3. Uluslararası Milli Görüş Sempozyumu - Mehmet Özhaseki
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, "Biz kendi içimizde birliğimizi, dirliğimizi mutlaka muhafaza etmeliyiz.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, "Biz kendi içimizde birliğimizi, dirliğimizi mutlaka muhafaza etmeliyiz. Bize ait olan milli olan tüm değerleri kendi içimizde özümseyip, sonuna kadar bunun mücadelesini vermeliyiz. Bu coğrafyada yaşamanın tek şartı var o da güçlü, ayakta ve gelişmiş olmak. Bunun dışında kolay kolay bu coğrafya da bizleri yaşatmazlar." dedi.
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi'nin (ESAM) bu yıl 3'üncüsünü düzenlediği Uluslararası Milli Görüş Sempozyumu, "Erbakan ve Yeni Bir Dünya" temasıyla gerçekleştirildi.
Özhaseki, bir otelde düzenlenen sempozyumun açılış konuşmasında, Necmettin Erbakan ile 1990'ların başında Kayseri'deki tanışma hikayesini anlattı.
Erbakan'a rahmet dileyen Özhaseki, "Adı üstünde milli görüş, millete ait olan milletin değerlerlerini taşıyan bir görüş. Onu siyaset arenasına taşıyan, ona bir kurumsal yapı veren Hocamdır. Çünkü fikirleri iktidara taşımanın, yolu siyasetten geçiyor. Biz gidip imam hatiplerle de gençlikle de uğraşsak, fakir fukara hizmetleri, üniversitelerde burs gibi hayırlı bildiğimiz binbir türlü faliyetler de yapsak neticesinde siz bunu bir ete kemiğe büründürmezseniz, bir siyaset kurumunda bir şekil verip de iktidara talip olmazsanız genele şamil kılamıyorsunuz. mevzi mevzi kalıyor. Hocam o kapıyı açtı, o kapıdan devam ediyor birçok çalışma." ifadelerini kullandı.
Özhaseki, bakanlık görevinde geçmişe doğru bir takım olayları değerlendirirken öğrendiklerinin, fikirlerinin hepsinin sarsılmaz bir şekilde kale gibi yerinde durduğunu söyledi.
Türkiye'nin zor bir coğrafyada bulunduğunu anlatan Özhaseki, şöyle konuşt:
"Bu zor coğrafya içerisinde iktidar olmak da çok kolay bir şey değil. Ülkenin altı da hareketli depremsellik bakımından, üstü de hareketli. Üst taraftaki hareketlilik tarihsel geçmişimizden, inançlarımızdan, yaşanan olaylardan belki jeopolitikten kaynaklanıyor. Bugün geldiğimiz şu noktada PKK gibi bir bela varsa, FETÖ gibi bir bela yanına eklendiyse daha sonra IŞID, DEAŞ ne derseniz deyin bir bela daha yanına eklenmişse ve hepsi birden Türkiye'de saldırıya geçtiyse evet biz zor coğrafyada olduğumuzu kabul etmemiz lazım. Bu zorlukların altından hep beraber kalkarız." .
Marakeş'te gerçekleştirilen İklim Zirvesi'ndeki konuşmasını hatırlatan Özhaseki diğer ülkelerin, İslam ülkelerine karşı tepkilerini anlattı.
"Kendi içimizde birliğimizi, dirliğimizi mutlaka muhafaza etmeliyiz"
Bakan Özhaseki, 15 Temmuz'da yaşanan darbe girişimine de değinerek, olayın hemen ardından "geçmiş olsun" diyen ülkenin olmadığını söyledi.
Dış ülkelerde terör olayı olduğu zaman, Türkiye'nin hemen kınadığını hatırlatan Özhaseki, şöyle devam etti:
"Masum insanlara karşı yapılmış bu büyük belayı def edecek her türlü harekete destek vermek lazım. Ama emin olun, bize demokrasi dersi vermeye kalkanlar, bize insanlık dersi vermeye çalışanların hiçbirisinden ciddi bir tek tepki çıkmadı. Bir hafta, 10 gün sonra büyükelçiler, bakanlar, bazıları başbakan düzeyinde bir taraftan nasıl oldu da bu iş olmadı' diye bakıp, bir taraftan da 'geçmiş olsun' sözleri dillerinin ucundan dökülmeye başladı. Demek ki burada bir gerçek var bu gerçeği de hepimiz bilmeliyiz. Biz kendi içimizde birliğimizi, dirliğimizi mutlaka muhafaza etmeliyiz. Bize ait olan milli olan tüm değerleri kendi içimizde özümseyip, sonuna kadar bunun mücadelesini vermeliyiz. Bu coğrafyada yaşamanın tek şartı var o da güçlü, ayakta ve gelişmiş olmak. Bunun dışında kolay kolay bu coğrafya da bizleri yaşatmazlar."
"Vesayet" konusuna da değinen Özhaseki, anayasal kuruluşların görünmeyen birtakım yapılanmaları olduğunu aktardı.
