28 Şubat Davasıeski YÖK Başkanı: Sınav Sistemindeki Değişikliği Genelkurmaya Rağmen Yaptık
28 Şubat sürecinde "darbeye teşebbüs ettikleri" iddiasıyla 36'si tutuklu 103 sanığın yargılanmasına Ankara 13 28 Şubat sürecinde "darbeye teşebbüs ettikleri" iddiasıyla 36'si tutuklu 103 sanığın yargılanmasına Ankara 13.Ağır Ceza Mahkemesi'nde...
28 Şubat sürecinde "darbeye teşebbüs ettikleri" iddiasıyla 36'si tutuklu 103 sanığın yargılanmasına Ankara 13 28 Şubat sürecinde "darbeye teşebbüs ettikleri" iddiasıyla 36'si tutuklu 103 sanığın yargılanmasına Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediliyor. Davanın tek sivil tanığı olan YÖK eski Başkanı Prof. Dr Kemal Gürüz ise yurtdışından ifade vermeye koşarak geldiğini belirterek, "YÖK'ün BÇG ile hiçbir ilgisi yoktur. Erdoğan Öznal'ın hazırladığı 10 Ekim 1997 tarihli bir belge vardır. O tarihte REFAHYOL yoktur. Psikolojik Harekat Planını icra etmekle suçlanıyorum, 1995-2003 arasında görev yaptım, harekat planı ise 1992'da yürürlüğe girmiştir. Tansu Çiller bu planı onaylamıştır. YÖK'te bulunan mavi ve yeşil rehberler, arşiv memurlarının kendilerine göre hazırladığı fihristtir. Bunların fişlemeyle ilgisi yoktur. YÖK Başkanlığı bütün üniversitelerin sicil amiridir bu tür belgelerin bulunması normaldir" dedi.
28 Şubat sürecinde "darbeye teşebbüs ettikleri" iddiasıyla 36'si tutuklu 103 sanığın yargılanmasına Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediliyor. Sanık Avukatları tahliye taleplerine ilişkin değerlendirmelerini sunuyor. Sanık Hikmet Köksal'ın Avukatı Yavuz Er, ortada bir teşebbüs bulunmadığını belirterek, "Böyle bir düşüncesi de yoktur. Haksız ithamlarla 82 yaşındaki insan 16 aydır tutukludur. Ceza mahkemesinde maddi gerçek araştırılır" dedi. Yargıtay'ın gerçeklik ilkesine ilişkin kararlarına atıfta bulunan Er, varsayımlara dayanılarak sonucu ulaşılmasının ceza yargılanmasına aykırı olmadığını müvekkilinin Batı Çalışma Gurubu'ndan (BÇG) haberi olmadığını, emekli olduktan sonra öğrendiğini savundu. Er, "82 yaşındaki insan cezaevindeki koşullarda ölürse hangi adalet kavramı bunu giderir. 82 yaşındaki bir babanın, dedenin, kocanın kaçması ne kadar kabul görür. Cezaevi koşullarında yaşayan bir insanın ömrünün son günlerini hangi adalet kavramı geri getirebilir" diyerek, müvekkilinin tahliyesini talep etti. Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, talep süresinin uzaması üzerine Avukat Er'i 3 kez uyardı.
Sanık Ahmet Çörekçi tahliyesini talep ederken Avukatı Aydın Akpınar, Yargıtay'ın Metin Kaplan hakkında verdiği beraat kararına atıfta bulunarak, 27 Nisan E-muhturası'nın şiddiet unsuru içermediği gerekçesiyle tahkikat yapılmadığını belirtti. Akpınar, darbe suçunun neticesinin harekete bağlı olduğunu ifade ederek, darbenin oluşabilmesi için belli sayıda askerin birliğinden çıkıp, belli bir devlet kurumunu işgal etmesi gerektiğini ve bu unsurların oluşmadığını kaydetti. Akpınar, müvekkilinin tahliyesini talep etti.
