28 Şubat Davası
Emekli Tümgeneral Özkasnak: "Aradan 16 yıl geçtikten sonra, bugün 28 Şubat sürecinde kimin ne yaptığını bir yere bırakarak, yaşları 60 80 arasında olan askerler burada sanık sandalyesine oturtulmuşlardır. Bu tablo, cumhuriyet tarihinin en haksız ve hazin tablosu" "BÇG yasal olmayan hiçbir faaliyette bulunmamıştır, sadece gelen bilgi ve tespitlere uygun olarak analizler yapmıştır. Bu tespitler doğrultusunda adli müşavirlik suç duyurusunda bulunmuş, ya da ilgili kurumlara yazı yazılmıştır" "Bir devlet memuru ya da öğretmenin işten çıkarılması konusunda hiçbir illiyet bağım yoktur. Askeri personel için ise sicil amiri olma durumum bulunmamaktadır. YAŞ üyesi de değilim, mağduriyetleri benden kaynaklanmamaktadır" "Karadayı çok titizdi yapılacak açıklamaların provalarını dahi yaptırırdı. Beni çağırır iyi anladığımı yoklardı. BÇG'de bana görev verilmedi, verilseydi çalışırdım"
28 Şubat davasının tutuklu sanıklarından emekli Tümgeneral Erol Özkasnak, savunmasında, "Aradan 16 yıl geçtikten sonra, bugün 28 Şubat sürecinde kimin ne yaptığını bir yere bırakarak, yaşları 60-80 arasında olan askerler burada sanık sandalyesine oturtulmuşlardır. Bu tablo, cumhuriyet tarihinin en haksız ve hazin tablosu" dedi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın ardından, Özkasnak'ın savunmasının alınmasına başlandı.
İddinamede, "Batı Çalışma Grubu (BÇG) belgeleri" olarak lanse edilenlerin, Genelkurmay Harekat Başkanlığınca hazırlandığını belirten Özkasnak, "İddianamenin birçok yerinde BÇG'yi, normal hiyerarşi dışında bir güç olarak öne çıkarma çabası dikkat çekmektedir. BÇG yasal olmayan hiçbir faaliyette bulunmamıştır, sadece gelen bilgi ve tespitlere uygun analizler yapmıştır. Bu tespitler doğrultusunda adli müşavirlik suç duyurusunda bulunmuş ya da ilgili kurumlara yazı yazılmıştır" diye konuştu.
Çalışmalar konusunda her salı günü saat 10.00'da Genelkurmay Başkanına bilgi verildiğini anlatan Özkasnak, komutanın da kendilerine bu doğrultuda, "Şu konuda suç duyurusunda bulunulsun, MİT'ten bilgi alınsın, basın bildirisi hazırlansın" gibi emirler verdiğini kaydetti.
28 Şubat sürecinde yürürlükte olan hukuki mevzuatın, devlet memurları için giyim kuşam ve başörtüsüyle ilgili düzenlemeler getirdiğini, buna uymayanların kendi amirlerince cezalandırıldığını belirten Özkasnak, "Bir devlet memuru ya da öğretmenin işten çıkarılması konusunda hiçbir illiyet bağım yoktur. Askeri personel için ise sicil amiri olma durumum bulunmamaktadır. YAŞ üyesi de değilim, mağduriyetleri benden kaynaklanmamaktadır" savunmasını yaptı.
-"Haklı ve demokratik tepki"-
Bir televizyon kanalında, 13 Ocak 2001'e yaptığı konuşmada, 28 Şubat'ı "postmodern darbe" olarak nitelendirmediğini savunan Özkasnak, "postmodern" nitelendirmesiyle, 28 Şubat'ın bir darbe olmadığını anlatmak istediğini, bunun yanlış anlaşıldığını ifade etti. Özkasnak, 28 Şubat sürecini, "cumhuriyetin kuruluş, ilke ve temellerini, laik düzeni hedef alanlara karşı, hukukun dışına çıkılmadan konulan haklı ve demokratik tepki" olarak nitelendirdi.
BÇG'nin kurulmasına dair 10 Nisan 1997 tarihli emirde, BÇG'ye, Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığından da bir subay görevlendirilmesinin emredildiğini bildiren Özkasnak, görevlendirilen subayın, her sabah hazırladığı basın özetlerini, zaman zaman BÇG'ye de arz ettiğini anlattı. Özkasnak, Genel Sekretere bağlı Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığının başka bir faaliyetinin olmadığını söyledi.
-"Toplantıya katılmadım"-
Genelkurmay'da 2 Temmuz 1997'de yapılan toplantıya, 23 Haziran 1997 ile 11 Temmuz 1997 tarihleri arasında izinli olduğu için katılmadığını söyleyen Özkasnak, "Toplantıya katılanlar arasında, 'genel sekreter vekili' adı altında benim ismim yazıyor. O tarihte izinliydim. İddia makamı yanlışlığa düşmüş. Türk Silahlı Kuvvetlerinde 'vekil' gibi bir ünvan yok" ifadesini kullandı.
