28 Şubat Davası
Sanıklardan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Bir (2): "Devletin tüm ilgili kurumları 28 Şubat 1997 MGK toplantısı gelişmelerinden sonra çalışmalar yapmasına karşın bugün sadece BÇG sorgulanmaktadır" "Sakık, ifadeyi verdikten sonra, 'Ben öyle ifade vermedim' dedi"
28 Şubat Davası'nda savunmasını yapan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir, "Devletin tüm ilgili kurumları 28 Şubat 1997 MGK toplantısı gelişmelerinden sonra çalışmalar yapmasına karşın bugün sadece BÇG sorgulanmaktadır" dedi.
İddianamede suç tarihinin 8 Temmuz 1996 ve sonrası olarak gösterildiğini hatırlatan Bir, bu kapsamda müştekilerin katılma taleplerinin hukuka aykırı bulunduğunu ileri sürdü.
Bir, "O siyasal ortamda kendisinin mağdur edildiğini düşünen herkesin, mağduriyeti varsa hakkı da olduğunu düşünmekle birlikte bütün işlemlerden, hatta bir güvenlik görevlisinin sınavının iptal edilmesi nedeniyle işten çıkarılmasından bile bizlerin sorumlu tutulmasının insafla ve hukukla bağdaşır yanı olmadığı açıktır" ifadesini kullandı.
"Hükümetin düşürülmesi, devrilmesi suçlamalarının asılsız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu" savunansöyleyen Bir, dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın yazdığı "Refah Gerçeği" kitabında konuya tereddüte yer vermeyecek biçimde açıklık getirildiğini aktardı.
Kitaptan bazı bölümleri okuyan Bir, buna göre, hükümeti devirmeye teşebbüs ettikleri iddialarının sadece "kanaat" olduğunu söyledi.
BGÇ'nin, bilgisi olmadan hiçbir çalışma yapmadığı hükümetin emir ve talimatlarının yerine getirdiğini öne süren Bir, "İddianamede BÇG tarafından hazırlandığı ve uygulandığı belirtilen ve suç tarihi delili olarak gösterilen belgelerin, çalışmaların Genelkurmay Başkanlığının görevi kapsamında faaliyetler olduğu açıkça görülmektedir. BÇG'nin hazırladığı tüm belge ve dokümanlar Genelkurmay Başkanlığı çalışmalarıdır. Devletin tüm ilgili kurumları 28 Şubat 1997 MGK toplantısı gelişmelerinden sonra çalışmalar yapmasına karşın bugün sadece BÇG sorgulanmaktadır" diye konuştu.
-Bir'e sorular
Bir'e, savunmasının ardından çeşitli sorular yöneltildi.
Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal'ın, "Hükümeti cebren devirmek veya vazife görmekten men edilmesi, 54. Hükümetin istifasının gerçekleşmesi için maddi veya manevi bir cebir kullanıldı mı?" sorusu üzerine Bir, "Bu konuda hiçbir grişimimiz, hiçbir yaklaşımımız olmamıştır. Hükümet yetkilileriyle hiçbir konuşmamız olmamıştır" dedi.
Bir, Sincan'da tankların yürütülmesiyle ilgisi olup olmadığına yönelik soruyu yanıtlarken, tankların yürüyüşünü sabah Genelkurmay Başkanı'ndan öğrendiğini ileri sürdü.
Mahkemenin üye hakimi Hakan Oruç'un, "BÇG'nin MGK kararları doğrultusunda kurulduğunu söylediniz. 406 sayılı karar doğrultusunda size Hükümetten veya Başbakanlıktan böyle bir talimat geldi mi?" sorusuna Bir, "Bize gelmedi ama İçişleri Bakanlığından Jandarma Genel Komutanlığına direktif gitti" yanıtını verdi.
Hakim Oruç, daha sonra Bir'e, askerlerce hazırlandığı belirtilen bir belgede, İran'daki rejimin zayıflatılması için Halkın Mücahitleri'nin desteklenmesi gibi önerilerin sıralandığını belirterek, "Burada düşünceme göre kanuni olmayan faaliyetler var. Empati yaptığımızda, İran adına konuşan bir Başbakanın, Cumhurbaşkanının Türkiye'yi bölmeye çalıştığını düşünün. Başka ülkedeki uyuşturucuyu desteklemek nasıl bir devlet politikası olur?" diye sordu.
Bir, soruyu, "Bu soruyu sorduğunuz için özellikle teşekkür ediyorum. Dışişleri Bakanlığında İran konusunda bir komisyon kurulmuş, bu ifadeler bu komisyondan alınmıştır. Komisyon devlet tarafından kurulmuştur" diye yanıtladı.
Oruç'un, İsrail İstihbarat Başkanı ile siyasi nitelikli konuşma yapıp yapmadığına yönelik sorusuna karşılık Bir, "Türkiye ile İsrail arasındaki askeri işbirliği anlaşması Erbakan tarafından imzalanmıştır. Ben görevlendirildim o anlaşma için. O belgeyi ben imzaladım. Türkiye'nin menfaatine olmuş bir anlaşmadır. Oraya gittiğimiz zaman ben ona onun ülkesindeki olaylarla ilgili sormuşumdur, o da bana sormuştur" dedi.