Bu yapıların kendi içlerinde örgütlendiğini anlatan Özhaseki, "Bilmediğimiz bir çok olayın da failleri bunlar. Bu vesayetçi yapı, devlet düzeni kurulduktan sonra milletin seçtiklerine güvenmediği için, orayı devamlı baskı altında tutmaya çalışmış. Bu baskıyı bazen sözlü, bazen fiili, bazen olmazsa faili meçhuller işleyerek, bazen de siyasi iktidarları iş göremez hale getirerek, ihtilal ortamı hazırlayıp, kendileri gelip oturuyorlar. Geçmişte, siyasal tarihimizde bunun o kadar çok örneği var ki." değerlendirmesini yaptı.
"Artık o yapının beli kırıldı"
Özhaseki, 1960, 1980 darbeleri ve 28 Şubat'ta yaşananları anlatarak, özellikle 28 Şubat döneminde kendisi hakkında çok fazla dava açıldığını anımsattı.
Gününün yarısının mahkemelerde ifade vererek, geçtiğini belirten Özhaseki, şunları kaydetti:
"Allah şahit, siz de şahit olun bir lokma haram yemedim, yavrularıma da yedirmedim. Dimdik orada durdum bana teslim edilen, hocamdan başlayarak verilen milletin emanetini tertemiz kullandım. Elimden geleni de yaptım. Ama o zalimlerin hoşuna gitmiyordu. Sadece inancımızdan dolayı üstümüze gelip zulmediyorlardı. 27- 28 Şubat'ta bunları gördük. Nasıl ayak oyunlarıyla iktidar devrilip de Yalım Erez'lerin falan getirildiği o çirkin ortamları hep beraber yaşadık. Bunu kimler yapıyordu? Bu vesayetçi yapıların üstte görünen anayasa kuruluşlarının altındaki derin yapılar yapıyordu. Zaman içerisinde bu işlerden de hiç vazgeçmediler. Cumhurbaşkanlığı Seçimi geldiğinde 367 garabetini yaşattılar millete. Hiç olmadık bir şey. Şükürler olsun işler iyiye doğru gidiyor. Artık o yapının beli kırıldı. Hele ki 15 Temmuzda bu millet çıplak gövdesini siper etti ya o günden sonra her şeye olan inancım çok arttı."
"Bu ortamda dostla düşmanı ayırt etmek mecburiyetindeyiz"
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da Erbakan'ın hayatını ve yaptığı çalışmaları anlattı.
Erbakan'ın vatandaşa moral vermeyi önemsediğini ifade eden Karamollaoğlu, Müslümanların yıllar önce ilim alanında yaptıklarını dünyaya anlatarak, "geçmişte yapmışsak, gelecekte de yapabiliriz" mantığı ile moral verdiğini söyledi.
Erbakan'ın kendilerine bir yol haritası çizdiğini belirten Karamollaoğlu, ülkeyi güzel ve yaşanabilir bir ülke haline getirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Bunun içinde manevi değerlere sahip olmanın önemine işaret eden Karamollaoğlu, "Bir millet olarak manevi taraflarımızı ihya etmenin yanında, maddi ihtiyaçlarımızı da kendimiz karşılamaya da mecburuz. Dışarıdan bir saldırı olduğu takdirde veya 'Hakk'ı hakim kılacağız 'diye adım attığımızda, birileri önümüzü keserse, onlara cevap verecek güçte olmalıyız. Onun içinde sanayileşme, teknolojide, tarımda, madencilikte ileriye gitmek bizim olmazsa olmazımız olmalı." diye konuştu.
Erbakan'ın dünyada huzur ve barışın tesisi için "İslam birliği"ni olmazsa olmaz şart olarak gördüğünü belirten Karamollaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu ortamda dostla düşmanı ayırt etmek mecburiyetindeyiz. kenarından kıyısından hocamıza hürmet göstermek, hürmet göstermek değildir, bunu idrak etmeliyiz. O'nun prensipleri yaşatmalıyız. Biz İslamı ortadan kaldırmak isteyenlere sırtımızı dayayarak İslamı ihya edemeyiz. Hakk'a itibar etmeyen insanlarla bir araya gelip Hakk'ı üstün tutamayız. Teknoloji de ve sanayi de bizi ezmek yok etmek isteyenlerle bir olup teknolojide ileriye gidemeyiz. Eğer biz Hakkı hakim kılmak istiyorsak hem inançlı olamaya hem de güçlü olmaya mecburuz. Bu Erbakan Hocamızdan çıkardığım en büyük ders" ifadelerini kullandı.
İslam aleminin karşı karşıya kaldığı sıkıntıları anımsatan Karamollaoğlu, dış güçlerin çeşitli oyunlar sergileyerek, adına da "vesayet savaşları" dediklerini kaydetti.
Karamollaoğlu, programa katılanlara ve emeği geçen ESAM'a teşekkür etti.
ESAM Genel Başkanı Recai Kutan ise Necmettin Erbakan ile uzun yıllar süren dostluklarını anlattı.
Erbakan'ın hep siyasetçi kimliğiyle tanındığını ancak kendisinin hiç siyaset yapmadığını, cihat çalışmasında bulunduğunu söyledi.
Erbakan'ın bu cihat çalışmasında tek hedefinin de "Hakk'ın rızasını kazanmak" olduğunu ifade eden Kutan, Erbakan'ın yaşanabilir güçlü Türkiye'nin inşaası, hak ve adalet temelli yeni bir dünya için gecesini gündüzüne katarak çalıştığını hatırlattı.
Kutan, Erbakan'ın dünya görüşü ve siyasi hayatı hakkında da bilgiler verdi.