İddianamede BÇG'de görev alan 17 general ve subaya verilen takdirlerin suç unsuru olarak gösterildiğini iddia eden Özkasnak, "Toplam 17 sanığın, 6'sı hariç, aldığı takdirlerde, 'BÇG'de gösterdiği üstün hizmetten' yazıyor. Benim de arasında bulunduğum 6 kişide bu ifade yok. Çevik Bir aracılığıyla bana verilen takdir ise 'bazı çevrelerin karalamalarına karşı çalışmalar ve basın yayın kuruluşlarıyla uyumlu diyaloğum' için" diye konuştu.
Genelkurmay karargahına gelenleri, protokol olarak karşılamanın görevlerinden biri olduğunu belirten Özkasnak, bu brifinglere katılanlar arasında devlet protokolünde 4. sırada yer alan Anayasa Mahkemesi Başkanının da bulunduğunu, acil görevi olanlar dışında hemen hemen bütün generallerin katıldığını kaydetti.
-"Medya beni tanıdı"-
Özkasnak, 1995-1998 yılları arasında tümgeneral rütbesinde, Genelkurmay Genel Sekreterliği görevini yürüttüğünü ve basın sözcülüğü yaptığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Benim ikinci amirim, Genelkurmay İkinci Başkanı, birincisi ise Genelkurmay Başkanı. Komuta katında, Genelkurmay Başkanı, kara, deniz, hava ve jandarma genel komutanı bulunur. Ben karar verme mekanizmasına dahil değilim. Kamuoyuna duyurulacak konularda, ilgili karargah birimlerinden görüş alınır, Genelkurmay İkinci Başkanı ve Genelkurmay Başkanı da görür. O zaman internet olmadığı için açıklama, TRT ve Anadolu Ajansı'na gönderilir. Kuvvet komutanları dahi sözlü açıklama yapmaya yetkili değildir.
28 Şubat döneminde Genelkurmay Başkanı mizacı itibariyle nadiren açıklama yapmıştır. Açıklamaları Genelkurmay İkinci Başkanı ya da ben yapmışımdır. Terörle mücadele, OHAL ve TSK mensuplarının eğitimleriyle ilgili toplam 6 adet basın turu düzenlendi. Bu turlara başkanlık yaptım, toplam 144 medya mensubu katıldı. Turlarla ilgli yüzlerce haber ve makale yazıldı, hepsinde ismim geçti. Medya beni tanıdı, bu nedenle kamuoyunda, Genelkuray Başkanlığının dışarı açılan penceresi oldum."
-"Karadayı prova yaptırırdı"-
Dönemin medya mensuplarının, değerini artırmak için haberlerinde, "ismi açıklanmasını istemeyen Genelkurmay yetkilisi" gibi ifadeler kullandığını öne süren Özkasnak, şunları anlattı:
"Genelkurmay sözcüsü olduğum için, basın ve kamuoyu tarafından tanındığım için, bu haberlerin bana ve bazı komutanlara atfedilmesi, o dönemde basının çoklukla başvurduğu bir uygulamaydı. 28 Şubat sürecinde, terörle mücadele de sürüyordu. Açıklamalarımın çoğu terörle mücadeleyle ilgiliydi. İddianamede, karar verme mekanizmasında bulunan komutanların dahi önünde, 4. sırada şüpheli olarak yazıldım. Yaptığım açıklamaların hiçbiri şahsi görüşlerim değildi. Bir defa dahi kendi görüşümü açıklasaydım, görevden alınırdım. Karadayı çok titizdi yapılacak açıklamaların provalarını dahi yaptırırdı. Beni çağırır iyi anladığımı yoklardı. BÇG'de bana görev verilmedi. Hiçbir toplantısına katılmadım. Görev verilseydi çalışırdım. Genelkurmay teamüllerine göre kurulan BÇG'nin yasal olduğunu biliyorum, laik cumhuriyeti ve Atatürk'ün devrimlerini korumak maksadıyla yüksek bir görev bilinciyle yapılmıştır. Aradan 16 yıl geçtikten sonra, bugün 28 Şubat sürecinde kimin ne yaptığını bir yere bırakarak, yaşları 60-80 arasında olan askerler burada sanık sandalyesine oturtulmuşlardır. Bu tablo, cumhuriyet tarihinin en haksız ve hazin tablosu, beraatımı talep ediyorum."
-"İran'ı 35 yıldır ABD yıkamadı"-
Özkasnak'ın savunmasının sona ermesinin ardından çapraz sorguya geçildi. Üye Hakim Hakan Oruç'un, "27 Mayıs 1997 tarihli Batı Eylem Planı belgesi var. Bu belgede icra makamı olarak gösterilen birimlerden birinin başkanısınız. Savunmanızda, 'belgenin genel sekreterliğe gönderildiğini ancak somut faaliyet göstermediğinizi' söylediniz. Bu belgenin içeriği hakkında bilginiz var mı?" sorusuna Özkasnak, "Görevleri inceledim, bunları benim imkan ve kabiliyetimle yapmam mümkün değil, yapmadım, istesem de yapamazdım" yanıtını verdi.
