okula gitmek istiyordum. Hala çalışan bir ayağım ve iki elim vardı. Ailemden hep destek gördüm. Gülmemek için bir sebebim yoktu. Yeri geldi ağladım, isyan ettim ama sonra sakat diyenler oldu. Yılmadım, pes etmedim hayata bağlandım. 5 yıl içinde 24 defa ameliyat olmuştum. Artık ayağım iyileşmişti. İki ayağım üzerinde okula gittim. Artık koşabiliyordum. Olaylardan büyük ders çıkardım. Şükretmeyi öğrendim.".
-Oğlu DHKP-C'ye üye olan baba
Oturumda konuşan ve oğlu yasa dışı DHKP-C terör örgütü üyesi olduğu için cezaevinde bulunan İsmail Ercan, oğlunun bir müzik grubunun konserinde tanıştığı insanlar nedeniyle örgüte girdiğini söyledi. Oğlunun örgüte girmeden önce özgür giyinen, hareketli bir genç olduğunu ifade eden Ercan, konserde tanıştığı iki kişinin oğlunu önce örgüt faaliyetlerini yürüten bir derneğe, ardından da "Tatile gidiyoruz" diye DHKP-C'nin yaz kampına götürdüğünü anlattı.
Oğlundan bir hafta haber alamadığını kaydeden Ercan, şöyle konuştu:
"Bir gün polis aradı ve oğlumun DHKP-C'ye katıldığını öğrendim. Çocuğumu almak istedim ters teper diye vazgeçtim. Beni İzmir'e derneklerine çağırdılar. Bir şeyden haberim yokmuş gibi gittim. 3 saat tartıştım. Üç beş slogan dışında hiçbir şey bilmiyorlar. Onların söylediklerini çürütmeme rağmen söylemlerinden vazgeçmiyorlar. Çünkü onların kafasında devrim falan yok. Kullanılan taşeron bir örgüt olmuşlar. Oğlumu ellerinden almaya çalıştım. Oğlumu bana düşman ettiler. Oğlum bana (Sen kendini polislere sattın) dedi."
Onlarla mücadele etmek için Terör Mağduru Aileler Derneği'ni kurduğunu belirten Ercan, bu dernekle bir çok öğrenciyi örgüte katılmaktan kurtardığını ifade etti. Oğlunun halen cezaevinde olduğunu belirten Ercan, "Benim işbirlikçi olduğumu düşünüyor. (Satılmış) diyor. Bir babanın yaşayacağı en büyük acıyı yaşıyorum. Ben kendimi bu yola adadım. Tek isteğim 14-15 yaşındaki çocukların bu örgüte katılmalarına engel olmak. Bunun için mücadele edeceğim" diye konuştu.