28 Şubat Davası
28 Şubat Davası'nda "tanık" olarak ifadesine başvurulan eski TBMM Başkanı Köksal Toptan, Sincan'da tankların yürümesine ilişkin, "Türkiye demokrasisi için çok kötü bir görüntüydü.
28 Şubat Davası'nda "tanık" olarak ifadesine başvurulan eski TBMM Başkanı Köksal Toptan, Sincan'da tankların yürümesine ilişkin, "Türkiye demokrasisi için çok kötü bir görüntüydü." dedi.
Toptan, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada verdiği kısa beyan sonrasında sanıklar ve avukatları ile müşteki avukatlarının sorularını yanıtladı.
Sanık avukatlarından Ali Fahir Kayacan'ın, "Tanık, hükümetin kurulma nedeninin, DYP ve RP liderleri hakkındaki yolsuzluk soruşturmalarının kapatılması olarak değerlendirildiğini ifade etti, 'Böyle bir koalisyona karşıydık' dedi. Sayın Çiller'in, koalisyondan önce bazı RP milletvekillerince, kendisinin mal varlığıyla ilgili ileride yapılacak oylamada, Yüce Divan'a gönderileceği düşüncesi, DYP'nin RP ile koalisyonunda ne derece etkili olmuştur?" sorusu üzerine Toptan, "Bunu bilemem elbette ama bizim hareket noktamız, RP'nin, DYP ve Çiller, DYP'nin Sayın Erbakan ve RP ile ilgili soruşturma önergeleri ve iddiaların koalisyonla kaldırılabileceği, bunun da DYP için iyi olmayacağı endişesiydi." diye konuştu.
Müdahil avukatlarından Necip Kibar'ın, "REFAHYOL hükümetine güvenoyu vermeseniz bile sonraki süreç hakkında bilgi sahibi olup olmadığınızı sormak istiyoruz. Hükümetin istifasından sonra yargılamaya konu ortam gelişti. O dönemde, parlamentonun demokratik ortamda görev yapmasını engelleyen sıkıntılar konusunda bilgi verebilir mi? Kamuoyuna yansıyanlardan fazlasını bildiğini düşünüyoruz." sözleri üzerine Toptan, o süreci bağımsız milletvekili olarak yaşadığını söyledi.
Toptan, "Özellikle DYP üzerinde yoğunlaşmış bir hava vardı. Belki baskıydı, belki değildi ama DYP'den milletvekilleri istifa etmeye başladılar. Üzülerek ifade etmek isterim ki bizim sivil arkadaşlarımızın yarattığı bir hava izlenimi vardı bende. Onlara tepki olarak ben 28 Şubat'ın hemen ardından 2 Nisan 1997'de tekrar partiye döndüm. Bunun dışında somut olarak söyleyebileceğim bir şey yok." şeklinde konuştu.
Müdahil avukatlarından Hüsnü Tuna'nın "DYP milletvekilleri üzerinde yoğun bir şey olduğunu belirttiniz. Batı Çalışma Grubu (BÇG) kararlarından birisi şöyle: 'Hükümeti çökertebilmek için önce DYP milletvekilleri üzerinde operasyon yapılması, daha sonra RP milletvekilleriyle ilgili çalışma yapılması' diye... Bunun, DYP milletvekilleri üzerindeki korku, endişe ya da dağılmayla ilgili sürecin BÇG toplantısında alındığı ifade edilen kararın sonucu olma ihtimali var mı?" sorusuna da Toptan, "Böyle bir kanaatim yok. Öyle olsaydı DYP'ye tekrar gelmezdim." yanıtını verdi.
Toptan, avukat Tuna'nın "11 Haziran 1997'de Genelkurmay'da verilen brifing sonrasında, 'Gerekirse silah bile kullanırız' manşetleri atılıyor. Daha önce tanık olarak ifade veren Akşener, 'O gece adeta ne zaman darbe olacak diye bekledik' dedi. O tarihlerde siz de böyle bir düşünceye kapıldınız mı?" sorusu üzerine "Yok, hayır." dedi.