Oruç, "Sanıklar, Genelkurmay Başkanlığı ve TSK'nın kanunlara çok bağlı ve sistematik olduğunu, faaliyetlerin bir partiyi, grubu hedef almadığını belirttiler. Belgede, TSK'dan ayrılan personele, 'irticayla bağlantımız yok' diyen bir partinin sahip çıkması... İran'la ilgili gerçekten çok ilginç ifadeler var. Komşu ülkenin parçalanmasına yönelik faaliyetler, uyuşturucu kaçakçılığı gibi ibareler var. Çok kolay kurgulanabilecek ibareler olmadığı için söylüyorum. Bunlara uygulama kabiliyeti olmayan dediniz, peki bu belgeler neden düzenlendi?" sorusunu sordu.
Özkasnak, "Daha önce bir konuşmamda, İran'daki rejimi 35 yıldır ABD bile yıkamadı da Genelkurmay karargahı içinde yer alan makamlar bunu nasıl yapar diye sitemde bulunmuştum. Dışişleri Bakanlığının bir biriminde bunlar yazılmış anladığım kadarıyla, proje subayı bunları alıp koymuş" cevabını verdi.
Oruç'un, "Bir konuşmanızda, 28 Şubat süreciyle ilgili 'ben de bu sürecin içerisinde üzerime düşeni yapan biriyim' demişsiniz. 'Postmodern darbe' ve 'tereyağından kıl çeker gibi' ifadelerini kullanmışsınız. Bu konuda savcılıkta farklı ifadeler var" sözleri üzerine Özkasnak, sözleriyle demokratik tepkiyi kastettiğini, 28 Şubat'ın darbe olduğunu söylemediğini ifade etti.
-"Benim lügatımda 'kadın' lafı yoktur"-
Özkasnak, sanıklardan Çetin Doğan'ın "7 Nisan 1997 tarihli belgeyi hatırlıyor musunuz?" sorusu üzerine, "2000'de emekli oldum. 12 sene, tutuklanana kadar orduevlerine bile gitmedim, tamamen münzevi hayatı yaşadım. Savcı bana o belgeleri gösterdiği zaman hiçbir belgeyi hatırlayamadım. Okuyunca da hatırlayamadım" karşılığını verdi.
Mahkeme Üyesi Süleyman Köksaldı'nın yargı mensuplarına verilen brifinge ilişkin sorusunu Özkasnak, "Ben emirleri Genelkurmay Başkanı veya İkinci Başkanından alırım. Böyle önemli konularda yazım makamı genel sekreterliktir. Genelkurmay karargahında genel sekreterlik bunun için kurulmuştur. Biz sayın savcıya veya yargı makamlarına emir falan vermiyoruz. Onların takdirlerine bağlı. İsteyen gelir, istemeyen gelmez. O davet yazısını ben imzaladım" diye yanıtladı.
Özkasnak, "Tansu Çiller ile ilgili beyanının" sorulması üzerine ise şunları söyledi:
"Can Ataklı ile bir telefon konuşması yapmışım. Can Ataklı'ya çok saygım da vardır. Doğru söylediğine inanıyorum. Tam hatırlamıyorum ama böyle bir konuşma yapmış olabilirim. Yalnız bir itirazım var, ben, 'kadın' lafını kullanmam, 'bayan' derim. Benim lügatımda 'kadın' lafı yoktur. Can Ataklı 22 Aralık 1999'da açıklamış. Bana yapılan suçlamalarda 'hükümeti yıpratmaya dönük beyanları' diye bir cümle var. 22 Aralık 1999'da 54. Hükümet olmadığına göre, Can Ataklı'nın bu konuşmayı açıklaması, 54. Hükümetin yıpratılmasına dönük olamaz."
-"Köşe yazarları yönlendirilmedi"-
Özkasnak, bu soruya verdiği yanıtın sonunda, Tansu Çiller ile ilgili, "Beni severdi" ifadesini kullandı.
Sanık Hüsnü Dağ'ın avukatı İlyas Aktaran'ın sorusuna verdiği yanıtta, "Hüsnü Dağ'a, BÇG'de çalışması için hiçbir emir vermedim. Gidip o da orada bir görev yapmadı" dedi.
Müşteki avukatlarından Yunus Akyol'un, "İrticayla mücadeleye destek amacıyla gazete sahipleri ve yöneticileriyle toplantı yapılarak, irtica mücadelesini akamete uğratan köşe yazarlarının dikkatinin çekilmesi, uyarılması konusunda görüşmeler yapılmış mıdır?" sorusu üzerine Özkasnak, Genelkurmay Başkanlığının hiçbir zaman köşe yazarlarını yönlendirici işlemlere katılmadığını söyledi.
Özkasnak, yargı mensuplarına verilen brifinge ilişkin soruyu yanıtlarken, "Onun hesabını katılanlar vermeli. Zorla kimseye silah çekmedik. Katılan katıldı" dedi.
Duruşmaya yarın saat 10.00'da devam edilecek. - Ankara