-CUMHURBAŞKANININ KENDİLERİNİ AFFEDECEĞİ YAŞA GELMEK ÜZERELER-
İdris Koralp'in Avukatı Şemsettin Tolga Altan, MGK kararlarının emir niteliğinde olduğunu belirterek, "Dava nerede görülürse görülsün yazışmalar askeri idari işlemlerdir. Askeri hiyerarşinin en yüksek merci MGK'dır. Buradaki her şey emirdir. MGK'nın hakimi cumhurbaşkanıdır" dedi. Altan, yargılama sonucunda belki ceza verilmesine dair karar verilebilecek insanların tutuklu olarak bulunduklarını belirterek, müvekkilinin tahliyesini istedi. Koralp'in Avukatı Yunus Şahin ise "Burada bulunan TSK'nın şerefli subaylarıdır. Yaptıkları hareket bir kalkışma değil engellemedir" değerlendirmesinde bulundu. Sanık Fevzi Türkeri'nin Avukatı Aykanat Kaçmaz ise müvekkilinin basına brifing vermekle suçlandığını ifade ederek, "15 yıl sonra yargılanırım bu brifingi vermeyeyim diyemez. Kendisine verilen görev nedeniyle brifingi vermiştir" dedi. Heyetin zor bir dava ile karşı karşıya olduğunu belirten Kaçmaz, "Karşınızda 70 yaşının üzerinde sağlık sorunları olan insanlar var. Müvekkilimin yaşı 70'inin üzerinde. Tamamı neredeyse cumhurbaşkanın kendilerini affedeceği yaşa gelmek üzereler. Ne zamana kadar tutuklu kalacaklar? Teoman Koman gibi dikkatini birkaç dakikadan fazla bir konuya veremeyecek duruma gelene kadar mı tutuklu kalacaklar? Müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum" diye konuştu.
-BEN KİMİM ŞEMDİN SAKIK KİM?-
Çetin Dizdar, atılı suçları kabul etmediğini belirterek, "Hükümete karşı bir eylem 103 kişiyle yapılabilir mi?" sorusunu yöneltti. Emir komuta zinciri içerisinde harekat ettiğini ifade eden Dizdar, komutanlarının verdiği emirler çerçevesinde 1 ay süreyle 9 kez Genelkurmay'daki toplantılara katıldığını daha sonra ise terfi ettiğini ve toplantılara katılmadığını ifade etti. Dizdar, toplantılarda eyleme yönelik kararlar alınmadığının altını çizerek, Türkiye'nin askeri vesayet tanımlamalardan kurtulması gerektiğini ifade etti. Dizdar, iddianamede Şemdin Sakık'ın iddialarının yer almasına tepki göstererek, "Şemdin Sakık kimdir, kim bu adam ya... İddianamede Şemdin Sakık'ın iddialarına yer veriliyor. Ben kimim, Şemdin Sakık kim. Olmaz böyle şey" dedi. Dizdar'ın avukatı Ulvi Tunç ise müvekkilinin tahliyesini talep etti.
-TERÖRİSTLERE HAKKINIZDA İŞLEM YAPILMAYACAK DENİLİRKEN SUÇUMUZUN NE OLDUĞUNU BİLMEDEN TUTUKLUYUZ-
Sanık Hakkı Kılınç ise iddianamede baskı kurulduğuna yönelik iddiaların yer aldığını ifade ederek, tek emekli maaşıyla eşi ve çocukları ile hayatına devam ettirdiğinin altını çizdi. Savunması sırasında gözyaşlarına hakim olamadığı ve sesinin titrediği fark edilen Kılınç, şunları söyledi:
"Hiçbir birikimim yok. Yurtdışında kalabileceğim de bir yerler yok. 73 yaşında şiddetli uyku apnesi çeken, geceleri nefes alamama rahatsızlığım nedeniyle solunum cihazına bağlı kalmam gerekiyor, zaman zaman şiddetli baş dönmesi ve mide bulanması nedeniyle ilaçlı serim alma zorunluluğu bulunan bir kişiyim. 42 yıllık subaylık hayatımın tamamını ülkemi ve milletimin huzuru ve güvenliği için harcadım bırakın kaçmayı, düşünmeyi bile kendim ve ailem için zulümadlederim. Olayın üzerinden 16 yıl geçmiş, suçlu olduğuma da inanmıyorum neden kaçayım bu yaşta. 30 yıldır ülkeyi milyarlarca zarar sokan suçsuz yere hunharca teröristlere silahınızı alın yurt dışına çıkan teröristlere hakkınızda işlem yapılmayacak denilirken suçumuzun ne olduğunu bilmeden kaçabilirsiniz diyerek tutuklu kaldığımızı anlamıyorum. Benim tutukluluğumun bana ve aileme sağlık açısından telafisi imkansız sıkıntılar yaşattığı tartışmasız bir gerçek. Bu tutukluluk mahkeme sonucunda verilecek cezadan daha ağır gelmeye başladı."