Müdahil avukatlarından İbrahim Öztürk de hükümet protokolünde 2 yıl için Necmettin Erbakan'ın, ardından Tansu Çiller'in başbakan olmasının öngörülmesine ve ekonomideki düzelmeye rağmen, 2 yıllık süre dolmadan Çiller ve Erbakan'ın görev değişikliğine gitmek istemelerinin sebebini değerlendirmesini istemesi üzerine Toptan, "Bu sorunun cevabını en doğru şekilde Sayın Çiller verebilir." ifadesini kullandı.
"Demokrasi için çok kötü bir görüntüydü"
Avukat Öztürk'ün, o dönemde partilerinden istifa için bazı milletvekillerine çeşitli tekliflerde bulunulduğu yönünde duyum alıp almadığı sorusuna Toptan, "Hayır, olmadı. Daha evvel de söylediğim gibi ben 28 Şubat'tan hemen sonra DYP'ye döndüm." karşılığını verdi.
Müdahil avukatlarından Emrullah Beytar da Toptan'a, "4 Şubat 1997'de, Sincan'da çok sayıda tank ve askeri araç yürütülüyor. Ertesi gün de 'Hükümete balans ayarı verildi', 'Ordu silah kullanmaya hazır' şeklinde manşetler vardı. Siyasetçi olarak, tankların yürütülmesinden ne hissettiniz?" sorusunu, "Türkiye demokrasisi için çok kötü bir görüntüydü." diye yanıtladı.
Toptan, "Niye yürütüldüğüne yönelik duyum var mıydı?" sorusuna da "Yoktu." yanıtını verdi.
Avukat Beytar, bir asker bürokratın, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'e yönelik sözünü anımsatarak, "Politikacı olarak bu beyandan etkilendiniz mi?" diye sordu.
Toptan, bundan herkes gibi kendisinin de rahatsız olduğunu dile getirdi.
Beytar'ın, bu söz üzerine tepki ortaya koyup koymadığını sorması üzerine Toptan, "Söylediğim gibi hoş değil. Şimdi de olsa hoş değil, geçmişte de olsa hoş değil ama her beyana milletvekillerinin veya siyasetçilerin tepki vermesi söz konusu değil." diyerek, konunun, halen Akşener'in lehine yorumlandığını belirtti.
"Demirel'e endişelerimi arz ettim"
Toptan, avukat Beytar'ın, "Askerin darbe yapacağına dair bir hava müşahede ettiniz mi?" sorusuna, "Az önce ifade ettiğim gibi, DYP üzerinde yoğunlaşan baskıdan ben de rahatsız olduğum için Sayın Demirel'e gidip endişelerimi arz ettim. Bu çerçevede bunları konuşmuşuzdur" ifadelerini kullandı.
Beytar'ın, Genelkurmay'daki brifingleri anımsatarak, "Bu brifingler sizde veya arkadaşlarınızda nasıl bir yankı oluşturuyordu?" sorusunu yanıtlarken Toptan, "Benim eşim emekli olmamıştı. Yargıtay tetkik hakimiydi. O toplantılara gitmedi. Güzel değildi o görüntüler" dedi.
Daha sonra sanıklardan Çetin Saner'in avukatı Murat Tanfer Türemen, müdahil avukatlarının sorularına yönlendirme içerikli kanaat soruları olduğu iddiasıyla itirazda bulundu ve "Tanık sadece gördüğünü, bildiğini beyan etmekle mükellef. Bizzat gördüğü, bildiği şey varsa onun sorulmasını istiyorum." diye konuştu.
Bazı milletvekillerinin daha önce tanık olarak dinlendiğini ve onlara da milletvekili istifalarına ilişkin menfaat ve baskı iddialarının sorulduğunu anımsatan Türemen, bu kişilerden "korktuk, ettik" diyen olmadığını, tam tersine, "Hiç kimse böyle bir şey yapmadı, yapamazdı." şeklinde ifade verdiklerini kaydetti.