- Şemdin Sakık'ın ifadeleri
Bir, Oruç'un, Şemdin Sakık'ın yakalanması sonrasında Akın Birdal ve gazetecilere yönelik ifade verip vermediğine yönelik sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Sakık, 1998'de yakalandı. Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığınca ifadesi alındı. Şemdin Sakık, bu ifadelerde her şeyi açık açık söyledi. İfadede gazetecilerin de geçtiği konusu basına intikal ettirildi. Nereden ve nasıl olduğunu bilmiyorum, sonra Sakık'a 'İfadelerin her sayfasını imzalaman gerekir, sen son sayfayı imzalamışsın' diyerek, ifadesini reddettirdiler. Bunun üzerine Sakık, ifadeyi verdikten sonra, 'Ben öyle ifade vermedim' dedi."
Bir, Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal'ın sorusunu yanıtlarken, "Demokrasiye balans ayarı yapıldığına" ilişkin bir söz söylememesine karşın, bunun gazetelerde bu şekilde çıktığını savundu.
Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, bunun üzerine Bir'e, " Genelkurmay Başkanlığı o dönemde kamuoyuna açıklamalar yapıyordu. Bu haberi yalanlayacak açıklama yaptınız mı?" diye sordu. Bir ise, "Katiyen böyle bir ifadem olmadı. O zaman her gün basına birkaç açıklama yapmamız gerekirdi. O yüzden açıklama yapmadık, ciddiye almadık" diye konuştu.
-"Annem de başörtülüydü"
Savcı Çetin, "TSK, yeri geldiğinde Türk milletinin bağrından çıktığını belirterek, toplumda yer ediniyor. Bunu yaparken toplumun büyük kesimi tarafından normal karşılanan başörtüsünün, TSK'da görevi olmayan bir kişi tarafından, TSK personel eşi tarafından takılmasının yasaklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu yöneltti.
Çevik Bir, soru üzerine, "Silahlı Kuvvetlere ait müesseselerde uygulanan bir kaidedir. Onun dışındaki yerlerde hiçbir şeye karışma imkanımız yoktur. Benim annem de başörtülüydü. Bunlar TSK prensiplerinin aşındırılması maksatlı, kasıtlı yaklaşımlardır. Benim annem de sokaktan birisi gelince başını örter öyle konuşurdu" ifadesini kullandı.
-"Bana ismimle hitap edin"
Müşteki avukatlarından İsmail Aydos, 12 Haziran 1997 tarihli Hürriyet gazetesinin, Çevik Bir'in söylediği, "Gerekirse Silah Bile Kullanırız" manşetiyle çıktığını belirterek, "Sanık, bu sözüyle neyi kastetmiştir?" diye sordu.
Bir'in, "Benim ismimi biliyorsunuz, bana ismimle hitap edin" demesi üzerine, Aydos "Sanık Çevik Bir, bu sözlerinizle neyi kastettiniz?" dedi.
Çevik Bir, gazetedeki haberin istismar amaçlı olduğunu savundu.
"Neden haberi tekzip etme gereği duymadınız?" sorusuna ise Bir, "Genelkurmay İkinci Başkanı olarak her gazetecinin yazdığına cevap verme durumum yok" karşılığını verdi.
-"Her gün evler aranıyor"
Müşteki avukatlarından Emrullah Beytar, "Evinizde yapılan aramada bir tutanak ele geçirildi" diyerek, bununla ilgili soru sormak istemedi. Bir ise "Evimde ele geçirilen tutanak değil, CD. Saptırmadan sorun soruyu. Hakkımızda yalan, yanlış haberler yapılıyor" dedi.
Bir, 28 Şubat'a ilişkin evinde bulunduğu iddia edilen CD'ye ilişkin, "Ben, böyle bir CD bulundurabilir miyim? Hergün evler aranıyor" ifadesini kullandı.
Avukat Beytar'ın, "Yabancı misyon şefleriyle görüşmeler yaptığınız, Türkiye'nin sorunlarının ABD'de bir konferansta anlatılması için girişimde bulunduğunuz, bunu Bernard Lewis'ten de istediğiniz iddia ediliyor. Siz ABD'de, Türkiye'nin hangi sorunlarını anlatmayı düşünüyorsunuz?" sorusuna Bir, "Lewis, bir dünya tarihçisidir. Böyle bir kişiye konferans verdirmek Türkiye'ye çok şey kazandırır" cevabını verdi.
-"Fişleme belgesi gösteremezsiniz"
"BÇG'de Özel Kuvvetler de bulunuyor muydu?" sorusu üzerine Bir, BÇG ile Özel Kuvvetler arasında bir ilginin bulunmadığını söyledi.
Bir, bazı dernek ve kişilerin, TSK tarafından fişlendiğine ilişkin iddialara tepki göstererek, "Silahlı Kuvvetler tarafından yapılmış bir fişleme belgesi gösterin bana. Gösteremezsiniz" dedi.
Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in, gazetecilerin yapacakları haberler konusunda, temalar belirleyip belirlemediklerini sorması üzerine Bir, "Genelkurmay Başkanlığı böyle bir çalışma yapmaz, usülleri bellidir. Kasıtlı sorularla muhatap oluyoruz" karşılığını verdi.
Tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar veren mahkeme, duruşmayı yarın saat 10.00'a erteledi.
- Ankara