Sanık Kılınç'ın konuşması salonun heyetsiz bölümünde bulunan sanık yakınları tarafından alkışlandı.
-YÖK BAŞKANLIĞI BÜTÜN ÜNİVERSİTELERİN SİCİL AMİRİDİR BU TÜR BELGELERİN BULUNMASI NORMALDİR-
Davanın tek sivil tanığı olan YÖK eski Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz ise yurtdışından ifade vermeye koşarak geldiğini, Ergenekon davasında da yargılandığını ve yurt dışına çıktığını ve her defasında geri döndüğünü belirterek, YÖK Başkanlığı'ndan ayrılalı 10 yıl olduğunu kaydetti. Belgelerde Kemal Gürüz adının geçmediğini, YÖK Başkanlığı ifadesinin bulunduğunu anlatan Gürüz, başkanlığını yaptığı kuruma Genelkurmay Başkanlığı'ndan ve MGK Genel Sekreterliği'nden yazı geldiğini, BÇG'dan bir yazı almadıklarını savundu. Kemal Gürüz, sözlerine şöyle devam etti:
"YÖK'ün BÇG ile hiçbir ilgisi yoktur. Erdoğan Öznal'ın hazırladığı 10 Ekim 1997 tarihli bir belge vardır. O tarihte REFAHYOL yoktur. Psikolojik Harekat Planını icra etmekle suçlanıyorum, 1995-2003 arasında görev yaptım, harekat planı ise 1992'da yürürlüğe girmiştir. Tansu Çiller bu planı onaylamıştır.
YÖK'te bulunan mavi ve yeşil rehberler, arşiv memurlarının kendilerine göre hazırladığı fihristtir. Bunların fişlemeyle ilgisi yoktur. YÖK Başkanlığı bütün üniversitelerin sicil amiridir bu tür belgelerin bulunması normaldir"
-SINAV DEĞİŞİKLİĞİNİN GENELKURMAYA RAĞMEN YAPTIK-
Görevden alınana rektörlere ilişkin kararları tek başına almadığını ifade eden Gürüz, kararların YÖK Genel Kurulu'nda alındığını ifade etti. Üniversiteye giriş sınavının değişikliği çalışmalarının 1996'da başlandığını ve 1998'de tamamlandığını anlatan Gürüz, "O değişikliği Genelkurmay'ın isteği doğrultusunda değil, tam tersine Genelkurmay'a rağmen yaptık" dedi.
Yurtdışında alınan diplomaların denkliğine ilişkin iddiaları da değerlendiren Gürüz, "El Ezher'in denkliği 12 Temmuz 1994'te Mehmet Sağlam tarafından kaldırılmıştır. Bugün AKP milletvekilidir. Sağlam fevkalade ithamlar içeren bir yazıyla bunu Başbakanlığa bildirmiştir. Ben göreve başlar başlamaz ilahiyat fakültelerinden bir kurum kurdum. 9 Ocak 96 tarihli raporda bu üniversitelerin diplomalarının ürk üniversitelerine denk olmadığı açıkça ifade edilmiştir. Bütün bu hususların hiçbiri tek başıma yaptığım kararlardır. Genelkurmay'dan bakanlıktan gelecek yazıyı sümenaltı edecek değilim, ben BÇG'den 2012 yılında basından haberdar oldum" değerlendirmesinde bulundu.
-ARTIK BUNU KALDIRMAM ÇOK ZORDUR-
Batı Çalışma Gurubu'na yönelik tüm bilgileri savcılıkta ve iddianameden öğrendiğini belirten Gürüz, bütün darbelerden önce üniversitelerde geniş öğrencileri olduğunu anımsatarak, kendisinin YÖK Başkanlığı döneminde hiçbir olay olmadığını savundu. 438 gündür tutuklu olduğunu anımsatan Kemal Gürüz, "Suçumu bilmiyorum, BÇG'yi bilmiyorum. Buradakilerin bir tanesi çıkıp "Biz bu adamla bir şey yaptık" diyebilir mi? Tahliye edildiğim takdirde bütün davalara katılacağımı samimiyetle arz ediyorum. Bunu kaldırmam artık çok zordur" değerlendirmesinde bulundu. (ANKA/DEVAM)
(YE/ÖZK) - Ankara