Türemen, müdahil avukatlarından Beytar'ın, Meral Akşener'e yönelik askerlerce söylenen söz konusunda, "Daha önce defalarca açıklama yapmıştım ama müdahil avukatları ısrarcı. Konu, askerimize silah çekilmesi ve sonucunda işlem yapılmamasından kaynaklıdır. İçişleri Bakanı'nın hükümeti ya da parlamentoyu temsil etme yetkisi yok." dedi.
Mahkeme Başkanı Fevzi Şıngar, bunun üzerine baskı, cebir, şiddetle ilintili sorulara müsaade ettiklerini belirtti.
Sanıklardan Çetin Doğan, "Tanığa sorum şu: Ben BÇG'nin kurucusu, başında bulunan biriydim. O dönemde, başta ben olmak üzere, bizden, buradaki sanıklardan Meclis'i tahkir eden veya DYP milletvekillerini hedef alan baskı, tehdit gördü mü? Meclis koridorlarında pazarlıklar yapıldığı söyleniyor. Pazarlıklar içerisinde bizden bir unsur oldu mu?" sorusu üzerine Toptan, "Olmadı." karşılığını verdi.
Müdahil avukatlarından Muhammet Emin Özkan'ın, geçmişte Milli Eğitim Bakanlığı yaptığını anımsatarak, "Bakanlığınız döneminde eğitim kurumlarında ileri sayılabilecek özgürlük ortamı söz konusuydu. 28 Şubat dönemine doğru bu özgürlük ortamı, eğitim-öğretim ve giyim-kuşam bakımından bazı kısıtlamalar söz konusu." şeklindeki sözleri üzerine Toptan, şunları söyledi:
"Elbette o süreçte kesintisiz eğitim başta olmak üzere eğitimde bir sürü yanlış yapıldı. Türban yasağı genişletildi. Daha önce iki üniversitede türban yasağı vardı. O nedenle özellikle eğitim süreci ciddi şekilde zarar görmüştür ama bunun kaynağını sorarsanız, nihayet o kanunları da parlamento çıkardı."
Müdahil avukatlarından Beytar, "55. Hükümet Yılmaz, başbakanlığında kuruluyor. Yılmaz, bir demecinde, 'Demokrasi, laikliğe feda edilemez. BÇG, derhal lağvedilmelidir' diyor. O dönemde de BÇG'ye yönelik rahatsızlık oluşmuş muydu?" sorusu üzerine Köksal Toptan, duruşmada kendisinden sonra Mesut Yılmaz'ın tanık olarak dinleneceğini hatırlattı ve "Genel hava olumsuzdu. DYP üzerinde yoğunlaşan ağır havanın devamı mahiyetinde..." ifadelerini kullandı.
Müdahil avukatlarından Necip Kibar, söz alarak, "Benim müvekkillerimin hiçbirisi türban takmıyor, başörtüsü takıyor. Türban Fransızca. Fransızca konuşacaksak mahkemenin dilini değiştirelim. Tanık, 'Bu kanunları da Meclis çıkardı' dedi. Eğitim öğretimde başörtüsü yasağıyla ilgili hangi kanun çıkarıldı?" diye sordu.
Toptan, orada söylediğinin 8 yıllık kesintisiz eğitim olduğunu bildirerek, türban sorununun, fiili uygulamalardan kaynaklandığını ifade etti. Toptan, "Zamanla o yasağın tamamen kalkacağını düşünüyordum. Basına yaptığım açıklamalarda da bu bellidir." görüşünü paylaştı.
Avukat Kibar, "Sanki 8 yıllık kesintisiz eğitim dışında başörtüsü yasağıyla ilgili de Meclis çıkarmış gibi anladım." ifadesini kullanırken, Toptan, "O dönemde kanuna ihtiyaç yoktu" dedi.
Kibar, "O dönemdeki fiili uygulamayı biliyoruz. Burada kimse kendisini 28 Şubat döneminde silahlı güce dayanarak ifade ettiği gibi mertçe ifade edemiyor çünkü hepsi sivil. Ölüm bir defa gelecek, onda da şerefli ve onurlu olarak ölmemiz gerekiyor." demesi üzerine, bazı sanıklar ve avukatları tepki gösterdi.
