3. İz Bırakan Kadınlar Zirvesi
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Kadın Danışma Konseyi Başkanı Esra Albayrak, "Batı değerlerinin, yaşam kültürünün gelebileceği en üst mertebe olarak lanse edilmesi ve kadınların kendi toplumlarında, kendi kültürlerinde sürekli olarak baskı altında olduklarını hissetmeleri veya...
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Kadın Danışma Konseyi Başkanı Esra Albayrak, "Batı değerlerinin, yaşam kültürünün gelebileceği en üst mertebe olarak lanse edilmesi ve kadınların kendi toplumlarında, kendi kültürlerinde sürekli olarak baskı altında olduklarını hissetmeleri veya hissettirilmesi kimlik bunalımını maalesef körüklüyor. Bu konuda İslam dünyasının dürüst bir muhasebeye ihtiyaç duyduğuna inanıyorum. Öz eleştiri yapmazsak önümüzdeki nesli kaçıracağımız gibi belki önümüzdeki on yılları, yüz yılları da kaçırma riski karşımızda." dedi.
Albayrak, Üsküdar Belediyesi tarafından Nevmekan Sahil'de düzenlenen "3. İz Bırakan Kadınlar Zirvesi"ne, onur konuşmacı olarak katıldı.
Sözlüğe bakıldığında, "kadın" kelimesinin, birkaç satırla anlatılabildiğini, hayata bakıldığında ise karşılığının çok daha katmanlı ve ölçülmesi güç bir hal aldığını dile getiren Albayrak, şöyle devam etti:
"Katmanlar arasından örnek vermek gerekirse Peygamber Efendimizin hemen yanı başında dimdik duran bir ticaret erbabı Hazreti Hatice çıkar karşımıza. Hazreti Musa'ya analık yapmış cesur bir kadın Hazreti Asiye çıkar karşımıza. Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen kadın olan, iffet örneği Hazreti İsa'nın annesi Hazreti Meryem çıkar karşımıza. Kurtuluş mücadelemizin cesur kadınları Nene Hatunlar, Kara Fatmalar, Halide Edipler çıkar karşımıza. İnandıkları için dimdik duran ve mücadele eden Şule Yüksel Şenler, Fevziye Nuroğlular, Hümeyra Öktenler çıkar karşımıza. 28 Şubat'ın baskılarına direnen omurgalı kadınlar çıkar karşımıza. Filistin'deki insanlık dramına ses vermemeyi kendine zül addeden, zorba İsrail'in baskısına karşı duran ve İsrail tankları altında kalarak can veren Rachel Corrie çıkar karşımıza."
Albayrak, dünya nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan kadınların insanlık tarihine yaptığı katkıların açık olduğunu belirterek, "Açık olan bir başka gerçek var ki dünyada yaşanan olumsuzluklardan en çok etkilenen de maalesef kadınlardır. Savaşın da yoksulluğun da fakirliğin de belki en büyük mağduru kadınlardır." dedi.
Müslüman coğrafyasındaki kadınların ayrıca kendi problemlerine dönük bir muhasebe etmesi gerektiğini ifade eden Albayrak, şöyle konuştu:
"Zira Müslüman kadınlar olarak dünyanın kadınlarıyla ortak meselelerimiz olduğu gibi ayrı bir cenderenin de içinde olduğumuz bir gerçektir. Bunun birkaç ayağı var. Birincisi, dışarıda büyük bir özen ve kasıtla üretilen, aşağılayan, küçük düşüren İslamofobik söylem ve uygulamalar. İkincisi inancı ve modern dünya arasında kazılan derin hendek. Modern dünyanın saygı duyulan bir parçası olabilmek adına kendi değerlerinden ödün vermek, tek tipleşmek, aynılaşmak, daha da kötüsü dünyaya tam da ihtiyaç duyduğu zamanda kendi medeniyet değerlerini katabilecek gücü kaybetmek. Üçüncüsü ise maalesef İslam dünyasında olumsuz uygulamalarla kadının edilgen hale getirilmesi gibi. Bunların da İslamofobik söylemi yeniden beslemesi. Din kılıfı içinde harekete geçirilen, kadınları ikincileştiren, dar bir alana hapseden, adalet ve merhametten nasiplenmemiş geleneksel tutum ve davranışlar, bir yandan dışarıdaki algıyı beslerken diğer yandan da kadını içinde yaşadığı toplumda zorlu bir varoluş mücadelesine itmektedir."
Albayrak, özellikle Müslüman coğrafyalarda kadınların yaşadığı kimlik bunalımına işaret ederek, şunları söyledi:
"Batı değerlerinin, yaşam kültürünün gelebileceği en üst mertebe olarak lanse edilmesi ve kadınların kendi toplumlarında, kendi kültürlerinde sürekli olarak baskı altında olduklarını hissetmeleri veya hissettirilmesi kimlik bunalımını maalesef körüklüyor. Bu konuda İslam dünyasının dürüst bir muhasebeye ihtiyaç duyduğuna inanıyorum. Öz eleştiri yapmazsak, önümüzdeki nesli kaçıracağımız gibi belki önümüzdeki on yılları, yüz yılları da kaçırma riski karşımızda. Her kadın hakkı konuşulduğunda, 'Kadınlar zulüm altında', 'Kadınlar baskı altında' gibi cümleler sarf ettiğimizde, aman 'Batı bizi kadın üzerinden yine asimile edecek', 'Batı bizi yer' korkusuyla kalkanlarımızı kaldırmamamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun yerine, eleştirilere kulak tıkamak yerine, inancımız ve köklü medeniyet tecrübemizde kadınlara verilen onurlu statüyü yeniden keşfedip ihya etme zamanının geldiğini düşünüyorum. Şundan da eminim, kendi değerlerine inanan, ondan güç alan gençler ve nesiller kolay kolay asimile edilmezler. Bu topraklar bunun örnekleriyle dolu."
"Biz 2050'lere, 2071'lere bakmalıyız"
İİT Kadın Danışma Konseyi Başkanı Esra Albayrak, "Bizim medeniyetimiz maalesef o kadar derinlerde saklı kaldı ki adeta bugün arkeolojik bir çalışmayla yeniden bulmak gerekiyor." dedi.
Dünya Müslümanlarının sayısının 2050'de 2,76 milyarı bulmasının öngörüldüğüne değinen Albayrak, "Biz medeniyet değerlerimizi ihya edersek 2050, dünya için daha iyi bir dönem olabilir. Bizler bunun için çabalamalıyız. Bazen yaşadığımız dönemin sorunlarına o kadar odaklanıyoruz ki ufku göremeyebiliyoruz. O yüzden biz 2050'lere, 2071'lere bakmalıyız. Kendi medeniyetimizin kodlarını keşfedersek göreceğiz ki medeniyetimiz kadınların omuzlarında yükselmiştir." diye konuştu.
Esra Albayrak, Batı dünyasının kadına, kamusal hayatta erkekleştiği sürece faaliyet imkanı tanıyan sistemine ancak daha ideal bir sistem önerisiyle kafa tutulabileceğini vurgulayarak, "Şu an öyle hassas bir dönemdeyiz ki yaratılmak istenen tek tip ve Batılı değerlerle kodlanmış kadın modeli her yerde hızla yayılıyor. Bunun panzehiri ise en gerçek özgürlüğün öncelikle kendi kendini keşfetmekte ve kendi medeniyet değerlerinde olduğunu görmekte yatıyor." ifadelerini kullandı.
Konuşmasının ardından Azeri ressam Arif Aziz, günün anısına Esra Albayrak'a, bir eserini takdim etti. Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen de Albayrak'a, bir hediye sundu.