Toptan da "Söyleyecek bir şey yok. Ben burada yemin ettim." şeklinde konuştu.
"İlk tespit eden buradaki sanıklar"
Toptan'ın ardından söz alan sanık avukatlarından Ümit Kara, "Fetullah Gülen tarikatını o dönemde bir örgüt olarak ilk tespit eden buradaki sanıklardır." diyerek, şunları kaydetti:
"Geçmişte de bugün de bunu söylüyorlar. Müşteki veya müşteki vekilleri, BÇG'nin kuruluş amacının o dönemde darbeye karşı çıkacak vatansever subaylar ya da astsubayların tasfiyesine yönelik bir karşı hareket olduğunu söylediler. Açıkça söyleyeyim, eğer öyle bir şey varsa BÇG, darbeyi yapmak ve bu darbeyi de engelleyecek karşı grubu tasfiye etmek için kurulmuşsa, bu grup biliniz ki Fetullah Gülen tarikatının Türk Silahlı Kuvvetlerine sızan yapılanmasıdır."
Müşteki avukatlarından Namık Kemal Urhan da 28 Şubat döneminde ordudan ihraç edilen subaylardan birisinin de kendisi olduğu belirterek, "Fetullah Gülen örgütü ya da cemaatiyle hiçbir ilişkim olmamıştır. Sayın Çevik Bir, ifadesinde açıkça söyledi, 'Zaman gazetesinin sorumlu müdürü benimle gelip görüştü, Fetullah Gülen bana, (İsterseniz okulları, gazeteyi devredebiliriz) şeklinde mektup yolladı'. Bunlar, Sayın Bir'in beyanıdır." diye konuştu.
"Tanık" olarak dinlenen eski DYP Milletvekili Kubilay Uygun da istifası için baskı veya tehdit görüp görmediği sorusuna, "Yok efendim, ne alakası var? Kendi irademle istifa ettim. Parti içinde anlaşamadığımız için şahsi irademle istifa ettim" şeklinde yanıt verdi.
Uygun'a, bu beyanı sonrasında soru yöneltilmedi.
Sanıklardan Cengiz Koşal, söz alarak, iddianamede, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile ilgili "Bulut Proje"si bölümünün bulunduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Hava Kuvvetleri Komutanlığında 1990'lı yılların başında 'Bulut Proje' denilen faaliyetle o zamanda İzmir'de 'ışık evleri'nde kalan 170'e yakın subay ve astsubay, ordudan resen emekli edilmişti, Hava Kuvvetlerinden. Yani Fetullahçılık o zaman da vardı. 28 Şubat döneminde ordudan atılanlardan çoğu iddianameye bakılırsa Fetullahçılıkla suçlanmıştır, bu yüzden atıldı."
Koşal, "Bulut Proje" soruşturmasının ne aşamada olduğunun araştırılmasını talep etti.
Sanıklardan Vural Avar da müşteki avukatlarından birinin üniformalılara hakaret ettiğini ileri sürdü.
Avar, 28 Şubat döneminde bazı bankaların yönetim kurulu üyesi olan emekli komutanların kimler olduğu ve ne kadar maaş aldıklarının açıklanmasını istedi.
Mahkeme heyeti, duruşmaya ara verdi.
"İstifanın 28 Şubat ile ilgisi yok"
Toptan, duruşmadan ayrıldıktan sonra adliye önünde gazetecilerin sorusu üzerine şöyle konuştu:
"Aralık 1996'da kurulan DYP-RP koalisyon hükümetine bir arkadaşla oy vermemiştik, DYP'den istifa etmiştik. Bunun nedenini sordular, niye istifa ettiğimizi, üzerimizde baskı olup olmadığını sordular. O dönemde herhangi bir baskının olmadığını, biz DYP ve RP'nin kuracağı ortak koalisyon hükümetinin, karşılıklı RP ve DYP liderleri hakkındaki birtakım soruşturmaları ortadan kaldıracağı endişesini taşıdığımızı, o nedenle partiden ayrıldığımızı ifade ettim. 28 Şubat süreciyle istifalarımızın bir ilgisi olmadığını ifade ettim."
(Bitti)